GERÇEK
(BİLGİ SAYARLAR)
 
ÜSTADIM’ın, “İkimizin şiirleri” dediği Noktalamalar’dan, BİLGİSAYARLAR: “Yüzelli sene var ki, bozuk bütün ayarlar / Eski yanlışları sayıyor şimdi bilgisayarlar!”
*
BİLGİSAYARLAR: 604: İRTİA’-Düşünmek, istikbâli düşünmek… Süryanice, TRAC-Patlama: 604: LO KİTİBO CQOLO-Süryanice, “Bomboş Devir”… Süryanice, DUKAT MAVLODO-Doğum yeri: 604: MESTALYONO-Süryanice, “Zelil”; insanın, müsbet veya menfiliği gerçekleştirmek üzere uzağa atılmışlığı. (Zel harfi, Allah’ın Müzil ismi, Hayvanlar mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’lSuud”a işaret eder; Derece almak. Mübarek yıldızlar. Yıldızlar)… Fransızca, RABAT-Katlanabilir kısım: 1604: ZİKRU’L HâlikiBidûn Kelâm-Arabça, “Kelimesiz düşünmek Yaradanı”… Süryanice, MSAMCLO MUHAMMED-332 mührü: 1604: “BİR hamam ki arınma gayesinden şaheser!”; Üstadım’ın bir mısraı… Süryanice, QAYTUNO CUNDONO-Ölüm Odası; zamanın maksatlılığınanisbetle dünya: 1604: AREŞQOYO ROMU QATNUTO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”… İngilizce, ONLINE-Bilgisayar hattında olmak. (Bilgisayar: Kendi kendine ne bilir, ne görür, ne idrak eder, ne zevk duyar, hâliyle bir hayvan ve insana mahsus bu şuurlardan hiçbir hissesi olmayan, icad olmak bakımından mânâda bir baltadan fazla bir şey olmayan ve kullanana göre faydalı ve zararlı olabilecek bir vasıta. Dolayısıyla, İlâhlaştırmakta da, dipte… Bilgisayar: Bilgi-Sayar… İlim-Görmek, işitmek, okumak veya İhsan-ı Hakk’la elde edilen malûmattır. İlim, içe doğru olursa, hikmet adını alır; İlim, hakikati bilmekten ibarettir ve marifetten daha umumidir. Marifet, tefekkürle bilmektir, tanışıklık ve ülfettir, tasavvufta Allah’ın birliğini “tanıma” ve bilme zevkidir: 140: SUUD-Mübarek. Mübarek sayılan yıldızlar… Tag-ı Sagir-Yıldızım. Parlaklık: 2700: D’lorKşoroCqolo-Süryanice, “Bomboş Devir”… Te’yid-Kuvvetlendirme. Sağlamlaştırma. Metanet verme. Doğrulama, doğru çıkarma: 702: Matarse-Portekiz dilinde, “Kendini öldürmek; bilmeceyi çözmek”… “Ben kimim?” meselesi: Kaptan Kusto Müslüman / Dünya Çapında Bir Hâdise… Ahmas-Beşte birler. “Seyyid Taha Cizro + Seyyid Fehim Arvasî + EsseyyidAbdülhakîmArvasî (Üçışık) + Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu”: 702: Zebo-Vahşî Sığır. “Boğa Burcu’nu meydana getiren beş yıldız”… Lâtince, Taurus-Boğa: 673: Mehdî Derviş Muhammed… Tag-Dağ. Damga. Mühür: 1400: İt-Süryanice, “Var”… İt-Kelb. Köpek. Sezen. Kalb gözü. İz Süren: 1400: Şak-Kıpçak dilinde, “Zaman”… Kıpçak dilinde,İt-Et; hayvan, beden. Yapıp etmek: 1400: İt-Kıpçak dilinde, “Telef etmek, öldürmek”… Kıpçak dilinde, Şak-Acı çekmek: 1400: Şak-Kıpçak dilinde, “Yıkanmak”… Kıpçak dilinde, İt-Ağacın kabuğu ile özü arasındaki kısım. “Ek yeri”: 1400: MaşlmonutoMliluto-Süryanice, “İslâmamuhatab anlayış”; istikbâl eden, karşılayan… Sagir-Çocuk: 300: Fikr… Üstadım’dan: İnsanlık zincirinin ebediyet halkası / Çocukların kalbinde işler zaman rakkası): 151: MEHDÎ MUHAMMED.
