LEVHA: 26 Haziran 1987… Ünlü bir Kaptanım… Deniz kenarında mayolu… Suya dalıyorum!..
*
MEŞHUR KAPTAN: 722: AHLÂK-Eşya ve hâdiseler karşısında ruhun “nasıl?” tavrına karşı, akıl “niçin”lerle yaklaşır ve fikir meydana gelir; ve kendisinden doğduğu ahlâkı ileriye doğru zuhur ettirir… ABDÜLHÂKİM KOLTUĞU. (Hakîm-Varlığın hakikatiyle muttasıf ve her şeyi yerli yerince eden: 78: İbda-İcâd, ihtira, berat. Benzersiz, oluş… Nazd-Herşeyi yerli yerine koymak: 854: Muvazzah-Açıklanmış. İzâhı yapılmış. Açık, anlaşılır şekilde… Nazad-Şeref; Üzerine bir şey konulan yüksek yer: 854: Tenatüc-Neticelenme; birbirine netice verme): 722: ÇİRANUTAN-Hintçe, “Daima yeni olan”… Süryanice, HOGOROYO ELFO KUSTO-Kaptan Kusto Müslüman: 2721: HATM-I HACEGÂN-Hacegân Mührü… İbranice, ŞİTATİ-Sistematik: 1721: TŞOYO-Süryanice, “Saklama”; asla irca, şiir idrakı marifeti.
*
Süryanice, LUBUŞ SAHVO-Mayo. “Deniz Donu”: 419: KİYAN KAPTAN KUSTO. (Kiyan-Yıldız, merkez: 81: Kiyan-Tabiat… Vasıta-İki şeyi birbirine ulaştıran. Arada bulunan. Vasıtalık eden: 81: Avca-Yay; Süryanice, “Kusto”. Kavs; Kavşak)… HAFT KABTAN KUSTO-Sözü gizlice söyleyen Kaptan Kusto. “Denizde, deniz içi hayatı kurcalayan”: 419: MÜTEHAYYİL KAPTAN KUSTO. (Mütehayyil-Hayal kuran. Bir şeyi görüp gözetici, idrak edici olan; geçmiş, hâl ve istikbâl: 81: Tab’-Tabiat. Karakter. Damga basmak. Mühür basmak. Kitab basmak… İf-Zaman: 81: Avad- Ud çalan… Ud: Balık. Öküz)
*
SUYA DALMAK. “Lugat: Deniz”: 253: RUBBAN-Kaptan… NECR-Renk. Halâs. Kurtuluş. Asıl. Şiddetli sevk. Ağaç yontmak; Necib. (Necb: 55: Halyo-Süryanice, “Lâtif”… Süryanice, Den-Şimdi: 59: Mehdî… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizliler, gizli varlıklar” mertebesi, Kamer menzillerinden Mukaddem min-ed delâle işaret eder; Takdime, öne alınmış delile): 253: MEZARRE-Isırmak.
*
Süryanice, CMAD-Suya dalmak. (İngilizce, Water-Su: 612: Derviş Muhammed): 48: TENZİH ŞUURU-Suç ve noksanlıklarından uzak olmak ve uzak durmak şuuru. En başta Allah ve Resûlü’nü, Yaratıcı ve Kul haddi içinde, her türlü noksanlıktan arî bilmek, Resûller’den başlayarak, derecelerine ve hâllerine yakışanlardan mutlak üstün bilmek şuuru. Tenzih bir şuur işi ve neticede marifeti olan bir iştir. Tenzih, günlük hayatımızda da, “beri tutmak, ayırmak” olarak kullandığımız… BOLÎ-Bolu “Cezaevi”: 48: ZAM-Süryanice, “Rabtetmek”… Boşnak dilinde, BİLO-Nabız: 48: PUGİL-Lâtince, “Boksör”. (Muşt-Avuç. Yumruk: 740: Mütefekkir)… Boşnak dilinde, BEDEN-İstihkâm: 1048: ELİNİ TUTMAK-Aile. (Fransızca, Aile: Kanat)… Aynı ebcedle, CESRİN ŞATO AĞHUDO-20 Sene Beraber. (Üstadım ve Ben)
 
OTO-MOBİL
(ZATIYLA HAREKETLİ)
LEVHA: 3 Ekim 1986… Adı Ahmed olan bir araba parçacısı… İsmi, galiba Ahmed Altan… Yeni arabaları dağıtıp parça olarak satmanın daha kârlı olduğunu söylüyor… Arabanın kaportası, hep “perde” diye geçiyor… Bir yerde iki kuyu kazılmış ve kuyudan çıkarılmış kol büyüklüğünde 4-5 balık yerde duruyor… Bana hediye imiş… Birini elliyorum, “Dokunma, yaramazlık etme ha!” diyor; balık, küçük bir çocuğu azarlar gibi beni azarlıyor… Bu arada da dişlerini gösteriyor, korkutuyor… Ön dişleri insan dişi gibi… Diğer balığa dönüyorum, o da alt dudağını içe kıvırıp dişlerini göstererek, “Isırırım ha!” diyor… Arabanın ön kaputuna oturuyorum ve çene gibi alttan çıkacak bir yılan dilinin beni yutabileceğini düşünüyorum!.. 
