LEVHA: 2 Nisan 2018… Ablam, oğlu (Mehmed Salih Tansu) için nişan hazırlığında imiş. Bende telâşla koşturuyorum. Bir yere gitmem gerekiyor, birden ev, Kumandan’ın Kaytazdere’deki evi oluyor. Merdivenlerden iniyorum, camdan bakıyorum, bahçeye iki tane dişi aslanın girdiğini görüyorum; içimde hayvanat bahçesinden kaçmışlar gibi bir his var. Bunları bayıltarak götürebilirler diye düşünüyorum. Büyükşehir belediyesinin 153 numaralı telefonunu arıyorum. Karşımdaki adam, “Tamam! Geliriz!” diyor. “Orası Bolu’ya mı bağlı?” diye sorunca, “Evet; burası Bolu’ya bağlı Kaytazdere!” diyorum. (Dilek Kiracı)
*
MEHMED Salih Tansu: 766: TENVİŞ-Ziyafete davet etme… Latince, GRATULBUNDUS-KUTLAYAN: 1766: CONTEMPORANED-İspanyolca, “Zamandaş”… İSTİKDAR-Allah’tan hayırlı şeylerin olmasını dileme: 5761= 766: FURKAN Suresi’nin 53. âyeti… Süryanice, LO KTİBO METKARĞONUTO-Bomboş Devir. “Fetih ve fırsat”: 766: MEKSUR-Çoğaltılan, çoğaltılmış… Süryanice, ŞHANTO-Germi; sıcaklık, hızlandırmak. (Germen: Kale… Lâtince, Germen: Nebat ilminde, canlı yaratıklarda çoğalma elemanlarının hepsi): 766: HAYLO MATHRONO-Süryanice, “Esrarengiz güç”. (İbranice, Ot-Harf. “Kültür”: 406: Şevk-Neş’e. Bir şeyi bir şeye sağlamca bağlama… Rüyâ-Yerden bitmiş ot: 217: Rüyâ-Uykuda görülen sûretler… Süryanice, Tbac-Batmak. Dalmak. Resimlemek; mühürlemek: 1406: Tuğ-Süryanice, Kuşatmak)… DAR-ÜL AKAKİR-Eczahane: 766: ZELÛL-Yumuşak huylu, “Hilm sahibi”. Hecin devesi; nefs. İnsanların emrindeki yeryüzünün hâli.  (Hecin: Pek hızlı yürüyen bir cins deve. Arab atı ile diğer cins attan doğmuş melez at… At: Murad. Hayal… Teennük: Eşyanın pürüzsüz yaradılışı… Üstadım: Zamana, eşyada gör itaati!)… SERVAKT-Vaktin Başı: 766: AZÎNE-Cuma veya Bayram günü. (Azin: Kanun, kural, kaide)
*
NİŞÂN-İz. İşaret. Alâmet. Yara izi; kelime izi. Hedef, vurulacak nokta; Ok/Yay Burcu, simyâ safhasında İbda. Hatıra için dikilen taş. Taltif için verilen madalya. Tuğra. Ferman. Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim: 1400: TEŞHİS-Şahıslandırma. Şekil ve suret verme. Seçme, ayırma, tanıma. Eşyaya şahsiyet verme… MİNKARÎ-Gaga biçiminde, gagaya benzer. Gaga ile alâkalı. (Hatm: Gaga. Dudak. Mühür. Tam. Son… Rüyâ’da gelen manâ; “Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, topluluktan işaret-tir”: 6924: Vaziha-Apaçık, meydanda… Tir-Ok: 610: Muttasıf-Vasfı bulunan, vasıflanmış): 401: MUSARRA’-İki mısraı da. Kafiyeli beyit. (Kafiye: İzdivaç. Hüküm çıkarma)
*
