200 yıllık tarihi boyunca, barbarlıkta sınır tanımayan, yeryüzü ve gökyüzünü tahrip etmeyi marifet sanan, yüzbinlerce hayvan ve bitkinin neslini kurutan, her gittiği yerdeki insan neslini insanlıktan çıkmışçasına öldüren, yok eden, soykırıma tabi tutan, Kara Afrika’yı sömürdüğü yetmezmiş gibi türlü biyolojik silahlarla hastalıklara mahkum eden Amerika’yı trajik bir son bekliyor. Sığır çobanları, atlarının üstünde ellerine geçirdikler kırbaçla, çığlıklar arasında işkence ettikleri Kızılderili veya siyah tenli insanların şimdi ellerine düşmekten endişe ediyorlar. 200 yıllık katliamların, yağmaların, soykırımlarının hesabının sorulacağı korkusu ile günah çıkarır gibi canhıraş bir şekilde depresyona giriyor, bunalıma giriyor, şaşkın ördek gibi iflasın son anını sağa sola efelenip, saldırmakla geçiriyor.
Elbette çöken sadece Amerika değil, Amerika demek Batı demek, Batı demek İsrail demek, Avrupa demek ve dahi Emperyalizm demek ve tüm insanlık düşmanı barbarlar demek. İsrail 300 bin kişilik bir Yahudi eylemine sahne oluyor, refah dönemi bitip çile dönemi başlamış olmalı ki, insanlar sokaklara kadar iniyor. Yüz binlerce kişi hükümeti kötü ekonomik şartlardan ve iyi yönetilmeyen siyasi krizlerden sorumlu tutuyor ve protesto ediyor. İngiltere mahallelerinde güvenliği sağlayamıyor, İran insan hakları ihlali gerekçesi ile İngiltere’ye heyet göndermekten bahsederek, tamda yerinde İngilizleri maskara haline getiriyor. ABD kemer sıka sıka ulusal aktivitesini kaybetmek ve on binlerce askerini leş hükmünde terk etme konumuna düşmüş vaziyette. Ocaklar kızışıyor ve Zamanı gelen fikre muhatap insan çehresi yavaş yavaş beliriyor.
Son dönemlerde emperyalistler, ekonomik ve siyasi krizi birlikte yaşamaktadır. Bu nedenle Libya, Suriye, Mısır örneklerinde olduğu gibi nüfuz ve yatırım alanları üzerinde hegemonyalarını artırma gayretindedirler. Savaşı bir yatırım aracı olarak gören emperyalistler, saldırdıkları, yıkıp yağmaladıkları ülkelerden elde ettiklerini de “kâr” olarak görmektedirler. 1991 yılına kadar bu oyun tutuyordu. Orta Asya, Uzak Asya, Ortadoğu vb yerlerde etkin bir güç olarak rol oynayabilen emperyalistler çoğu zaman istediklerini aldığından, yani istedikleri kadar “kâr” elde ettiklerinden herhangi bir ekonomik veya siyasi krizle karşılaşmıyorlardı. Oysa Batı ve çok uluslu emperyalist çeteler(Nato gibi), K. Salih Mirzabeyoğlu’nun deyimiyle, 1991’de “Saddam’ın Dünyanın tekerine çomak sokmasıyla” sendelemiş, tökezlemiştir.
Saddam ABD ve işbirlikçilerinin karizmasını çizmiş, oyunu bozmuştur. Ve o dönemden başlayan tökezleme şimdi büsbütün yere serilmeye, sırt üstü yıkılmaya dönüşmüştür. Bir avuç dediği Taliban’ın üstüne tonlarca bomba yağdırmasına, açlık ve susuzluk içerisinde dağlarda yaşamaya mahkum etmesine rağmen Taliban Mücahidleri karşısında “Ahmak Fil gibi” sağa sola yalpalayıp, devrilip düşmeye başladı. Leşlerine bile koktuktan sonra ancak ulaşabiliyor ve korkularından bir Taliban Mücahidine, Savaş Uçakları, Helikopterler ve uydu desteği ile harekete geçiyorlar. Ama Taliban gelenleri 38 leşi ile geri gönderip murdar ediyor.
ABD ve yandaşları panikte!
ABD’nin Irak’a müdahalesinde muhalefetin başını çeken Almanya ve Fransa ittifakıydı. Libya işgalinde görüldü ki AB, ABD’ye karşı hegemonya mücadelesinde geri adım atarak uzlaşma içine girmiştir. Hatta biraz ileri gidelim, roller değişmiş Fransa ve İtalya gibi ülkeler ABD’nin açtığı yoldan yürümeye başlamıştır. Her ikisi de siyasi ve ekonomik olarak iflasın eşiğine gelmiş bu ülkeler için, Libya çok “kâr”lı yatırımdı. Çok kısa sürede çok “Kâr”lı işler yapacaklardı Libya’da. Elde ettikleri “gelir”le ülkelerini ekonomik iflastan kurtaracak ve onlarca yıl daha idare edecek, yatırım araçlarına, üretim alanlarına sahip olacaklardı. Fakat bekledikleri gibi olmadı. Bir koyup üç alacakken üç koyup bir bile alamadıklarından bunaldılar, ekonomik “stres” yaşamaya başladılar.
