Fizikte KÜTLE, (Kütle; küme, grup, parçalarının toplamından fazla bir şeye âit olmakla meydana gelmiş bir “Birlik” meydana getiren küll) tâbiri için en güzel kelime, klişesi bizde mevcut ve kütle için kolayından misâl olabilen İspanyolca, MASA: Kütle, küme, daha fazlası olan… Masa, ayakları veya etekleri ve üstündeki tablası ile bir bütündür; sandalyeler de böyle kendi başına bir şey ve masa ile aralarında bir bilgi mevcut. Misâli “Kuvantum-Atomaltı parçacıklar” misâlini taşırsak, varlığı “kablî-apriori-peşin kabul” olarak alınan ve atomaltı parçalara ve kütlelere veren X, yâni “bilinmeyen” bir “atomaltı parça” bulunuşunun tesbiti, netice olarak ondan çıkarılacak kanunun genele teşmili, “kuvantum-atomaltı parçacıklar” ihtimâller fiziğini bir “sistem bütünlüğü”ne kavuşturacaktır. Burada kolayca fark edilebildiği gibi, “fizik ilmi”nin, başlangıç ve erdiğinin kendisine arzedileceği “Fizik tefekkürü”nün ister istemez gerekliliğidir. Sadece FİZİK değil, fizik yerine kâim edilecek olarak kabul edilse bile, bir “sistemler sistemi”nin gerekliliği bir bedahet hâlinde kendini dayatıyor; nitekim bahsi edilen parçanın isimlendirilmesinin yanlış olması, Tanrı parçacığı denmesi bile, işin “Yaratma-Yaratıcılık”la ilgisini belirliyor. “Tanrı Parçacığı” lâfzı mecaz kabul edilse de, “yaratılış” meselesi ortada ve “tümevarımla”  asla bulunamayacak olan; izâfîlik, mutlak fikri, ölçüleri mutlak olan diye ister istemez işaretliyor… Mutlak Varlık olmadan, bildirdiği olmaz; ve O’na bilgi olmadan, O’nu varoluşan tarzda bilmek de olmaz… O’nu bilme, tecrübe bilgisi yolu ile tecrübede; tecrübe, sebebe erme değil, kendi bir ilimdir… Atomaltı unsurlara, meselâ elektron ve protonlara kütlelerini kazandıran parçacık ismi, İngilizce HİGGS-Okunuşu, “Hay”. Ticaret’te sıkı pazarlık.“Karmaşa”. (İngilizce, Hire: Okunuşu, “Hayı”. Kirâ, kirâ ile tutmak. Bedeli mukâbili almak… Kur’ân’da ilk vahyin “İkra-Oku!” oluşu malûm; ve “kira” mânâsı!): 2078: İBDA-Allah’ın, âletsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız yaratması ve icâdı. Misli gelmemiş bir eser ortaya koymak. “İcâd, ihdas, ihtira, sun’, halk, tekvin” aynı mânâlardadır. Geçmişte benzeri olmayan şiiri söylemek… LEVH-İ MAHFUZ-Gelmiş ve gelecek bütün varlıkların âkıbetlerinin yazılı olduğu İlâhî Levha: 1078: HAKÎM-Hikmetle muttasıf olan ve mevcudatın hakikatine vakıf olan. Hikmet mütehassısı. İş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan. Tabib… HEMZE, Allah’ın “Mübdi’-güzel yaratıcı” ismi, İlk Akıl mertebesi ve Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç” ile ilgili… YENGEÇ: Yengi-Ç… Kıpçak Lûgatı’nda, YENGİ: Yengeç… CİM-Kıpçak Lûgatı’nın beşinci harfi ve Kürsî altı “Burçlara hisselerini veren” Atlas mertebesi. (X-Bilinmez: 5: He harfi, Levh-i Mahfuz mertebesi’ne işaret eder!): 53: AHMED-Allah Sevgilisi’nin ismi… MUHAMMEDİ NUR: Hiçbir varlık yokken, Allah’ın kendi Nurundan yarattığı… NUN: Nur. Varlık. Kalem. Kılıç. “Balta”… İlk Kalem, Nur’un Kalem vasfında “Allah’ın emirlerini” yazan. Levh-i Mahfuz, Nur’un yazılan Levhası; Kamer menzillerinden “Butayn-Varlık aynı, batîn”le ilgili… AYN harfi, Allah’ın “Bâtın” ismi ve Kamer menzillerinden “Küllî Tabiat” ile ilgili… TABİAT: Huy. Mizaç. Yaratılış. Âlem ve içindekiler. Şer-i fıtrat… Âlem’de tabiat adına ne varsa, AYN harfinde bütün tabakaların nihayeti olarak işaretlenmiştir… TABİAT Allah’ın “Sıcak ve Soğuk” âletleri mevkiinde, varlığı yarattıklarıdır… HA harfi, yaratmanın son mertebesi HEBA ile ilgili; Şekil veren, ama o kendi şekil olmayan. Allah’ın “Ahir” ismi ili ilgili… “Şekil-Suret”, bir kumaştan elbise biçilmesi gibi, –küme gibi–, bir bozma işidir de; bu, yeni bir şekil vermek üzere şekli bozmak işi ifâde ettiğinde, “olacak olanı”nı da yapacak “Heba-Şekil veren, o şekil olmayan”a “sonra, fazla, fazladan, kütle veren” mânâsını da kapsar. Bunun Kamer menzilinin “Deberan-Bozan, bozguna uğrayan” olmasını, bu çerçevede düşünmeli. Deberan menzili, Boğa Burcu’nda yer alan Beş yıldız.

