LEVHA: 29 Temmuz 1989… İlkokulda DAVUD isimli bir çocuk vardı… “Yollarımız yeşillendi / Yavru ceylân ceylân!” diye bir şarkıya giriyor… Vurguları kendine has… Ben de yavaşça söylüyorum… Yanımda Kaya Balaban var!

*

İBTİDA-Benzeri olmayan bir şeyi yaratmak. İbd. (Mübdi-Her şeyi hiçten halkeden. Başlayan. Gizli sırları açıklayan. Allah’ın “Benzersiz ve güzel yaratan” mânâsında 99 güzel isminden biri: 56: On-Hakikat. Sağ… İngilizce, Ten-On: 451: Ten-İspanyol Lûgatı’nda “tez” demek. Vücud. Mevcud… Nadh-Suyun feveran etmesi, fışkırması. Su serpmek, sulamak. Musallat olanı def’ etmek, red etmek. “Nath-Boynuzlu hayvanın tos vurması, baş vurması”: 1450= 451: Mita’-Bir yerin son bulduğu yerin sonu. Geniş yol. Bütün yolların birleştiği yer… Ezel ve ebed, insanda bitişik: İleriye giderken gerinin zuhuru, geriye bakarken istikbâlin istidadı, içiçe bir dava!): 478: ZERNİGÂR-Altun ile işlenmiş. Yaldızlı. (Zuhruf: Yaldızla işlenmiş… Zu-Huruf: Harfler sahibi, harfler ilmi, irfan. Bir yönü Allah’a mahsus ve dönük, muarife olmuş harfler. Nefs)… TESDİD-Hayırlı işe doğru yöneltme. Doğrultma, doğrultulma: 478: CÜST Ü CU-Arayıp sorma, soruşturma… DESTE-DAD-El veren, yardım eden: 478: KAPTAN Kusto Müslüman. (İngilizce, Captan-Kaptan. Yüzbaşı: 477: İzzet… Miat-Yüz sayıları. “Sad kelimesi, Yüz sayısı” demek: 441: Mükaşif-Keşifte bulunan… Tahattüm-Hatem, yüzük takınmak. Ariflerin gönlüne Allah’ın koyduğu işaret: 441: Teslis-Üçleme… Salih Mirzabeyoğlu: 1441: Kısakürek… İngilizce, Gust-Rüzgâr, rîh: 95: Heyf-Sıcak rüzgâr… Damen-Etek. Yan. Zeyl. Taraf. Taşkın. Kenar. Kuşatan: 95: Sao-Bakır. Toprağa ağnayan horoz. Devenin başında olan bir hastalık, “nefs, seretan”…  İstihlab-Tırmalama. “Yengeç”: 95: İfahe-Kanatma, kan fışkırtma. “Bir şeyin maddi neticeler meydana getirmesi, kendisinin de maddî olmasını gerektirmez!”… Efid-Hayret edilecek şey: 95: Tahaf-Yüksek bulut)… Hollanda Lûgatı’nda, KUST-Kaburga kemiği.  Adla’. Yan. Sahil. Sınır. Seçme. Seçilen şey. Tercih: 566: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî

