Hafta sonu, Basın Yayın Birliği Derneği ve Uluslararası Öncü Eğitimciler Derneği tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlenen ‘Okuma Kültürünün Geliştirilmesi Çalıştayı’ açılışına katıldım. Çalıştay’ın okuma kültürünün oluşmasında etkili olan süreçleri dikkate alarak, öğrenci, öğretmen, STK, kamu kurumları, medya ve yayınevlerinin misyonunda bu amacı da taşıyıcı proje ve teklifleri takip bilincini hedeflediğini öğrendim.

Öğretim Üyesi Dr. Melike Günyüz öncülüğünde gerçekleşen bu anlamlı etkinliğin açılış panelindeki moderatör, Milli Eğitim eski bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı oldu. Cumhurbaşkanlığının da teşviklerini işaret eden paneldeki konuşmacılar ise, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayşen Gürcan, Prof. Dr. Mustafa İsen, Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün ve yazar Beşir Ayvazoğlu idi. Bu bakımdan dinleyici kitlesinin epey kalabalık olduğunu gözlemledim. Bu tür etkinlikleri sıkı ve sık yapmak yanında tavsiyem o ki, “okuma kültürü” milletçe sahiplenilmesi, yükseltilmesi şart olan kültür davamızın ilk kritik eşiği, manevi hamle başlangıcı olduğu unutulmamalıdır.

Milletçe okuma alışkanlığımız ne ölçüde? Bu kritik ihtiyacı kültür vasatını yükseltici şekilde nasıl karşılayabiliriz? Panel öncesi bu hususta çocuk ve genç yaştan insanımızın durumunu kaydeden veriler paylaşılırken, bazı yazarların görüş ve tecrübeleri de, salondaki ekrandan kısa videolarla paylaşıldı.

İlk konuşmacı İbrahim Kalın’ın ismi, 2000’li yılların başlarında elde ettiğim, Japon araştırmacı Toshihiko İzutsu’nun “İslâm’da Varlık Düşüncesi” adlı eserini Türkçe’ye kazandıran kişi olarak aklımda kalmış. Kendisiyle panel sonrası tanışma fırsatım da oldu. Bu yazımda da sadece Sayın Kalın’ın konuşmasını, ihtiva ettiği insicam ve değer bakımından bazı başlıklar altında paylaşmayı düşündüm. Kitap okuma kültürü üzerine görüş ve düşünceleri dikkatimi çeken bir başka isim Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’den ise, bir sonraki yazımda paylaşımlarda bulunmayı düşünüyorum.  

İbrahim Kalın’a Göre “Okumak”…
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, okuduğumuzu anlamada ve anlamamızı aktarmada, sohbet kültürünün belirleyici olduğuna dikkat çekerek konuşmasına başladı. “Sohbet”in etimolojisinin sahabe, “sahiplenme” köküne dayandığını, sohbet edilen insanın aynı zamanda “sahiplenilen insan” olarak görülüşünü aynı kültürün parçası olarak işaret etti. Okumanın, yeryüzündeki varlığımızı anlamlandırmak için yapabileceğimiz en önemli eylemlerden biri olduğuna dikkat çekti. Kitabı, alemdeki işaretleri, kendimizi, insanı, bir duyguyu, bir durumu “okumak” bu eylem içinde yer alır diyen Kalın, İslâm geleneğinde “oku” emrinin bu genişlikte mânâlandırıldığını ifade etti. İbrahim Kalın’ın konuşmasından başlıklar:

