İslâm’ın her hususta belli başlı kuralları vardır. Bir binanın taşları gibi her şey bir ölçü, bir biçim üzeredir. Cihadın da diğer her hususta olduğu gibi belli ölçü ve biçimleri vardır. Cihad, cehd kelimesinden türemiştir. Cehd, gayret etmek demektir. Cihadın kelime manası ise mücadeledir. Cihadın ıstılahi manası; İslâm için gerek silahlı gerekse silahsız bir şekilde mücadele vermektir. Yani cihadın çeşitleri vardır. Bir Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz cihadın çeşitlerini şöyle ifade buyurur; “Müşrikler ile mallarınız, canlarınız ve dilleriniz ile cihat edin.” Cihadda silahlı mücadeleye kıtal denir ve umumi olarak cihad, kıtal (silahlı muharebe) manasında kullanılmıştır. Kur’an’da cihad 35 yerde geçer ve bunların sadece sekizi nefsle alâkalıdır. Geri kalan tüm cihad ayetleri kıtal manasındaki gibidir. Bu yüzden olsa gerek mücahid (cihad eden) denildiğinde akla evvela silah ile mücadele eden kişi gelir. Gelelim mevzumuzun mihenk taşına; yâni cihadın kimlere karşı, nasıl olması gerektiğine...

İslâm’da her şeyin ölçü ve kuralları olduğunu beyan etmiştik. Bir saldırının cihad olabilmesi için hedefin tayini çok mühimdir. Bu ölçülere uymayan saldırılar, cihad değil bilakis zorbalıktır. Hedefin doğrudan İslâm’a ve Allah Resûlü’ne savaş açan kişiler yahut kurumlar olması zaruridir. Cihad ancak bu şekilde tahakkuk eder. “İslâm’ın kılıcı merhamettir.” düsturu bu cihadla birlikte, yerleri gökleri aydınlatan bir nur gibi parıldar. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun tabiri ile “gerekeni gerektiği yerde yapmak” bu şekilde mümkündür. Yani “gerektiği yerin” tayini, bir turnusol kağıdı görevi görerek, saldırının cihad mı yoksa zorbalık mı olduğu hususunda bize açıkça bilgi verir. Bu bilgileri ve düsturları zikrettikten sonra, turnusol kağıdımız olan, gereken yerin tayini zaruretini başa alarak iki hadise ile mevzuyu anlatacağız.

Birinci hadisemiz; 2015 yılında Kuaşi kardeşlerin Charlie Hebdo dergisine yaptıkları saldırı. Saldırıda on iki kişi öldürülmüş. Bu on iki kişinin onu Charlie Hebdo dergisinde (içinde genel yayın yönetmeninin de bulunduğu) çalışan kişilerdi. Diğer iki kişi ise Charlie Hebdo dergisinin korumaları idi. Bu necis dergiyi koruyanlardan biri de sözde Müslüman idi. Saldırı olduğu zaman “Müslüman birini öldürüyorlar!” diye çok yaygara koparmışlardı. Küçük bir araştırmadan sonra bu kişinin, Charlie Hebdo dergisinde korumalık yaptığını öğrendik. Yani hedef seçimi gayet isabetli. Hedef tam on ikiden vurulmuş. Charlie Hebdo denen paçavra, Peygamber Efendimiz’e saldırmasına mukabil “gereken” şey hadlerinin bildirilmesiydi. “Gerektiği yer” ise bizatihi Charlie Hebdo dergisinin kendisi idi. Görüldüğü gibi hiçbir sivil vs öldürülmeden gereken gerektiği yerde yapılmıştı. Dolayısıyla bu hâdise cihad, yapanlar ise mücahiddir. Bu cihadı yapan mücahid kardeşlerimiz, saldırıdan hemen sonra, Fransız polisleri tarafından şehid edilmiştir. İşte mücahid ve işte şehid. Bu vesile ile Kuaşi Kardeşlere rahmet olsun. Allah onları izzetini korudukları Efendimiz ile haşr etsin.

Gelelim ikinci saldırı hadisesine... Gerekeni gerektiği yerde değil de, İslâm’ın yasak ettiği şekilde, gerekmediği yerde yapılan saldırıya... Geçen hafta Viyana’da gerçekleşen saldırıya... Viyana’da bir gece sularında, bir araya gelen grup tarafından altı yerde tekbir getirilerek sivillere saldırıldı. Evet İslâm’a son dönemlerde yapılan iğrenç saldırıya karşı gerekli olan şey karşılık vererek hadlerini bildirmekti. Ama gerektiği yer sokaklar mıydı yoksa direkt Allah Resûlü’ne saldıran kurum veya şahıslar mı? Hedef siviller değil, bu hakareti yapanlar olmalıydı, siviller olmamalıydı. Fakat bu hadisede hiçbir düstura uyulmamış ve yapılan saldırı cihad değil zorbalık olmuştur.

Güdümlü veya güdümsüz büyük bir zorbalık yapılarak masum siviller Müslümanlara karşı kışkırtılmıştır. Bu saldırıyı, “Cihad yapıyoruz.” diyen zorba IŞİD üstlendi. Yine bu aklı yarımların aynı gün yaptığı bir zorbalığa daha değinmek istiyorum. Afganistan’da Kabil Üniversitesi’ne bir saldırı düzenlendi. Bu saldırıda 50 öğrenci 4 polis olmak üzere toplam 54 kişi öldürüldü, 60’tan fazla öğrenci yaralandı. Saldırıda IŞİD mensupları öldürüldü. Görüldüğü gibi her iki saldırıda da “gereken gerektiği yerde” yapılmayarak, hem büyük bir zorbalığa imza atılmış hem de Müslümanlar hedef gösterilmiştir. Bugün görmekteyiz ki, yukarıda anlattığımız hadiselere yanlış bakan iki güruh var. Birinci güruh; toptan hepsine provokatörlük yaftası vuran, “İslâm’da hiçbir şekilde saldırı olmaz.” diyen pısırık, paranoyak kişiler. İkinci güruh; toptan hepsini cihad olarak göstererek güya sivrilik peşinde koşan fakat daha İslâm’ın ölçülerinden haberi olmadan adımlarını yanlış atmış tipler. Biz ise bu iki güruhun yaklaşımını “yanlış bakış” olarak işaretleyerek, hangisinin cihad, hangisinin zorbalık olduğunu İslâm’ın şaşmaz çizgisi ile muvazene etmeye çalışanlardanız. Allah şaşırtmasın!.. Ne pısırıklık edip cihadı kökten yok sayarız, ne de lüzumsuz sivrilip yanlış adım atarız... Biz İslâm’a muhatap anlayışı kuşanarak, din-i mübinin şaşmaz muvazenesi ile iyi, doğru ve güzeli gösterenlerden olmalıyız.

Baran Dergisi 722.Sayı