5 Aralık 1999 Metris Savaşı veya Zaferi!.. Bu Mübarek gün, savaşlar tarihine, “Allah’ın Zaferi!” olarak kaydedilmiştir!.. Savaşın ve zaferin kumandanı olarak küfrün belini kıran İbda Mimarı, bu mübarek günü, “Domuzun kurşunu alnından yediği gün!” olarak tarif etmiştir.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şahsında Allah Resûlü’nün sünnetinin, yani “Bedir Savaşı”nın ihya edildiği mübarek bir gün olarak da savaş tarihimize kaydedilen 5 Aralık 1999 Metris Zaferi veya Savaşı, “Yeni insan yeni nizam” çerçevesinde ta ki kıyamete kadar “Büyük Cihad”ın da kapılarını tüm dünya Müslümanlarına ardına kadar açmıştır.

5 Aralık 1999 Metris Savaşı veya Zaferi, kemiyette küçük fakat keyfiyette büyük bir hadisedir.

İbda mimarı şahsında dosta güven düşmana korku salan bu büyük hadise için şunları söylemiştir: “Metris, bir milletin, beklenen bir tarih için dünya çapına gebe bir çekirdek hâlinde uyanışının müjdesidir!” (“Ölüm Odası-Giriş, B-Yedi”, s.50.)

28 Şubat 1997’den 5 Aralık’a

Müslümanların evlerinin basıldığı, rejim polislerinin ayakkabıları ile girdiği namaz kılınan evlerden Mirzabeyoğlu'nun kitaplarının toplatıldığı, işkencehânelerde bu memleketin evlatlarına kıyıldığı, gazetelerinde boy boy resimlerle İslâm'a saldırıldığı, Müslümanların adi birer suçlu gibi cezaevlerine tıkıldığı; işkencehanelerde “Allah” diye kıvrandığı, ailelerinin cezaevi görüşlerinde ömür tükettiği ama düşman karşısında asla eğilmediği, bükülmediği, kanı-canı pahasına dinlerinden taviz vermediği, memleketinin meydanlarını dolduran bir avuç Müslümanın mücadele verdiği dönem... Fettoş’un Genelkurmay'a mektup yazarak bağlılığını bildirdiği, sözde “İslâmcı” köşe yazarlarından hiçbirinin nefes alma seslerinin dahi duyulmadığı, rejim polislerinin başı örtülü bacılarımızın ağızlarını kapayarak sürüklediği, jandarmanın Kur'an Kurslarını bastığı dönemler.

İşte bu süreçte düşman karşısında rengini belli etmekten çekinmeyen İBDA hareketinin meydana çıkışı ve tepkisinin ciddiyeti Kemalist rejim tarafından korkulu gözlerle seyredildi.

Bütün fraksiyonu ve renkleriyle herkesin “her şey bitti” dediği dönemde hasmını gözüne kestiren İBDA, herkesin aksine, baştan beri yürüttüğü stratejisinden zerre taviz vermeyerek, devre devre büyüyen gücü ile kavgasının dozajını daha da arttırdı. Çürümüş Kemalist rejimin köleleri, İBDA’nın bu yükselişini durdurmak için 1998’in sonunda 28 Aralık’ta Salih Mirzabeyoğlu'nu “Terör Örgütü Lideri” iddiasıyla tutukladı. 28 Aralık 1998’de, rejim askerleri, İBDA’nın öne atılışı ile geri adım atmış ve akıncıları Metris Cezâevi'ne hapsetmişti…

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Kurtuluş Yolu” olarak işaret ettiği 1999 yılında rejim bekçilerini panik havası sardı; akşamları içkinin gırla gittiği orduevlerinden tutalım Allah'a Peygambere sövmeyi adet hâline getirmiş satılık olan medya taifesine kadar bütün şubeleri ile Laik Rejim'e karşı bir teyakkuz başladı... İBDA cephelerinin taarruzları İslamcı camia içerisinde bir şahlanışa, özgüvene de yol açmıştı... Gazetelere ilan veren İBDA cepheleri “Merveler dik durun, 1999 kurtuluş yılınız” (10 Mayıs 1999-Merve Kavakçı hadisesi dolayısıyla) diyerek her saha da boy gösteriyordu. Panik havasına giren rejim bekçileri bir yandan “nasıl olsa batıyor, götürdüğümüz kârdır!” psikolojisiyle devlet hazinesini ve varlıklarını iç ediyordu. Bu yüzden çok kısa bir süre içerisinde ekonomik istikrarsızlık başlamıştı. İşte tam böyle bir anda haince bir plan sahnelendi; maksat başta Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere 60'ı aşkın İBDA'cının bulunduğu Metris Cezaevi'ne Türk Ordusu'nun (!) rütbeli subayları ve askerlerince operasyon yapmak ve bu operasyon esnasında Salih Mirzabeyoğlu'nu ortadan kaybetmek!