*

KARANLIK MADDE: Siyah madde, görmediğimiz ama “orada” olduğunu bildiğimiz, –bu mânâ her zaman cisim, mekân ve delik ifâde eden “işaret” için değildir!–, Kâinatın esrarlı “Gaib”  maddesidir. Fizik’ten bahsettiğimiz belli; karanlık maddenin, “artık ışık yaymayan ve Beyaz Cüce diye anılan sönmüş yıldızlardan veya Kara Deliklerden” yayıldığı… Kâinatta varlığı kabul edilen “Gaib” madde,  ne ve hangi mertebede bilinmez ve bilinir olursa olsun, “Kabli-Peşin Fikir” olarak malûm fizikle idrakı “hiçbir zaman erilemeyecek” diye kabul olunmalıdır; o, şekil veren ama kendi o şekil olmayan, bu mânâda “suret ve şekil kabul eden” diye de anılandır… TABİAT ve HEBA maddelerinden meydana gelen ilk madde “Cisim”; bu mertebe, “Re’su’l Cevza-İkizler” Kamer menzili ile ilgili… “Cisim-Şey” ifâde eden ne varsa, müntehasında bu mertebe… “Herşey sudan yaratıldı”; ve Allah, Arş’ını “Kâinat’ı  ihata eden” su üstüne istiva etti. Atlas tabakası üstü ve Arş altı bir Sema tabakası olan KÜRSÎ; Arş’ta tecelli eden Allah emrini, Pirizma hâlinde varlık hissesinin özü olarak dağıtan, Arş gibi İslâm’dan “Kabli-Peşin Fikir” olarak varlığı kabul edilen “görmediğimiz” ama varlığını bildiğimiz… KÂBE: Yumurta. “Gizli Kaf”… Kıpçak Lûgatı’nda, KEBÎ-Kâbe.  Yumurta. Kebik, kübik: 33: BAGAL-Koltuk. Kürsî… İkizler Burcu, Lâtince “Gemini”… Kıpçak Lûgatı’nda KİME: Gemi. “Nefs”… KİM: Ki. (Ki: 30: Lâm harfinin ebcedi. Nur, ışık; Kulda tecelli eden merkezi, Allah Sevgilisi’nde)… CİSİM olarak Hebaî ilk madde, ESİR; Kâinatı meydana getiren 4 unsur “Ateş, toprak, hava, su”, ondan yapılma. Unsurlardan SU, Heba’nın; ATEŞ ise Esir’in temsilcisi… SIRR: Aranması gereken bilinir veya bilinmeyen. Şiddetli Ateş ve Soğuk… KARANLIK MADDE, bilinmeyen, sır ve Gaib bahsinin, Fizik için bile “Kullanıldığı yere nisbetle mânâ ifâde eder” kaydı, sanırım ortaya çıktı… KKM ile ilgili, NOKTA-Merkez. Kıpçak Lûgatı’nda ân. “Dem, ân, lâhza, nefes, gözyaşı, tezkiye, tövbe istiğfar, dua”: 477: CAUSTEAU-Kusto’nun Fransızca yazılışı. “Kust otu, topalak otu, rengi siyah, suadî, Arab Şairlerinin mecaz olarak Aşık için kullandıkları bir isim”… SERETAN Menzili - Yıldızı, aslı siyah, kül rengi Ay olan Yengeç Burcu - Seretan’ın Arabça “Nath; tos vuran, baş vuran hayvan” olması, “kara madde-unsurlara kütle veren gaib paraça”nın aranışı ile ilgili pekiştirme: Boğa, manda, koç, oğlak –cedî– yeni, geyik, gazal, ceylân… Ceylân: Ceyl-Ân… CEYL: Yengeç. Tırmalayan. “Baş vuran, kıskaç”… GAZAL: 38: EZEL… GAZALÎ-Hakîm, mütefekkir, büyük müceddid İmâm-ı Gazali Hazretleri hatırda: 1048: EVLİYA… ULGUZE-Bilmece, bulmaca. “Kâinat bilmecesi”: 49: TIM-Deniz. Çok mal. “İlim. Sanat”… BD-İBDA’nın, Veli kelâmını “Kablî-Aprioru-Peşin kabul” ile TECRÜBÎ ilim verimi olarak “İnsan ve toplum meseleleri” hâllinde kullanması hikmeti de açık oldu… BİR NOT: İmâm-ı Gazalî Hazretleri, İslâm tasavvufunun “zevken idrak” mevzuu ve tecrübe ile anlaşılabileceğini beyan etmiştir.

