LEVHA: 10 Ağustos 1989… Nalân Said, hayretle irkiliyor, ürküyor, korkuyor… Kardeşi Salih Mirzabeyoğlu’nun saçları kirpi gibi dikilmiş ve bembeyaz… Kafasının ortasında da bir delik var; ve orada anafor yapan su!

*

Arabça, ŞA’R EBYAD-Beyaz saç. (Şa’r-Saç: 570: Sistem. Meslek. Tutulan yol. Usul. Metod… Ebyaz-Beyaz: 1812: Şah-ı Nakşibend): 1383: İFŞA-Gizli bir şeyi herkese duyurma. İfşâ etme. Meydana çıkarmak… İŞFA-Hastaya şifalı şeyler verme, iyileştirmeye çalışma: 383: SRAF HELO-Tozunu alma. “İslâmı bütün asliyetiyle ortaya koyucu te’vil; meselelerin hakikatini aslına irca ederek gösterme”… Süryanice, HAGOROYUTO MQABLUNO SUKOLO-Süryanice, “İslâma muhatab anlayış”: 2383: RİŞ QUTMUTO-Devlet Başkanı.

*

Lâtince, CRİNİS CANDESCO-Saç beyazlaşma. (Candesco-Beyazlaşma: 129: Lâtif… Crinis-Saç. “Sır”: 333: İşgal-Zabtetme, istilâ etme): 1461: LEZLAZ-Kurt. Çevreyi iyi tanıyan. İz süren. (Kurt: 706: Fikir Kahramanı… Zu-Sahib-Bir Kamer menzili; Allah’ın “Hayy-Hayat” ismi, Ze harfi ile ilgili: 706: Mahlul-Derinleşilmiş, delinmiş. Öbür tarafına işlenmiş olan şey… Yevmiye: “Korkulu rüyâ görmek lâzım!”… Karaçay-Malkar dilinde, Tüş-Gerekmek, gerektirmek: 706: Tüş-Kıpçak dilinde, Rüyâ Görmek)… Arabça, ŞA’R EBYAD-Beyaz saç: 488: KURİKULUM-Boşnak dilinde, “Biyografi”… Süryanice, İDİYOLOGUTO-İhtilâl. “Süreç”: 1488: ŞAHYO MENYONO-Süryanice, “Bomboş Devir”.

*

Arabça, KAFFE-Saç diken diken olmak. Ot kuruyup birbiri üzerine yığılmak. Titremek. Toplamak. Biriktirmek. (Kaf-Bir harf. Ufuk. Bir dağ ismi. “Kaf harfi, Allah’ın “Muhit-İhata eden” ismi, Arş mertebesi, Kamer menzillerinden Zira’ya işaret eder; Tohum ekmeye”. Ebcedi: 100: Kelim-Kendisine söz söylenilen, kendisine hitab edilen. Musa Aleyhisselâm’ın bir nâmı. “Allah’ın kendisine hitâb ettiği, O’nunla konuşan”… Miat-Yüz sayıları: 441: Taly-İbranice, “Diş sarılığı”… Levha: 24 Şubat 1989… Maviye… Hal hatır faslında dişlerimin sarılığından bahisle, değişmiş bulduğunu söylüyor… “Eee normal, seneler geçti. Ama benimki daha çok sigaradan!” diyorum… Tıla-Diş sarılığı. Hapis kimse. Oğlak. “Cedî Burcu; Unsuru Toprak, yıldızı Zuhal, vücutta tesir yeri Dizler-Eklemler, simya’da Mayalandırma safhası”: 49: Mehd… Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu): 180: KUTA’-Düş yormak, rüyâ tâbir etmek. Başka tarafa gitmek. “Metanet”… HEK’A-At’ın göğsü üzerindeki yuvarlak, etli kısım. Bir Kamer menzili; Hı harfi, Allah’ın Hakîm ismi, Şekil-Suret mertebesi ile ilgilidir: 1180: MEHDÎ Salih İzzet Erdiş… KAFFE(T)-Hep. Bütün. (Kaffe-i Ef’al-Bütün işler: 308: Arvasî… Kaffe-i Fikir-Fikir Bütünlüğü: 1405= 406: İctisas-Kökten halletme… İbranice, Ot-Harf. “Kültür”: 1406: Toğ-Süryanice, Taç): 1501: GŞAR-Süryanice, “İcâd, İbda; köprü inşâ etmek”.

