Yaşanan hâdiselerin yansıttıkları mânâlardan, taşıdıkları sebeb-sonuç ilişkisinden çok magazinsel boyuta indirgenerek sulandırıldığı ve neticede meselenin konuşulamadığı günler… Önemli önemsiz ayırt etmeksizin vuku bulan her vaka üzerine kürsülerde, medyada ve dolayısıyla sokakta da aynı tavır, aynı edâ sebebiyle hiçbir meselenin derinliğine tahlili yapılamamakta… Meseleler üzerine konuşulamamakta. Olmayan kültür bu vasıtayla yerin dibine sokulmakta. 

Geçtiğimiz hafta bütün televizyon kanallarında yerini alan, gazetelerin sayfalarında boy boy bahsedilen bir hâdise yaşandı. Malûmunuz; iki mücahid tarafından gerçekleştirilen Charlie Hebdo baskını… Magazinsel ve akıldan azâde sunumlar ve teröre lanet okumalar; işin garabeti Müslüman görünümlü “bizim medya”nın da hadiseyi Batılılardan daha Batılı ve Batıcı bir zihinle algılaması ve servis etmesi…

Hep bir ağızdan “mâsum sivillerin öldürülmesini şiddetle kınıyoruz” naraları atılırken, birisi de çıkıp “bir dakika hemşerim masum insanların öldürülmesini kınıyoruz da, bunları öldürenler deli mi durup dururken bu kadar adamı öldürüyor yahut bu adamlar ne kadar masum?” diye sormuyor. Biz Charlie Hebdo’nun mizah içerikli olsa da bir dergi olması ve dergilerin insan meselelerine yön verici bir gaye gütmesi açısından (elbette bugün sadece insanların dikkatlerini gereksiz sahalara celbetmek maksadı güden yayınlar da var ve bahsi geçen yayın kuruluşunu bunların arasında görmeyerek) soralım; malûm derginin bugüne kadar insanlık nâmına fayda getirecek bir neşriyatı olmuş mudur? Misal Ukrayna’da Batılıların oyunlarıyla öldürülen insanları, Filistin’de terörist İsrail’in Müslümanları katletmesini, Kuzey’in zalim efendilerinin Güney’in “ikinci sınıf insan”larını sömürmesini, Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da yapılan emperyalist zulmü bir mizah dergisi olması hasebiyle hicvedici bir üslup ile işlemişler midir? Cevap hayır. Bilâkis keferelere yakışır bir üslup ile Müslümanları aşağılamış, hakaret etmiş ve İslamofobinin bayraktarlığını yapmıştır. Değerlerimizin ırzına geçme teşebbüsünde bulunmuşlardır.

Charlie Hebdo’yu bir kenara bırakalım; ya ona sahip çıkan ve sahip çıkarken de “terörü lanetlediğini” iddia eden Batı’ya ve şakşakçılarına ne demeli? Malûm mizah dergisine yapılan baskın bütün dünya kamuoyunda infiale sebep oldu. Özellikle Batı kamuoyunda “barbarlık, terörizm” gibi kelimelerle tarif edildi ve bu kavramlar Müslümanlara atfedildi. Bunu yapan Batı; hani şu son iki asırdır katlettiği insanların cesetleri üst üste 8-10 Everest edecek kadar vahşi olan Batı’dan bahsediyoruz. Batılılardan daha Batıcı düşünen, konuşan ve tavır takınan içimizdekilerden bahsetmiyoruz bile…

Bu saldırının arkaplanındaki zihin yapısını analiz edecek ve neden sonuç ilişkisini irdeleyeceksek meseleye sömürgeci Batı’nın barbarlık geçmişine bir göz atmalıyız. Öyle bir barbarlık ve vahşet ki dünyanın her köşesinde, her bucağında kan kokusunu soluyabilir, bu vahşetin bir hatırasına rastlayabilirsiniz. Haçlı Seferleri’nde Müslüman, Hıristiyan, Yahudi demeden önüne çıkan herkesi hunharca katletmelerine, düşünen beyinleri engizisyon mahkemelerinde biçmelerine kadar gitmeyelim. Sadece yakın tarihe ve günümüze bakmamız bile bu barbarlığın seviyesini bizlere gösterir. Dünya’nın başına I. Dünya Savaşı denen felaketi getirip 15 milyon civarında, II. Dünya Savaşı’nı tezgâhlayıp 50 milyon insanın ölümüne sebep olan Batı bugün çıkıp da bize medeniyet dersi veremez.