*

KÜTLE, belli bir HACİM içinde en az iki atomun birleşmesinden meydana gelen moleküllerin birbirlerini çekim gücü fazla oldukça çoğalması-yoğunlaşması, çekim gücü zayıfladıkça seyrekleşmesi ve yoğunluğunun azalması ile AĞIRLIK’ı da bu şekilde belirendir; aynı hacimdeki iki kütle arasındaki fark da böyle doğmakta… Hacimleri farklı ve kütleleri aynı cisimler meselesi de… “YENGEÇ Bulutsusu’nun merkezinde, yarı çapı 30 Kilometre olan ve sanayide kendi etrafında 30.2 –Otuz On’da İki– kere dönen bir NÖTRON yıldızı vardır; ve kütlesi Güneş’e yakındır!”… NÖTRON-Fizik ve kimyada atomun yüksüz parçasıdır; hâni elektron, proton ve nötron: 712: İSHAN-Isıtma, ısıtılma. Kızdırma veya kızdırılma. (Levh-i Mahfuz ve Heba mertebeleri arasında bulunan Tabiat mertebesinin, Allah’ın yaratmada iki âleti, “sıcaklık ve soğukluk” olduğunu biliyoruz!)… ESNAH-Kökler, menbalar, menşeler, asıllar, esaslar: 712: İHLAF-Su aramak. Şeri’a. Yerine halef etmek. Kılıç çıkarmak –Nur vermek– için elini uzatmak… YESRİB-Medine’nin Müslümanlıktan önceki ismi: 712: BURSA-Abdülhakîm Koltuğu’nun yan mermerleriden birinde yazılı… SÜPER NOVALAR denilen sönmüş yıldızlar; NÖTRON yıldızları… İngilizce, SUPER-Süper. Önemsiz rollere çıkan oyuncu. Zayıf. Akışkan. (Super: Su-Per… Ab: Su. Işık. Nur… Per: Kanat… Zayıflama, kemmiyetten keyfiyete doğru, yâni kemmiyet cihetiyle bakınca, maddeden insana zayıflama ve insanda kendinden önceki bütün lâtiflikleri kendinde toplayan kafa ve “asgaran-kalb ve dile”, nihayet Kâinat’ı kendi için kılan bir öz güç anlamına gelir; kendinin ve Kâinat’ın sırrını saklayan… Per: Kanat. Kol. Kendine çeken… Mitoloji’deki “Nympha”lar-Su perileri, şiirde “güzel kız-güzel kabul edici”, biyoloji’de kurtçuk safhasından çıkmış fakat henüz tam gelişmemiş, –henüz tam fail ve zahir olmamış istidad– böcek, insanda çocuk hikmeti): 269:  SUPER-“Üstün, üzerinde, fazlasiyle” mânâsında… HAYRAN-Takdirkârlığından dolayı şaşa kalmış. Çok takdir etmiş, hüküm vermiş. Hayrette olan: 269: MİHRAK-Çok hareket eden. Hareket âleti. Karıştıracak nesne… ERSAH-Kurt. Zayıf adam: 269: CENİVER-Sırat köprüsü. Sırat-ı Mustakim… NOVA-İngilizce, “birden parlayan yıldız”: 63: NUVA-Almanca, “yeni, geçen yıldız. Tecdid, yenileme”… İngilizce NOVEL-Yeni. Yeni çıkmış yıldız. Yeni parlayan yıldız: 103: NOVELA-Roman. “Engare: Roman, hikâye. Tamamlanmamış iş”… Portekiz Lûgatı’nda, NOVE: Dokuz. Yumuk. (Sema tabakalarından dokuzuncusu, “Sabit Yıldızlar” tabakasının üstü Atlas’tır)… NOVA: Kül. Zenginlik. Genişleme. Akreb… SÜPER NOVA: 272: İRA’-Mıknatıs, Manyetik… ERENDİZ-Güneş’e 5. yakın ve en büyük, 9 gezegeni olan müşteri yıldızı. (Süpernova, ömrün sonuna doğru devasa bir patlama geçiren “ağır-yoğun” bir yıldızın kalıntısıdır. Süpernova, bir kaç günlüğüne kendi küme takımı kadar parlaklık saçar ve