*

Portekiz Lûgatı’nda, REMDİNHO-Girdab. Anafor: 321: KURTUBİ-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir kılıcının ismi… İngilizce, SİNER-Soy ismi. Zadegân. “Mirzabeyoğlu”: 1320= 321: BİYOGRAFYA-Bir kimsenin maddi ve manevî kimliği. Hayat hikâyesi. (Kaptan Kusto Müslüman-Dünya Çapında Bir Hâdise… İstikbal İslâmındır”; bu eser, mânâda hüviyetinin rengi olarak Üstadım tarafından bana hazırlatılmıştır. Takdim ediliş yazım da, onun başına konulmak üzere… Büyük Doğu Takdimi-Toplu biyografim; maziden, ölümüme kadar: 1614: Baş’me D’moryo-Süryanice, “Bismillah”. Her sûre ve her şey, neticede bunun tafsili… Hollanda dilinde, Pracht-İhtişam: 614: Hükümdar Mührü)… Portekiz Lûgatı’nda, REDEMDİNHO-Girdab. Anafor: 1326: ŞEBEKE-Hüviyet sûreti. Balık ağı.

*

Almanca, STRUDEL-Girdab: 701: ESİR-Kamer menzillerinden, Kâinat’taki 4 unsurun kendisinden yaratıldığı bir mertebe; Te harfi, Allah’ın “Kaabid-Kısıcı, sıkıcı, kısaltıcı” ismi ve Kamer menzillerinden “Kalb” ile ilgilidir… İngilizce, WHIRLPOOL-Girdab. Anafor: 298: HASR-Bir şeyin içine alma. Yalnız bir şeye mahsus kılma. Çember içine almak. Askerle etrafını kuşatmak. Sıkıştırma. Kısaltma. Vakfetmek. Zaman ayırma. (İbranice, Mihu?-“O Kim?”: 64: Mehdiyye-Mehdi’ye âit ve müteallik olan. Hediye, armağan… Naka-i Salih-Salih Aleyhisselâm’ın mucizesi: 281: Berf-Güzel söz. Kar. Asker)…  İbranice, HAFER-Hendek, çukur. Derinlik. “Hakikat, gerçek”. (Üstadım’ın Çilesi’nden: Gece bir hendeğe düşercesine / Birden kucağına düştüm gerçeğin / Sanki erdim çetin bilmecesine / Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin!): 4299: DERVİŞ MUHAMMED. “En büyük ebcedle”.
 

ÜÇ KİŞİ
(YAĞMUR ALTINDA SOHBET)

 
LEVHA: 28 Eylül 2016… Bir köye yakın, ortasından billur gibi bir dere akan yemyeşil çayırlı ve yemyeşil bodur ağaçlarla dolu bir bahçede, eşim, tanıştıklarını sandığım birisi ile sohbet ediyor. Üçüncü bir kişi; onlardan biraz daha yaşlı, etrafta dolaşıyor. Dizinin altına kadar inen bir cübbe giymiş, belini bir kuşakla bağlamış, başında papak benzeri bir külah var. Eşimi ve yanındakini ara ara yanlarına yaklaşıp sanki gözaltında tutuyor ve sohbetlerine kulak veriyor. Konuşmalar, YAĞMUR kelimesi üzerine… İkinci şahıs, yağmurun anlamının KISMET olabileceğini veya olduğunu söylüyor. Eşim de, yağmur’un TAKSİM mânâsına geldiğini de… Üçüncü kişi yanlarına yaklaşıp bunları duyduktan sonra, memnun bir şekilde yavaş yavaş uzaklaşıyor; onun, derin bir İslâmî kültürü olan önemli bir zât olduğunu hissediyorum! (Hayran Erdiş)

