25 Ocak 2000... 5 Aralık 1999’da façası çizilen ve domuz gibi alnından kurşunlanan Batıcı ve Darbeci Kemalist rejimin, bir cezaevinin koğuşunda bulunan 63 silahsız insandan her ne pahasına olursa olsun intikam almak adına, bombalarla, makinalı silahlarla saldırdığı tarih... Bir avuç İbdacının tüm Müslümanların kurtuluşu için durduğu kıyamın; tarihe geçmiş bir direnişin günü!

Darbeci Kemalistlerin 5 Aralık hezimeti

5 Aralık 1999’da, 63 İbdacının tutsak bulunduğu Metris Cezaevi B-2 Koğuşu’na Darbeci Kemalist subayların emriyle yüzlerce asker tarafından bir baskın gerçekleştirilmişti. İbdacıların cansiperane direnişi neticesinde bu saldırı püskürtülmüş, 54 asker yaralanırken 2’si binbaşı olmak üzere 20 subay ve 170 asker rehin alınmıştı. Anadolu evladı askerler, nasıl bir iş için kullanıldıklarını anlamışlar ve pişmanlıklarını İbdacılara bildirmişlerdi. Bu hadise hem Türkiye, hem de yurtdışı basında geniş yankı bulmuş, mahkûmların haklarının iade edileceğine dair verilen “devlet sözü” neticesinde rehineler salınmıştı.

Kumandan mahkemeye çıkmayı kabul etmiyor

Bu hadisenin ardından sürekli tetikte olan İbdacılar, her ân bir operasyon başlayabileceğini seziyordu; muhtemel operasyon sırasında kendilerini müdafaa edebilmek için gerekli tedbirleri alıyorlardı. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu da, tiyatro kabilinden yapılacağı ve neticesi başından belli yargılamayı kabul etmiyor, Kemalist darbeci çetenin tiyatrosunda rol almayı reddediyordu. 5 Aralık’ta façası çizilen Kemalist rejim, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun mahkemeyi protesto etmesi bahanesiyle saldırı hazırlığındaydı. Operasyonun Kumandan’ı mahkemeye götürmeyi değil, bu işi bahane ederek İbdacıları ortadan kaldırmayı hedeflediği şuradan belli ki, mahkeme tarihinden iki gün evvel gerçekleştirildi.

Makinalı tüfekler ve bombalarla saldırı

25 Ocak 2000... Sabaha karşı saat 04:00 sularında nöbette bulunan İbdacıların çevrede bir anormallik olduğunu sezmesinin ardından Kemalist subaylar tarafından ilk kurşun sıkıldı. Bu sefer hiçbir er operasyona dâhil edilmemişti. Sadece subay ve astsubayların katıldığı ve içerdeki herkesi (tabii fırsat bulurlarsa) şehid etmeyi hedefleyen bir operasyon olduğu açılan ateşin hedef gözetmesinden anlaşılıyordu. 17 Ağustos depremi sonrası bahçede kurulan çadırlarda yatan İbdacılar saldırının başlamasıyla çok hızlı bir şekilde koğuşlara çekilirken, dışarıdan içeri girilmemesi için tedbir aldı; fakat 5 Aralık’ta o koğuşun içinde hezimete uğrayan rejim gardiyanlarının zaten koğuşlara girme niyeti yoktu. Uzaktan kurşun ve bomba yağdırmaya başladılar. Cezaevinde esir tuttukları İbdacılara ironik bir şekilde “teslim olun” çağrısında bulunuyorlardı.

Operasyonun adı “Noel Baba”

Koğuşlara girmeye cesaret edemeyen Kemalist darbeciler, çatıları ve duvarları delip, bu deliklerden kurşun ve bomba yağdırıyordu. Cezaevinde tutsak bir avuç Müslümanı hedef alan operasyon adını ve usulünü bir kâfir figürü olan “Noel Baba”dan alıyordu. Kapılardan giremeyip bacalardan bombalar yağdıran, çatı, mutfak ve İslâmî Hareket koğuşundan İbdacıların etrafını sararak, açtıkları deliklerden G-3 piyade tüfekleriyle rastgele ateş açan Batı uşağı Kemalist darbeciler, Müslümanlara yaptığı operasyonun adını, tam da kendisine yaraşır, kimin köpekliğini yaptığını gösterir bir şekilde “Noel Baba Operasyonu” olarak belirlemişti.