birkaç aylığına soğur; tekrar ne zaman patlayacağı veya patlayıp patlamayacağı bilinmeyen. Geriye bir NÖTRON yıldızı veya sıcak, kor gibi parlayan bir gazın çevrelediği KARA DELİK bırakır… Patlama, birçok nükleer tepkime doğurur; Sema’da yıldızlar arası mekânı, daha sonra oluşacak yıldızların yapısında yer alan ağır kimyevî metallerle zenginleştirir. Süpernovalar, Güneş oluşmadan önce var olan… Gök bilimde, “kendi aralarında hidrojen ve helyum gazı dışındaki bütün maddelere, metal” denir; patlama sırasında yıldızın Gökyüzü’ne saçılan parçaları arasında, “bakır, altun, kurşun, uranyum” vesaire, bulutsuda toz hâlinde… Gezegenler de, hidrojen ve helyum dışındaki maddelerden… “Benim vücudumdaki karbon, azot, oksijen” vesaire atomlarının çekirdekleri, belki de artık var olmayan bir yıldızın içinde mi oluştular?”; evet çeşitli yıldızlardan gelmiş… ATLAS tabakası, Burçlara hisselerini veren Allah’ın yaratma mahalli; ATLAS’ın diğer mânâsı, “yıpratmalar, eskitmeler”… “Burçlara hisselerini veren” ve “eskitip, yıpratma”: Her ikisi de hareketin eseri… Sema tabakalarının, onları belirleyen yıldız ve gezegenlerden önce olması, eskimeden önce eskinin olmasını gerektirmez mi? TALS: Su akmak… TALS: Mahvetmek… ATLAS, bunların çoğulu… YENGEÇ-SERETAN-NATH diye anılan Burc’un unsuru Su, türü “Enerjik Hareketli Önemli”, cinsiyeti “Dişi-Kabul edici”, simyada “Çözme-Dağıtma-Bozma” safhası… AY’ın, tozların çarpışması ve birleşmesinden meydana gelen parçalar, sonra onların birleşmesinden meydana gelen kütlesi; onda, “yaratma, atlas ve atlas”ın hünerini görüyoruz. Bütün Sema varlıklarının ona teveccühü, –Kamer menzillerinin düzenlediği hayat– ve topyekün Kâinat’ın en yüksek varlığının “insan” olduğunun kabulü, Süpernova ve Karadelikler bahsinde de onsuz düşünülemeyeceğini göstermekte: Ayın Dünya etrafında devrini belirleyen, Allah’ın ismi, Mertebe ve Sema tabakaları, Menzilleri belirleyen 28 harfli şifre; “Kabli-Apriori-Peşin Kabul” metoduyla, bizim her mevzuda her materyali kendisinin terazisine vurmaya çalıştığımız… MÜŞTERİ yıldızı; vücutta tesir yeri “Kalça-But-Bacak-Canın kemiren gizlisi” Yay Burcu ile, vücutta tesir yeri “Ayaklar-Amel-Yürüme-Yolu isbatlama” olan Balık Burcu’nda, her ikisinde de birleşik olarak bulunur… Erendiz-Müşteri yıldızı’nın 9 gezegeni vesilesiyle, yıldızdan kopma yanında, gaz ve bulutsu yoğunlaşmalarından meydana gelen gezegenler meselesine ve mevzuya sadık kalarak Süper Nova ve Kara Delikler meselesinde de değinilmiş oluyor.): 272: RA’B-Doldurmak. Efsun. Talasim. (Efsun, sihir, sahir, kaya)… SAHUR-Ayın etrafındaki hâle. Yeryüzünün gölgesi. “Sultan hükümdar, yağ, ilim, kılıç”. Gece uyanıklığı, uyanıklık: 272: İKİ x KUTVANÎ ABA… Not, ATLAS: SALAT-Dinin direği namaz. Tezkiye, tebrik. Allah Sevgilisi’ne yapılan dua. İstiğfar. Rahmet.