*

YEALİL-Suları berrak ve saf akan dereler. (Arnavutça, Shi-Yağmur: 78: Hakîm-Varlığın hakikatine muttasıf. Tıbb. “Herşeyi yerli yerince eden” mânâsında, Allah’ın Resûlü’nün ve “Üçışık”ın ismi… Ezrak-Mavi. Saf su: 308: Arvasî… İbranice, Mayim-Su: 101: Gusto): 151: MEHDÎ MUHAMMED… İLÂN-Duyurmak. (Takdim yazım hakkında, Yevmiye: “Önce gongu çalacaksın!”… Gong: 2056= 58: Pençpay-Yengeç. Beş ayaklı… İstikbal İslâmındır: 1980: Mehdi Salih İzzet Mirzabeyoğlu-Kaynaktan): 151: KAN-Madenler. “Zı harfi, Allah’ın Azîz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’z Zabih-Boğazlayan, kurban kesen”; yakınlığa işaret eder”. (Metaliq-Metaller, madenler: 1486: Derviş Muhammed-442 mührü. “En küçük ebcedle”… Süryanice, Hasi-Beraat: 78: İbda-Benzersiz oluş. İcâd. Köprü… Mehdî Derviş Muhammed: 673: Destar-Çe-Sultan Vahdeddin’in Efendi Hazretleri’ne hediyesi, iki adet mendil-havlu… Berâat-Haşmet, metanet. İlim ve şecaatte emsallerinden üstünlük: 673: İbaret-Meydana gelmiş, toplanmış. Bir şeyden teşekkül etmiş. Bir şeyin aynı. Bir şeyin aslını ve içindekini beyan. Bir hâlden diğer hâle sirayet etmek… Rüya Tâbir Etmek: 673: Tecris-Doğru fikirli etmek… Ric’at-Geri dönmek, içe doğru toplanmak: 1673: Salih İzzet Erdiş-Necip Fazıl Kısakürek + Seyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık” + Seyyid Fehîm Arvasî + Seyyid Taha Cizro… Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram. “Efendi Hazretleri’nin yüzüğündeki, onun hakkında Abdülkadir Geylanî Hazretleri’nin müridinin yazdırdığı ibare; mühür yerine kullanılan bu yüzük, onun emriyle müridi tarafından hediye”: 1776: Derviş Muhammed Semerkandi)

*

Almanca, MASSE-Yağmur. (Hilâl-Buluttan yağmurun çıktığı yer. Zaman ve vakit. İki şey arasına sıkıştırılmış olan. Sâfi ve hâlis. Sıdk ile dostluk: 661: Mütelasık-Bitişik): 3166: RAHMAN Sûresi’nin 19-20. âyetleri… Fransızca, PLUIE-Yağmur. (Alman Lûgatı’nda, Regen-Yağmur: 1252: Raqmo-Süryanice, “Sayı, rakam”… Erkam-Sayı, rakam. Yazılar: 342: Erkam-Alaca yılan. “Hayat”… Hayat, suya işledi; çözen, birleştiren, biçimlendiren terzi… Süryanice, Metro-Yağmur: 647: Metro-Süryanice’de, “Metre”. Uzunluk Ölçüsü): 53: AHMED-Allah Resûlü’nün Arş ehli arasındaki ismi… Süryanice, BİMA-Kürsî. “Abdülhakîm Koltuğu”: 1053: GENC-Hazine. “Hadîs: Allah’ın hazinesi Arş’ın altındadır ve anahtarları şâirlerin diline verilmiştir!”

*

İngilizce, FATE-Kısmet: 486: AÇIL susam açıl! Açıldı kapı. “Üstadım’ın Çilesi’nden bir mısra”. (Sus, İbranice’de At’ın isimlerinden biri; ve yılanı gören “sus!” deyince, yılan geri çekilirmiş… At: Murad. Hayâl. Kuvvet… Hayâl, varlık adına “doğru, yalan, olan, olabilir, olamaz” ne varsa, herşeyin kendisinden yapıldığı madde… Sus: 126: Salih… İbranice, Heyat-Varlık. “Hayâl”: 417: Necib Fazıl Kısakürek)… Fransızca, FETE-Bayram. Bayramlık: 1486: TARJITA DE IDENTIDRO-İspanyolca, “Kimlik Kartı”… Süryanice, HDONOİT-Müstesna olarak: 486: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “En küçük ebcedle”.