İbdacıların cansiperâne direnişi

İlk kurşunun sıkılmasının ardından Kumandan Salih Mirzabeyoğlu tekbiri getirmiş, İbdacılar da onun arkasından mücadeleye girişmişti; ölenin şehid, kalanın ise gazi olacağı savaş başlamıştı. En önde Kumandan Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere Müslümanlar, kılıçlar, cezaevi imkânlarında yapabildikleri silahlar ve alev makineleriyle mukavemet gösteriyor; atılan gaz bombalarını geri göndermeye yahut etkisiz hale getirmeye çalışıyorlardı. Öyle yoğun bir şekilde gaz bombası atılıyordu ki, dumandan nefes alamaz hâle gelenler insiyaki olarak kendisini bahçe kapısından dışarı atıyor ve dışarı çıkanlar pusuya yatmış askerler tarafından vuruluyordu.

Ölümsüzler kervanında bir akıncı: Sancar Kartal

Deliklerden açılan yaylım ateşi ve bahçe kapısına kurulan pusu neticesinde bir çok İbdacı yaralanırken, mücadele sırasında elinden gelen gayreti gösteren, bazı arkadaşlarını kurtarmak için kendisini riske atan Sancar Kartal da yaralananlar arasındaydı. 1977 senesinde Sinop Boyabat’ta doğan Sancar Kartal, 2000 yılında Metris Cezaevi’nde, 23 yaşında iken Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dizinde helallik istedikten sonra kelime-i şahadet getirerek şehadet şerbetini içti.

Yaralılara “Ölüm Koridoru”

Çatışmalarda 20 İbdacı ağır yaralandı. Yaralananla, kan kaybından bayılıyor, hastaneye götürülmeleri şartıyla hapishane görevlilerine teslim ediliyorlardı. Fakat darbeci hainler, 5 Aralık’ın hıncını attıkları bombalar ve sıktıkları mermilerle alamamış olacak, koridorda sağlı sollu dizilerek ağır yaralanan İbdacılara tekme ve yumruklarla saldıracak kadar aşağılık olduklarını göstermişti.

Çatışma nasıl sona erdi?

Gaz bombalarından koğuşta göz gözü görmez hâle gelip de İbdacılar G-3 mermileriyle ağır yaralanmaya başlayınca Kumandan Salih Mirzabeyoğlu İbda bağlılarına dönerek “size nasıl kıyayım?” deyip şartların kabul edilmesi hâlinde çatışmanın sonlandırılacağının bildirilmesini istedi. Komutanlarının, “devlet sözü, hiçbirinize bir şey yapılmayacak” demesine İbdacılar, “geçen seferden devlet sözünüzü biliyoruz ve devlet sözüne inanmıyoruz; bize erkek sözü, asker sözü verin” şeklinde karşılık verdi. Kemalist rejimin subayları, kabul ederek söz verdiler. Gönüldaşlarımız ayrı ayrı ring araçlarına bindirildi. Kimseye zarar gelmemesi için herkesin gönderilmesini bekleyen Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ise, verilen şeref sözüne rağmen, “ölüm koridoru”na alınarak linç edilmeye çalışıldı.

Çukurun da çukuru haysiyet seviyesi

Hadise bittikten 24 saat sonra, 26 Ocak 2000 yılında Kumandan Salih Mirzabeyoğlu işkence görmüş hâliyle mahkemeye çıkarıldı. Yargılamayı yapan DGM hâkimi işkenceyi görmezden geldi. Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil idaresindeki Star Gazetesi, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun bu hâlini haysiyetsizliğini fâş eden bir haberle manşetinden verdi. Kartel medyasının diğer unsurları da kara propagandayı devam ettirdi.