LEVHA: 8 Eylül 1987… Biri bana, 1919 yılının İngilizce söylenişini soruyor… Söylemeye çalışıyorum; sonra FİZİK Hocası olduğunu, FAİK’e sorarsa onun daha iyi bilebileceğini söylüyorum!

*

NİNE Teen Nine Ten: 1132: NASLIHAN Kerimem. (Efendi Hazretleri’nin, Üstadım hapiste iken Neslihan Hanıma yazdı mektubun başlığında, Sin harfi yerine Sad kullanılmıştı)… LİKA-Kavuşmak, görüşmek: 132: İNA’-Bir şeyin vakti gelip çatma. Yemiş toplama. Harf… İSLÂM: 132: KALB… AZİME-Tılsım, sihir. Verilmiş kararda kat’ilik. Büyük ve çok mühim iş: 132: MÜNAVELE: Sunmak. Arzetmek. TAKDİM… 1919’un İngilizce okunuşu  NAYNTÎN Nayntîn: 1142: MEN Ene?-Ben kimim?.. NAYNTÎN: 571: AŞR-On. On etmek. On adetten birini almak… ŞİİR: 570: SİSTEM… 1919’un İngilizce diğer yazılışı, NİNE Hundred Nine teen: 1054: AHMED-Allah Sevgilisinin bir ismi. Abdülhakîm Arvasî Üçışık Hazretleri ile arasında Hacegân silsilesinin 10 büyüğü olan Ahmed-i Farukî, İmam-ı Rabbanî Hazretleri. Üstadım’ın göbek adı da Ahmed… SEYYİD Abdülhakîm Arvasî - Necib Fazıl Kısakürek: 1983: İZZET Erdiş… ABDÜLHAKÎM Koltuğu - İslâm’a Muhatab Anlayış: 1919: SALİH İzzet Mirzabeyoğlu… ABDÜLHAKÎM Koltuğu: 722: HASTAHÂNE-(Zühre yıldızı, Terazî Burcu, Adlî Tıb hatırlanmalı!)

*

1+9+1+9: 20: KEF harfinin ebcedi. (Allah’ın “Şekûr” ismi, Kürsî mertebesi, Kamer menzillerinden “Nesre-Didikleme, açma, yayma” ile ilgili)… YENGEÇ Burcu, –Seretan Burcu–, tabiatı Soğuk ve Nemli, yıldızı AY, vücutta tesir yeri Göğüs ve Karın, cinsi dişi –Kabul edici– Ene, simya safhasında “çözen, kısımlara ayıran, bölen”… KUSUT-Kısımlara ayıran: 75: HİLÂLÎ-Yeni ay şeklinde olan. (Kamer menzillerinden Seretan; Allah’ın “Bedi’-Yaratıcı” ismi ve “İlk Akıl” mertebesi ile ilgili)… LEYLE-Bir tek gece: 75: LÜMME-Nokta. Sıfır. Vesvese, muallak. Alâmet. Damga. Kuş gagası didikleyen… ZÜHRE-Boğa Burcu ve Terazi Burcu’nun yıldızı. Venüs, Çolpan, Tarık diye anılır: 75: ZELZAL-Deprem, zelzele… BA’C-Karın yarmak. Batn yarı: 75: HÜNEYHE-Saat. Kıyamet… ARZA-Şiddet. Kuvvet. (Arz; takdim, taşan. Yeryüzü… Tag-Taşan, taşkın, kemer, öncü, kelb, akıl, zekâ: 30: Divi-Bölmek anlamında, İngilizce “Divvy” kelimesinin okunuşu): 1075: LEYLE-Bir tek gece.