*
YENİ ARABA: 1275: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “Büyük Ebcedle”. (Ahmed-Necib Fazıl Kısakürek: 1053: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu… Nebe-Haber: 53: Bademe-Et beni. Zincir halkası. Eski hırka; derviş hırkası. İpek kurdu. “Feylak: İpek kurdu. Büyük adam”… Yevmiye: “Rüyam’da Efendi Hazretlerini görüyorum; yüzünde bir ben var, görüyorum ve öpüyorum!”… Altan: 482: Salih İzzet Mirzabeyoğlu… Ahmed Altan: 1535: Müste’hil-Ehil ve lâyık olan… Fettane-Mihenk taşı. Altın ve gümüşü muayeneye yarayan taş. “Sabit”: 536: Seyyid Abdülhakîm Arvasî)… Süryanice, RECYONO-Fikir: 276: NUHORO-Süryanice, “Muhteva”… Arnavutça, FORMİM-Şekil verme: 276: UREÖENJE-Boşnak dilinde, “Sistem”. (Büyük Doğu / İbda)… BİN DOKUZYÜZ ELLİ-Doğum yılım: 1276: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “Büyük ebcedle”… Lâtince, ORIS-Ören: 1276: HAVNO GABORO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”. 
*
KAPORTA-Otomobilin örtüsü. Kapurta. (Kaporta, “Kapurta” kelimesindendir; gemi içinin aydınlanması ve hava alması için güvertede açılmış bulunan camekânlı yer): 710: HAMİS-Beşinci. Perşembe günü. (Lâtince, Quint-Beş, beşinci; 4+1 olan asal sayı: 1471: Salih İzzet Erdiş… Aynı ebcedle, Ahmed Necib Fazıl Kısakürek… Süryanice, Mtal-Metal. Maden: 471: Mtal-Süryanice, “Resmetmek”; zaman kemmiyetlerin, ruh keyfiyetlerin ressamıdır… Süryanice, Mtal-Temsil etmek. “Şeriat: 1980: İstikbâl İslâmındır; tefekkür, İstikbâl etmek, karşılamak, mukabil olmak, İslâma muhatab anlayış”: 471: Mtal-Süryanice, “Remz olmak”… Teessi-Sabır gösterme: 1470: Tadris-Tecrübe görmüş olmak… İstihzar-Huzura gelme, huzura davet etme. Hazırlama. Hatırlatma. “Mukabili olma”: 471: Teemmül-“Düşün, dikkat et, incele!” mânâsında emir… Süryanice, Mdiquto-Nazar: 1471: Yuroqo Mdino Nosuğo-Süryanice, “Yeşil Medine Yazarı’na)… PARAKUT-Alt başlığı “Para’nın Romanı” olan “Parakuta’” isimli eserim hatırda. (Üstadım: Eski harflerle, kapağında “Para Kuvveti” yazan bir kitab… Ben onu önce “Parakoti” diye okumuştum. Sonra bir ân kaybedib, “Nerede Parakoti?” çığlığını basınca, Ciciannem: “Ayol, o parakoti değil, Para Kuvveti” cevabını vermişti… Para: Parça, hisse… Hazret-i Ali: “Parça, bütünün habercisidir!”… Kotî: 516: Kutî-“Kut”la ilgili, tali’; baht, kader… Kut-Rızık. Yaşatacak gıda. Kuvvetlendirmek: 506: Erdiş… Vakt: 506: Nakşbend… Küta’-Tilki eniği, kalb, gönül. Takva. Tamamlanmak. Toplanmak: 180: Kuta’-Düş yormak, rüyâ tabir etmek… Hollanda dilinde, Vis-Balık: 76: Vis-Rumen dilinde, “Rüyâ”… Lâtince, Vis-Kuvvet: 1076: Numerus Palmarius-Lâtince, “Kazanan Sayı”; rüyâ’da gelen mânâ, “38.706 veya 37.806” sayıları… Fikir Kahramanı: 706: Aktör-Yapıp, eden, oynayan… Lâtince, Hallex-Başparmak: 76: Ullî-Arnavutça, “Zeytin”; ulâ… Zeyt-Zeytin. Zeytin