*

İBTİDA-Baş taraf. Önce. Başlangıç. (Hemze, Allah’ın “Mübdî-Güzel yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi ve Kamer menzillerinden Seretan-Yengeç”e işaret eder… Yevmiye: “40 senelik Büyük Doğu mücadelesini başlangıç kabul ederek, başlayabiliriz!”… Pişin-Peşin. Önce. Önden verilen. “Takdim”: 372: Gaffore-Arnavut Lugatı’nda, “Yengeç” demek… Gafir. Mağfiret eden, kusurları örten, affeden Allah… Gafir: Kafada, boyun ve boğazda olan tüyler. “Sırlar”. Örten, etrafını çeviren. Çok fazla, sayısız kalabalık. Umumi… Gafr: Örtmek, setr etmek. Menazil-i Kamer’den üç küçük yıldız… Re harfi, Allah’ın “Musavvir-Resmeden” ismi, 5. Sema tabakası mertebesi, Kamer menzillerinden “Gafr” ile ilgili… Sözkonusu Sema Tabakası, Musa Aleyhisselâm’ın gaybı’dır… Rahtlamak-Ata taht ve eğer takımı takmak. “Abdülhakîm Koltuğu”: 1371= 372: Bişing-Balyoz. Kazma. Burgu… Şaab-Yarmak. Dağıtmak. “Ensemin örsünde bir demir balyoz / Kapandım yatağa son çare diye”: 372: Şa’b-Islah etmek. “Bir kanlı şafakta bana çil horoz / Yepyeni bir dünya etti hediye!”… Ebu Süleyman: Horoz. “Kabadayı. Hâlid bin Velid Hazretlerinin bir nâmı… Diğer bir nâmı: İslâm’ın Kılıcı… Kılıç: Kalem. Kelâm. Nun, varlık. Nur. İnsan… Mucizbeyan-Anlatış tarzı kimseye benzemeyen. Beyan tarzı mucize olan: 183: Xwenasin-Kürtçe, kendini tanımak” demek): 409: RAPOR-Bir tetkik neticesini bildiren yazı. “KKM”… BÜRDBAR-Ağır başlı. Sabırlı. (Bürdbar: Bürd-Bar… Bürd: Bilmece… Bürde: Hırka. “Sıfat”… İngilizce, Bird: Kuş. “Can”… Bar: Yük. Zahmet. Kerre, def’a. Meyve. Kıl, sır, şiir. İzin. Saçan, yağdıran… Bürdbar: Hayat bilmecesi, hayat yükü, hayat saçan): 409: BÜCDET-İlim, bilgi… KARTAK-Kaftan eteği… Terlik, çift. Kadife. (Katife: Kadife… Katf-Üzüm kesmek. Meyve devşirmek. Devşirme mevsimi. Tırmalamak, tırmalanmak. Yengeç. Nath, baş vurmak: 189: Mukaddeme-İlk söz. Başlangıç. Önde gelen. Giriş. Takdim… Akide: İmân. İnanılan ve itikad edilen esas: 189: Münhamenna-Allah Sevgilisi’nin ismi mânâsına, Tevrat’ta geçen İbranice bir isim): 409: GUZAT-Gaziler… Cihadın iki yüzü de, BD-İBDA’da hakikatini bulur!..

*

DAVUD-Kendisinde “Vücudî” hikmet ve “Kâmil Hilâfet” sırrı tecelli eden Peygamber’in ismi: 15: HUD-“Ehadiyet”… HEVME-Tevbe etmek. (Ye harfi ve Allah’ın Rabb ismi ile ilgili… Arnavutça, Gaffore-Yengeç. “Gaffar. Seretan. Mübdi”: 1372= 373: Arbak-Karaçay Malkar Lûgatı’nda, Ruh.. Anlayış, sistem): 15: UDRİC-Sarı kaftan. Hızlı ve çok yürüyen at… EYD-Kuvvet: 15: BD-İBDA… ARVASÎ-Doğu Anadolu’da bir dağ ismi. Efendi Hazretleri’nin soy ismi: 308= 1307: GİELHERİM-Arnavutça, “yeşillenme” demek… Arnavutça, GİELHER-Yeşil: 267: MUAVVEZETAN-İhlâs, Felâk ve Nâs Sûreleri… KİRZİM-Büyük balta. Büyük burun. “İlmi teshir eden. Dağın en yüksek yeri. Geminin baş tarafı”: 267: SÜVAR-Ata binmiş. Süvari. Kaptan. (Hacac-Kaş kemiği: 15: Ezbad-Dörtte birler, çeyrekler… Hollanda Lûgatı’nda, Kwrat-Dörtte bir, çeyrek: 706: Sevr-Öküz. Boğa Burcu. Dünyaya müekkel 4 melekten birinin ismi… Fikir Kahramanı: 706: Aktör-Temsil eden)

*

CEYLAN: Boynuzlu, geyik çeşidinden küçük ve ince bacaklı, pek hafif ve çok koşan, hızlı, bir kara hayvanı… CEYLÂN: Ân… CEYL… Yengeç. Seretan. Bir Kamer menzili, Allah’ın MÜBDİ’ ismi ile ilgili… ÂN: Dem. Kan. Zaman. Lâtif hafıza.
 