*

8 ve 9. asırda yaşamış, BURSA’da yatan “ABDÜLLATİF” Mukaddesi Hazretleri ve ESKİŞEHİR’de yatan “YUNUS Emre” Hazretleri: 205+372= 577: TASAVVUF… ABDÜLHAKÎM Koltuğu’nun yan mermerlerinden birinde Eskişehir, diğerinde Bursa yazdığını hatırlayınız… O Koltuğun ortasındaki, DELİK-Rüzgarın savurduğu toprak, toz. Heba. (Bedi’, güzel demek; bu değer ölçüsü, “rih-yel, ruh”a nisbet edilir. Süryanice’de İBDA’ anlamına gelir… Heba mertebesi; Ha harfi, Allah’ın “âhir” ismi ve Kamer menzillerinden “Deberan-Tahavvül eden, değiştiren, eskiten, bozan” anlamına gelir. Kust’un, “çözen, bölen” anlamı malûm): 64: MEHDİYYE-Hediye. Mehdiye âit ve müteallik… İspanyolca, DESGASTE-Aşınma, aşındırma, yıpratma, yenme, harab olma, “Atles”: 551: MUHAMMED-Pek çok öğülmüş anlamındaki Allah Sevgilisi’nin ismi, en büyük ebcedle… MİŞAR-Testere. (Dest-erre: El bıçkısı, testere: 870= 1869: Mektubat-İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin, Allah Sevgilisi’nin Kitabından sonra ümmetin en büyük eseri): 551: MİKAT-Bir iş için tâyin edilen yer ve zaman… MÜSTEVLİYE-İstilâ eden, ele geçiren, fetheden. Yayılan, her tarafı kaplayan: 551: AMELİYYAT-Ameller, işler. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Tıbb. Cerrahlık… İspanyolca, DESGASTAR-Yıpratma, eskitme, aşındırma. Heba mertebesi ve Kamer menzillerinden “Deberan” ile ilgili. (Boğa Burcu, unsuru Toprak, tabiatı Kuru ve Soğuk, türü Sabit, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri Ense ve Boğaz, cinsi Dişi, simya’da Katılaştırma safhası… “Deberan-bozma”, Boğa Burcu’nda yer alan 5 küçük yıldız anlamına da geliyor; “İbham-Baş parmak” ve “Vusta-Orta parmak” birleştirildiğinde, parmaklardaki eklemle ayrılı beş kemik bölümü, bir yuvarlak olur. Baş parmak ucuyla orta parmak ucunu birleştirin… İbham-vusta: 134: Delak-Sansar. Lâtince, Cancer. Yengeç Burcu, Seretân… Delk-Eski ve yamalı elbise. Derviş elbisesi. Kılıcı kınından çıkarmak. Fely, bit toplamak, şiirin en ince mânâlarını çıkarmak: 134: Müdmin-İdman eden. Devam eden… Menfez-Nüfuz edecek delik, pencere. Ağız, yarık: 869: Mektubat… Zurhâne-İdman salonu: 869: Necib Fazıl Kısakürek - Salih Mirzabeyoğlu): 746: MÜESSER-Tesir edilmiş, kendisine bir şey tesir eden… HAYFANE-Hayatta fanî olmak. Ayakları uzun at. Sahil. Dalga sesi, at kişnemesi. Hayâl, fikir, fikirci: 746: HUSUF-Ay tutulması. Perdelemek. Dünya gölgesinin Ay üzerine gelmesi. Muhasebe.