*
BİRİNCİ MISRA’nın Ebcedi: 1542: MUSİBET-Afet. Belâ. Felâket. Hastalık. Dert… İKAMET-Bir yerde kalmak. Oturmak: 542: İLTİMA’-Parıldamak. Işıldamak. Kapıp almak. “SeyyidAbdülhakîmArvasîÜçışık”… MÜBŞİR-Müjde veren: 542: MÜBŞER-Müjde alan. (Kanunî Devri’ne kadar tarihimize âit Tarih Muhasebesi hakkında, Efendi Hazretleri’nin yazdığı yazı: Altunla yazılacak yazı)… MÜKAFAT-Bir hizmet karşılığında verilen ödül.  Beraberlik. Takdirnâme. (Yevmiye: Efendi Hazretleri’ni görsen iyi olurdu ama,birşeyfarketmez; seni ben yetiştireceğim!): 542: TASABBUN-Sabunlaşma. (Karaçay-Malkar dilinde, Sabun: Mühür… Derviş Muhammed-332 mührü: 1603= 604: FrestoMalyutoFardoyso-Süryanice, Dolmabahçe Sarayı)… İKİNCİ MISRA’nın Ebcedi: 1896: FÜYUZ-Feyizler, inayetler. Keremler. Suyun çoğalıp taşması. İnsanın içindeki gizli şeyleri saklamayıp izhar etmesi. Bir haberin faş ve şayi’ olması… Süryanice, ŞHODO KUTİNA-Tecrid Hırkası (İlk baskısı 1998’de yapılan ve alt başlığı “Risale-i Üçışık” olan eserim hatırlanmalı!): 896: TRACSİROYO-Süryanice, “Onikinci”. (Rüyâ’da gelen mânâ; Said-i Nursi imzalı bir yazıda, “Oniki sığır yavrusundan biri mucize beyanıdır!” deniyor)… Arabça, LİHYE MÜDEBBEBE-Sivri sakal. (Levha: 27 Ağustos 2017… Bir ânda karşımda Kumandan’ı markete girerken görüyorum. Şimdiki boyundan daha uzun boylu, kafasında bir kırmızı külâh var ve sakalının çenesinden aşağı kısmı üçgen şeklinde ve sarı renkte —Dilek Kiracı): 896: TLOTİN-Süryanice, “Otuz”. (Key-Hükümdar: 30: Lâm-Işık. “Lâm harfi, Allah’ın Kahir ismi, üçüncü Sema mertebesi, Kamer menzillerinden Avva’ya işaret eder; bir yıldız kümesine!”… TOPLAM EBCED: 3438: MÜBDİ’ Mirzabeyoğlu… KISAKÜREK-Necib Fazıl: 1440= 441: TAHATTÜM-Hatem. Yüzük takınmak. Allah’ın, ariflerin gönlüne koyduğu işaret.
*
EK: İngilizce, “Online” kelimesi, Bilgisayar çıktıktan sonra kullanılan bir kelime; “mânâda, bir şeyin hattında olmak” demek. Meselâ iki kişinin telefon hattında konuşması, karşılaşması, bilgisayara yüklenen veya ondan istenen verideki karşılaşma, Demiryolları ağında trenin o hat içinde dolaşması; Telegram’daki karşılıklı bilgi hususu, çatışması; kısaca bütün “zihin kontrolü” nevileri, bir hatta buluşmak; şimdi de vuku bulan… Şebeke: Hüviyet sureti. Ağ şeklinde olan nescler, dokular. Ağ gibi yapılmış yolların tamamı… Telegram-Hattında: 675: Salih İzzet Erdiş.