Şimdilerde Euro bölgesi enflasyon ve işsizlik rakamlarında ki büyümeden endişelenirken, Yunanistan’ın, Polonya’nın, İtalya’nın iflas etmesine izin vermiyor, tüm güçleriyle onları ayakta tutmaya devam ediyor. Ama en basit ekonomist bile bilir ki bu psikolojik bir durumdur ve çöken ekonomiyi ancak yeni kâr marjları oluşturarak kurtarabilirsiniz ya da çökmesine izin verip düştüğü nokta itibari ile değerlendirerek yön verirsiniz. ABD için de benzeri durum söz konusu; ancak burada farklı bir unsur var o da ÇİN. Dünya dolar rezervinin ve ABD menşeli tahvillerin neredeyse % 60’ına sahip ÇİN. En büyük dolar rezervine sahip Çin uzun zamandır elindeki dolarları altına dönüştürmeye çalışıyor ancak uluslar arası ticareti neticesinde sürekli ve yeniden dolarla alışveriş yaptığından bu rezerv bir türlü azalmıyor. Bu yüzden Çin Amerika’nın yavaş yavaş ölmesini istiyor. ABD’nin bu mânâda iflası Çini çökertmez ama; denilebilir ki ABD’de yeni bir ÇİN devleti yada Çin’e bağlı bir eyalet zuhur eder. Yani bir nevi Amerika bir Çin sömürgesi durumuna düşebilir. Şu an gözlenen Çin’in ABD ekonomisine, alacağından dolayı zaman zaman müdahale edip, alacaklarının ödeme takvimini, Osmanlı Düyunu Umumiye’sine benzer bir yapılandırmaya gittiğidir.
Evet Batı Çöküyor.
Dünya, ABD ve AB’nin gücünü kaybetmeye başlamasıyla farklı bir yörüngeye doğru hareket ediyor. Net olmamakla birlikte başka bir emperyalist mihrak olarak Rusya ve Çin ittifakı ortaya çıkmıştır. Bunlar mücadele alanı olarak belirledikleri Ortadoğu, Afganistan ve Kafkasya bölgesinde ciddi bir karşı tavır geliştirmektedirler. Özellikle her iki ülkede, ABD ve AB’nin bölgedeki nüfuzunu azaltmaya hatta bölgeyi terk ettirmeye varan bir mücadele içerisine girmişlerdir. Bilhassa üsler bu açıdan dikkatle takip edilmektedir.
Afganistan savaşında Tacikistan ile Özbekistan ABD’ye üslerini açmıştı. Rusya ve Çin’in baskısıyla Tacikistan ile Özbekistan, ABD’yi askeri üslerinden çıkarmıştır. Kırgızistan üzerinden sürdürülen nüfuz mücadelesi ise hala sürmektedir. İran, Çin ve Hindistan ile birlikte enerji yatırımı ve enerji akış projeleri konusunda anlaşmıştır. ABD, hem İran’ın bu enerji politikasının hem de Çin ve Rusya ile bir kutup oluşturmasının önünü kesmek istemektedir. Yahudi yatırımcılar ABD üzerinden yavaş yavaş Çin’e doğru kaymakta ve paranın gücünün getirdiği yeni roller dünya üzerinde yepyeni oluşlara meydan vermektedir.
Dünya, iflasa giden ABD ve AB karşısında bu tavırlara girerken, YENİ YETME İŞBİRLİKÇİLER İzmir’de Haçlılara üs ve komuta merkezi açarak Libya’nın ve dahi Ortadoğu’nun yağmalanmasını sağlamaktadır. Sonradan görme işbirlikçiler ve görmemişliğin şımarıklığı ile zihnini, hafızasını yitirmiş bir gruba dayanarak yürütülen bu çalışmalar bile ABD-AB’yi diriltmeye yetmemiş olacak ki “ABD tarihinde ilk kez ABD’nin uluslar arası kredi derecelendirme fonu tarafından kredi notu düşürülüyor. Ve gizli saklı köşelerde Obama “İSTİFA ETMEM” diye dilleniyor. Ve ortalık toz duman oluyor, Emperyalizmin ve dahi kapitalizmin maddi manevi muvazenesi bozulmuş olacak ki artık hiçbir şey dikiş tutmuyor, hiçbir idare güven vermiyor.
Evet DÜNYA BİR İNKILAP BEKLİYOR! Ve Zamanı gelmiş fikir İBDA muhataplarına bu memuriyeti yerine getirmeyi ihtar ediyor. Sen yapmazsan hak sahibi kimse o yapacak, İBDA’yı duymuş, işitmiş, yakınlık kurmuş olmak muhataplık olmadığına göre. Güneşin altında karanlıkta yaşayanlar değil, güneşe uzak dahi olsa Güneşin aydınlığından istifade edenler hak sahibidir. Öyleyse iş ve verim üretmek manasına denk bir oluşla DÜNYA BİR İNKILAP BEKLİYOR! Hem de Anadolu’dan… O’na layık kadro olmak ümidiyle.