yağı. Sult; bıçak, derin kesen, sultan: 1417: Necib Fazıl Kısakürek… Baş Parmak-Mühür Parmağı, parmak izi: 4641: Derviş Muhammed-332 mührü. “En büyük Ebcedle”… Baş Parmak İzi: Mübhem izi. Sayan, sayıları toplayanın izi: 665: Sütre-Perde. Örtü. Perdelenecek şey; mesafeleri katetmiş araba): 710: PETERKO-Boşnak dilinde, “Beş kişilik grub”. (Süryanice, Metalun-Madenler: 3525: Seyyid Taha Cizro, Seyyid Fehîm Arvasî, Esseyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık”, Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu… Yevmiye: “Elime bir genç geçti, pîr geçti!”… İbranice, Pîr: Kuyu. Maden kuyusu. Maden Ocağı… Sad harfi, Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismi, Toprak mertebesi, Kamer menzillerinden Belde’ye işaret eder… Belde: Şehir… Süryanice’de Şehir, “su” ismidir; ve Altay dillerinde su, “Balık”tır)… Boşnak dilinde, FAHL-Hilm. “Yumuşaklık, muti, tam teslim”; Allah ve Resûlü’nün emirleri karşısında. (Hazret-i Ali: “Hayatta en hakiki mürşid, hilmdir!”… Gen Toprak: Bakır. İman ve Aksiyon: Boyunda Bakır Halka… Şehr: 30 günlük müddet. Bütün âlemlerce tanınan Allah Sevgilisi’nin bir ismi. Zuhur… Yengeç Burcu, unsuru su, yıldızı Ay, vücutta tesir yeri Göğüs-Karın, batn, simya’da “Deberan-Sistem bozum” safhası; ölüm, yeni bir hayata geçiş, zamanın maksatlılığı ve her nefsin tadacağı ölüm… Bu çerçevede Materyalizm - Zamanın maksatlılığı sistemi, Büyük Doğu / İbda; eşya ve hâdiselere teshir ve tasarruf aksiyonu, boyunda bakır halka: 706: Fikir Kahramanı): 710: ŞVODO TUROYO-Süryanice, “Dağ Lehçesi”; feyzi. (Arvasî)
*
KONUŞAN HAYVAN-Nefs-i Natık; konuşan nefs. (Hayvanlar da konuşur, ama bizim anlayabileceğimiz dilde değil, o bir sırdır, o sırra eren bizim anlayabileceğimiz dilde ifâde ederse başka. Yâni bu, bir tercüme işi değil, kalb işitmesi… Hadîs: “Rüyâlar, Allah’ın uykuda insana söylediği sözlerdir’”… Boş rüya yoktur; bu da, işi aslına bağlayıcı bir fikir işi tâbirdir ki, rüyâların hakikatinin salih rüyâ olması hakikatini çelmez, hakikat Allah’ın muradıdır hikmeti sırrınca tecrid ehline kendini verir bir murada mebni iştir… Yevmiye: “Deli midir şâir? Hayvanla, nebatla konuşur?”… Hollanda dilinde, Vis-Balık: 76: Vis-Rumen dilinde, “Rüyâ”… Süryanice, Şotyo-Deli. “Fuzuli’den: Ben kimem saki olan kimdir mey-i sahba nedür?”: 1721: Şocuto-Süryanice, “Balık”… Hayatî’den: “O mahiler ki, deryada deryayı bilmezler!”… Arnavutça, Paracaktoj-Tekdir etmek: 721: Mcironuto-Süryanice, “İkaz etmek”… İngilizce, Stinger-Büyücü: 1721: Tavono Hermo-Süryanice, “Ölüm Odası”… Süryanice, Şutogo-Susma: 721: Mhadronuto-Süryanice, “Deveran”… Üstadım: “Biz sussak, mezarımız konuşacak!”