Henüz birkaç gün önce yaşanmış bir hadise olması sebebiyle Çad Cumhurbaşkanı İdris Debi’nin ölümünden bahsetmek istiyorum. Bu hasta alkolik hain artık dünyada değil. Onun nasıl öldüğü hususunda şu ana kadar yapılan açıklamalara göre; Debi, Çad Değişim ve Uyum Cephesi’ne karşı yürütülen bir operasyonda çıkan çatışmada öldü.

Bir kere en başta İdris Debi gerçek bir Çadlı değil. O, Zagava kabilesine mensup birisiydi ve bu kabile Sudan asıllı bir kabiledir. Onların yaşadığı bölgenin bir kısmı İngilizler tarafından Fransızlara verilmişti, bu sebeple bazıları Fransız tarafında, yani Çad’da kaldı. İdris Debi de Fransız tarafından doğmuş bir Zagava kabilesi mensubudur ve aslen Sudanlıdır.

Debi’nin ailesini biliyorum, bazılarını tanıyorum ve iyi insanlar olduğunu düşünüyorum. Çoğunluğu Sudan’da yaşayan bu aile vatansever ve antiemperyalist bir düşünceye sahip. Debi’nin teyzelerinden biri Çad Büyükelçiliği’nde görevliydi. Bu hanımla Debi hakkında ilginç konuşmalarımız oldu, bana onun hakkında kimsenin bilmediği şeyler söyledi. İyi bir adam değildi, hangi seviyede olduğunu bilmesem de hasta denilecek kadar alkolikti.

Değişim ve Uyum Cephesi, Çad’ın kuzeyinde Libya sınırında faaliyet gösteren bir oluşum. Ülkenin eski Cumhurbaşkanı Hüseyin Habri’nin de kabilesi olan Gorani kabilesine mensuplar. Debi, Hüseyin Habri tarafından önemli mevkilere getirilmişti. Gerçek bir vatansever olan Habri Çad’ın kuzeyinde Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin de kuruculuğunu üstlenmişti. Kimsenin ajanı değildi ve iktidarı ele almayı başarmıştı. Habri, Debi’nin tehlikesiz biri olduğunu düşünüyordu. Hatta Çad’ın kuzeyini elinde bulunduran Libya’ya karşı Debi önemli bir vazife üstlendi. Kaddafi’nin o dönem en yakınındaki adam olan General Hafter, Libya’nın güney sınırının dışında, Çad’ın kuzeyinde çok büyük bir askeri üs kurmuştu. Binlerce asker ve ağır askerî teçhizatla donatılmış bir üstü burası. Kuzey Çad, Libya’nın kontrolü altında bulunuyordu. Allah rahmet eylesin, Kaddafi bu süreçte çok hatalar yaptı. Güneydeki Habri, kuzeyde kontrolü elinde bulunduran Libya’ya karşı saldırı düzenlemek için Debi’yi görevlendirdi. Debi jipler ve birkaç yüz adamla saldırı için hareket etti. Jiplerle hareket etme fikrinin Debi’ye ait olduğu zannediliyor; ama öyle değildi. Operasyona komuta eden ikinci kişinin fikriydi bu, bu hadisenin detaylarını kardeşinden öğrendim. Debi, 10 günde Libya üssüne erişti, Libya üssünün çevresi ağaçlardan yapılmış siperlerle doluydu. Üssün hâkimi olan Hafter ise kendinden o kadar emindi ki hiçbir şey yapamayacaklarını düşünüyordu. Libya ordusundaki en rütbeli asker olan Hafter hiçbir tedbir almadı. Debi oraya ulaştığında rahatça üsse baskını düzenledi ve hazırlıksız bin askeri esir aldı. Hain Hafter sebebiyle kendilerini savunamadılar bile. 7-8 bin Libya askeri öldürüldü, mühimmatlar yakıldı. Esir alınanlar arasında Hafter de vardı. Çad’ın başkentine götürülen Hafter burada dış istihbarat servisleriyle de görüştü. Kaddafi de ordusunda en önemli mevkide bulunan generalin esir alınması ve bariz hataları sebebiyle küplere binmişti, haklı sebeplerle Hafter’i yüzüstü bıraktı. Amerikalılar da Hafter ile görüştü ve bu görüşmenin ardından serbest kalıp ABD’ye giden Hafter bir Amerikan ajanı oldu.