*

BİR NOT: Geçmişte ve gelecekteki GÜNEŞ tutulmalarının hesabı, GÖKBİLİM’in en kesine yakın, ama aynı zamanda en sıkıcı dallardan biridir. Belki de en çok hatırlanan Güneş tutulması, 29 Mayıs 1919’da olandı; biri Afrika’ya diğeri Brezilya’ya giden iki İngiliz araştırma grubu, Güneş’in çevresindeki yıldızların fotoğrafını çekmiş ve görünürdeki konumlarının, Einstein’ın “Genel izafiyet teorisi”nin tahminleriyle kesin bir uyum içinde, hafifçe radyal yönde kaymış olduğunu bulmuşlardı… GÜNEŞ: 371: KÜN-EŞ… “Kün-Ol”, ARŞ’ta tecelli eden Allah’ın emri… ARŞ mertebesi; KAF harfi, Allah’ın “Muhit-Herşeye şâmil kuşatan” ismi ve Kamer menzillerinden “Zira’-Tohum ekme”ye işaret eder… İngilizce, NUCLEAR-Çekirdekle ilgili. (Fizikte, “atomaltı parçacıklar fiziği”, çekirdek-parçacıklar fiziği’ni hatırla): 291: CEBEL-İ Nur-İlk Vahyin geldiği Hira mağarası… ŞAMİL-Çevreleyen, kuşatan, içine alan, ihtiva eden, kaplayan. Çok şeye örtü ve zarf olan. Ecel; ömür, ölüm vakti, çok güzel, çok büyük, en üstün, evet, neam, belî, olumlama: 371: ASFAR-Bomboş şey… ŞEMS-Güneş: 400: Te harfinin ebcedi; Allah’ın “Kaabid-Sıkıcı, kısıcı” ismi, Hebaî “Esîr” mertebesi, Kamer menzillerinden KALB’i işaret eder… KALB’te, Varlık ve Bilgi birleşiyor… HASF: Her şeyin içi. Perdelenen. Perde… Âlemi “boşluk” olarak belli kılan HEBA maddesidir, onu belli kılan da HEBAÎ “Esir-İlk madde”; Kamer menzillerinden “Re’su’l Cevza-Doğrudan hareket eden ve mustakil, ikizler. GAYN harfi, Allah’ın “Zahir” ismine, Küllî Cisim mertebesine ve “Re’su’l Cevza”ya işaret eder… ARŞ altı bir sema tabakası olar KÜRSÎ ve altında ATLAS tabakası denen “boşluk” 12 Burca hisselerini veren canlılık; hemen içine, “Sabit yıldızlar ve duraklar” göğü, sonra 7 sema tabakası… Hebaî ilk madde esirden yapılan madde ile, dört unsur; ve her şeyin bunlardan icâd olması, eşyanın birbirine ircaı ile “boşluk”ta toplanmasıdır ki, “Boşluk her yerde” neticesi görünür… Kâinatın Kalbi Güneş, Ay’ın bağrında… ASGARAN: Kalb ve dil… “Kişi kendini bildiğince Rabbini bildi!”… Kâinat’ın unsurlarından olma BEDEN’in merkezi KALB; ve BEDEN, Kâinat’ın nüshası… Allah buyuruyor: “Yere ğöğe sığmam, mümin kulumun kalbine sığarım!”… ARŞ, Kâinatı ihata eden HEBA temsilcisi SU’yun üstüne Allah’ın saltanatını istiva etmesidir; her şeyi kuşatan da onun ilmi ve “mümin kulun kalbine sığan” da budur; DAD harfi, Allah’ın “Alim” ismi, Kamer menzillerinden de “Sarfe-Harcanan, saçılan” ile ilgili… İSTİFRAG-Kusma. Mümkün olanı sarfetme. Batn’dan çıkan. (İngilizce, Emetic-Kusturma ilâcı. “E-Metic, Elif’in örgüsü”. Kusto, Asfer otu: 455: Tene-Örümcek ağı. Gövde, beden, vücud… Nüde’et-Gökkuşağı. Mal çokluğu, sanat çokluğu. Meyl ve iştiyakı çok: 455: Fırka-i Naciye-Kurtuluş fırkası, kurtuluş yolu… Atal: Ense. Kafaya sabitlenen omur atlas, kafanın boyun üstünde sağa sola hareket etmesini sağlayacak şekilde özel, alt omura sivri bir girişle eklidir. Bir kişinin güzelliği. Vücudun tamamı. Boyna asılan gerdanlığın kaybı; ki, Ayn harfi, Allah’ın “Bâtın” ismi ve “Küllî Tabiat” mertebesi ile ilgili. Çevre, Kuşatan; “heba” temsilcisi hava ve su ile ilgili. “İlk Akıl” ve “Küllî Nefs-Levh-i Mahfuz”dan, Küllî Tabiat ve Heba doğdu; Tabiat erkek, Heba dişi): 1742= 743: İSTİĞFAR-Af dilemek. Tövbe etmek. Nefs muhasebesi… ÜSTADIM’dan bir NOKTALAMA: “Nefsini hesaba çek elinde kalem kâğıt / Onlar sana verince, sen de kullara dağıt!”… BİR NOT: Heba mertebesi ve Kamer menzillerinde DEBERAN, bozguna uğratma, bozma, değiştirme… DE: 4+1= 5… Beş Beran: Beş Koç-Beş Boğa… Fürfür-Besili Koç: 566: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî “Üçışık”… Yâni üçleştiren; yâni Seyyid Taha, Seyyid Fehim ve O - O ve Necib Fazıl Kısakürek, Salih Mirzabeyoğlu… Yâni hepsi “Üçışık”.