… Levha: 5 Ekim 1986… Yanımdaki iki kişiyle odaya giriyorum… Yanımda bir çuval var… İki kişiden biri Üstadım… “Sen benim odaya git, az yazdığım zaman hatırlat!” diyor… Üstadım, genç bir delikanlı hâlinde ve gözleri parlak… Levha: 18 Kasım 1987… Üstadım, “Sen benim söylediklerimi yazıyorsun!” diyor): 589: FÜŞÜRDE-Direnen, inad eden, ısrar eden. (Balık Sözü-Yapma bak, fena oluruz: 222: Pirî-Pirle alâkalı. Pir’e dair… İbranice, Pir: Maden kuyusu. Kuyu. Maden ocağı… Harunî: Hayvanın huysuzlanması, ilerleyeceği yerde durması veya gerilemesi… Musa Aleyhisselâm’ın büyük kardeşi ve yardımcısı Harun Aleyhisselâm’ın kavmin başında bulunduğu sırada, merhametinden dolayı uyaramadığı kuyumcu Samiri’nin, bir Boğa heykeli için madenleri ve toprağı kazması, Cebrail Aleyhisselâm’ın atının bastığı bir toprak parçasını, O’nun bulunduğu yerde hayatın yuvalandığını bilip içine atması ile yaptığı heykelin böğürmesi hatırlanmalı; su, toprak-maden ve hava birleşiği!)… Lâtince, UNDESEXAGINTA-Elli dokuz. (Mehdî: 59: Cihan… Sin harfi, huruf-u mukattaadandır ve bilindiği üzere Allah Sevgilisi kastedilmiştir; Ya Sin-Yasin Sûresi hatırda… Sin harfi, Allah’ın “Muhyî-Hayatı ihya eden” ismi, Su mertebesi, Kamer menzillerinden Naaim’e işaret eder… Neam: El… Naaim: Deve kuşları. “Nefs canları”… Neam: Nimetler… Allah’ın Hayat sıfatı suya işledi ve her canlı şey, sudan yaratıldı; Kâinat su ile ihata olunmuş ve Allah arş’ını su üstüne istiva etmiştir… Su, Allah’ın yaratmasına mahsus Tabiat mertebesi ve Heba mertebesinin izdivacından ve ilk madde de Esir; Dört unsur’un kendisinden yapıldığı… Hayat suya işledi ve canlı olmayan hiçbir şey yoktur… Zel harfi, Allah’ın Müzill ismi, Hayvanlar mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’l Suûd’a işaret eder; mübarek, mübarek yıldızlar, derece almaya… Zel harfinin Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’ne göre ebced değeri: 731: Kültür Davamız… Alt başlığı “Temel Meseleler” olan, “Kültür Davamız” isimli eserim hatırlanmalı… Onun hakkında Üstadım’ın Takrizi de: “Bu kitab, Cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakabesi eseridir —Necib Fazıl Kısakürek 1982”… Şın: Çok evlilik. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’ne göre, ebcedi 1000’dir. Elif harfinin tahfifi olan Hemze de, “çok şeyle mânâsına, bin türlü şeyle ünsiyeti olan mânâsındadır”; ve Kamer menzillerinin bütün harflerinin ünsiyeti onda topludur… Kürtçe, Şın-Mavi; bu renk, Kelime-i Tevhid nuruna işaret eder: 360: Kürsüf-Pamuk… Penbe-Pamuk: 59: Mehdî… Şın harfi, Allah’ın Muktedir ismi, Sabit Yıldızlar mertebesi, Kamer menzillerinden Cebhet’ül Esed’e işaret eder; Aslan cebhesine, Aslan yüzüne. Ebcedi: 300: Fikr): 589: FAKAHAT-El Ayası. (Kef: El ayası. Elin, parmak uçlarına kadar olan iç kısmı. Tutmak. Toplamak… Kef harfi, Allah’ın Şekür ismi, Kürsî mertebesi, Kamer menzillerinden Nesre’ye işaret eder!)