KAYTAZDERE-Yalova’ya bağlı Altınova İlçesi’nin bir beldesi. (Kaytas-Balina balığı. Kadırga balığı. “Hüt-Büyük balık. Şubat ayı içinde güneşin girdiği, Balık Burcu”: 414: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü, küçük ebcedle”: 179: Mutalsam-Tılsımlanmış olan. Esrarengiz hâle gelmiş olan… Mutalsım-Tılsımlayan: 179: Mülahık-Yapışık, bitişik… Süryanice, Menyonoyo-Sayı: 179: A se innoda-Rumen dilinde, “Düğümlenmek”… Haiti dilinde, Majisyen-Büyücü: 179: Kosova-Boşnak dilinde, “Rüzgâr”; rih, ruh… Kaytus-Bir yıldız kümesi: 1184: Kusto Derviş Muhammed… Abdülhakîm-Arvasî “Üçışık”: 184: Mukaddim-Takdim eden, öne, ileriye geçiren. Öne koyan. Cüretli, çeri kimse. Gözün pınarı… Kandal-Büyük başlı. “Üstadım”: 184: İnkılâb-Başka tarza değişme… Fakad-Beş parmak dedikleri otun tohumu: 184: Fakd-Bir şeyi kaybetmek, bulunmamak; “müfayele: yüzük saklama oyunu” hatırda. Belirsiz olmak; “ibham-mübhem, başparmak”. Taleb etmek, istemek; “Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!”… Rüyâ’da gelen mânâ: “Bu gençlik, nur gençlik!”… Beşincisi, elin 4 parmağını kendisiyle bileğe ve kola bağlayan başparmak; İbda’nın içyüzü… Yevmiye: “Fikirde mübhem olun, aksiyonda açık!”… Made-Dişi. Kabul edici: 50: Madde-Zâhir duygularla, cismani olan. Asıl, esas, maye. Bend, fıkra, kısım. His azamız üzerinde bir takım ihsasat husule getiren veya getirebilen her şey… İngilizce, Quint-4 ve 1 sayılarının toplamı olan asal sayı. “Asal sayı: Sadece 1 ve kendine bölünebilen sayıya denir.”: 1471: Salih İzzet Mirzabeyoğlu… Süryanice, Metalun-Madde: 3525: Seyyid Taha Cizro, Seyyid Fehim Arvasî, Esseyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık”, Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu… Süryanice, Hato Hfuğyo-Yeni Devir: 1525: Hlafto-Kaim. Ayakta duran. Mevcud. Bâki. “Siyah renk, haşereleri telef eden Zuhal yıldızı’nın sembolüdür ve Allah’ın Kayyum isminin nuruna işaret eder”… Siyah renk, İstikbâldir, mübhemdir, rumîdir, şamîdir. Zamanın maksatlılığı “ölüm”e nisbetle, ebedtir; demek ki fikir, İstikbâl içindir… Yevmiye: “İstikbâl İslâmındır! Ne güzel bir mevzuun var!”… Zuhal yıldızı, Oğlak ve Kova Burcu’nun yıldızıdır; vücutta tesir yerleri, “Dizler, mafsallar; ek yerleri” ve “Bacaklar, ayak bilekleri”. Simya safhasında, “Mayalandırma”  ve “Çoğaltma”… Şir-Aslan: 510: Şir-Süt; rüyâ tabirinde, ilim suretidir… Şîr Made-Dişi aslan. Avı yakalayan; hikmet avcısı. “Süryanice, Aryo-Aslan: 217: Rüyâ”: 560: Ünsa-Dişi. Kadın, kız. İnsanın nefsi; yapıp eden, ruhi… Mütelâfi-Telafi eden. Kaybettiği şeye mukabil, başka birşey kazanan. “Ömür. Bilgi”: 1560: Müstebtin-Birşeyin ledünnüne, içyüzüne vakıf olan. “Nefs terbiyesi”… Üstadım: “Zamana, eşyada gör itaati”; zamanın maksatlılığına… Teennuk-Eşyanın hikmetli, kusursuz ve pürüzsüz yapılışı. Nazarında ve fikrinde doğru olmak: 551: Ameliyyat-Ameller. İşler. Tıbta, kesip biçerek yapılan tedavi… İmam-ı Rabbanî Hazretleri: “Bu dünyada beden olmadan, ruhun varlığı düşünülemediği gibi, salih amel olmadan da kalbin selâmetini düşünmek imkânsızdır!”