*

YENGEÇ-SERETAN Süpernova patlaması, zamanın Çinli Gökbilimcileri tarafından 1054 tarihinde tesbit edilmiş. (Takdim yazımın alt başlığı, “Dünya Çapında Bir Hâdise”: 1053: CİNN-Gizli. Gizlilenen… Aynı ebcedle, İngilizce, Cin-Genie, jeni, öz. Elf, çok eyle ünsiyet eden, ilhâm perisi. Sprit, yelken, peri, tayf, heyulâ. Demon, cin, şeytan. Çok enerjik kimse… Şira: Yelken… Şira: Müşteri, satıcı… Şir’a: Suya giden yol. Şeriat… Şir: Aslan. Süt. “İlim”… Şir’: Şiir. Anlayış, idrak: 53: Cin mertebesi, Allah’ın Lâtif ismi ve Kamer menzillerinden “Sa’du’l min-ed delâl-Öne alınmış delil, takdim”e işaret eder)… 1771’de, bir numara ile Koltuğa geçmiş. Patlamanın üzerinden 1000 yıl geçmiş olmasına rağmen BOĞA Takımyıldızı’nda kolaylıkla seçilebiliyor. (Kamer menzillerinden “Deberan-Bozan, düzeni bozguna uğratan, çözen”; Ha harfi, Allah’ın Ahir ismi ve Heba mertebesi ile ilgili)… YENGEÇ “Nebula-bulutsu gaz”ı X ve Gama ışınlarıyla gökyüzünün en parlak cisimlerinden biri.
 

“ŞARK-ŞARKI”
 

ÜSTADIM’dan: Garib geldik gideriz rafa koy evi barkı / Tek dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı… YİNE: Çıbanımız çok derin işletemez yakılar / Nerde bizim şarkımız, nerde öbür şarkılar!

*

LEVHA: 12 Kasım 1997… Okul gibi –ama değil– yeni bitmiş bir binada, uykudan kalkmış dışarıya çıkmaya niyetleniyorum… Sanki binada benden başka kimse yok… Bahçe yüksek TEL örgülerle çevrili… Nasılsa bahçeye çıkıyorum… Ve oradan da TEL ÖRGÜSÜ dışına… Orası sanki PARK ve zemin BETON… Kanepelerin birinde, zenci gibi çok esmer, yaşlı bir kadın… 50-55 yaşlarında DELİ bir adam, şöyle bir bana baktıktan sonra, elindeki YAY ile havaya OK atıyor… Biraz yükseldikten sonra yere düşen ok… TEKRAR… Oku yaya taktığında, okun ucundaki çivi dikkatimi çekiyor… Sonra o adam veya bir başkasıyla, eski bir şarkıyı söylüyoruz… Ama kelimeleri tersten başa… Sonra… Oturduğumuz kanepede ok atan adamın hâline, Harun Yüksel ile gülüyoruz… Neredeyse ağlayacağım… Esmer kadın ise, adamın hâlini mazur gösterici lâflar ediyor!

*

LEVHA: 13 Kasım 1997… Bir ŞARKI’nın kasete okunması, kaset yapım sözkonusu… Benim BESTEM imiş… NAKARAT kısmında, “nereye 59” diye ÜÇ tekrar… 59 rakamının MEHDÎ’yi gösterdiğini düşünerek, HAYÂ duygusuyla “Nereye attılar grubu, nereye?” diye, “bir kimseye yardıma giden atlılar grubu, nereye?”  kasdına yorarak tevile çalışıyorum ve böyle bir kelime olduğunu düşünerek uğraşıyorum!

