Aralık, Müslümanlar açısından darbeci Kemalist sisteme karşı dik duruşun ve isyanın ayıdır. 5 Aralık 1999’da Metris Cezaevi’nde Batıcı laik rejimin özel birliklerinin İBDA bağlısı tutuklu Müslümanlara yönelik saldırısında gösterilen direniş, Müslümanlara küfür düzenine karşı dik duruşun ve izzetin önemini göstermiştir. İslâmcı mücadelede yeni bir sayfanın açılmasını sağlamıştır.

İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun Körfez Savaşı’nda ABD ve işbirlikçilerini protesto eden eylemlerden (Meşhur 25 Ocak Cuma Gösterisi ve diğerleri) dolayı ayaklanma gerekçesi ile gözaltına alınışı... 1990 yılında işaret edilen “Şeriat İçin Topyekûn Mücadele” çağrısı ve adım adım bunun gerçekleşmesi... Cebheler, hareketlilik, eylemlilik... 28 Şubat’ın Müslümanlar üzerine karabasan gibi çöktüğü demde İBDA’nın dik duruşu ve 28 Aralık 1998’de Kumandan’ın tekrar göz altına alınarak Metris Cezaevine gönderilmesi...

28 Şubat sürecinde cezaevlerine doldurulan Müslüman tutsaklara yönelik baskıların had safhaya ulaştığı demlerde, Metris Cezaevi’nin B-2 koğuşunda 63 İBDA’cı tutuluyordu. Tutukluları tecrite göndermek için Kemalist rejim tarafından 63 kişilik koğuşa 400 asker ile baskın düzenlendi. Baskında, 63 Müslüman, laik Batıcı rejim askerine karşı cansiperane bir direnişle karşılık verdi. 54 asker yaralanırken, 2’si binbaşı olmak üzere 20 subay ve 170 asker de rehin alındı. Metris’te şu nidâ yankılandı:

“Tenimizi ezebilirsiniz… Ama, ruhumuzu asla…

Onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga…

Gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca…

Bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… Ama dinimizden?

Çok şükür, pişmanlık uğramadı semtimizden… Ya siz?

Ezeli pis hayvancıklar… Neye yaradı işkenceniz?

Dünyanız kara, ahiretiniz zift… Sizi bekliyor cehenneminiz!..”

Müslüman tutsakların küçük bir havalandırmada etrafı sayısız askerle çevrili iken çekim yapan helikoptere zafer işaretleri ve tekbirlerle poz vermeleri sadece Türkiye medyasında değil dünya medyasında da büyük yankı buldu. Rehin alınan askerler, tutukluların haklarının verilmesi konusunda söz alınması karşılığında zarar görmeden salıverildi.

Türkiye genelinde siyasî mahkûmlara yönelik baskının tavan yaptığı dönemlerde F tiplerinde tecrit edilmek istenen tutukluların nakli Metris B-2 koğuşunda kalan 63 Müslümanın direnişiyle ertelenmiş oldu. Bu isyan ise medyaya cezaevinde hakimiyet kavgası olarak sunuldu. Bütün örtbas gayretine rağmen bu direniş topluma karşı kibir politikası güden zihniyetin yediği okkalı bir tokat olarak tarihe geçti. 5 Aralık 1999 tarihi o günden sonra Müslümanların Şanlı Metris Zaferi olarak anıldı…

Metris’te bu direniş gösterilmese 28 Şubat süreci tüm hızıyla devam ederken, rejim Müslümanları bir daha toparlanamayacak hâle sokmak için elinden geleni ardına koymayacaktı. Bu sebeble “1999 Ümmetin Kurtuluş Yılı”dır.

5 Aralık 1999, Türkiye'deki İslâm İhtilâl ve İnkılâbına doğru gidilen yolda bir dönüm noktası, bir milattır.

“5 Aralık” sadece tarih diliminden bir gün olarak değil, bir memleketin, milletin vicdanının, hür sesinin var kalmak-yok olmak arasında kıvrandığı ve 145 m²'lik bir alan içinde nadir görülen bir zaferin, kıyamın adıdır!

“Gayret bizden, başarı Allah’tandır!” ölçüsünce İnkılab ve İhtilalci çizgi yürütülmüş ve Müslümanların rejim muhalifliği en yüksek sesle 5 Aralık’ta haykırılmıştır! Müslümanların gelişini durduramayacağını daha iyi anlayan emperyalistler, iktidarı ılımlı İslâmcılara devretme işine hız kazandırmıştır. Bu bakımdan 15 Temmuz, 5 Aralık’ta ekilen tohumların meyvesidir. Bu ağaç daha nice meyveler verecek.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun tabiriyle 5 Aralık’ta “Domuz, İBDA tarafından alnından vurulmuştur.” Fakat “domuz” ortadan kaldırılamamıştır. Bu domuzun ortadan kaldırılması ve işin tamamlanması gerektiği hususunda İBDA’nın duruşu dün nasılsa bugün de aynıdır! Batıcı Kemalist rejim tüm pislikleriyle bu topraklardan sökülüp atılmadan Müslümanlara bu topraklarda yaşamak züldür!