… Te harfi, Allah’ın “Kaabid-Kısıcı, sıkıcı, kısaltıcı” ismi, zâhiri içinde bulunduğum âleme ve Bâtıni mâna âlemine bakan Esir mertebesi, Kamer menzillerinden “Kalbe” işaret eder… İnsan bedeni, hayvandır; hayvan’da da nefs var ve bedene mahsus irade. Bunu, onun bize direnişinde görüyoruz. Bitki, hayvanla madde arasındadır; ve “Kuddusî-Yücelik” hakikati, –Müminin miracı–, secde’de misâldir. “Küçük uyku, ölüm”. İrade’nin külliyen aslî sahibine, Allah’a iadesi bir kayboluş. Üstadım’ın, “Benim diye vehmedilen her şeyin iadesi aklı aşan bir kayboluş hâli”; aslıyla secde bu, olması gereken… Madde’de tam bir otamat, itaat tâbiyeti; iradesiz bir “zat-ül hareket-zatıyla hareketli”… Sad harfi, Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismi, Toprak mertebesi, Kamer menzillerinden Belde’ye işaret eder; mezarlığa… Üstadım’dan: “Derya’da sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet / Al sana derya gibi sonsuz Karacaahmed!”… Ölmeden ölme: Veli hayatı… İnsan, varlıkta ruh ve iradesiyle diğer varlıkların üstünde; nefsini tezkiye’ye memur ve bunu yerine getirebildiğince… Abdülkadir Geylânî Hazretleri ve başka birkaç büyüğe izafe edilen hâdise: Büyük riyazetlerden sonra, içinden çıkan nefsi Köpek suretinde yemek tabağına uzanıyor görünce, “Senden kurtuldum işte!” demesi üzerine, gaibten bir ses, “Onu içine al, biz seni onunla seviyoruz!” diyor. İnsanı melekten üstün kılan da o hâl… İnsan, bedenin ölümüyle, toprak oluyor; ölüm, bedenle ilgisi içindeki aklın da “çöplük” olduğunu apaçık gösteren… Materyalizm: 740: Mütefekkir… O, aklı aşan bir yerde, aklın memur olduğu sormaları yerine getirmiş, yerine getiren olarak, elbette Üstadım, şöyle diyor: “Ölüm, akla yokluk şeklinde hitab eder!”… Ve ölümde devam eden hayat: “Her nefs, ölümü tadacaktır; ölüm tadılan birşey olduğuna göre, yok olmak demek değil!”