*

OKUL-Mekteb: 142: MEN ENE?-“Ben kimim?”… SKULL-İngilizce, “Kafa tası. Gök”. (İngilizce, Schol: Okul. Ekol. Okunuşu “Skul”… Kıpçak Lûgatı’nda, Ok: Okumak.): 226: BÜRDEK-Küçük bilmece.  (KKM)… KABLÎ-İlke ve önceliğe âit. Yalnız akılla idrak ettiğim şey, esas, asıl, öz: 142: GÜL-İ Muhammedî… MANDİBLE-İngilizce, “alt çene” demek. (Çene-Tutan. Yakalayan. Kesen. Çiğneyen. Yutan: 59: Mehdî): 142: MEHDÎ. “Büyük Ebcedle”… MASAHA-Kamer, Ay. Sıhhat mevzii: 142: FÜZUN-Taşkın, fazla. Çok fazla. Tay. Tag, kelb. (İspanyolca, Masa: Fazla, daha fazla… Tazî-Tazı, hızlı koşan ince bacaklı avda kullanılan bir cins köpek: 418: Tazi-Bir tür Arab atı… Necib Fazıl Kısakürek: 1417= 418: Musa Mirzabeyoğlu)… LAHİKA-Ek, ilâve. (“İstikbâl” İslâmındır: KKM): 143: MUSAVVİBE-Tasvib edilen.

*

PARK-Umumun bahçesi, halk bahçesi: 303: KRAB-Hollanda Lûgatı’nda, “Yengeç. Yengeç Burcu”. (Yıldızı Ay)… AKREB-En yakın: 303: RAKIB-Gören, gözeten… ESİR-Birbirine  yakın olma. Mütekarib. (Üstadım’dan: “Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, âlemlerin Rabbî, sen / Sana yönelsin diye icâd eden kalbi sen / Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş / Azab var mı âlemde fikrin çilesine eş!”… Yine ondan: Herşey “Rakîb” ismiyle O’nun kurduğu tuzak!): 303: BİRSAM-Halisinasyon. (Birsam: Bir-Sam… “Bir” hakkında:  “Mutlak tehvid mümkün değildir!”… Faale işaret hâlinde İmam-ı Azam, bu mümkün olmayışı Allah’ta tükeniş niyetine O’nun hakkında: “Şiddetli Bir” diye ifâde eder… İmâm-ı Rabbanî Hazretleri de, “Allah ötenin ötesinde, ötenin ötesinde,  ötenin de ötesinde” diye sonsuza uzatırken, Bir’in mümkün olmayışını… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: “Cehlin hususiyetlerinden biri, Vahdet-i Vucudu, eşyanın birliği sanmalarıdır!”… Sam: Ölüm ki, akla “yokluk” şeklinde ifâde eder. Ölüm diye bir şeyin yokluğu da akla, “müteal-aklı aşan, aşkın akıl” diye. Günlük hayat ihtiyacının geride kaldığı, derin düşünce, müz, serab, suretler. Şaşkınlık, sersemlik… Büride-i Ser: Kesik kafa… Bürde: Bilmece… Sam: Gökkuşağı. “Gök, kafatası”… Ve, sam: Yer altındaki altun damarı… Hallucinate-Vehim, vehim vermek. Kuruntu, kuruntu vermek. Halisinasyon: 554: Takdim… Halicimogen-Kuruntuya kapılmaya sebeb olan ilâç. Esrar ve benzeri maddelerin doğurduğu hâl. “Esrar maddesi bir yana, esrarın, bilinmeyen ve sır mânâsına dikkat!”: 