*

HATİL-Devamlı yağan yağmur. Düşen. Yorgun: 436: LOT-İngilizce, “Kısmet”… MAKSUR-Kesr olunmuş, kısaltılmış, kısılmış. Alıkonmuş. Mahpus. Kuşatılmış, odaklanmış: 1436: TEGAVVÜL-Renkten renge girmek. Rengini değiştirmek… KISMET-Bölmek ve ayırmak. Bahşetmek. Taksim etmek. Fıkıhta, bölünmemiş maldaki hisseleri sahiblerine tahsis etmek. (Kıst-Adalet etmek. Hisse hisse vermek. Allah Sevgilisi’nin bir ismi: 169: Kusto… Gusto-Tad. Lezzet. “Kusto”: 101: Mayim-İbranice’de, Su): 600: TAKANNÜN-Kanunlaşan. Değişmez hâlde kesin olarak belirme. “Kısmet ne ise, ona nisbetle kesrette vahdet”… KAŞR-Bir şeyin kabuğunu soyma: 600: TAKASSİ-Bir şeyin aslını esasını araştırma. “Kader, bir imân mevzuudur, amel mevzuu değil!”

*

ÜSTADIM’ın 1982 tarihli TABLO isimli şiiri: Ölümü sığdıramaz / Akıl daracık koğuk / Ölemez, çıldıramaz / Ağlarlar boğuk boğuk // İlâç yarım şişede / Koltuk mahzun köşede / Ev halkı telâşede / Ölü yerde sopsoğuk… TOPLAM Ebced: 9456: NAZHA-Yağmur. (Birinci Kıta’nın Ebcedi: 5030: Müşahhas-Şahsiyeti belli olmuş… İkinci Kıta’nın Ebcedi: 4426= 430: Karkal-Kadın gömleği. “Gömlek. Ölüm”… Lûgat: 1430: Salih Mirzabeyoğlu)… MEVTÎ-Ölümle ilgili. (Mate-Mevt: 441: Kısakürek-Necib Fazıl… Vilâdet-Doğurmak: 1441: Tezkiye-Birisinin durumu hakkında soruşturmak. Doğruluğuna şehadet etmek): 456: TEVEKKÜL-İşi başkasına ısmarlamak. Sebeblere tevessül ettikten sonra, neticesini Allah’a ısmarlamak… MÜVADAT-Elden ele veren. (Süryanice, Metho-Devir: 455: Yarbo D’yor-Süryanice, “Mayıs Ayı”… Üstadım’ın ve benim, doğum Ayı; Üstadım’ın vefat ettiği Ay): 1456: MEHDÎ Muhammed Mirzabeyoğlu. BİŞHUH-Muhterem kimse. İktidarlı. Kuvvet sahibi: 333: Mim harfinin en büyük ebcedi.
 

SİYAH GÖMLEKLİ
 

LEVHA: 18 Ocak 1984... Siyah renkli bir gömlek... Üzerinde, alt alta 14 ve 40 rakamları ki, 1440 diye okuyorum... Gömlek Muammer Bey’e âitmiş... Nasıl hesabladıysam, onları toplayınca 63 sayısı çıkıyor ve bu onun yaşıymış... 1440 ise, Hicrî sene imiş!

*

Süryanice, MAHŞABTO-Zihin: 758: MAHŞABTO-Süryanice, “Düşünce”... Boşnak dilinde, MAHŞABTO-Niyet: 758: PROVLİUVATİ-Boşnak dilinde, “Gizli bilgiyi ele geçirmek”... TECELBÜB-İ KAMİS-İ ESVED-Siyah gömlek giymek: 1757= 758: GAZEVAN-Hızlı giden at... HAZÎM-Keskin kılıç. (Fely: Keskin kılıç. Şiirin ince mânâlarını çıkarmak. Bit toplamak): 758: ZÜHBAN-Altunlar. “Hazine”... TECELBÜB-İ KAMİS-İ ESVED-Siyah gömlek giymek: 4751= 755: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü... ESVED-EL ŞİAR-Siyah gömlek. (Şiar-İz. Belirti. İşaret. Nişân. Ayırd edici iyi âdet. Üstünlük veren işaret. İnsanın gömleği. Ölüm: 571: Sistem-Usul. Metod. Meslek. İzlenen yol): 673: MEHDÎ DERVİŞ MUHAMMED... RÜYA TABİR ETMEK: 673: TECRİS-Doğru Fikirli Etmek.

