LEVHA: 20 Şubat 1984… Mehmed Kısakürek… Elinde “Kafa Kâğıdı” romanının kâğıtları…
“O orijinallere bakabilir miyim? Neyi ne zaman yazdı!”… Sonra Üstadım’ı görüyorum… Çok yumuşak ve tatlı bir havası var… Güzel ve sevgiyle kucaklaşan bir hava içindeyiz… Konuşurken, bana vereceğini söylediği “Takdim” yazısı hakkında, “Efendim, benim için yazacağınızı söylediğiniz kâğıdı alabilir miyim?” diyorum… İki-üç kıtalık bir şiir yazıyor… ÇOCUK hakkında bir şiir… İkinci kıtada, kafiye uyumsuz… Mesela a-b-a-b olacakken, üçüncü mısra birinci ile kafiyeli değil… Ve üçüncü mısra, (x) diye işaretliyor… ŞİİR, “Bu çocuk benim nasibim ve mutluluğuma vesile” mânâsına… Üstadım, şiiri yazmadan önce, “vereyim ama, siz haşmet istiyorsunuz!” diye ekledi… Müthiş bir zevk içindeyim… Babam ve teyzem… Üstadım’ın Takdim yazısını evde Babam’a veriyorum, o da okuyor… Ben defalarca okuyup, ezberledim… Kafam, kâğıttaki 12 / … / … diye bir tarihin ne olduğuna takılmasaydı… Babam’a, “Üstad durulmuş, üzerinde sanki ölüm neşesi vardı!” diyorum… Zevk ve hüzün duyguları arasında öyle eriyorum ki, ağlayacağım!..

*

KAFA KAĞIDIM: 337: ŞEHİD TAHA. (Seyyid Taha Hazretleri’nin bir ünvanı da, şehîd!)… KAFN-Kafa: 230: ZİRİZO-Süryanice, “Tez”. (Tez: 451: Salih Mirzabeyoğlu… Mehdo-Süryanice, “Tez”: 55: Necb-Yontmak)… KÂĞAZ-Kâğıt: 1731= 732: ABDÜLAHAKÎM Koltuğu… Tatarca, KÜRSETME-Talimat verme. (Kef harfi, Allah’ın Şekür ismi, Arş altı “Kürsî” mertebesi, Kamer menzillerinden Nesre-Yazı, saçmak): 732: ŞALET-Hüküm sürmek.

*

Arabça, BİTAKAT-EL HÜVİYYE-Hüviyet Kâğıdı. “Nüfus cüzdanı”. (Bitakat-Takatli olmak: 612: Derviş Muhammed… “Dünya Çapında Bir Hâdise”-Takdim yazımın alt başlığı: 1053= 54: Derviş Muhammed, en küçük ebcedle): 1064: BUĞNO-Lider. Kumandan. Kaptan… Süryanice, MSAMLLO
MHAMAD + 332 + HOTMO: 1064: DERVİŞ MUHAMMED “MİRZABEYOĞLU” MÜHRÜ.

*

Arabça, ŞEHADET-EL HUVİYE-Kimlik vesikası. Hüviyeti gösteren. (Şehadet-Şâhidlik. Bir şeyin doğruluğuna inanma. Delâlet. Alâmet, iz, nişân. Şehitlik: 710: İktirah-Evvelden hazırlanmadan düzgün bir şekilde ve içe doğduğu gibi, şiir veya nutuk söylemek… Felâh-Başlangıç. Takdim: 710: Cezbe… Üstadım’ın bana verdiği Takdim yazısının, cezbe eseri olduğu anlaşılıyor… Süryanice, Matlo-Muamma. “Bürd, bilmece. Bürde, hırka”: 477: Squto-Süryanice, “Çocuk”… Cousteau-Fransızca, “Kusto”: 477: İzzet): 1162: SAİK-Dürten, sevkeden, sürükleyen, götüren. Sebeb… MUHYİDDİN- Dini ihya eden: 163: KAPTAN… KAPTAN GUSTO MÜSLÜMAN-Takdim yazımın üst başlığı: 485: EBU BEKİR MUHAMMED BİN ALİ-Muhyiddin-i Arabî… KAPTAN MİRZABEYOĞLU: 485: SEBRO GABORO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”

