Kumandan Mirzabeyoğlu’ndan bir haber var mı?
(Av. Güven Yılmaz, kendisini “bu hafta” ziyaret edemediğini, ancak diğer avukat gönüldaşının ziyaret ettiğini, Mirzabeyoğlu’nun iyi olduğunu, durumunda yeni bir gelişme olmadığını söylüyor.)
Peki, Bişkek’te tutuklu kayınbiraderiniz Ali Osman Zor nasıl?
(Av. Yılmaz, Kaide ve Baran dergileri eski genel yayın yönetmeni Ali Osman Zor’un duruşmasının “gelecek hafta” yapılacağını, böylece dördüncü kez mahkemeye çıkmış olacağını söylüyor.)
Allah, hakkında en hayırlısını nasib etsin. Siz de mahkemede olacak mısınız?
(Av. Yılmaz, kendisinin orada olamayacağını, ancak Kırgız kökenli yeni bir avukatın duruşmada hazır bulunacağını söylüyor.) 
Albay Cumay Suyunaliyev’den yeni bir haber var mı?
(Av. Yılmaz, Albay Suyunaliyev’in dağlarda olduğunu söylüyor.)
Tekrar mı dağa çıktı?
(Av. Yılmaz, “evet” diyor.)
Anlıyorum.
Bir sürü hâdise oluyor dünyada. Şayet bana bir sorunuz yoksa, Norveç’teki eylemlerle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum öncelikle.
Dün Norveç’te gerçekleşen hâdiseyle ilgili olarak (Carlos, Anders Behring Breivik adlı Hıristiyan fanatik Norveçlinin 22 Temmuz 2011 günü gerçekleştirdiği ve 100 civarında kişinin ölümüne yolaçan silâhlı ve bombalı saldırıları kasdediyor.), burada kalan ve Afganistan’da savaşmış Faslı bir gençle konuştum bugün. Kendisi iyi bir çocuk, o fanatik çılgınlardan falan değil. İyi bir Müslüman ve en önemlisi bir beyni var. Afganistan’a savaşmaya gidecek kadar prensiblerine bağlı cesur bir genç. Şimdi burada cezaevinde olmasının sebebi de zaten bu.
İşte bu genç arkadaşla bugün öğleden sonra, kapılarımız açılınca konuşma fırsatı buldum. Kendisini görür görmez ona takıldım:
- “Yazıklar olsun bize! Hıristiyan mücahidler Müslüman mücahidlerden daha güçlüymüş, bak!” (Gülüyor.)
O da güldü, “Haklısın, haklısın!” dedi.
Gerçi gencecik insanların hayatlarını kaybettiği böyle bir hâdisenin şakası yok, bu mânâda şakasını yapmak da çok hoş olmayabilir ama, ortada şöyle bir hakikat var:
Saygıdeğer bir ülke olan Norveç, NATO’nun kuruluşundan itibaren, Amerika Birleşik Devletleri’nin en sıkı müttefiği olmak gibi çok kötü bir dış politikaya sahib. Öyle ki, hem Irak’ta, hem Afganistan’da, hem de bugün gece gündüz Libya’yı bombalayanlar arasında hep Norveç’i gördük, görüyoruz. Bu elbette kabul edilebilecek bir şey değil.
Norveç, Batı demokrasisine örnek gösterilen bir ülke ve Norveç hükümeti de böyle bir demokrasi yoluyla iktidara gelmiş olarak sözkonusu saldırgan politikayı icrâ edegelmekte. Demek ki Norveçlilerin, bu hükümeti bir şekilde başından atmak için yeterince gücü var. Şu hâlde, bu hükümeti başa geçirdikleri ve tasdik ettikleri ânda, Norveç halkının da tüm o Irak, Afganistan ve Libya insanına karşı işlenmiş suçlardaki sorumluluğu başlamış demektir.
Kaldı ki Norveç istihbaratı, oldum olası devrim karşıtı faaliyetler yürütmüştür bugüne dek.