 
ATLAS
(İMÂN VE İSLÂM)
 
LEVHA: 22 Aralık 2017… Annem, benim odamda sandalyenin üzerine çıkmış, kitablığın ölçüsünü alacak. Babam iki tane mezura getirip, Annem’e veriyor; odadan çıkarken bayılıyor, ben tuttuğum için yavaşça düşüyor. Yüzü beyaz ve bedeni siyah gibi. Koridorun sonunda duran Sadettin Amca’ya (Ustaosmanoğlu) el ediyorum ama, telefonla konuştuğu için beni farketmiyor. Onun önünde duran koruma gibi biri de beni görüyor ama birşey demiyor. (Elif Erdiş)
*
AGŞA-Baygın adam. Yüzü beyaz, vücudu siyah olan hayvan, beden. (Cevn-Siyah. Beyaz. “Kahır ve lütuf, çile ve lütuf olarak bakıldığında, Mâlik hikmeti”: 59: Nebez-Lâkab. “Kumandan”… Mihtab-Balta. “İslâmamuhatab anlayış”; İslâmı yenilemek: 59: Mehdi… Faal-Balta sapı. Kerem: 181: Fa’al-Çok işleyen ve çalışan… Avhak-Kara karga; renginden dolayı, ululuk rengi olarak mecaz. “Keraker: 441: Kısakürek-Necib Fazıl”: 181: Mehdî Salih İzzet Erdiş): 1302: UHZ-Sihir. Efsun. (Sihr-Büyü kadar tesiri olan şey. Lâtif ve dakik olan şey. Aklatmak. Şiir ve güzel söz söyleme gibi, insanı meftun eden şey: 268: Muavvezetan-Felak ve Nas Sûreleri… İstihare-Tefe’ül. Sual sorup cevab istemek. Hayran olmak, saşmak. Bir işin hayırlı olup olmayacağı niyetiyle rüyâ görmek üzere yatmak: 268: Hasr-Keşfetmek. Yorulmak)… Akad dilinde, NURUM-Nur, parlaklık, ışık. “Yıldız”: 302: RAKA-İbranice, “Şakak”… İbranice, REKA-Arka plan: 302: ŞECO-Süryanice, “Denizi yararak giden gemi”. (Ictisar: Çölü aşmak. Denizi yararak giden gemi)… Arnavutça, FORCOJ-Kuvvetlendirmek: 302: FORCOJ-Pekiştirmek… FORCOJ-Sabitlemek: 302: FORCOJ-Sağlamlaştırmak… Süryanice, NUMRO-Numara, sayı: 1302: MİRZABEYOĞLU… BAKAR-Dana. Öküz. Sığır. (Sevr: Boğa. Sığır. Öküz. Boğa Burcu… Aynı ebcedle, Fikir Kahramanı: 706: Aktör-Aksiyon adamı): 302: KURB-Yakınlık. Yakında oluş. Yakınlık kazanmak; zamanda, mekânda, nisbette ve kuvvette olur… RAİKA-Hâlis, saf, sade, katıksız: 302: ŞAE-Diledi, istedi, murad eyledi… Noktalı harflerle, KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN: 302: DERVİŞ MUHAMMED. “Noktasız harflerle”.