… Sözün sahibi, Ebu Bekir Muhammed bin Ali-Muhyiddin-i Arabî: 485: Kaptan Gusto Müslüman… Süryanice, Elforo Mnasyo-Tecrübeli denizci: 1485: Sebro Gaboro-Süryanice, “Fikir Kahramanı”… Dağdaki Değişim. “Kıpçak dilinde, Tağ-Dağ: 1401: Tağ-Mühür”: 2485: Meteel-Yakut dilinde, “Madalya”; taltif için takılan nişân… Derviş Muhammed-442 mührü. “Küçük ebcedle”: 486: Li Külli Emrin Fehim-Fehim işlerin anlayışında olan / için… Efendi Hazretleri’nin mührü, üç kaşlı: Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram Esseyid Abdülhakîm / Esseyyid Abdülhakîm Li Küllî Emrin Fehîm / Esseyyid Abdülhakîm): 729: DİREKTİF-Talimat vermek… Portekiz dilinde, METAFOR-Kinaye. Dolayısiyle, dokunaklı söz. Maksadı dolayısiyle anlatan söz. Üstü örtülü dokunaklı söz. Açıkta olmayıp hakiki mânâsı başka, ifâde ile dokunarak geçen söz. “Kaptan Kusto Müslüman: 485: Kaptan Mirzabeyoğlu”: 729: MÜTEFATTIR-Yarılan. “Derinleştirilen”… MUTATARRİF-Bir yana çekilen: 729: ELFORUTO-Süryanice, “Gemi seferi”. (Lâtince, Inflatus-Rüzgâr: 728: Hoşubut-Süryanice, Fikir)
*
Portekiz dilinde, DESMAIADA-Baygın. “Kendinden geçme”. (Levha: 24 Mayıs 1982… Çalkantılı ve muzdarib değil de, belirsizliğe bakmanın karışık duyguları içinde, un yaymanın, daha doğrusu ipe un sermenin yoğunluğundasınız… Kafanızda kelimeler köşe kapmaca oynarken, mayışıyorsunuz, tükeniyorsunuz, sızıyorsunuz… Birdenbire bir ses: “Var-yok 126 tamam!”… İngilizce, There is-There is not: Var-Yok: 1826: Advertir-Portekiz dilinde, “İkaz”… Süryanice, Şunoyo Bgirdit Nafşe Yab Huşbono-Hesaba çekilmeden nefsini hesaba çek. “Üstadım’ın 1983 tarihli bu Noktalaması’nın ilk mısraı: Şu Hadîs’te toplanmış, tüm hikmet ve tüm gerçek”: 2826: Trimino Homon-Süryanice, “Ölüm Odası”… Üstadım’ın, “Var-Yok” isimli Noktalaması: “Var’ın altında yokluk, yokun altında varlık / Başını kaldır da bak, boşluk bile mezarlık!”… Üstadım’ın son şiiri Zehir’den: Gelsin beni yokluk akrebi soksun / Bir zehir ki, hayat özü faniye!): 126: ASALE-Zehri çok tesirli ve korkunç olan yılan. “Hayyat: Yılanlar”… SANİYE-Su taşıyan deve. “Gemi. Nefs”; hayat suya işledi ve her canlı şey –herşey canlı–, sudan yaratıldı: 126: KÜNUN-Şimdi. El’an. Bir şeyi gizleme, saklı tutma; İstikbâli.
*
Portekiz dilinde, FAZER DESMAIAR-Bayıltmak; hayrete düşürmek, zevk idrakı vermek: 1613: RETEC-Büyük Kapı. “Zamansız ve mekânsız”; zamanın mekânda tecellisine nisbetle, bunun ezel gibi “Evveli olmayan zamanları”, hayâle ısmarlanır. (Üstadım’ın “O ve Ben” isimli, Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ni tanıtıcı eserin ilk baskısı, “Büyük Kapı” ismiyle çıkmıştır!)… Süryanice, BA’ŞME D’MORYO-Bismillah: 1613: DERVİŞ MUHAMMED… Noktalı harflerle, KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN: 302: DERVİŞ MUHAMMED. “Noktasız harflerle”… ŞAE-Diledi, istedi, murad eyledi. “Takdim yazısını”: 1302: MİRZABEYOĞLU… Boşnak dilinde, NESVJESTAN-Baygın: 4641= 1644: DERVİŞ MUHAMMED-332 mührü. “En büyük ebcedle”.