*
Süryanice, MMALLONA BCİRO-Konuşan Hayvan: 419: HAYAT-Dirilik. Canlılık. (Allah Sevgilisi’nin dili, halkın dilidir ki, hükümlerden ibarettir; hususi dil, ondan çıkarılmış hakikatlerdir. Böylece “Halkın dili, Hakk’ın dilidir!” hikmetindeki mihrak noktanın Allah sevgilisi olduğu anlaşılıyor!)… TAGAYYÜZ-Azarlama. “İnsanın menfi fiillerinden eşya bile müteessir olur!”: 1419: TEHEDDÎ-Doğru yola girme. (Levha: 18 Mayıs 1988… Benim “Hikemiyat” ile ilgili eserimi okumuş biri, “Düşünen bir insan olduğu belli!” demiş… Galiba hesab ve tarih ile ilgili mevzulardaki değerlendirmelerim… Üstadım, benim ona yakınlığım içinde, o yürürken benim de beraber yürüdüğümü söylüyor… Ben, onun durumunu, koşuda arkadaşlarını sürükleyen adama benzetiyorum… Üstadım’ın yüzü, hiç görmediğim kadar tatlı, bana “Bazen de bağırırım ki, gevşeme olmasın!” diyor… Yani kışkırtmak için… “Anlıyorum efendim!”… Üstadım bu ânda, mütebessim ve lâtifeci bir çehre ile cilve yaparcasına gözlerini kırpıyor ki, onu hiç böyle serbest ve yakın tavırlı görmemiştim… Süryanice, Mvsoro-Germe: 318: Mürcia-Sonunda marifeti olan şey… Süryanice, Lutomo-Azar: 465: Takvit Hiyutu-Süryanice, “Hüviyet Cüzdanı”… Süryanice, Zucofo-Azar: 2108: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü. “Büyük ebcedle”… Bazen de Kızarım ki, Gevşeme Olmasın: 2141: Bashkim-Süryanice, Birleşme)
*
Süryanice, MMALLONA HAYUTO-Konuşan Hayvan: 629: İRTİKAZ-Nabız atma… Süryanice, MMALLUT QENYONO-Konuşan Hayvan: 289: ALLAH EKBER. (Üstadım’ın “Sakarya” isimli şiirinden: Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? / Bulur mu deli rüzgâr o sadayı Allah bir!)… RACİFE-Şiddetle sarsan sarsıntı. Dünyayı yerinden oynatan vakıa. İlk nefha. (Rüya’da gelen mânâ; Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin, “Bit veya pire hakkında ilk yazan odur!” diye beni kasteden bir yazısını okuyorum!): 289: ROYUNUTO OF MAQSUTO-Süryanice, “İdeolocya ve İhtilâl”… Süryanice, MALOLO HAYUTO-Konuşan hayvan: 1544: QROBO TİBOLOYO TLİTOYO-Süryanice, “Üçüncü Dünya Savaşı”… Süryanice, MALOLO QENYONE-Konuşan Hayvan: 244: MİN NAFİZETİ VECDÎ-Arabça, “Vecdimin Penceresi’nden”. 
*
DOKUNMA, Yaramazlık Etme Ha!-Rüyâ’da balığın söylediği söz: 700: TEFEKKÜR… METERS-Toprak tümsek, siper. Kapının açılmaması için arkasına konulan ağaç: 700: SAR-İntikam. Öç… KARN-Zaman. Dehr. Asır. Boynuz; Boğa: 700: TEEMMÜL-Resmeylemek. Resimlemek. Bir şeyin geriye kalan nişâne ve eserlerine bakmak. Tetkik etmek… TEMRİN-İdman etme. Yumuşatma: 700: ŞAT-Koyun. Vahşi Sığır. “Mutilik ve Şecaat”.
*
ISIRIRIM HA!-Rüyâ’da balığın söylediği söz. (Isırma: Yakalama. Tutma… Ken’at-Bir balık cinsi: 540: İsti’dad-Kabiliyet… Ma’lat-Derin ve yüksek fikir. Ululuk, şeref, itibar: 540: Müttesim-Hususi bir nişânı veya alâmeti olan): 537: FETNO-Hikmet… NURLU MÜHÜR: 537: SELASE-Üç, üçlü… FÜTUN-İmtihan ve tecrübe etmek: 1536: ESSEYYİD ABDÜLHAKÎM ARVASÎ. 