*
Süryanice, DUVDO RİŞO-Baş dönmesi: 542: FASAT-Süryanice, “Ayak izi”. (Fransızca, Guibole-Bacak: 1059: Mehdî… Rumen dilinde, Gambo-Bacak: 1044: Derviş Muhammed-442 mührü… Süryanice, Tenarto-Hasret: 1058= 59: Zena-Boşnak dilinde, “Kadın”; cezbeden… Levha: Mart 1984… Üstadım, önünde duranhenüz bitmemiş bir ismin veya hikâyenin altına bir çarpı işareti koyuyor ve “Hikâye’de Kadın” meselesine temas edilmesi gereğine işaret kasdıyla “Kadın!” diyor… Bunu söylerken içten bir gülümseme ve muzib bir ifâdeyle gülümsemesi var… Kadın: 1165: Derviş Muhammed-332 mührü, büyük ebcedle)… Portekiz dilinde, MULTİPLİÇAÇAO-Çarpım: 2542: AL-DARB MİN QİBAL ADED Fİ HADI DHADİK-Arabça, “Bir sayının kendisiyle çarpımı”.  (165x165= 27.225= 252: Interductus-Lâtince, “Noktalama”… Süryanice, Raqmo-Sayı: 252: Süryanice, Grumo-Çekirdek… Süryanice, Raqmo-Moro, Doğu ve Batı: 252: Fokus-Arnavutça, “Odak”… Kumandan: 252: Moro-Süryanice, “Hükümdar”.)
*
Portekiz dilinde, LANGUIDO-Baygın: 1107= 108: ABDOMEN-Portekiz dilinde, “Bâtın”… SECİLE-Büyük Kova. Dökülmüş su: 2108: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-332 mührü. “Büyük ebcedle”… Süryanice, CEFTO-Baygın: 1495: SÜRYANİCE Harflerin Ebced Toplamı… DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “Küçük ebcedle”: 496: Lİ KÜLLÎ EMRİN FEHİM-Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram… Portekiz dilinde, DESMAIAR-Bayılmak, baygınlık geçirmek: 321: KURTUBİ-Hâlid Bin Velid Hazretleri’nin bir kılıcının ismi… Süryanice, TLOCO-Baygınlık: 451: SALİH Mirzabeyoğlu… Rumen dilinde, LEŞİNAT-Baygın: 796: MENSUR-Nesir hâlinde yazı. Dağılmış, saçılmış. Gece vakti güzel kokan bir çiçek.
*
BAYGIN-Kendinden geçme. Vücutta atalet: Boyun. Az hareketli. Güzellik. Ruhî; mürşid. Bütün vücut. (Kendinden geçme, bir hastalık ve beden zafiyeti olmaksızın, veli ruhun beden tasarrufu ve batınîmânâ hâlinde olursa, sekr ve cezbe ismini alır; alıcı boşluk çekiminin şiddetidir, doymak isteyen bir açlık zevkidir. Keza, beynin düşünmesi de, beynin kendi hareketinin azlığı içinde vukubulan bir kıymet. İçki sarhoşu ile, ruhî sekr arasındaki fark gibi, uyuz tiple vecd hâli arasındaki farka da dikkat. Bu farkın en kemalliifâdesi, Veli’nin söylediğidir: “Kendinden geçmek, fenâ ve mahvimân, kendinde olmak küfür!”. Bu insanda ideal tepesidir!): 84: BAYGAN-Muhafız, koruyucu, bekçi; ruh… Moğol dilinde, Â’İD-Bağlı olan; “sahibine nisbet”. Geri dönen; Allah’tan geldik, yönümüz O’na”. Oluşan; “ölmeden önce, kendimizi muhasebe yekûnu”: 84: BSOYO-Süryanice, “Kontrol. Teftiş”… Lâtince, SACRIFICATIO-Kurban kesmek; “yakınlık, nefsi feda”: 84: BSOYO-Süryanice, “Sual”; kendini hep teftişte. (Üstadım: Akıl sormaya memur / Gökleri kalbur kalbur / Eliyorum!)… Süryanice, HSİĞO-Müstesna. (Üstadım’ın yazdığı İlmihâl’in ismi: İMAN ve İSLÂM ATLASI… Kürsî altı, Allah’ın Burçlara hisselerini veren Yaratma Mahalli Atlas tabakası hatırda; Bomboş bir devirdeyiz,Allah’ın yepyeni bir gençlik yaratmasını beklediğimiz ve onun mukaddemesini gördüğümüz. İmân ve İslâm devri… Ve Üstadım’ın, İmân ve İslâm Atlası’nı bana hediyesinde imzalı methi, tarihe dikkat: Fikir çilesi haysiyetinin müstesna genci Salih Mirzabeyoğlu’na sevgiyle — 28 Şubat 1982): 1084: IDENTITY CARD-İspanyolca, Hüviyet Cüzdanı”… Bende “baygın” ayıldı.