KERVAN
(BACA DELİKLERİ)

 
LEVHA: 14 Ağustos 2004… Konvoyla ziyaret için Bolu Cezaevi’nin önünden geçiyoruz; Annem ve Babam ayrı, ben ayrı bir arabadayım. Biri, “Kumandan’ın ayak bileği çıktı, üstünde bazı şekiller zuhur etti!” diyor; “Allah’ın hikmeti” gibisinden. Bu önemli hâdiseyi herkes görsün, şahitlik etsin diye onu arabadan çıkarıyorlar. Üstündeki gömleği de… Bütün vücudunda toprak rengi-kahverengi ile iskelet kemikleri çizilmiş. Ben bunun büyü alâmeti olduğunu düşünüyorum. Ayşe Teyze’nin (Mahmud Efendi bağlısı ve bioenerji uzmanı, Azerî), gösterdiği gibi. Ayağının üstü, elleri ve göğsünün fotoğrafını çekerken Babam, “şimdi sırası değil, sen sonra çekersin!” diye gitmemizi imâ ediyor! —(Elif Erdiş)

*

KONVOY-İngilizce, “Aynı yere giden nakil vasıtaları topluluğu, aynı yere nakledilen insan grubu, harb gemilerinin himayesinde sefer yapan gemiler: 178: MUTALSAM-Tılsımlanmış olan. Esrarengiz hâle gelmiş olan… KERVAN-Birbirini takib ederek giden insan veya hayvan sürüsü. Kafile veya hey’etle giden yolcular takımı: 277: KIRZÎN-Büyük balta. “Put kıran”… MURAHHİZ-Bir yerden diğer bir yere göçüren: 278: ARVASÎ… MUAVVEZETEYN-Felâk ve Nas Sûreleri: 278: HARMEL-Üzerlik otu.

*

SAKAT-Topal, aksak. Yolcuların bir yerde iki gün kalması. Hilâl. Med-cezir. (Leng: Topal. Üreme organı: 100: Deh-Sal-“Yıldız. On yaşında”… Yevmiye: 10 sene önce gelseydin, benim daha dinç olduğum bir zamanda, herşey başka olurdu!”… 1969-1979, 1979-1989: Öyle veya böyle 10 yaşında… Mis-Bakır: 100: Kelkel-Göğüs, sadr… Yengeç Burcu, –Lâtince Cancer, Arabça Seretan Burcu– unsuru Su, tabiatı Soğuk ve Nemli, türü Önemli-Hareketli, yıldızı Ay, vücutta tesir yeri Göğüs-Karın, simya’da Deberan safhası… Kaf-Ufuk. Bir harf, Allah’ın Muhit ismi, Arş mertebesi ve Kamer menzillerinden “Zira’-Tohum ekme” ilgili, ebcedi: 100: Atlas-Kürsî tabakası altında burçlara hisselerini veren “boş”luk. Büyük harita. Atlas Okyanusu… Semm-Delik. “Abdülhakîm Koltuğu’nun ortasındaki delik hatırda”: 100: Kef-Köpük. Ayak altı. Avuç. Kef harfi, Kürsî mertebesine işaret eder): 169: SA’DE-Dişi eşek. Süngü ağacı. (Mishell: Eşek. Dizgin. Dil. Ziynet verecek şey… Kelm: Cerahat… Kelim: Yaralı kimse. “Feris, yaralı, maktul, ağaç halka, çenber”… Kelim: Kelimeler, kelâmlar… Kelim: Kendisine söz söylenen, hitab olunan. Hazret-i Musa’nın bir lâkabı. Yaralı kimse)… RAHMAN SURESİ 19-20. âyetler-Berzah’la ilgili âyetler: 3166= 169: KIST-Adalet etmek. Parça parça verilen hediye. Mizân. Hisse. Nasib… KUST-Topalak otu. Suadî, Arab şairlerinin mecazî aşık için kullandıkları bir isim: 169: KASAH-Sırtlan. Isıran, yapışan… MUSTAKA-Sakız. Alak. Kan. Yapışan: 169: ABDÜLHAMİD-Hamîd Allah’ın kulu. Hamdeden kul… KALEM-Ok. Yazı envaı. Resim, nakış: 170: MÜKELLEF-Vazifeli. Bir şeyi yapmaya mecbur olan. Mükemmel hazırlanmış, külfetle süslenmiş olan. Muvazzaf.