 
PAYLAYAN KEDİ
 
LEVHA: 5 Haziran 1987… Aykut’ların (Tansı) kediyi, kafasını tutarak kızdırıyorum… Galiba o kedi Üstadım’ın imiş… Bana, “Yapma bak, fena oluruz!” diyor… Kedinin konuşmasına hiç hayret etmeden, tabiî bir şekilde soruyorum: “Böyle yaptığım zaman ne hissediyorsun?”… “Sana o zaman çok kızıyorum!” diyor.
*
YAPMA Bak, Fena Oluruz!-Rüyâ’da paylayan kedi. (Kay-Kedi: 180: Nesis-Aşırı derecedeki açlık. İnsanın son takati. Son nefes… Kuta’-Düş görmek. Rüyâ tâbir etmek: 1180: Mehdî Salih İzzet Erdiş): 464: DEST-El. Kudret. Fayda. Yardım… VEZANET-Fikir ve görüş isabeti: 464: CÜLALET-Büyük dişi deve. “Kabul edici kurbanlık nefs; kader, tali’, mektub”.
*
BÖYLE Yaptığım Zaman Ne Düşünüyorsun?-Kişinin kendi nefsini şahıslandırarak, onunla konuşması, iç hesaplaşmasına misâl bir rüyâ hâdisesi; “Biz rüyâ görmeyiz, rüyâ’da görülürüz!” hakikatine de misâl: 2130: CASUS-Aramak, araştırmak, casuslamak, hafiye. (Yevmiye: Bismark, Hafiye romanları okumaya bayılırdı!)… KUL-“De, söyle, bildir!” meâlinde emir: 130: AYN-Göz. Pınar. Zât. Tıpkısı, ta kendisi. Eşyanın hakikati. Diz, eklem, mafsal. Altun. Nazar değme. Casus. Her şeyin en iyisi. Muayene etmek… NİGİN-Mühür. Yüzük. Hatem. “Gaga”: 130: KELEF-Yüzdeki benek. Şiddetli sevgi. (Kandal-Kan Dal. “Büyük Kafa”; Üstadım: 184: Abdülhakîm)… MUAYEDE-Bayramlaşmak. (Levha: 3 Mayıs 1991… Elimde “Mektubat” isimli ve alt başlığı “Bayramlık” olan kalın bir kitab var… Benim eserim imiş ve onun ikinci baskısı imiş… Mektubat-Mektublar: 1868= 869: Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu… “Necib Fazıl’la Başbaşa” ve “Münşeat-Bayramlık, Önsöz” isimli eserim hatırlanmalı): 130: NA’Y-Ölüm haberi getirmek. “Zamanın maksatlılığı”… KALB: 132: İSLÂM… NASLIHAN KERİMEM-Efendi Hazretleri’nin yolladığı mektub başlığı: 1131= 132: İSNA AŞER-Oniki. “Mehdi’yi Hâmil On Süvari hatırda; 10. Seyyid Abdülhakîm Arvasî”.
*
SANA O Zaman Çok Kızıyorum!-Rüyâ’da kedinin söylediği söz. (Hatar: Şübhe. Kalbe birden inen menfi his. “Acaba?”… Levha: 7 Şubat 1985… Yanımda Üstadım… İki arkadaş gibi yanyana yürüyoruz ve bir kâğıt mevzuunda konuşuyoruz. Ona bu mevzuda, “Efendim, acaba hatar mı?” diyorum, soruyorum… “Öyle hatar olmaz! Her hafta gelip kontrol edeceğim!” diyor): 575: LİSME-Azarlamak, haşlamak… İSTİNCAS-Bulaşma ve bulaştırma: 575: AŞERE-On. On sayısı… TESKIYE-Sulamak, su verme. “Tezkiye; temizleme, nefs muhasebesi, takva, kalb”: 575: ŞİR’A-Şeriat. Bir ırmak veya su menbaından su içmek için girilen yol. 


Baran Dergisi 589. Sayı