 
GUSTO
(TAKDİR EDEN)
 
LEVHA: 1 Şubat 1990… Üstadı arkadan görüyorum ve ona “Salih Mirzabeyoğlu sizinle görüşmek istiyor!” diyorum… Sonra o, sarı saçlı bir kadın… Onu yaşlı zannederken, yüzünü dönünce çok güzel bir genç kız olduğunu görüyorum; hafif makyajlı ve dudağı boyalı… Üzerinde Azerî elbisesi ve başında Azerî şapkası… Yeşil şabka ve elbisesi de yeşil… Ama hep Üstad… Kayıtsız ve azarlar bir ses tonuyla, Salih’e haber vermem için, “Ben öğleden sonra görüşemem!” diyor… Çok güzel ve parlak, güneşli bir gün… Benle beraber, inişli-çıkışlı bir yoldan, ahşab ve iki katlı bir binaya geliyoruz… Binanın içinde, salona açılan odalar… Binanın dışında, duvara tırmanan asma yaprakları… Bir odada, o Azerî genç kızın etrafında ilgiyle halkalanmış genç kızlar, sedirlerde oturuyorlar, fakat bana ilgisiz duruyorlar! (Hayran Erdiş)
*
Kıpçak dilinde, BAYAN-Beğenmek. (Gusto-Takdir eden: 101:Mahzum-“Her derinleşilen nesne): 1054: HOĞİL-Süryanice, “Şimdi”… Kıpçak dilinde, ÖYLE-Öğle vakti. Evlen: 51: ÖYLE-O Şekilde. “Ev sahibi ol!”
*
Süryanice, CEDON TAHRO-Öğle zamanı: 1683: SALİH İzzet Erdiş… DEFTER-Yunanca, “İki Kanatlı” mânâsına gelen bir kelimeden alınmıştır. (Fransızca, SURJET-İki kumaş parçasını birleştiren dikiş: 674: Mono Tukos-Süryanice, Vasıta sistem): 684: HELECAN-Heyecan… İSTİKBAR-Önemseme: 684: HADF-Yürüme hızı… MAHLUCE-Rey ve fikri doğru olmak. (Tecris-Sağlam fikirli etmek: 673: Mehdî Derviş Muhammed): 684: MÜTEREMMİD-Yanıp kül olmuş. (Üstadım’dan: “Allah, Resûl aşkıyla yandım, bittim, kül oldum / Öyle zaif düştüm ki, sonunda Herkül oldum!”… Herkül: Her-Küll)
*
Boşnak dilinde, PODNE-Öğle: 67: B’ZABNE-Süryanice, “Zamanında”… SAĞAK-Yakut dilinde, “Ufuk”; Üstadım: 67: QUDOMO-Süryanice, “Karşılama”; istikbâl etme… Portekiz dilinde, GENIO-Cin. “Jeni”; öz. Gizli: 1067: A’HVOYO-Süryanice, “Gerçekleştirme”… Süryanice, AYNO-“Kim?”. (Kıpçak dilinde, Kayma-Her ne olursa olsun. Her kim olursa olsun: 151: Mehdî Muhammed… Kur’ân’da, Allah Sevgilisi kasdıyla “Kayan Yıldız” tâbiri geçtiği malûm… Kayan Yıldız Sırrı: Topyekün varlık ve insanlığın O’nda toplu olması bakımından, “Her ne?” ve “Her kim?”, aslını ve esasını, hakikatini, sırrını O’nda saklar, kulda “malik” hikmeti, en başta O’nda; “Li Küllî Emrin Fehîm”; Küllî işlerin anlayışında olan Allah, için): 67: YAQEN-Süryanice, “Şekil verme”; yakîn verme, “Her nakışta o mânâ”, O mânâ için… İbranice, NAŞİM-Kadınlar. “Beğenenler, takdir edenler, kabul eden nefsler”: 1400: HİCRİ YIL. (SeyyidAbdülhakîmArvasî + Necib Fazıl Kısakürek: 1983:İzzet Erdiş)… SİR’ET-Nefis. Kadınlar. Koyun; tam tâbi: 661: SİRET-Bir kimsenin içi, hâli, ahlâkı. İnsanın tutmuş olduğu manevî yol.