5 Aralık’ta neler oldu?

Müslümanlar açısından Kemalist sisteme karşı dik duruşun ve isyanın adı olan 5 Aralık 1999’da Metris Cezaevi’nde Batıcı laik rejimin özel birliklerinin İBDA-C tutuklusu Müslümanlara yönelik saldırısında gösterilen direniş, Müslümanlara küfür düzenine karşı dik duruşun ve izzetin önemini göstermiştir. İslâmcı mücadelede yeni bir sayfanın açılmasını sağlamıştır.

28 Şubat sürecinde cezaevlerine doldurulan Müslüman tutsaklara yönelik baskıların had safhaya ulaştığı demlerde, Metris Cezaevi’nin B-2 koğuşunda 63 İbdacı tutuluyordu. Tutukluları tecrite göndermek için Kemalist rejim tarafından 63 kişilik koğuşa 400 asker ile baskın düzenlendi. Baskında, 63 Müslüman, laik Batıcı rejim askerine karşı cansiperane bir direnişle karşılık verdi. 54 asker yaralanırken, 2’si binbaşı olmak üzere 20 subay ve 170 asker de rehin alındı.

Dünya medyasında yankı buldu

Müslüman tutsakların küçük bir havalandırmada etrafı sayısız askerle çevrili iken çekim yapan helikoptere zafer işaretleri ve tekbirlerle poz vermeleri sadece Türkiye medyasında değil dünya medyasında da büyük yankı buldu. Rehin alınan askerler, tutukluların haklarının verilmesi konusunda söz alınması karşılığında zarar görmeden salıverildi.

Türkiye genelinde siyasî mahkûmlara yönelik baskının tavan yaptığı dönemlerde F tiplerinde tecrit edilmek istenen tutukluların nakli Metris B-2 koğuşunda kalan 63 Müslümanın direnişiyle ertelenmiş oldu. Bu isyan ise medyaya cezaevinde hakimiyet kavgası olarak sunuldu. Bütün örtbas gayretine rağmen bu direniş topluma karşı kibir politikası güden zihniyetin yediği okkalı bir tokat olarak tarihe geçti. 5 Aralık 1999 tarihi o günden sonra Müslümanların Şanlı Metris Zaferi olarak anıldı…

Metris’te bu direniş gösterilmese 28 Şubat süreci tüm hızıyla devam ederken, rejim Müslümanları bir daha toparlanamayacak hâle sokmak için elinden geleni ardına koymayacaktı. Bu sebeble “1999 Ümmetin Kurtuluş Yılı”dır.

Bu sebeble 5 Aralık 1999, Türkiye'deki İslâm İhtilâl ve İnkılâbına doğru gidilen yolda bir dönüm noktası, bir milattır. “5 Aralık” sadece tarih diliminden bir gün olarak değil, bir memleketin, milletin vicdanının, hür sesinin var kalmak-yok olmak arasında kıvrandığı, 145 metrekarelik bir alan içine sıkıştığı ve orada tarihte eşi az görülen bir zafere imza attığı kıyamın adıdır!

“Gayret bizden, tevfik Allah’tandır!” ölçüsünce İnkılab ve İhtilalci çizgi yürütülmüş ve Müslümanların rejim muhalifliği en yüksek sesle 5 Aralık’ta haykırılmıştır! Müslümanların gelişini durduramayacağını daha iyi anlayan emperyalistler, iktidarı ılımlı İslâmcılara devretme işine hız kazandırmıştır. Bu bakımdan 15 Temmuz, 5 Aralık’ta ekilen tohumların meyvesidir. Bu ağaç daha nice meyveler verecek.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun tabiriyle 5 Aralık’ta “Domuz İBDA tarafından alnından vurulmuştur.” Fakat “domuz” ortadan kaldırılamamış, 1999’da elde edilen kazanım ile makam-mevki sahibi olan muhafazakâr Kemalistler eliyle kendisine sunî teneffüs yapılarak yeniden ayağa kaldırılmaya çalışılmıştır. Fakat bu domuzun ortadan kaldırılması ve işin tamamlanması gerektiği hususunda İBDA’nın duruşu dün nasılsa bugün de aynıdır! Batıcı Kemalist rejim tüm pislikleriyle bu topraklardan sökülüp atılmadan Müslümanlara bu topraklarda yaşamak züldür!

Baran Dergisi 777. sayı