Barack Obama niçin seçildi veya seçtirildi?
Dikkat ederseniz halk seçti falan demiyorum. Amerikan hegomanik yönetimi iki aday çıkarıyor, eğer ihtiyaç duyarsa da birini empoze ediyor ve ardından demokrasi aldatmacası bir seçim yapılıyor; böylece seçilmiş, yani angaje edilmiş lider halka seçtiriliyor. Amerikan seçimleri (!) böyle… Irak’a ihraç edilen demokrasiyi de biliyorsunuz: İki Milyon Iraklı öldürüldü, ülkeleri işgâl ve yağma edildi, meşrû liderleri işgâl mahkemelerince öldürüldü.
Irak işgâli, bizim için turnusol kâğıdı hükmünde; herkesin çizgisini, samimiyetini ve tarafını belli edeceği bir hadisedir.
Irak mevzuunda AKP hükümetinin tavrı dikkat çekici… Lider kadrosuna rağmen tezkereye “hayır!” dendi; fakat seçimde “hayır”cı milletvekilleri AKP tarafından tasfiye edildi.
Irak mevzuu, ülkemizin başına Kuzey Irak belasını çıkarmış olmasına rağmen, Amerika’ya kafa tutamadığı için Genelkurmayca da yeterince işlenemedi. İçten içe ciddi bir muhalefet taşınmasına rağmen. Fakat Amerika’nın bölge ülkelerini kaale almadan dikte ettiği projelerin (BOP gibi) bölgede yaşama şansı yok!
Şiî İran’ın Sünnî düşmanlığı uğruna Amerika ile işbirliğine girmesi ve “Müslümanların Yahudisi” olarak Saddam Hüseyin’i astırması, Amerika’ya Irak’ta nefes aldırsa bile, bölge ülkelerinin ve bölge halklarının nefretini daha da artırmış, Şehit Saddam’ın bereketiyle İslâm inkılâbına hız kazandırmıştır.
“<Siyahî> lider Barack Obama niçin seçildi?” diye sormuştuk.
Herhalde “kara kaşı kara gözü için değil” diyeceğim, bu sefer olmayacak, çünkü kara kaşı, kara gözünü tercih etmelerinin de sebebi var!
Barack Obama enkaz devraldı ve çöküş sürecindeki Amerika’ya bir umut, bir nefes olması için seçtirildi. Kara kaşı bunun için tercih sebebi de oldu. Öyle ki, Amerika, horladığı zencilerinin bile desteğine muhtaç. Obama’nın seçilmesi sadece buna bağlı değil, asıl sebep, içeride ve dışarıda tıkanan ABD’nin yeni bir umut, yeni bir yüz, yeni bir heyecana ihtiyaç duymaları. Hatta devrim (!) yaparak zenciyi (madden zenci ama ruhen beyaz) seçtirerek bu havayı (morali) vermeye çalışıyorlar. Bir benzetme ile, bizde AKP’yi ABD’nin desteklemesi gibi. İslâmcıları frenlemek ve sömürgeyi elde tutmak için buna muhtaç olmaları gibi. “Ilımlı İslâm” gibi projelere muhtaç olmaları gibi… Çünkü kapıda İslâm devrimi var ve onu önleyecek proje ancak “içeriden” destekli olabilir.
Barack Obama’nın seçilmesi aklıma, çöküş sürecindeki Sovyetler’i getirdi. Çökmekte olan Sovyetler’i kurtarmak için Gorbaçov, “Glasnot, perestroyka!” gibi politikalar ortaya atmıştı, fakat ne oldu? Sovyetler birden göçtü. Yine aklıma, Osmanlı İmparatorluğunun çöküş dönemlerindeki “Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı” gibi, güverteye kadar su almış gemi kaptanının, işe yaramaz ve çöküşü durduramaz-bilakis hızlandırır- türden fermanlar yayınlaması geldi. Islahat, Tanzimat, Meşrutiyet ve gümm!.. Küresel krizi özellikle çıkarmış olabilirler veya krizden bu açıdan istifade etmiş olabilirler. Çünkü sistem tıkandı ve taze kuvvete ihtiyaç var ve bunun için büyük sermaye çevreleri, küresel finans çevreleri Obama’ya oynadılar, Bush’u kriz ile sıkıştırıp yeni ümit siyah oğlana yol açtılar. Çünkü her şeyde olduğu gibi ekonomide de moral çok mühim. Dikkat edin, ekonomi bile morale bağlı. Milliyet’ten Güngör Uras Hoca’nın satırlarından:
“ABD kaynaklı finans krizi nedeniyle başta ABD olmak üzere dünyanın hemen her ülkesinde ‘moraller’ bozulmuştu. ‘Değişim’ vaadiyle Obama’nın başkanlık seçimini kazanması moralleri düzeltti. Ümit ışıkları yaktı.
Moral düzelince, ümit ışığı yanınca ne olur? İyi şeyler olur. Çünkü ekonomiyi beklentiler yönlendirir. İnsanlar moralli ve ümitli ise, gelecek hakkında iyi beklentileri varsa, yatırım yapar, üretim yapar; insanları işe alır… Morali bozuk, ümidi yoksa tersi olur. Harcamaları kısar. Harcamaların kısılması yatırım ve üretimin gerilemesi, işsizliğin artması, gelirin azalması demektir.”
Bir de bizdeki saflara ne demeli! İsmindeki “Hussein”den midir, rengindeki “siyah”dan mıdır, (aslında Türkler zenci pek sevmez) Amerikan yanlısı medyanın ümit göstermesinden midir, nedir, Barack Obama’ya sevindiler. Bir de, “Amerika düzelir mi?” diye saf saf soranlar var ki,
“İnşallah düzelmez. Amerika batar!” demem üzerine de, “inşallah!” diyorlar.
Dünyanın gerisinde kalan bizdeki Amerikan hayranları ve işbirlikçileri hâlâ dünyanın merkezini Batı ve Amerika bilse de, 40 yıldır Müslüman ve dünyayı çokça gezen bir Amerikalı bilim adamı Prof. James W. Morris, Aylık dergisine verdiği mülâkatta şu tesbitlerde bulunuyordu:
“40-50 yıl öncesinde lisedeyken, üniversitedeyken, o zamanlar belki bir Batı, bir Avrupa düşüncesi vardı. Ancak bugün insanları daha çok bir dünya düşüncesi ilgilendiriyor, dünya çapında bir bakış ilgilendiriyor. Diyebiliriz ki, bugün bildik anlamda bir Batı ekonomik işleyişi yoktur.” (…)
“İşte bence, yaşadığımız dünya artık böyle bir yer. Bir iktisatçı, bir işadamı, bir işletmeci olacaksınız meselâ, tüm dünyaya hitab eden bir fikir ve formasyon taşımalısınız, eski dünyanızın dar çerçevesinde davranmanıza bundan böyle müsaade etmeyen bir yapı var çünkü karşınızda, beğenelim beğenmeyelim, dünya çapında olmalı her şey.”  



Baran Dergisi 97. Sayı
13 Kasım 2008