*

TAKAS-Değişmek. Değiş tokuş. İnip çıkan: 591: FAALİYET-İş görmek, çalışmak. (Fa’al: Çok işleyen ve çalışan… Faal: Balta sapı. Kerem)… MEF’AT-Yılanlı yer. Dünya. Hastahâne. Hapishâne: 591: MÜFE’AT-Yılan suretinde alâmet. Eczacı sembolü. (Hayy: Diri, canlı, sağ. Bir şeyi cem ve “ihraz-keşfeden, erişen, nail olan, birisini güzel bir surette koruyan”… Allah’ın Hayat sıfatı ve bu sıfatın herşeyin kendinden yapıldığı suya sirayeti hatırda; Sin harfi, Allah’ın Muhyî ismi ve Su mertebesini işaret eder… On: Sistem… On: Sağ… On: Hakikat… Mevlâna [Celâleddin-i] Rumî Hazretleri, Canı, Diriliği, su üzerine düşen Güneş suretine benzetir; kepçelenemez, tutulamaz, her varlıkta ona mahsus tecelli eden… Fiziğin bildiği, ama mevzuunda asla zaptedemeyeceği… Hayye: Yılan… Hayye: “Gel… Haydi”… Hayyat: Yılanlar… Hayyat: Terzi. Kesip biçen, ayıran, bitiştiren, diken. Kıyafet, feraset)… MUNTAZIR-Bekleyen. Gözleyen. Birisinin gelmesini bekleyen: 1500: MUNTAZAR-Ümit ile gözlenen. Beklenen. Gözetilen.

*

AYAK-(Balık Burcu, unsuru Su, tabiatı Soğuk ve Nemli, türü Birleşik, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, simya’da Yansıtma safhası… Ayak: Kaya… Sahr: Kaya. Büyük taş. Maden kütlesi. “Kan”… Sahir: Büyücü, büyü yapan… Sahire: Büyücü, büyü yapan kadın… Sahire: Arz, yeryüzü. Kıyamet günü… Sahire: İçine kızgın taş koyup kaynatılan ve üstüne yağ döküp içilen süt): 112: SALİH İzzet Erdiş… ZUHUR-Meydana çıkmak. Ansızın meydana gelmek. (Gayn harfi, Allah’ın Zâhir ismi, Küllî Cisim mertebesi ve Kamer menzillerinden “Re’su’l Cevza-Kendinden Hareketli İkizler”e işaret eder): 1111= 112: HADİS-İ Şerif… MUDANYA-Bursa’nın sahil kasabası. (Mudanya: Mu-Danya… Mu: Su. Deniz… Danya: Yakınlık): 112: MENKİB-Omuzbaşı. “Eflâtun”…