*
Rumen dilinde, AMETİTİ-Baygın. (Rumen dilinde, Ametit-Baygın, hayrete düşmüş: 816: Tob tob-Süryanice, “İfrat derecede”… Süryanice, Tito-Göz hastalığı; Üstadım’ın. “Uhuz-Göz ağrısı: 605: Uhz-Sihir, efsun”: 816: Muavvez-Gerdanlık. Nazarlık. “Muvazettan-Kur’ân’ın son iki suresi, Felak ve Nas: 1266= 267: Merkez”… Berhabe-Mehd. Beşik. Döşek. Aynı yatakta beraber yatılan kişi: 816: Havatır-Hatıralar, fikirler, düşünceler… Hordu-Kendiliğinden; “zuhur”: 816: Yaruqo Mdito Nosuğo-Süryanice, “Yeşil Medeniyet Yazarı”… Levha: 9 Kasım 1989… Küçük iki katlı müstakil evler… Tatil köyü evleri gibi… Kendi evimize gelirken, yolun öbür kıyısındaki aynı tarz evlerin bulunduğu mahallenin yeni farkına varıyor gibiyim. “…” Eve yaklaşırken, 6-7 kişilik bir grubun evden çıktığını görüyorum… Misafirler… 50-60 yaşlarında birkaç kadın ve erkek ile, bir-iki genç… Gayet sade ve temiz kılıklı öğretmenler… Yaşlı bir Hanım, “Hah! İşte geliyor bizim Yeşil Medine’nin yazarı!” diye, 30 yaşlarındaki Hanım’a, ben akrabasını tanıtıyor… Bana öyle hitab eden Hanım’ın adı, Merve… Beni bekliyorlarmış, tam giderlerken, karşılaşıyoruz… Merve-Mekke’de bir tepenin ismi; hacılar, Merve ile Safâ arasında 7 kere gidip gelirler: 256: Nur… Süryanice, Mrihonuto-Koklamak: 816: Te’tiye-Su yolunu vermek. “Şeriat: Suya giden yol”… Gaziye-Büyük, nurlu şey. Çok karanlık yer; hudara, yeşillik, karanlık gece, Allah aşkına, istikbâl: 816: Teşvik-Şevklendirme. Kışkırtma. Kaldırma. Cesaret verme… Süryanice, Tito-İncir. Kavşak; ek yeri: 816: Bar Tavro-Süryanice, “Öküz”… Sevr-Boğa. Boğa Burcu: 706: Fikir Kahramanı-Aktör): 826: HATİTO-Süryanice, “Tamam”… Süryanice, TAHVİT-Kontrol. Muayene: 2825: İGAZSAGUGYİ ORVOSTANİ-Macar dilinde, “Adlî-Tıbb”: İbda’nın bir tezi. (İbda-Adlî Tıbb: 203… İbda-Adlî Tıbb:134… İbda-Adlî Tıbb: 999)… Arnavut dilinde, ZALİ-Baygınlık. “Zel harfiyle ilgili”. (Zel harfi, Allah’ın Müzil ismi, Hayvanlar mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’l Suuda işaret eder: Derece almaya. Mübarek yıldızlara): 1740: MÜTEFEKKİR.
*
Portekiz dilinde, INELINAÇÂD-Rağbet: 153: ME’ALEF-Hayvan Terbiyecisi; beden terbiyesi, nefs tezkiyesi… Arnavut dilinde, SHQİPONJE-Kartal; ruh: 153: ŞALİTUTO-Süryanice, “Hükümdar”. NAKKAB-Delici, delik açıcı: 153: MU’CEM-Noktalanmış. Noktalı. (O ve Ben)… Hanife-Bir kabile ismi: 153: SIBYAN-Çocuklar… MÜCMA’-Toplanma, cem olma: 153: MEŞTUTO-Süryanice, “Bayram”… KABBAN-Büyük Terazi: 153: OLİVKA-Yakut dilinde, “Zeytin”.