Batılı devletlerin bugüne kadar yapmış oldukları katliamların ve müdahalede bulundukları halkların bir listesini çıkarsak ve yaşanan hâdiselerden bahsetsek ciltler dolusu kitap olur. Biz insanların zihninde taze olan birkaç tanesini belirtip geçelim. 

ABD, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaklaşık olarak 300 kere askerî güce başvurmuş ve milyonlarca sivilin katledilmesine sebep olmuştur. Müslümanlarda Batı’ya bu denli nefretin oluşmasının baş mümessillerinden birisidir. Afganistan ve Irak müdahaleleri ve kadın-çocuk demeden katlettikleri Müslümanların televizyon kanallarına ve diğer medya organlarına yansıyan görüntüleri dün gibi aklımızdadır. 

İngiltere, ABD’nin atası ve baş ortağı… Bahsi geçen operasyonlarda ABD’nin en büyük yardımcısı olmakla beraber, dünya düzenine ve Müslümanların baskı altında tutulmasına dair planların en derinden tezgâhlayıcısı ve uygulayıcısı…

İsrail, Büyük Doğu coğrafyasının kalbine saplanmış hançer. İsrail’in yapmış olduğu Müslüman katliamlarından bahsetmemize gerek bile yok herhalde. İki senede bir dünyanın gözleri önünde Filistinli Müslümanları katletmeye devam ediyorlar ve bugün “terör” diye bir yerlerini yırtan Batılılar bu katliamları seyrederek haz alıyorlar.

Ve saldırının gerçekleştirildiği yer olan Fransa… Ne ABD’den, ne İngiltere’den, ne de İsrail’den geri kalır bir yanı olmayan; sömürgeci Batı’nın barbarlık tarihinde doldurulamayacak bir hacme sahip ülke… Libya’ya düzenlenen ve Kaddafi’nin hunharca katledildiği operasyonları düzenleyenlerin elebaşı… 19. asırda girmiş oldukları ve 1950’lerde çekildikleri Cezayir’de tam 1.5 milyon Müslüman’ı katletmelerine rağmen bugün 12 vatandaşı öldürüldü diye dünya kamuoyunu birbirine katıyor.

Şimdi de çıkıp “terör ve barbarlık”tan bahsetmekteler. Burada sadece birkaç tanesini telaffuz ettiğimiz binlerce katliam gerçekleştiren ve milyonlarca Müslüman’ın ölümüne sebep olan Batılıların bugün çıkıp sözde terörü tel’in gösterileri düzenlemesi, bunca katliamdan sonra kendilerine hiçbir şey olmayacağını düşünmeleri ve arzu etmeleri küstahlıktır. Charlie Hebdo baskını ise modern küstahlığın bedelidir! 

Paris’teki baskın sonrası gerçekleştirilen ve dünyadan birçok liderin katıldığı organizasyona benzer bir organizasyon Gazze’de tertib edilse, yani böyle bir yürüyüş düzenlense, acaba buna Fransa'daki o yürüyüşe katılan ülkelerin mümessillerinden kaçı iştirak edecektir? Belki 3-4 kişi… Onlar da Batılılara “teröre karşı” destek olmak için oraya giden Ahmet Davutoğlu, Mahmud Abbas ve Batılı olmayan birkaçı olur. 

Diğer taraftan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bu yürüyüşe katılması Müslümanları derinden yaralamıştır. Politik bir amaç için orada olunsa bile bu tavır, Peygamber efendimize hakaret karikatürlerini 1 milyon baskı yapacağı yeni sayısında tekrar yayınlayacak olan Charlie Hebdo özelinde Batı’yı Müslümanlara karşı savunmaktır! Bu yürüyüşe katılması sayesinde, ne Batılılar bugüne kadar katlettiği Müslümanlar için tazminat ödeyip özür dilemeyi kabul edecek, ne İslâm coğrafyasında bugün akan kan son bulacak, ne de emperyalist Batı’nın Müslümanlar üzerinde planladıkları oyunlar rafa kaldırılacaktır. İştirakinin mecburi olmadığı bir organizasyona katılıyorsan, onun manasını destekliyorsun demektir. Bakın Fas Dış İşleri Bakanı’na; gitti, Hollande'e taziyelerini bildirdi, ama yürüyüşe, manasından ötürü katılmayacağını beyan etti. Ellerinden hâlen kan akan katil Netenyahu ile aynı safta durmanın zilleti Davutoğlu'na yeter. Bu yaranma psikolojisinin sonu çöplüktür, bizden söylemesi.

Baran Dergisi 418. Sayısı