Bu adamın kendisini bir general, bir mareşal olarak göstermesi büyük bir utançtır. Kaddafi’nin öldürülmesinin ardından ABD’den Libya’ya gelerek faaliyetlere başladı. Bu adam hakkında düşmana çalıştığına dâir çok uyarı yapıldı. Kaddafi’nin öldürülmesinden beri Libya’da karışıklık ve savaşlar devam ediyor, ülke artık harabeye dönmüş vaziyette. Türkiye de buradaki savaşa müdahale etti. Esasında herkes pay almak için orada. Ruslar da Libya’da faaliyet gösteriyor. Ayrıca irili ufaklı birçok asi grup var. Anlayacağınız son derece karışık bir durum hâkim.

Hafter, Trablus’u hakimiyeti altına almak istedi; fakat Türkiye’nin müdahalesi sebebiyle başarılı olamadı. Ülke ikiye bölündü. Trablus’un doğusunda az da olsa bir Türk nüfus bulunuyor. Kaddafi döneminde Araplar, silahlı olmaları sebebiyle oraya gitmeye korkar ve sürekli “Onlar Arap değil Türk!” derlerdi. Tabiî ki ben rahatlıkla giderdim o bölgeye.

Libya bölünmüş durumda ve şimdi neler olacağını bilmiyoruz. Ümid ediyorum ki, bir gün Libya’daki bu kargaşa sona erecek ve düzen tesis edilecek. Tekrar hür ve bağımsız bir Libya ortaya çıkacak. Bu kolay olmayacak; ama Erdoğan’ın bölgede düzeni tesis etme noktasında başarılı olacağını düşünüyorum.

Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin kurucularından olan Hüseyin Habri’ye dönecek olursak. İdris Debi’nin tehlikeli olmadığını düşünerek ona güvendi ve yardımcısı konumuna getirdi; fakat Debi ona ihanet etti ve darbe yaparak iktidarı ele geçirdi. Akabinde Habri ülkeyi terk etti ve Senegal’e kaçtı. Yüz kızartıcı suçlar isnad edilerek uluslararası mahkemede yargılanması istenirken, Senegal bunu kabul etmedi ve ülkede yargılandı. Birçok ülkenin, özellikle de NATO ülkelerinin başında yozlaşmış adamlar varken, vatansever bir adama atılan suçlar utanç kaynağıdır. Bugün İsrail insanlık dışı birçok suç işlerken uluslararası hukuk tehdidine maruz kalmıyor; fakat Habri emperyalistler ve ajanları tarafından mağlup edilmesinden, Debi tarafından ihanete uğramasından takribî 25 sene sonra yargılandı ve ceza aldı.

Hülasa; bir çatışma yaşanmış olsa bile İdris Debi’nin Değişim ve Uyum Cephesi tarafından öldürüldüğünü düşünmüyorum. Yerine kimin geleceğini görmek gerekiyor. Ayrıca Afrikalı liderler dışında, akıllı bir adam olan Fransa Cumhurbaşkanı cenaze törenine iştirak etti. Bölgede Rusya dahil birçok ülke faaliyet gösterirken Fransa eski sömürgesi olan alanları kimseye bırakmak istemiyor.

2018 yılında İdris Debi Kudüs’ü ziyaret etmiş ve burada Netenyahu ile de görüşmüştü. Çad’da iktidara kim gelirse gelsin bu yozlaşmış adamdan daha iyi olacaktır. Ümidim o ki, hem Libya hem de Çad içinde bulundukları kargaşadan kurtulacaktır.

Allahü Ekber!

24.04.2021

Baran Dergisi 746.Sayı