*

MEHDÎ DERVİŞ MUHAMMED: 1673: SURJET-Fransızca, “İki kumaşın parçasını birleştiren çizgi”. (LEVHA: 2 Haziran 1997... Üstadım, bizim evde... Üzerinde takım elbise var... 55-60 yaşlarında ve sakalsız... Hareketleri kalender... Ona, “Üstadım, Süryanice’de bir kelimenin mânâsı, o kelimenin harflerinden birinde toplu imiş; NECİB’in hangi harfi kelimeyi belirtiyor?” diyorum... “Cim, Mim’dir!” diyor... Sonra beraberce evden çıkarken, evin dağınıklığından utanıp, “Bu ne böyle?” diye evdekilere kızıyorum... Ayakkabılar, onların üzerine atılmış yarı dürülü halı... Babam hemen koşup hürmetle Üstadım’ın ayakkabılarını çeviriyor, düzeltiyor... Üstadım ayakkabılarını giyiyor ve ikimiz sahil kenarı bir asfaltta yürüyoruz... Cim harfinin ebced değeri: 2003: Salih Mirzabeyoğlu... Cim harfinin büyük ebcedle değeri: 53: Ahmed-Üstadım’ın göbek adı... Salih Mirzabeyoğlu: 1013= 14... Mim harfinin ebcedi: 40... Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu... Süryanice, Yavmo-Gün. “Yevmiye”: 63: Qqad-Süryanice, Noktalama)

*

TECELBÜB-İ KAMİS-İ SİYAH-Siyah Gömlek Giymek: 4751: ARF-İ YUSSUL-Güzel yosun kokusu. (Kürtçe, Kefzer-Yosun: 308: Arvasî... İbranice, Tehav-Yosun: 1417: Necib Fazıl Kısakürek... İspanyolca, Mosgo-Yosun: 1112: Salih İzzet Erdiş... Fransızca, Odeur-Koku: 217: Rüyâ... Süryanice, Mkasyo-Maskeli: 217: Uqor-Lâtince, “Kadın” demek)... RÜYA TABİR ETMEK: 673: KİTAB-ÜL İBRİZ-Altun Kitab. (Aynı isimde, Abdülaziz Ed-Debbağ isimli Veli’nin, müridi tarafından derlenmiş bir eser... “Ben Şeyh Hazretlerine sordum: Hangi rüyâlar zarar verir, hangileri vermez?”... Cevab: Bir kadın, rüyâsında evinin direğini düşmüş ve kendisi de kötü bir çocuk doğurmuş görüyor. Bu sırada kocası da Medine’de değilmiş. Sabahleyin Resûlullah Efendimiz’e gelip rüyâsını anlatıyor. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Kocan inşallah selâmetle evine dönecek ve sen salih bir evlad doğuracaksın!” Hakikaten dediği gibi çıkıyor. Bu kadın, sonra ikinci bir rüyâ görüyor. Tâbir ettirmek için yine Resulullah Efendimiz’e geliyor, ama evde bulamıyor. Hazret-i Aişe validemiz’e rüyâsını anlatıyor, o da buyuruyor ki: “Eğer senin rüyân sadık ise, dışarıdaki kocan ölecek ve sen de facir bir çocuk doğuracaksın!” diyor. Kadın üzülerek gidiyor. Biraz sonra Resûlullah Efendimiz geliyor, sözkonusu rüyâyı ve tâbirini Aişe Validemiz naklediyor. Bunun üzerine, Resulullah Efendimiz, “Yazık sana ya Aişe; bir Müslüman’ın rüyâsını tâbir ettiğin vakitte, hayır üzerine tâbir et! Çünkü rüyâ, nasıl tâbir edilirse öyle çıkar!” buyuruyor... Süleyman İbn-i Yessar (R.A), Hazret-i Aişe (R.A) Validemiz’den naklediyor; O buyurmuş ki, “Böyle hüzün verici rüyâlar, kula Cenab-ı Hakk’ın bir ihtarıdır. Bakıyor ki, Rabbi ile kalacak mı, yoksa Rabbı’ndan kesilip dünyaya mı dönecek. Eğer kul, kötü rüyâyı gördükten sonra Allah’a bağlılıkta kalır, bu hüzün verici rüyâya iltifat etmezse, “Bütün tasarruf Allah’tandır, rüyâların ne kıymeti var!” derse, biiznillah bu rüyâ ona zarar vermez. Fakat aksi olur, evhama düşer, kaderi unutursa, işte o rüyâ da böylelerine zarar verir. Bir kimse bir şeyden korkarsa, Cenab-ı Hakk o şeyi o kimseye musallat eder”... —Ben yine sordum: Niçin böyle kötü rüyâ görenlere Peygamber Efendimiz, “Bu rüyanın ve şeytan’ın şerrinden Allah’a sığının ve sol yanınıza üç defa tükürün!” buyurdu?... Cevab: Müminlerin kalbi, Allah üzerine uyur ve uyanır. Uyanıncaya kadar kalbleri Allah’ı zikreder. Uyandıkları vakit kalbleri yine Allah iledir. Böyle kimseler, uyandıkları vakit, o rüyâdan dolayı kalbi sarsılır; onun ilk hâline rücû için, “istihaze-özür” kabul eder. Fakat şeytan, onun ilk uyuduğu “fikir ve zikir” hâline gelmesini istemez)... Kısaca; evham ve vehim yoluyla alay eder, çelişkili gösterir... İSTİHAZE-Özür kanı. İddet. Bekleme müddeti. “Ümit. İstikbâl”: 275: QARABOS-Süryanice, “Yengeç”... Süryanice, HAGAROYUTO MQABLUNO MESTAKLONUTO-İslâma muhatab anlayış: 3275: QAYTUNO MİTİTO-Ölüm Odası... Süryanice, ABBCİNOYO-Kırkıncı. (Mimi: Mim harfiyle ilgili... İslâm’da Devlet ve Adalet remzi Hazret-i Ömer, 40. Müslüman... Büyük Doğu: 1943-1983): 278: ARVASÎ... YEVMİYE: “Korkulu rüyâ görmek lâzım!”
 