Yine unutmayınız ki, Birleşmiş Milletler’deki Norveç temsilcileri, Afrika yahud diğer ülkelerle ilgili meselelerde hiç de doğru tarafta olmamışlardır.
Herneyse...
Bu arada, Yemen’in başkenti San’a’daki muhalif hareketi başlatanlar adına açıklama yapan öğrenci liderlerinden genç bir kadın, Libya’daki Bingazi hükümetinin kuruluşuna benzer şekilde, Yemen’de bir “geçiş komitesi” kurmayı plânladıklarını ilân etti ve sözkonusu komitede görevlendirecek bazı isimleri açıkladı. Bunlardan biri de, Güney Yemen eski devlet başkanı Ali Nasır Muhammed idi. 
Ali Nasır Muhammed’i oldukça iyi tanırım. Suriye’de sürgünde bulunduğu demde bazen evime yemeğe gelir, konuşurduk. Yine bazen evimde veya bahçemde milletlerarası nitelikte önemli toplantılar yapar, ben de gerektiğinde ona İngilizceden Arabçaya yahud Arabçadan İngilizceye tercümanlık yapardım. 
Yâni bu insana karşı şahsî bir düşmanlığım olamaz, ancak onun da arasında bulunduğu bu komitenin üyelerine baktığımda, Yemen’in bütününü temsil edebilecek ve herkesçe sahiblenilebilecek bir nitelik görmediğimi söylemek durumundayım. Bu bakımdan, bu “geçiş komitesi” işinin bir CIA manipülasyonu olabileceğine dair bir his var içimde.
Bunu söylemekle, Ali Nasır Muhammed’in bir Batı ajanı olduğunu ve Yemen’de plânlanan geçiş hükümetinin birebir hain Bingazi hükümetinin aynısı olacağını kasdetmiyorum. Ne var ki, Ali Nasır Muhammed, Yemen’in yakın tarihindeki çok kanlı iç çatışmalardan ve mezheb farklılıklarından dolayı, düşmanı çok olan ve hasımlarınca öldürülmesi muhtemel olan, üstelik sağlık durumu pek de iyi olmayan bir insandır. Böyle bir insanın öne çıkartılmasındaki amaç nedir?
Yemen’deki çözümün, maalesef, muhtemelen uzun ve kanlı bir iç savaştan geçeceğini ifade etmek zorundayım. 
Amerika Birleşik Devletleri, kendi ajanı olmayan birleşik bir Yemen’e müsaade etmeyecektir. Yemen’in gerek Kızıldeniz gerekse Aden Körfezi’ni kontrol etmek gibi çok stratejik bir mevkîde oluşundan, aynı şekilde şu mahut “anti-terörist kamp”taki mevcut hükümetin bir benzerinin mutlaka başta bulunmasının istenmesinden dolayı, Yemen’in emperyalistler tarafından hiçbir zaman kendi hâline bırakılmayacağı bellidir. Yemen de kendi içinde zaten binbir parçaya bölünmüş durumdadır. Böyle olunca, ne iyilerin ne de kötülerin –yâni ajanların!- başa geçerek “birleşik” bir Yemen’i yeniden ve kolayca tesis etmesi pek mümkün gözükmemektedir. İktidar savaşı, her durumda sözkonusu olacaktır. Bu akıbet, dediğim gibi, dış güçlerin bundan sonraki Yemen hükümetine bakışı için de geçerlidir ve her durumda bundan hoşlanmayanlar ve buna müdahale etmek isteyenler olacaktır. 
İnşallah, yeni hükümet, halk çoğunluğunu bir araya getirmeyi; ülkedeki Amerikan, İngiliz ve Suudî destekli hainleri iktidardan kovmayı ve ülkedeki tüm millî ve dinî hassasiyetleri temsil edebilecek bir hükümet kurmayı başarır.
Allahü Ekber.
23 Temmuz 2011
İngilizceden Tercüme: 
Hayreddin Soykan