Sizden önce, Venezüella’dan konuştuğum insanlar oldu telefonda. Her biriyle bir saate yakın konuştum. Bu yüzden, maalesef fazla konuşamayacağım bugün.
Başka bir sorunuz yoksa şayet, Mısır başta olmak üzere, bazı hatırlatmalar yapacağım sadece.
(Av. Güven Yılmaz, sorusu olmadığını söylüyor.)
Şimdi Mısır’da olan bitenler, daha önce bu bahiste sizinle konuştuğum çerçevede cereyan ediyor. Bir diğer ifadeyle, Mübarek’in gitmesinden sonra köklü hiçbir değişim olmadı, yâni kozmetik birtakım değişiklikler sözkonusu yalnızca.
Bu bakımdan, Mübarek’in yargılanması da utanç vericidir şimdiki rejim için. Mübarek iyi bir adam olduğu için değil, yoksa o da bir haindir, fakat şimdi başta olan hainlerin Mübarek’i ve iki oğlunu sanki geçmişle hesablaşıyormuş gibi bir hava altında yargılaması, onları böyle bir maske olarak kullanması kabul edilemez. Neticede, aynı hain rejim hâlâ sürmekte zaten orada.
Ellerinde yedekte tuttukları Baradey var tabiî. Kendisi iyi bir insan gerçi, ama devrimci biri değil. Böyle olunca, ABD, şayet orada işler kötüye giderse Baradey’i iktidara taşımayı plânlıyor. Şimdi Baradey hakkında herkesin bu istikamette söylediği şeyleri, ben size yıllar önce anlattım, siz de yayınladınız, hatırlarsınız.
Mısır halkı bügüne gelmek için büyük bedeller ödedi ve iktidarı geçmiş rejimden devralmanın eşiğine geldi. Müslüman Kardeşler, kazasız belâsız iktidara gelmek için herkesle ikili ve akıllıca bir oyun oynuyor. Batı ile, Cami ile, Hükümet ile, Muhaberat ile. Ancak hep söylediğim gibi, bugün Müslüman Kardeşler’i idare eden insanlar, devrimci değil, küçük burjuva niteliklidir. Pazar ile, Çarşı ile el ele insanlar. Umalım ki, bu dürüst insanların çektikleri ve bundan sonra çekebilecekleri sıkıntılar, onları hürriyete ve hakikaten bağımsız bir millî hükümet kurabilme noktasına taşısın. Öyle bir hükümet kurabilsinler ki, hem kendi ülkelerindeki namuslu insanların, hem Arab halkının, hem de tüm Müslümanların hayrına olsun, onların çıkarlarını savunabilsin.
Tunus’ta da daha önce konuştuğum çerçevede değişiklikler olmaya devam ediyor. Bir çeşit Müslüman Kardeşler niteliğinde insanlar geldi iktidara. Londra merkezli, İngilizlerin himâyesi altında, iyi teşkilâtlanmış insanlar bunlar. Diğerleri, yâni yıllarca eski rejimin zindanlarında yatmış, işkence görmüş başka muhalifler ise dağınık vaziyette. Netice olarak, Tunus halkı, eski yozlaşmış askerî rejimden bıkmış olarak, belki onlardan kurtuluyor ve daha İslâmi bir rejim başa geliyor ancak, bu başa geçenler de yine devrimci insanlar değil ve zaten iktidar da kendilerine Batılı güçler tarafından emanet ediliyor. Bu istikamette daha önce konuştuğum ve sizin de yine yayınladığınız tesbitlerim olmuştu Tunus hakkında. Bunların hiçbirinde yanılmadım.
Suriye’ye gelince, daha önce neler söylediğimi biliyorsunuz. Aynı şeyleri bugün de söylüyorum. Rejim değişmelidir, ancak daha iyi olacak şekilde değişmelidir. Yoksa, daha kötüsü olacak tarzda, yâni yerine bir “ajan rejim” gelecek tarzda bir rejim değişikliğine, bu şekilde sözkonusu rejimden kurtulmaya hayır! Yeni gelecek rejim, İsrail karşısındaki cebhe rolünü daha da güçlendirici ve hem bölge halkını hem de Filistin davasını kollayıcı olmalıdır. Yoksa, bunlara sırtını dönecek hain bir rejim istemiyoruz. Dün, Başkan Chavez bu çerçevede çok sert bir açıklama yaptı ki, hepimiz bu çizgiyi savunmalıyız.
Beşşar Esad, iktidarı babasından devraldığı demde, mevcud rejimin artık eskisi gibi gidemeyeceğinin farkındaydı. Ne var ki, gerek kimi Alevîlerin şahsî çıkarları, gerekse ekonomiyi kontrol eden Pazar insanlarının çıkarları, bu rejimin daha iyiye doğru değişmesine, dönüşmesine engel oldu. Böyle bir değişimi engellediler. Sonuçta, herşey daha kötüye gitti.
Suriye’deki bugünkü durum, tam bir patlamaya hazır bir bomba durumundadır. Alevîler, ne pahasına olursa olsun, mezheb ve aşiret çıkarlarını garanti etmeden ayrılmayacaklardır iktidardan. Şayet baskıyla iktidardan düşerlerse, bu süreçte etraflarındaki herşeyi imha ederek yapacaklardır bunu. İsrail’in nükleer tesislerine binlerce roket, binlerce füze yollayacak ve bunları tahrib edeceklerdir meselâ. Sadece Dimona’daki değil, Telaviv’deki gizli nükleer üs de hedef alınacaktır.
Son olarak Yemen’den de birkaç kelimeyle sözedersek, Başkan Ali Abdullah Salih’in iktidarın devri sürecinde birtakım anlaşmalar imzaladığı haberleri geliyor. Bu adam, şimdiki durumda herşeyi imzalayabilir, fakat yarın hepsinden de vazgeçebilir. Neticede, ahlâkî prensibler ve söz verme falan değil, küçük aşiret çıkarlarları esastır onun için. Sadece kâğıt parçaları yetmez. Ne olursa olsun, oradaki rejimin de ömrü bitmiştir ve çok da uzun bir süre geçmeksizin o rejim de gidecektir. Yalnız, ne yazık ki masumların da kanının akacağı çok vahşice bir iç savaş beklemektedir Yemen’i. Yemen halkının çıkarları ve bağımsızlığı için, maalesef böyle bir bedel ödenecektir.
Benim mahkememe gelince, sizin dışınızda, Lübnanlı avukatım Hani Süleyman’ın da Fransa’ya mahkememe gelmesini bekliyorum. İnşallah mahkememin sonuçlanmasından hemen önce gelecek.
Evet, düşman, çok güçlü. Her yerde her imkâna sahib. Ancak, yine de kazanan biz olacağız.
Allahü Ekber.
 
27 Kasım 2011
İngilizceden Tercüme:
Hayreddin Soykan