169: Kasah-Sırtlan… Mevlâna Celâleddin-i Rumî-İfrat hâlde aşk mizacına sahib veli. İbrahim Aleyhisselâm ve O’nun “put kıran” oluşu hatırda ve bir Yevmiye: Abdülhakîm Arvasî Hazretleri ona, “sende muhabbet ve zekâ, ifrat hâlde!” buyuruyor: 554: Zihin Kontrolü-“N’idüğü bilinmez n’ittüğünden belli” elektromanyetik dalgalar genel tâbiri içinde –her neyse– işleyen ve zihin kontrolü yapan Telegram cihazı mâlûm… Portekiz Lûgatı’nda, Tela: Kumaş. Okunuşuda “tEl” şeklinde “t” harfi iyice hafifletilmiş olunca, Telegram tâbirinde, bizdeki önüne gelen kelimeyi muarife eden-belirgin kılan “El” gibi oluyor. Bu durumda, Telegram: El-Gram… Portekiz Lûgatı’nda, Grama: Çim… Rûya-Yerden biten ot: 217: Rüyâ-Rüyâda görülen suretler… Cim harfi: Kürsî altı Atlas mertebesi… Gram: Kıram… Tılâ-i On İranî-Mehdi’yi hâmil 10 Süvari: 341: Kıram-Perde. Kumaş. Nakışlı çarşaf… Telegram: Muarife olmuş kumaş: Tıla-i On İranî… Telegram’ın, zıddından neyi isbatladığı böyle… Zihin Kontrolü’nün diğer yanında muarife olmuş isim de, “Rûmî” Mevlâna Celâleddin-Rakıb Üstadım!)… BETON-Çimentonun kum ve su ile karıştırılıp donması ile meydana gelen taş. (Silâm: Su. Taş. Hamd… Sî: Otuz: Lâm-ışık… Silâm: 30 + 30= 60: Sin harfinin ebcedi-Allah’ın “Muhyî” ismi ve Su mertebesi ile ilgili… Beton: Be-Ton… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinn-Gizli, gizlilenme” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min ed-delâl: Öne alınmış delil, Takdim”e işaret eder… Ton: 1000 kiloluk bir ağırlık birimi… Kıpçak Lûgatı’nda, Ton: Buz, don. Katılaşma… Simya’da “katılaşma” safhası; Unsuru Toprak, yıldızı “Zühre-Tarık”, vücutta tesir yeri “Beyin, boğaz” olan Boğa burcu… Yine Kıpçak Lûgatı’ndan, Ton: Kıyafet, elbise. Don, ton… Meser: Buz. Kar… Meserret: Sevinç, neş’e… Ve, Toprak: Kir, pas. Toprak, toz. Hebaî. Siyah): 68: HİKEM-Hikmetler… SEHBA-Üç ayaklı küçük MASA. Üç ayaklı idam âleti. (İspanyol Lûgatı’nda, Masa: Küme, kütle. Fazlası olan... İdam-İdame ettirmek. Katık. Caba: 116: Avn-i Şeriat. “Muhyiddin”… Katl-İdam. Öldürmek: 530: Selmet-Taş. “Sın, mezar taşı, şâhide, insan”… Selmet: Selm-T… Selm: Selâmet. İtaat. Tek kulplu kova… Kova Burcu, –Devl Burcu–, unsuru Hava, tabiatı Sıcak ve Nemli, türü Sabit, yıldızı Zuhal, vücutta tesir yeri Bacaklar, ayak bilekleri, cinsiyeti Erkek, simyada Çoğaltma safhası): 68: SACİD-Secde eden.