*

İNGİLİZCE: 145: SUADÎ-Topalak otu. Kusto. Asfer… ONE Thousand Tenth Nine: 1+1000+10+9= 1020: TAĞÎ-Köpek. Öncü. Zekâ. Başkan. Baş… BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM-Harf sayısı: 21: RAHMAN Suresi, 20. âyet. (2020= 1021)… ESSEYİD Abdülhakîm Arvasî Hazretleri: “Biraderim Tâhâ ve öbür kardeşlerim ve yakınlarımın bir kısmı Birinci Dünya Savaşı’nda (1914-1918) şehîd olarak ölmüşlerdir. Geriye küçük bir kısım kalmışsa da geçim şartlarından acze düştükleri için şevkleri sönüp gitmiştir. Kitablarımız düşman tarafından yakılmış, medreselerimiz harab edilmiş, memleketimiz baykuş yuvası olmuştur. Talim ve terbiye devremizde insan takatinin üstünde denilecek derecede çalışıyorduk.  Bize kuvvet veren, bâtın yolunun nuruydu. Kuvvetin en büyüğünü de biraz evvel bahsettiğim rüya teşkil ediyordu!”…  O rüya şu: Allah Sevgilisi Altun bir Taht üzerinde oturuyor ve huzurunda Efendî Hazretleri. Arkadan, sonradan Pederi’nin “Fıkhın en zor meselelerinden biri!” diye tâbir ederek onu müjdeye nail olduğu için sevindiği soruyu soracak bir zat yaklaşıyor ve hafif bir sesle, “Mazeret hâlinde bir kadının camiye girmesi câiz değilken, iki kapılı bir câminin bir kapısından girip öbür kapısından çıkabilir mi?” diye soruyor. Efendi Hazretleri, “Şeriat’ın sahibinin huzurunda” bulundukları için konuşmayı edeb açısından doğru bulmuyor ve erteliyor. Bunun üzerine Allah Sevgilisi, “Durmadan cevab verin!” buyuruyorlar. Rüyâ, 25 sene sonra Hac’da Refikası peygamber Mescidi’ni ziyaret edemeyen Hac arkadaşı’nın, Peygamber Türbesi’nin bir kapısından girip öbür kapısından çıkmak üzere onun bir selâm verip veremeyeceği sorusuna muhatab oluyor; ve rüyâda kendisine soru soran zâtın o olduğunu anlıyor… IBT-Koltuk. Kürsî. Taht: 12: AVE-İspanyolca, “Kuş”… AV: Kürtçe, “su”… AVVA, “Bir yıldız kümesi” anlamında, Kamer menzillerinden; DAD harfi, Allah’ın “Alim” ismi ve 2. Sema tabakası ile ilgili… Sahabîlerin Allah Sevgilisi’ni dinlerken, “Sanki başımızın üzerinde bir kuş vardı da, kıpırdasak ürküp uçuverecekmiş gibi otururduk!” dikkatiyle hâllerini tasviri, meşhurdur… DAD harfinin ebcedi harf sayısı: 800+28= 828: YED-İ Beyza-Musa Aleyhisselâm’ın mucize eseri gösterdiği beyaz ve parlak eli. Bu tâbir mecaz olarak kerametler ve meziyetler hakkında da kullanılır.

*

NAR-I Beyza-Beyaz ateş. Fizikte 1800 derece kadar olan hararette erimeyen cismin hâli demektir: 1065= 66: HİLÂL… Sıcaklığın bir derecesinden sonra, ateş kaynağının sıcaklık neşretmeyişi ve çevresinin sıcaklığını da emişi; güneşi düşününüz ve Kâinattaki diğer kaynakları.  Zemherir, 12 Aralık’tan 31 Ocak’a kadar karakışın şiddetli dönemine denir ve “bürüdet-soğukluk” yakan böyle bir ateşten bilinir. Ateşin bütün dereceleri içinde-soğukla yakanı da mevcut oluşu, olacağı… Cinler Cehennemi için bir misâl; onların ateşten yaratılmış olmaları dolayısıyla, Cehennemlerinin soğuk ateşli olacağı… İngilizce, DİODE-Diyot (lâmbası). Beyaz ışık verir ve hiç hararet neşretmez,  soğuktur: 29: ZEKÂ-Saflık duruluk. Müsbet hayâl kabiliyetinin özü… BERD-İ BEYZA: Soğuk ateş. Beyaz ateş. Noksan hararet. Ölmek. Gusul. Uyumak. Zayıf olmak. Bir şeyi törpülemek. Sürme çekmek. Tıtya… (Kehle-Sürme çekmiş: 59: Mehdî)… BÜRD: Bilmece. “KKM”… ÇİSTAN-Bilmece: 524: EHADÎS-Hadîsler… ENE Men?-Ben kimim? (Büyük ebcedle): 524: TEN’AB-Karga sesi. (Karga, renginin siyahlığından dolayı “ululukla” vasıflandırılmıştır. Ebcedi. Salih Mirzabeyoğlu ve “Kısakürek” ile bir –1441– olan Keraker: Karga. Kuzgun.)
 