GÜZEL
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 

Şatranc-ı Urefa’nın 62. Kabı, GÜZEL: 63: BİNA-İbranî Lûgatı’nda, “Akıl”. Sormaya memur... AMİJE-Şâir. Karışmış, karışık: 63: CİNNÎ-Cinn taifesinden bir nesne, şey... NEZV-Sıçramak. (Ndaj-Arnavutça, “Takdim etmek”: 3062: Kusito Celyo Derviş Muhammed-Süryanice, “Üst Başlık-Derviş Muhammed”... Necib-Asilzâde. Soyutemiz: 65: Haste-Rahatsız, hasta. “İstenen”... Se-Üç: 65: Sad-Göz ağrısı, “Üstadım’ın”... Sad-Ebcedi 90 olan harf; Allah’ın “Mümit-Ölümü Yaratan ismi ve Toprak mertebesiyle ilgili”: 90: Melik-Mülk ve melekut sahibi. Padişah. Hükümdar. “Da’va Cetveli’nde Mim harfinin sayı değeri 90’dır ve Allah’ın Mâlik ismine işaret eder”... Mütefekkir Mirzabeyoğlu-“Mâlik”: 1062: NAPAH-İbranice, “Madenci”... Süryanice, Gese: Mal. “Meyil. Sanat”: 1062: Gese-Servet... Levha: 5 Ekim 1983... Uykudan uyanmışım... Rüyâ görmüşüm... Yatakta düşünürken, rahmetli Üstadım’ı görüyorum... Ve onun yazıları... Üstadım bana öfkeyle, “Bir kere yüzünü görmek için, her şeyden ayrılınır!” diyor... Bunu aynı zamanda bir sayfadan okuyorum... Üstadım bu lâfı, “Kelâm fuhşu” bahsiyle ilgili ve Barış Manço’nun “Memleketten ayrı yaşayamam!” şarkısı için söylüyor... Aslında, benim evden ayrılamamamı imâ ediyor ve “Yüzünü görmek” de, Allah ile ilgili... Üstadım’ın ifâdesinden sonra, yine bu bahisle ilgili bir yazısı... Bu sırada şahsı gaib bir ses, “Servet ikisinin mi hiç?” diye soruyor... Üstadım’la ikimiz için... Bu söylenirken, arkadaşlarla birlikte Büyük Doğu’ya yürüyoruz... Tayyar-Deniz dalgası. Hazırlanmak: 611: Rü’yet-Görmek, bakmak. İdare etmek. Göz ile veya müşahede derecesinde bilmek; tasavvufta. Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek, düşünmek. Derinleşmek... Usam-Pire. “Amerika’yı kalbinden vuran Usame bin Lâdin hatırda!”: 611: Baharet-Üstünlük. Seçkinlik): 63: NEBVE-Yüksek yer. Yükseklik... Boşnak dilinde, CİN-İş, icraat, sınıf, derece, rütbe: 1063: MARRE FLAMARİN-Arnavutça, “Bayrak çekme”.


Baran Dergisi 508. Sayı