*

BİLEK-(Kova Burcu, –Arabça Delv–, unsuru Hava, tabiatı Sıcak ve Nemli, türü Sabit, yıldızı Zuhal, vücutta tesir yeri Bacaklar ve Ayak bilekleri, simya’da Çoğaltma safhası): 62: BİLEK-Çatal temrenli bir ok. (Çatal, Y şeklinde, üç yolun bir noktada birleşmesi… Bilek: Bil-Ek… Ek: Kürtçe’de “Bir” demek… Bilek: Bir bil… Bilek: Bile-Kef… Bile: Kayık küreği. Yan. Yanak. Ada. Yüzdeki siyah nokta, ben… Hâl-i Siyah-Yüzdeki ben: 707: Varis… Fikir Kahramanı: 706: Aktör… Kef harfi, Allah’ın “Şekür-Şükürleri kabul eden” ismine, Şekil-Suret mertebesine, Kamer menzillerinden Nesre’ye işaret eder… İktidar: 706: Havk-“Halka” denilen yuvarlak. “Abdülhakîm Koltuğu’nun ortasındaki yuvarlak delik hatırda!”… Ye harfi, Allah’ın Rabb ismine, Birinci Sema Tabakası mertebesine, Kamer menzillerinden “Kivan-Baca delikleri”ne işaret eder; bu delikler, Dehr’in zımnına ircâ!)… EGLÂL-Halkalar. Kelepçeler. Agaçlar arasında akan su: 1061: BÜYÜK DOĞU… AVEND-Sicim. İp. Taht. Kürsî. Yüksek mertebe. Evvel, önce, ilk. Satranç oyunu. (Satranç: 322: Mirzabeyoğlu… Arnavut Lûgatı’nda, Pe: İp… Pe: Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinn-Gizlilikler” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min ed-delâl”e işaret eder; öne alınmış delile, Takdim’e!): 61: BEDENE-Kurbanlık koyun. (Âyet meâli: “Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız!”… Hablullah-Allah’ın ipi; Habibullah… Abdülhakîm Koltuğu; yönümüz, yolumuz, tarîkimiz… BÜYÜK Doğu: Fikir, tecrübe ve fiilden doğan, İslâm’a muhatab anlayış sistemimiz. KKM: Büyük Doğu’nun lübbü, ipimiz… İBDA: Derinliğine ve genişliğine doğru “Yürüyen Büyük Doğu”, amelimiz… Mücahid: Zahir ve bâtında, tek damla kanı israf edilemez, kurbanlık koyunlarız… Fürfür-Semiz koç:  566: Esseyyid Abdülhakîm Arvasî… Üçışık, emrindeniz!)… HAVAN: 62: MEHDÎ… BEYİN: 62: MÜTEFEKKİR Mirzabeyoğlu… YAKAZAN-Uyanık kimse. Tozu yükselen toprak. “Hebaî ilk madde”. (Üstadım’ın bana “ikimizin şiirleri!” diye ithaf ettiği Ramazan Noktalamaları’ndan: “Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevî balıklarız ayrı kavanozlarda!”… Yakamoz, Ay ışığının suda kıvılcımlar gibi oynaşması… Heba, “suret kabul eden, ama zâtı o suret olmayan… Mus-Musa: Müz. Derin fikir. Suretler… Yaka-zan uyanıklığı bu… Yakamoz: Yaka-Müz… Hebaî ilk madde, Kâinat’ın 4 unsurun kendisinden yapıldığı Esir maddesi; 4 unsurdan “Ateş” onun temsilcisi… Heba’nın temsilcisi de “Su”… Sırr: Şiddetli ateş ve şiddetli soğuk… Şekil-İnsan tab’ına, ve “hevasına-hüviyetine” uygun olan şey. Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz, formül. Misil, surette benzerlik. Muhtelif ve müşkül işlerin her biri. Bir şeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti: 350: Kamerî-Ay ile alâkalı… Kur’an: 360: Şeklî-Şekille alâkalı. Dış görünüşe âit… Şekla’: Beyaz dişi koyun. Hacet. İhtiyaç… Böylece “şeklin derin sırrı”nı da, “tasavvuf-bâtınî şeriat” ve tefekkür ile beraber göstermiş oluyorum): 1061= 62: KELBÎ-Köpekle ilgili, köpeğe âit. (Ebu Hâlid: Köpek. Canavar. Kurt… Tag: Taşkın. Tak. Köprü. Kemer. İcâd. Sezgi, basiret. Kelb, köpek. İz süren. Kalb… Serab: Kurt. Ot… Ser-Ab: Kafa nuru, kafa rahmeti, kafa hayatı… YAKA: Elbisenin boyna gelen kısmı. Taraf. Kenar. Yan. Uç. “Kuşatan”… Uygur Lûgatı’nda, Yak: Yok. “Kül. Küll”… Heba isbatı, yok: “Yok bir vardır!”, gölgede gölge hayatımız bir serab… Kalbin zâhiri Kâinat’a bakan, bâtını da Allah’a yönelen!)

*

SKELETON-İngilizce, “İskelet” demek: 566: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî. (Miş-Koyun: 350: Meşy-Yürüme. Doğru gidiş… Koç Burcu, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak ve Kuru, yıldızı Merih. “Mir-Ruh”, vücutta tesir yeri Baş-Beyin, simya’da Kül etme safhası… Afer-Toprak, yer, arz. “Takdim, KKM”: 350: Afur-Zaman. Boz tüylü ve kısa boyunlu geyik. “Ceylân, Kamer menzillerinden Allah’ın Mübdi’ ismi ile ilgili Nath-Baş vuran-Yengeç”… Arf-Horoz ibiği. Yüksek yer. Atın yelesi. Samanyolu. Güzel koku: 350: Arf-Rüzgâr. El ayasında çıkan çıban, keff çıbanı… Doğu rüzgârı: Gençlik… Üstadım’dan: “Zaman bendedir ve mekân bana âittir” şuurunda bir gençlik!)… İSKELET: Vücudun kemik yapısı… AZM: Kemik. Büyüklük, ululuk… AZM: Isırma, yakalama, tutma. Yeme, ekl, akl. Def’ etme, ifraz etme. Azarlama, paylama. “Hadîd”… AZM: Sağlam ve kat’i karar. Niyet. Sebat… İSKELET: İskele-T… İSKELE: Sahil. Geminin demir attığı yer. Mina. Demir. “Zı harfi, Allah’ın Aziz ismi, Madenler mertebesi ve Kamer menzillerinden Zabih ile ilgili”… Zabih; boğazlayan, Elif’e kalbeden… TE harfi, Allah’ın “Kâabid-Sıkıcı, kısıcı” ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden “Kalb” ile ilgilidir… İSKELET: Kalb iskelesi.


Baran Dergisi 408. Sayı