“Anlam ve Keşif”le Okumak
“Peygamberimizin, bildiğimiz okuma-yazma anlamında değil, “ümmî” olduğu halde bu emre muhatap oluşu bu mânâyı tüm sarsıcılığıyla işaret etmektedir. Ümmîlik ‘bütün ilimlerin anasını kendinde barındıran’ anlamına gelir. Anlam, “okumayla inşa edilen” yanında keşfedilen bir şeydir. Gerçekle aramızdaki perdeleri kaldırmak suretiyle, hakikatin ortaya çıkmasına imkân sağlayan bir eylemdir. Hayatı anlamlandırmada iki yöndür. 70’li yıllarda Henry Corbin’e soruyorlar, fenomenoloji kavramını İslâm diline tercüme edecek olsanız nasıl ederdiniz sorusuna, “Keşfü’l Mahcub” olarak tercüme ederdim demiş. Bu ilişki üzerine başlayan tartışma sırasında, “fenomenoloji ilmindeki asıl amaç, fenomenlerin ötesindeki ‘noumen’e gitmektir; Keşfu’l Mahcub da, ‘gizli saklı olanların önündeki perdeleri kaldırmak suretiyle hakikate ulaşmaktır” diyor. Dolayısıyla her okuma da bir anlamlandırma, bir keşif eylemidir. Yatay ve dikey mânâda, âfâkta ve enfüste...”

“Okumak ‘Hobi’ Değildir”
Okumaya asla ‘hobi’ olarak bakmamalıyız. Boş vakitte okumanın tersine, kitap okumak için vakit ayırmalıyız ki, hayatın diğer alanları bir nitelik kazansın. Müzik de öyle. Niyazi Sayın hoca bana, ‘diyorlar ki müzik ruhun gıdasıdır. Yanlış efendim, ruh müziğin gıdasıdır’ demişti. Hocanın 60 yıllık müzik ve tefekkür hayatından damıtılmış bir cümleydi bu. Müziği besleyen nedir? Yani ruhta ne varsa müziğimize de o yansır. Asalete asalet, hasretse hasret. Okuma da disiplinli bir iş olarak böyledir; ölene kadar.

Okumak Ve Yazmak
“Aslında kalemle birlikte okumak, not almak, dolayısıyla yazmaya da önem vermeliyiz. ABD’de ortalama bir üniversite öğrencisi, 4 yıllık müfredatın gereği olarak, 600-800 kitap okumak, daha önemlisi yazdığı ödevlerin yekûnu 2000 sayfadan fazla tutuyor. Biz, kendimizi ifadede imkân ve kabiliyetlerimizi geliştirmek anlamında Türkçemizin imkânlarını keşfedebilmiş değiliz. Wittgenstein’ın sözüdür, “dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” Yani dilde yaşadığımız fakirleşme, zihin ve tasavvur dünyamıza nisbetle dilimizdeki imkanları köreltiyor, dilimizi kaybediyoruz. Bu körelme ancak okuma yazmayla durdurulabilir. Kitapları çizerken dövmemeli, temiz tutmalıyız. Temel eserleri, klasikleri okumalıyız. Ancak uzmanlaşmanın getirdiği sıkıntılar sebebiyle disiplinler arası okumayı unutmaya başladık. Bizim medeniyetimiz çok yönlü, kendini iyi yetiştirmiş insanların medeniyetidir. Gazali’den İbn-i Arabi’ye böyledir. Vasatımızı yükseltmek amacını taşımalıyız.

“Her Evde Kitaplık Olmalı”
Herkesin bir kütüphanesi, evinde bir kitaplık olmalı. Kitapsız ev olmamalı. İstediği kadar lüks olsun; kitapsız ev, bana mânâdan uzak kuru bir mekân gibi gelmiştir. Türkiye’de binin üzerinde kütüphane var. Ancak elbette nüfusa göre yeterli değil. On binlerce kütüphane, milyonlarca kitabı olmalı kütüphanelerimizin. Bu noktada Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla iki yıl önce başlayan Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi önümüzdeki yıl tamamlanmış olacak.130bin m2, beş milyon üstü kitap kapasitesiyle 24 saat, her yaş dilimine özel bölümü olan, bazı kitap koleksiyonları da kazandırılan Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi için kitap sayısı 1.2 milyona ulaşmış durumda...”


Baran Dergisi 587. Sayı