İKİ KESİK KAFA

 
LEVHA: 22 Nisan 1987… FAİK Erdiş ile benim kafamız kesilmiş… Soygun yapmakla suçlanıyoruz… Müdafaamızı yapan, “kafası koparılmış olanlar nasıl soygun yaparlar, söyler misiniz?” diyor… Buna mukabil aleyhte şâhidlik etmek üzere bulunanlar, bizim soygun için kafamızın koparılmış gösterildiğimizi, aslında böyle bir şey olmadığını söylüyorlar… Biz evde tam neşelenecekken, annem, kafamızın koparılması ile ilgili olarak Babam’a, “bir insanın yüreği buna nasıl dayanır, ah ah!” diyor… Bunu telefonla, Faik’le ikimizin gazetede çıkan kesilmiş kafalarımızın resmini anlatırken söylüyor… İsmi Demokrat olan bir gazete, iki büst gibi kafalarımız çıkmış… Resmin bana ne kadar benzediğine bakıyorum!..

*

FAİK-Üstün, üstünde. Diğerinden daha değerli ve üstün. Her şeyin güzide ve alâsı. Âlî. Başın boyun ile birleştiği yer, “atlas” omuru: 182: KAFA-Baş. Ense; bütün vücud, arka. Akıl, zekâ, anlayış… KAFA Kâğıdı-Üstadım’ın 23 Nisan 1983’te yarım bırakarak mühürlediği son eseri: 182: VUKU’-Bir hâdisenin çıkış şekli ve cereyanı. Uygun düşme, rastlama. Olma, oluş. Varıp çalma, kapma. (Kelime döküntüleri hâlinde biten son: Gecekondu çadırıyla kuşatılmış İstanbul… Aynı Moğol istil… Tutulmuş asil bir köşe)… FAAL-Kerem. Balta sapı: 182: MUNSAB-Bir nehire veya denize dökülen, karışan… MEZLEKA-Ayak kayacak yer. Kaypak yer. Ezel. İnci: 182: SELÂMAN-Büyük ağaç. Bir mekân ismi. (Se: Üç… Leman: Işıklar. El ile veya elbise –sıfatla– işaret etme)… ANBES-Aslan. Güneş. Hur: 182: ISTIFA-Bir şeyin iyisini seçip ayıklama. Bir şeyi ıslâh edip sâfileştirmek. Seçmek. Ayıklamak… KAF-Ufuk. Bir harf. Allah’ın “Muhit” ismi, Arş mertebesi, “Zira’-Ekin ekme” menzili ile ilgili: 182: AVHAK-Kara karga. Büyük kara deve. Uzun nesne. (Kareker-Kuzgun. Karga: 441: Kısakürek… Miat-Yüz sayıları: 441: Salih Mirzabeyoğlu… Avhak: Av-Hak)… MAKAM-Durulacak yer. Mesned, isbat için dayanılan: 182: KUSTO.