 
İKAZ
(BAŞ PARMAK)
 
MEHD-Beşik. Beslenip büyüyecek yer. Yeryüzü. Yayıp döşemek. Kâr kazanmak. Hazırlanmak: 49: İBHAM-Başparmak. Mübhem. Kolayca anlaşılamayacak şekilde kapalı olmak… BAŞ PARMAK: 647: ACAUTELAR-Portekiz dilinde, “İkaz”… Süryanice, METRO-Yağmur: 647: REMTO-Süryanice, “Solucan”; yere sızan yağmur damlası. Çengel. (Süryanice, Şuşo-Solucan: 612: Derviş Muhammed… Hemze, Allah’ın Mübdi ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Nath-Tos vuran hayvan, Seretan-Yengeç”e işaret eder)… TAMUR-Kan. Nefes. Dem. An: 647: MÜTEDERRİC-Hareket eden… MÜRUET-İnsanlık, adamlık: 647: ZÜMH-Yüce ve büyük olmak. (Amel ve ilim: Mekân ve mekanet)
*
Portekiz dilinde, ADVERTENCIA-İkaz: 635: RAHMAN SURESİ’nin 19. âyeti. “Noktalı harflerle”… HALİD-Sonsuzluk: 635: ZLAFTO D’NUNE-Süryanice, “Balık Kovası”. (Rüyâ’da gelen mânâ; nuru kalbinden kovayla çek… Hollanda dilinde, Vis-Balık: 76: Vis-Rumen dilinde, “Rüyâ”… Lâtince, Vis-Kuvvet, kudret: 76: Mola-Portekiz dilinde, “Yay”; kusto, yakınlık… Levha: Şubat 1983… Bir su kovası… Kovanın içinde kaynayan balıklar… Kaynayan balıklara bakarken kalbimde birdenbire “……”, ne harf anlatır hâlimi, ne zarf… Gördüğüm Allah Resûlü. “İçe doğan”… Balık: Hakikat… Kova: Tabut)… Süryanice, CARTEL-Ortaya çıkarmak: 635: MMALLUT İLONE-Süryanice, “Şecere ilmi”… SALİH ERDİŞ: 4631= 635: DERVİŞ MUHAMMED-332 mührü. “En büyük ebcedle”. (Allah Sevgilisi’nin, benden bir “parça-hisse”dir buyurduğu, Fatımat-üz Zehra: 1775: Ra’se-Kulağa takılan küpe… Kurta-Küpe: 309: Kalb… Salih bin Şerif bin İzzet bin Musa bin Mirza: 1775: Şlado D’hayuto-Süryanice, “Hayvan”; beden)… İngilizce, THUMB-Başparmak. “İkaz”: 456: MEVTİ-Ölümle ilgili… Süryanice, QUDMAT-Ölüm: 456: Mahiyet-Bir şeyin içyüzü, aslı esası… DUFNO ŞDO-İbranice, “Tabut çalmak”; su almak için kovayı suya çalmak: 456: ŞUHODO QAFİLO-Süryanice, “Hırka-i Tecrid”
*
Portekiz dilinde, DEDO POLEGAR-Baş Parmak: 1263: HEDÎ MÜHR-Mürşid Mührü. Doğru yol mührü; İslâma muhatab anlayış mührü… Arnavutça, GİSHTİ İ MADH-Baş Parmak: 1541: CİN FATİH-Gizli Fatih… GAZİ MÜHRÜ: 1263: HÜDA MÜHRÜ… VAHÎD MÜHRÜ: 1263: HİCAZ MÜHRÜ.
*
BAŞ PARMAK: Mühür Parmağı. Eskiden mektubların sonuna, “Temme: Bitti, tamam oldu” mânâsında konulan “Mim” harfi… MİM harfi’nin ebcedi 40; Kamer menzillerinde, Allah’ın Câmi ismi ve İnsanlar mertebesine işaret eder… MİM harfi Necib’deki, Necib’i gösteren, Cim: 1040: YARUQO MDİTO SOFRO-Süryanice, “Yeşil Medeniyet Yazarı”… BAŞ PARMAK: Mühür; parmak izi… Boşnak dilinde, OTİSAK PRSTA-Parmak izi: 1240: LEVHA-24 Şubat 1988… Parmaklarımla saya saya “Bismillah” çekiyorum ve 240’a tamamlıyorum… BAŞ PARMAK İZİ-Mübhem izi. Sayan, sayıları toplayanın izi: 665: SÜTRE-Perde. Örtü. Perdelenecek şey. “Berzah. Kuşatan. Uyku. Rüyâ. Sır”… PARMAK İZİ-Madde ve mânâda, bütün dünya amellerimiz; iç beden izi: 665: RESTE-Kurtulmuş; Allah ve Resûlü’ne imân edenimiz… PARMAK İZİ-Her insanda ve insanda toplu herşey: 665: HUDAVEND-Allah. Hâlık. Rabb. Sahib, malik. Hükümdar, hâkim. Efendi.


Baran Dergisi 588. Sayı