*
Boşnak dilinde, POPODNE-Öğleden sonra: 75: HÜNEYHE-Saat. Kıyamet… HİLÂLİ-Yeni Ay şeklinde olan. (Levha: 12 Kasım 1992… Rahmetli Adile Teyzem’e, “Hazret-i Ali’nin Hadîsi” diye, bununla uygun düşen bir durum olarak yeni Hilâl’i, elimde bir kılıç gibi tutarak anlatıyorum; ve müthiş hislenip ağlayacak gibi oluyorum… Hilâl-Yeni Ay: 65: Necib-Asilzâde. Soylu): 75: LEYLE-Bir tek gece. Bir gece… HAYVAN. (Zel harfi, Allah’ın Müzil ismi, Hayvanlar-Beden mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’lSuud’a işaret eder; Derece almak. Mübarek. Mübarek yıldızlara): 75: EDLEB-Kara eşek. Karayağız adam. Boylu boslu. Uzun yanaklı. (İmâm-ı Nablusi Hazretleri’nin “Rüyâ Tabiri” isimli kitabında, “Kara Eşek” için, “Vasfını tâbir etmek mümkün değildir!” diye, ne kadar hayırlı olduğunu bildirir… Ahkab-Yabanî Eşek. “Mishel: Dil, lisân. Eğe, törpü. Ziynet verecek nesne. Yabanî eşek. Dizgin”: 1112: Salih İzzet Erdiş)… LÜMME-Nişân. Alâmet. Nokta: 75: NAHİDE-Yeni yetişmiş kız. Zühre yıldızı; Boğa Burcu ve Terazi Burcu yıldızıdır.
*
Süryanice, BOTAR TAHRO-Öğleden sonra: 1224: TEDHİYE-Kurban kesmek; yakınlık. (Zı harfi, Allah’ın Azîz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’zZabih’e işaret eder; Kurban kesen, kesen, derinleştiren. Boğazlayan; nefsi feda eden, ettiren: 900: Sarih-Kurtaran, meded veren. İmdad eden. Çağrılan. Meded istenen… Katl-Kesmek: 530: Katl-Öldürmek… Katla-Öldürülmüş kimseler: 540: Ma’lat-Ululuk, şeref, itibar. Derin ve yüksek fikir… Müfit-Genç ve kavi: 530: Tesellüm-İslâm olma. Teslim edilen şeyi tekrar teslim alma. Teslim olma… Karaçay Malkar dilinde, Koy-Koyun. “Muti”: 116: Koy-Terk. “Varlıktan ne gelirse, yokluğa salmak. Terkin de terki; zıddına yer vermeyen Metanet”… Karaçay-Malkar dilinde, Koyun-Sine, göğüs: 172: Koyun-Kıvrık, içe dönük, yuvarlak; tamlık, tamamlık… İngilizce, Kill-Öldürmek. Bir işi mükemmelen bitirmek: 90: Sad harfinin ebcedi; bu harf, Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismi, Toprak mertebesi ve Kamer menzillerinden “Belde-Mezarlık” ile ilgilidir… Kabr-Mezar: 1302: Mirzabeyoğlu… Karaçay Malkar dilinde, Gör-Mezar, kabir. Yaban eşeği: 226: Ekrad-Kürtler… Kürd: 224: Ruhî)
*