*

ERDİŞ-Müennes ve müzekkeri şâmil olan, içine alan. Müteessir ve müessir. Alıcı ve verici olan. (Erdiş: Erd-İş… Erd-Öfke. Kahır. Kızgınlık. Hiddet. Un: 205: Mirza Mahzumoğulları… Servet-Kızgınlık, hiddet. Öfke. Hücum, dövüş. Hükümdarın hiddet veya kudreti. Tezlik. “Tez”lik. Anlayış: 666: Üstüre-Ustura. “Musa”… Necib Fazıl Kısakürek: 1417= 418: Musa Mirzabeyoğlu… Sevr-Öküz, boğa. Burc ismi: 706: Fikir Kahramanı… İş-Faaliyet. Faal: 301: Miran-Yılanlar. Beyler): 506: SELASE Işk-Üçışık… NAKŞBEND: 506: İRŞAD-Doğru yolu göstermek… MİRZABEYOĞLU İrşad Kutbu: 1919= 20: KEF harfinin ebcedi: Allah’ın “Kabid-Kısıcı, sıkıcı” ismine, “Esir” mertebesine ve Kamer menzillerinde “Kalb”e işaret eder. (İspanyolca, Mermar-Kısaltıcı: 281: Fer-Işık. Fazl ve vakar. İktidar, şevket, kudret… Mermar, “deniz yılanı” demek; denizde deniz içi hayatı kurcalayan Kaptan Kusto teşbihi ve Abdülhakîm Koltuğu’nun yan mermerlerini hatırla… Asir: Öz su. Suyu alınmak için sıkılan şey… Asir: Düşvar. Göç. Müşkül… Asir: Ayağı kayan. “Zelil”. Allah’ın Müzill ismi ve “Hayvanlar” mertebesi ile ilgili. Şah-ı Nakşibend Hazretleri, “Bu yolda bana en büyük yardım, zilletten oldu. Bizi bu kapıdan içeriye zillet sıfatımızdan aldılar. Neye eriştimse bu sıfattan aldım!” buyuruyor… Sigla-Baş harfleriyle kısaltma. “Siglo, asır”: 151: Mehdî Muhammed… Çolpan-Zühre, Tarık ve Venüs isimleriyle de anılan yıldız. Boğa Burcu ve Terazî Burcu’nda bulunur: 92: Muhammed-Tekrar tekrar övülmüş anlamında Allah Sevgilisi’nin ismi.)… ZUHR(E)-İhtiyaç zamanı için saklanan şey. Zâhire. Salih amel: 1505= 506: TEZAHÜR-Meydana çıkma, belirme. Birbirine yardım etme. Birbirini korumak. Görünüş.

*

ERDİŞ: 515: TESHİM-Nakışlı etmek, nakışlamak… KIYADET-Kumandanlık: 515: MÜTEVASSIT-Ortada bulunan. Vasıtalık eden. Arada ıslah edici olan. Sebeb. (Berzah âlemi, Allah’ın Zât âlemi ile Halk âlemi arasında… Allah’ın Yaratması, yâni kulu ile ilgisi, sadece lütfu ile ilgili cümlesinden, “Varlık alıcısı şekil” ve “Küllî Tabiat” mertebesi ile “Küllî Cisim” mertebesi arasındaki HEBA mertebesi… Heb: “Bağışla, lütfet!”… Heba: İnce toz. Boş aklı teslim… HA harfi, Allah’ın “Ahir” isimine, Heba mertebesine ve Kamer menzillerinden “Deberan-Bozucu, değiştirici, eskitici”ye işaret eder… Romence Un, “erd”: Birinci… Varlık sayısı 4’tür: İlk Akıl, Levh-i Mahfuz, Küllî Tabiat ve Hebaî diye anılan ilk madde “esîr”; Heba ile Küllî Tabiatın izdivacından)… TETAVVUK-Boyuna gerdanlık gibi bir şey takma. (Küllî Tabiat mertebesi; Kamer menzillerinden “Ikd-ı Süreyya; Süreyya Gerdanlığı”, Ayn harfi ve Allah’ın “Bâtın” ismi ile ilgilidir): 515: ŞEHİR-Meşhur. Allah Sevgilisi’nin bir ismi. Süryanice, “su” demek… MİD-AT-Şehrin Burcu: 515: TESMİYE-Bir isimle isimlendirme.

