Yetmişli, seksenli, doksanlı yıllarda gazeteyi hafta sonları alırdık. Cumartesi  ve Pazar günleri ekleri bol olan gazeteler evimize girerdi. Mesela şimdiki Sabah Gazetesi’nin eki Günaydın Gazetesi’ni hatırlıyorum. Çocukları cezbeden birçok bulmaca ve oyunlar vardı bu gazete ekinde. O yüzden çoğu zaman bu gazeteyi alırdık. Zaman zaman gazetelerde dikkatimi çeken, beni derin bir hüzne ve meraka sevk eden haberlerden biri de cami önüne terk edilen çocuk haberleri olurdu. Çoğu vakit bir sepetin içine konulmuş, üşümesin diye battaniye ile iyice sarılmış bir çocuk. Bütün günahlardan arınmış, cennet kokusunu üzerinde taşıyan minik bir yavru. Çocuğun cami önünde bulunduktan sonra karakola götürülüp polis amcalara teslim ediliş görüntüleri. Polis amcalar diyorum işkence seansından geçmiş biri olarak, çünkü polislerin biberonla çocuğu beslemeleri, onları gözümde tonton amcalar yapıyordu. Savunmasız annesi tarafından terk edilmek zorunda kalmış dünya güzeli bu varlığa polislerin merhamet göstermesi, onu beslemeye çalışması, benim onlara bakışımda olumlu duygu ve düşünceler uyandırıyordu. Güvenliğimizi sağlamakla mükellef bu insanlar, hayatın her alanında böylesi bir hal sunsalardı ne güzel olurdu. Evet ne demiştim; bu haberler beni derin bir hüzne ve meraka sevk ederdi. Şöyle ki, bir anne nasıl bir duruma düşmüştür ki gerekirse hayatını feda edeceği, kendisine muhtaç varlığı belki bir merhametli insan bulurda sahip çıkar diye cami önünde terk etsin. Hangi alçak onu kandırmış ve kadını böylesi acınası bir duruma itmiş? Çocuk açısından baktığımda ise durum daha feci. Bir çocuk anne ve babasız nasıl yaşayabilir? Hayatta karşılaşacağı zorluklara karşı kimler ona bir anne ve baba gibi kol kanat gerebilir? Ben anne için müsbet düşünceler içindeyken, sizler belki menfi olabilirsiniz. Anne gayri meşru bir ilişki içine girmiş, ilişkiye girdiği erkek tarafından çocuk da sahiplenilmeyince cami önüne atılmış. Vay gaddar anne, ilahî hukuku tanımazsan, nikahsız ilişki yaşarsan işte böylesi vahşi bir insan durumuna düşersin. Bu sizin düşünceniz olsun, siz de haklısınız. Ama dedim ya sepet içinde yavrusu üşümesin diye battaniyeyle iyice sarılıp bırakılmış bir çocuk, camiye giden biri tarafında özellikle bulunup da çocuğuma sahiplensinler diye; hâlâ anne şefkatinin derin tezahürleri.
Evet yılar geçti. Müslümanlar çoğaldı, zenginleşti. Bir çok dernek kuruldu, bunlarla camiler yapıldı. Mabetsiz şehir dedikleri Ankara bile camilerle doldu taştı. Sizi bilmem ama oldukça iyi bir gazete okuyucusuyum. Basını ortalama bir Anadolu insanından daha iyi takip ettiğim kanaatindeyim. Cami önüne terk edilmiş, karakolda polis amcalar veya hastânede hemşire bacılar tarafından biberonla beslenen bebek haberlerine rastlamıyorum. Hemen iyi ya ne güzel, toplumda demek ki bu alanda bir iyileşme emareleri olmuş demeyin. Evet yıllar oldu köylülükten kente geçtik. Okuma yazma sayımızı artırdık. Üniversiteli mezunları eskiye oranla misliyle çoğalttık. Herkesin altında araba. Teknolojiyle haşır neşir olmuşuz. Gayrı safi milli hasılamız şu kadar artmış. Dünyanın büyük ekonomileri arasına girmişiz. Falan filan niceliğe dönük bir sürü rakamlar. Evet, artık cami önüne bırakılan çocuklara rastlamak mümkün değil. Peki nelere rastlıyoruz? “Gayrı meşru ilişki yaşayan anne çocuğunu çöpe attı” veya “boğarak öldürdü” ya da “tatile giderken doğurduğu çocuğu evde açlığa bırakarak ölüme terk etti. ” Çoğu da eğitimli insan bunları yapanların. Evet kadınlarımızın ve erkeklerimizin geldiği durum işte böylesi vahşet arz eden sahneler. Oturduğu binada, mahallede kimse kimseye güvenmiyor. Kameralarla güvenlikçilerle sarmalanmış hayatlar. Sahi geçekten ilerliyor muyuz? Böylesi ilerleyişi Allah yerin dibine soksun. Etrafımız çevreleyen, mutsuzluklarla örülmüş insanların ilişki(sizlik)lerinin oluşturduğu bir topluluk ifadesi...
Bu makaleyi yazmak nerden mi aklıma geldi? İsterseniz makalemin sonuna bu haberi koyarak yazımı bitireyim. Haber, medeniyetin beşiği, İslâm dünyasını kan çanağına döndüren, bombalarla özgürlük dağıtan Amerika’dan. Irak Savaşı'nda Amerikalı pilotlara soruyorlar, bomba atarken hangi duyguları hissettiniz diye. Onların cevabı insanın tüylerini ürpertecek cinsten. “Hiç bir şey! Sanki bilgisayarda savaş oyunu oynuyorduk.” Neyse 2 Mart günü Yeni Şafak Gazetesi'ndeki haber şöyle: “Indiana’da yeni doğan çocukların ölüme terk edilmesini engellemek için sokaklara 'bebek bırakma kutusu' konulacak.” Haberin tafsilatı şöyle: “İlk kez ABD’nin Indiana eyaletinde hayata geçirilmesi beklenen uygulama kapsamında, anne ve babaların kimliğinin gizli kalmasının sağlanacağı kaydedildi. Tasarının yasalaşması halinde, eyaletin farklı noktalarına 100 kadar kutu konulacak. Ülkede bir çok eyalet, bebeklerin hastane ve polis karakolları gibi merkezlere bırakılmasına izin veriyor. Uygulamayı savunanlara göre, kimliğinin belli olması kaygısıyla bebeklerini bırakamayanlara bir alternatif  sunuluyor.”
 
Baran Dergisi 426. Sayı