Arnavutça, MESDİTE-Öğle: 524: CESASET-Tecessüs. Merak… ÇİSTAN-Bilmece: 524: ENE MEN?-Ben Kimim? (Büyük ebcedle)… EHADİS-Hadîsler. (Hadîs: “Kişi kendini bildiğince Rabbini bilir!”… Kust otu hakkındaki Hadîs’i hatırla): 524: HAYNUNET-Yakınlaşma, yakın olmak… MÜTEAZZİZ-İzzet; kuvvet, kudret kazanan. Metanet kazanan: 524: ZEKİFUT-Dik durmak… Arnavutça, PASDREKE-Öğleden sonra: 297: MÜBERHEN-Delilli, isbatlı… ÖĞLEDEN SONRA GÖRÜŞEMEM: 987: EFRAŞTE-Yükseltilmiş, yukarı kaldırılmış… Süryanice, KURSYO MESTAMĞONO-Koltuk. Taht. “Abdülhakîm Koltuğu” hatırda: 1987: TİBELOYO HAD ŞARBO-Süryanice, “Dünya Çapında Bir Hâdise”. (Dünya Çapında Bir Hâdise: 1053: Ahmed-Allah Sevgilisi’nin ismi. İmâm-ı Rabbanî’nin bir ismi. Üstadım’ın küçük ismi… Süryanice, Hoğil-O zaman: 1054: Hoğil-Şimdi… Süryanice, Geben-Özleşmek: 1054: İdiyogoluto Of Qavmoyuto-Süryanice, “İdeolocya ve İhtilâl”: 1979-1980 senelerinde Akıncı Güç dergisinde çıkan yazılarımın kitablaştırılması; yani, Hicri 1400-1401… Süryanice, Şato D’sahro-Kamer yılı: 1986: MasbronutoGaboro-Süryanice, “Fikir Kahramanı”. O kitabın ithafı: “Davadan zerre tâviz vermez ve her türlü yarım oluşun engelcisi Üstadım’a… O’nun bu tavrı karşısında, kaçan keleşlerden olmayan ve OLUŞ zorluklarını sıçrama tahtası bilenlere!”… Süryanice, Abliya-Saray. “Dolmabahçe Sarayı”: 1053= 54: Derviş Muhammed-442 mührü. “1984’de elime geçen ve 2014’ün son gecesifarkedilen” özleşme mührüm… Kısakürek-Necib Fazıl: 1441: Salih Mirzabeyoğlu)
 
MAHV
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 
Şatranc-ı Urefa’nın 71. Kabı, MAHV-Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Bozulma. Tasavvufta, ruhun zıddı nefsin, nefs tezkiyesi ile onun rengine boyanması mânâsında, Allah’ta faniolmaktır. (Katl-i nefs-Kendi kendini öldürmek: 720: Halife-İnsan, Allah katında bakan gözbebeği gibidir; bu yüzden ona, insan ve halife dendi… İstikamet davası olarak, “Velilik mecburiyettir!” sırrımı anlamak lâzım; “ölmeden önce nefsini hesaba çekmek!”; ölüm maksatlılığına, “ölmeden ölme” ile ayniyet sağlamak, hakiki “Yaşanmaya değer hayat” meselesi. Bu öze uygun bir cemiyet hayatı ve Devlet nizamı ideali de Başyücelik Devleti… Har’abe: Genç ve güzel kadın. Yeşil üzüm çubuğu… Güzel nefs; güzel, doğru ve iyiyi alıcı, mukabili!)… DÜNYA ÇAPINDA BİR HADİSE-Yeni Nizam, Yeni İnsan: 1054: İZUM-Boşnak dilinde, “İcad”. (İbda’-Benzersiz oluş. İcâd. İhtira. Berat: 78: Hakîm-Hikmetle muttasıf ve varlığın hakikatine vakıf olan. Herşeyi yerli yerince eden,yerli yerince yapan)
 


 

Not: Tefrika edilen yazının tamamı yahut bir kısmı, Baran Dergisi'nin izni olmadan iktibas edilemez.

 

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu




Baran Dergisi 573. Sayı