*

MUTERİZE-Parantez. Kavseyn –iki kavs– denilen işaret. (Kavs, “yay” demek; kavis, malûm… Mesiha: İyi ve yeni yay. Gümüş parçası. Saliha… Kavs-Yay Burcu’nun adı: 166: Savak… Savakî-Su yerleri: 176: Nekibe-Nefsi mübarek. Akıl. Nefs. İnsan ruhu… Eflâtun: 176: Asfad-El ve ayaklara takılan kelebçe… Sevakıt-Düşükler. Düşmüşler: 176: Hilkam-Aslan. İri yapılı, cüsseli… Esfad-Atiyye, ihsanlar, armağanlar: 176: Mikvel-Lisân, dil… Vak’-Yüksek mekân. Etki, tesir. Düşmek. Mesele halletmek: 176: Vasf-Sıfat. Bir kimsenin veya bir şeyin taşıdığı hâl… Yevmiye: “Bir el var böyle, düşer, sahibini görmesen de tanırsın. Bu sinema rejisörlerine kadar bilinir. Hazret-i Ali buyuruyor; Parça bütünün habercisidir!”… Sevk-Misvak yapmak. Fetihle ilgili: 86: Nul-Hollanda dilinde “sıfır ve öncü” demek… YAY Burcu –Kavseyn–, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak ve Kuru, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Uyluk ve Kalçalar, Simya’da İbda’ safhası): 1515= 516: ATÛM-Akşam vakti dışında sütünü vermeyen deve. (Atûm: Su kaplumbağası… Dahr: Erkek kaplumbağa. Zelil. Dağbaşı. Düşmüş… Dehr: Evveli bilinmeyen zaman. İnsan. Uzaklaştırılmış… İnsan, yaratılmış –kul– olmakla Allah’tan “uzaklaşmış-zelil”dir… Parantez, içi not ve açıklama ile ilgili bir toplama, yahud çevreyi toplayan bir özelleştirme boşluğudur; yahud boşluğun vasfını bildiren, taşıyan,  “düşmüşler”in hükmünde topluluk yeri… Kürs-Taht. Koltuk: 286: Nul-Re harfi. “Öncü, sıfır suret. Suretin yok olduğu suret.”… Bagal-Koltuk. Abdülhakîm Koltuğu: 1032: Bel-göğüs ile karnın arası. Yüksek dağın İKİ ZİRVESİ arasındaki kavisli kısım veya alçakça olan geçit ve boğazı. Kürsî mertebesinin, tasavvufta iki zirvesi “Vahdet-i Vücud ve Vahdet-i Şühud” arasındaki kavisli yer olması; Hakîm, Allah ve Resûlü’nün ismi ve Efendi Hazretlerinin!)… SAA-Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 200: EBU Süleyman-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin “Horoz” nâmı… PİŞDAR-Öncü. Kumandan. Nul, sıfır: 517: SEYYİD Fehim Arvasî. (Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin Şeyhi)… BUTAKAT-İçinde maden eritilir pota. (But: Heykel. Vücud. Mecazen Put… Akat-Çukur yer: 571: Allah Sevgilisi’nin doğum tarihi… Akat: Evin ortası. Çevresi): 517: Üstun-Direk. Sütun. Amed. Bir şeye devam üzre olmak. (Amid: Aşk hatası. Hasta. Kumandan. Rehber… Amid: Diyarbakır’ın önceki ismi)… BİR NOT: KÜRSÛ, “bilekten gelen kemiğin, serçe parmağı ile buluştuğu yerdeki yumruluk” demek. Ve ebcedi: 292: FEVVARE-Fıskiye. (Levha: Mayıs 1984… Üstadım’ın elinde iki sayfa var. Birinde “Su” isimli şiirim, öbüründe “Batan Güneş” isimli şiirim… “Batan Güneş’ten: Rüzgârda iplik iplik / Işık döken fıskiye / Akıp gidiyor bildik / Hevesinde kafiye!)… İHTİSAR-Kısaltmak. Sadeleştirmek. İcmâl etme. Sözün kısaltılması. Hesabta tenasub ve uygunluğu en küçük hadde indirme: 1292: SIGAR-Küçüklük. Çocukluk hâli. Zelil… BASIR-Dikkatli ve göz kuvvetiyle gören. Ekşî yüzlü. “Basir. Kelb”: 292: BERGAMAN-Büyük yılan. Ejder… SABİR(E)-Sabreden, tahammüllü: 292: SABİR-Altun ismi. “Ebu Fadıl; kırmızı altun. Ebu Sabir; tuz, sahil”

