Mukarnaslar, Osmanlı Mimarlığı'nın, Batı ve diğer mimarlıktan ayıran en önemli unsurlardan biridir. Zira Mimar Cevad Ülger de, “Osmanlı mimarlığının dünya mimarlığı içinde, rastlanmayan, en enteresan taraflarından biri olan mukarnaslar...” (Ritmin Gücü ve Ritme Davet) der.

Mukarnasın etimolojik köken olarak Yunanca "korniş" kelimesinden türediği varsayılır. Osmanlıca ve Farsça lügatlerde “kademeli çıkıntıları olan basamaklı başlık türü, renkli bezeme” manalarına gelir. İslâm mimarisinde ise süsleme ve geçiş unsuru olarak kullanılır. Abstrakt (mücerret) anlayışın en belirgin hâli mukarnaslardır. Sonsuzluğa açılan taş örgüler, bakanları derin bir tefekkür buuduna sevk eder.

Yan yana veya üst üste gelerek petek şeklinde görünümünü alan mukarnaslar, adeta arıların peteğini örmesi gibi bir işçilikten geçer. Estetik görünümün dışında büyük bir teknik kolaylık da sağlar. Statik ve plastik görevleri de üstlenerek geçiş formları sağlar. Duvardan kubbeye geçiş veya yapının ana bölümleri arasındaki geçişlerde kubbe, tonoz ve kemerlerin alt tarafında, taç kapılarda, minarelerin şerefelerinde, mihrap kavas aralarında kullanılır.

Görünümü ile mimaride gölge sanatının tezahürüdür. Mekânın derinliklerine düşen gölgeler, gölge içindeki ince rölyefler teşkil eden peşler ve ince peş çizgilerine hâkim bademler... Estetik ve zevkin maddeye bürünmüş hâli adeta...

Mukarnasın batı mimarisindeki karşılığı ise “stalaktit”dir. Derinlemesine bir anlayışa sahip olmayan Batı Mimarisi için stalaktik, tabiatın dışına çıkmayı başarabildikleri ender unsurlardan biri olmuştur.

Görüş: Hasan Hüseyin Akdağ