*

TAKVA-Amel-i salih. İttika, dayanmak, yaslanmak, oturmak. “Vavî, kalb, gönül, nur”. (Kıpçak Lûgatı’nda, Takva: Ok atma usûllerinden biri… Ve, Ok: Okumak… Yine, Ok: Kendinden önceki kelimeyi kuvvetlendiren. “Hemen-Heme”… Heme-Cümle. Hep. Bütün: 50: Hecmec-Koç. “Simya’da Kül safhası. Pirgen”… Muhammedî Gül: “Gül-Kül”, Muhammedî kelimesini kuvvetlendiren, “Kürsî’yi”: 142: Men Ene?-Kimim ben? “Ben, kimim sorusunu kuvvetlendiren oluyor!”… Abdullah-Allah kulu: 142: Mehdî. “Büyük ebcedle”… İsa’-Zenginleştirme veya zenginleştirilme. Genişletme. “Akreb Burcu’nun, Simya safhası”: 142: İmameyn-İki imâm. İki put kıran… İmameyn, İmâm-ı Azam ve İmâm-ı Şâfi hazretleri için kullanılır. İmam-ı Azam’ın iki talebesi, İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed için de)…  ZENCİ-Siyahî. Meçhul. Suyun akması. (Neogre-İngilizce, “Siyahî, zenci, kir, toz, toprak”: 277: Engare-Eksik kalan iş. Hikâye, roman, kıssa. Üstadım’ın “Kafa Kâğıdı” isimli eseri. Baştan geçen bir hâdiseyi tekrarlama. Nefs muhasebesi. Hesab defteri. Utanarak –eksiklik, kusur’dan– geri çekilmek, tövbe istiğfar… Kırzin-Büyük balta: 277: Abre-Gözyaşı. Batı, karanlık, tefekkür… Arvasî-Doğu Anadolu’da bir dağ ismi. Esseyyid Abdülhakîm Hazretleri’nin soyadı: 278= 1277: Evreng-Taht. Kürsî. Şân, şeref, nâm. Zinet, süs. Akıl, irfan. Ağaç kurdu, ağacı kemiren, ağacı soyan, necib. Mekr, oyun, yapan, eden, bilmece, sır. Yakış-ıklılık. Manzur, bakılan yer. Pencere… Muavvezeteyn-Kur’ân’ın son sûreleri olan Felâk ve Nas: 1277: Rabia-Dördüncü… Allah’ın, O’na mahsus “yaratma” mertebelerinden Heba mertebesi, Ahîr ismi ile ilgili; ve “yaratma” feleği Atlas-“Ganiyy-Hiçbir şeye muhtaç olmayan zenginlik” ismi ile!): 70: KÜN-Allah’ın “Ol” emri. (Kıpçak Lûgatı’nda “Ol”lar… Ol: “O” işaret zamiri. “O”, İspanyol Lûgatı’nda “Batı” demek… Ol: Asil, soylu. “Necib, Allah Sevgilisi’nin bir atının ismi”… Ol: Olmak, meydana gelmek… Ol: Varis. Hâlife… Varis-Hem Allah’a âit bir isim, hem Kul için: 707: Fikir Kahramanı!)

*

YAY BURCU, –Kavs Burcu–, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak  ve Kuru, türü Birleşik, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Uyluk ve Kalçalar, cinsiyeti Erkek, simya’da ibda’ safhası… Kıpçak Lûgatı’nda, Put: Büt. Put… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, But: Kurdun gizli adı. Tabu. “Kurt-Can’ın, Yüklenen ile birleşmesinden, ezel”… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda But: Bacak… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, Kuyruk: Kalça. Kun. Netice, son. “Özel görev”… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, Put: 16 kilogramlık ağırlık ölçüsü.

*

HAYL-At. At sürüsü. Zümre. Atlılar sürüsü. Düşünmek, hıfzetmek: 640: HACEGİ-Efendilik, hocalık. Tüccar. “Kârlı ticaret, cihâd”. (Tıla-i On Süvari hatırda!)… MEŞRIK-Doğu. Farisi. İranî. Süverî. Neş’eli oluş. Güneş doğacak cihet. Tövbe kapısı: 640: HULUD-Bir şeyin aslî haleti üzere daim olmak. Ebedilik. “Halid, sonsuzluk”… HAYLA’-Cin taifesinden bir nesne. Sırtlan, yüklenen. Korku: 710: HAMİS-Beşinci. Perşembe günü. (Allah Sevgilisi’nin yola çıkmayı sevdiği ve Üstadım’ın vefat ettiği gün… Beş: Sıfır. Nokta. Zirve. Bit)… İngilizce, CİMEX-Bit: 59: MEHDÎ… NAKARAT-Tekrarlanan kısım: 751: İZİN.

*

ŞARK-Doğu. İspanyolca Mora, Doğu ve Batı. Hafıkan, Doğu ve Batı: 600: HI harfinin ebcedi. Bu harf, Allah’ın HAKÎM ismi ile ilgilidir; herşeyi yerli yerince eder. (Abdülhâkîm Koltuğunu hatırla!)… TAKANNÜN-Kanunlaşma. Kesin olarak belirme: 600: ŞÜŞ-Karaciğer. (Karın boşluğunda vücudun sağında, koyu kırmızı renkte, sert fakat kolay zedelenen, iç organların en büyüğü olan, vücudun şeker deposu görevini yapmak, safra çıkarmak, zehirleri zararsız duruma getirmek, demiri depo etmek gibi çok önemli görevleri olan organ)… ŞARKI-Söz ve kelime birlik, ahenk unsuru kümeler hâlinde terkibi: 610: TİR-Ok. (Kalbe giren)… MUAŞŞER-Onlu. Onluk. “Şeriat. Şiir idrakı. Sislem”: 610: SERASKER-Kumandan.


Baran Dergisi 401. Sayı