*

BÜRİD-Oniki mil (12 deniz mili, metre olarak: 22224= 12: Hadd-Hudut, sınır. Ekşi. Hamz, ekşilik, metinlik. “Hemze, Allah’ın Bedi’ ismi ve İlk akıl mertebesine işaret eder!”… Büyük ebcedle, Muhammed: 224: İlm-i Ledün… 12 kara mili, metre olarak: 19308: Arvasî… 19308= 327: Şebeke-Balık ağı. Hüviyet sureti… Sayıların toplamı olarak: 21: Tag-Taşkın, aşkın. Kelb. Öncü… “Kıpçak dilinde, dağ, damga, nal”… Diz-levn, renk. Mısra. “İngilizce, Knee-Diz: 151: Mehdî Muhammed”: 21: Rüyâ’da gelen mânâ, “Yirmibir kere yaz, şehîd mi ne olursun?”… Aynı ebcedle, Ahya: Diri olanlar, canlılar): 214: HUKUK-Adlî Tıbbı hatırla… BÜRİDE-Kesilmiş. “Bedene, kurbanlık nefs”: 221: MÜSLÜMAN… BÜRİDE-İ Ser-Kesik kafa. “Tam teslimiyet”: 482: TEBİ’-Sığır Yavrusu. (Rüyâda gelen mânâ; Said-i Nursî Hazretleri’nin, “12 sığır yavrusundan biri mucize beyanıdır!” diye bir yazısını okuyorum!)… MARMARA-İspanyolca, “kısma, kısaltma” anlamındaki bir kelime: 482: SALİH İzzet Mirzabeyoğlu.
 

KUTVANÎ İKİ ABA

 
BÜRİDE-Ser-Başsız. “Başı kesik”: 272: KİNCER-Büyük fiil. (Tam teslim fikir. Büyük faaliyet. Keremli ömür)… 2 KUTVANÎ ABA-Bir Hadîs’te, “Mehdi’nin üzerinde iki kutvanî aba bulunur”: 1275: İHTİRA’-Vücud vermek. İcâd. (Hakîm)… NAİKAN-Cevza, yani İkizler Burcu’ndan iki yıldız: 272: SUUR-Bilezikler… HÜKÜMDAR-(Rüyâ’da gelen mânâ, Üstadım’ın imzasıyla: Salih Mirzabeyoğlu Hükümdardır): 273: RABİ’-Dördüncü. (Seyyid Fehim Arvasî, Hacegan Silsilesi’nin 33. büyüğü Abdülhakîm Arvasî Hazretleri, sıfır, yâni hiçbir sayı olmayan Üstadım ve ben!)… Hollanda Lûgat’ında, KWART-Dörtte bir. Çeyrek. (Çeyrek: 234: Musaddak-Doğruluğu ve sadakati tasdik edilmiş olan… Kaviyyen Me’mul-Çok kuvvetle beklenen: 234: Recül-Ayaklar): 706: FİKİR KAHRAMANI… Sayılarla ilgili tarih içinde, sıfır işareti, “hiçbir şey” anlamında başta olmak üzere Yunan “etkisi ile başlamış olabilir” kaydı; Babilliler devrinde “nokta” sadece sayılar arasında iken, Hindistan’da sıfır sonda da kullanılır… Sıfırın, “1’den 9’a kadar sayıları kendinde eşitlemesi” böyledir; eşit sayılar olması… Bir saate çeyrek, 9: 0, yâni 10: 0 ve nokta… Sonra iki sayı: 11 ve 12… Sadreddin Konevî: 536: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî… Sadreddin Konevî Hazretleri, MEHDÎ habercisini –hamilini– haber veren bir Hadîs’i işaretle, ona yetişenin kendisinden selâm söylemesini vasiyet eder… “Tılaî On İranlı” diye bahsedilen Hadîs’te geçen bu On kişi’nin Onuncusu, bizim tâbirimizde Ahmedî Farukî (İmâm-ı Rabbanî)den, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ne gelen Hacegân Silsilesinin Onlu nur halkasıdır. (Bu hususun daha tafsilini önümüzdeki hafta Allah nasib ederse göreceksiniz!)… Sadreddin Konevî ile Abdülhakîm Arvasî Hazretleri arasındaki ebced tevafukunu bir keramet olarak görmek gerek; Sadreddin Konevî Hazretleri’nin kerameti… TAKDİM yazımın alt başlığı, DÜNYA Çapında Bir Hâdise: 1053= 54: İKİ x Kebe. (Çobanların giydikleri yün aba)… AHMED-(Üstadım’ın göbek adı): 53: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu… BİR NOT: İranî, “doğu, Moro - Magrib, batı, Şamî, Rumî, tabut ve Berzah âlemi” anlamındadır. Mecazî olarak, “Moğol”.


Baran Dergisi 369. Sayı