*

Süryanice, STİQİRO-Şiir: 691: SALİH-Karayılan… Süryanice, DAGO-Çocuk. “Tag, lider: (Çocuk isimli şiirden: Fatihlik nimetinden yüzünde bir nurlu mühür!): 1011= 12: VAKT-İ NAKŞİBEND… Süryanice, DUB-Mektub. Vesika. Liste: 1012: MAŞLMONO MORE ELFO-Süryanice, “Kaptan Kusto Müslüman”… MÜSLÜMAN: 1221: DAGO FİSİN-“Çocuk” Şiiri… FEHDO FİSİN-“Çocuk” Şiiri: 1306: MMALLUT CTİOUTO-Süryanice, “İstikbâl ilmi, karşılama ilmi, İslâma Muhatab anlayış”…Süryanice, BAŞ’ME D’MORYO-Bismillah: 1614: BÜYÜK DOĞU TAKDİMİ… DAGO MİMRO-“Çocuk” Şiiri: 1307= 308: FORTY THREE-Kırküç. (En küçük ebcedle, Mehdî Muhammed: 43: Ceyl-Yengeç. Nesil. İnsan topluluğu, nas)… Süryanice, SARAKUM-İthaf etmek: 308: ARVASÎ. (Üstadım adına Esseyyid Abdülhakîm Arvasi Hazretleri’ne ithaf ettiğim KÖKLER isimli eserimi de hatırlayınız!)

*

RÜYA’YI gördüğüm tarih: 1984: DERVİŞ MUHAMMED MİRZABEYOĞLU. (Derviş Muhammed + 332)… EBA ETAN KUTVANİYETAN-Kutvanî iki aba: 984: OSYUTO KİNDİT-Adlî Tıbb, tezim. “Şeriat kuşatanı ve tıbb”… SEYYİD Abdülhakîm Arvasî + NECİB Fazıl Kısakürek: 1984: İZZET Erdiş… (Hikmeti hikmet olarak sevmeyle, hikmeti Allah için sevme arasındaki farkı TIBB ilmi üzerinden açıklayan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nden: Felyesoflar, bedenlerin düzeni ve terkibi ilmine, vücud ve “nefs-hürriyet” ismini vermişler, bedenlerin ve ruhî olanların sırlarına ermişlerdir. İmâm-ı Şafiî Hazretleri, “İlim ikidir: Bedenler ve din ilimleri” Hadîs’i üzere, bedenler ilminin önemli ve lüzumlu ilimlerden olduğunu duyurmuştur. Şu hâlde Tıbb, bir aziz ve leziz ilimdir ki, hakikate ermişlerin neticesi, mütehassıs tabiblerin sermayesi, yakîne ulaşanların nefislerinin gıdası, din ve dünya hasletlerinin vesilesi, Mevlâ’yı tanımaya vasıta ve yardımcıdır. Zira, Tıbb ilmini bilmeyen, bedenden, hikmetten ve kendini tanımaktan gafil, Hakk’ı tanımaktan uzaktır. İnsanların çoğu onun kıymetini anlamakta aldanmıştır. Tıbb tahsil eden olursa da, beden tedavisinde mahir olmak için çalışır. Ama Allah’ı tanımak için onu tahsil eden, nefsini bildikçe, O’nu bilir. Şu hâlde Tıbb ilmini mütalâa edip, Yaratıcı’nın hayret verici kudretini kendinde müşahede edersin ki, üç türlü faydası olur. Birinci fayda:  Böyle bir düzen ve terkib eserini seyr edip bilirsin ki, bütün dünyanın benzerlerini toplayıcı bu muhtasar ve ziynetli binanın Yaratıcısı eksikli bir varlık olamaz, mutlaktır; O’nun kudretini kesin bir bilmeyle idrak edersin. İkinci fayda: Bunca faydalı, idrak sahibi ve ziynetli binayı icâd eden Yaratıcı’nın, ilim ve kudretinde bir eksilme olamayacağını hissedersin, Alîm ve Hakîm olduğunu “yakîn” gözüyle mütalâa edersin. Üçüncü fayda: Allah’ın sana lütuf ve inayetlerini, şefkat ve merhametlerini kemalinle idrak edip, Rabbi’nin seni her ân terbiye kıldığını “yakîn” bir hakikat olarak müşahede edersin. Âlemlerin Rabbi’nin lütuf ve keremleri, onsekiz bin âleme şâmildir. Hatta atlar, kediler, canavarlar, kuşlar, sinekler, arılar, yılanlar ve karıncaların hayat ve bekasına, zinet ve yaşayışına sebeb olan; durumlarında ve tavırlarında, hiçbir kusur koymayıp, hepsini mükemmel olarak tasvir ve tadil etmiştir. Nitekim İmâm-ı Gazalî: “İmkânlar âleminde daha bediî durum olamaz!” buyurmuştur… Şu hâlde beden ilmi, nefsi tanımanın anahtarıdır, Allah’ı tanımanın anahtarıdır. Ama nefsi tanımak, Hakk’ı tanımaya nisbetle Güneş’ten bir zerre, denizden damladır… Beden bir birleşiktir ki, insan nefsi ona binmiş gibidir. Allah’ı tanımak asıl maksattır. Şu hâlde bir kimse bedeninden nefsini idrak etmeksizin Rabbi’ni tanıma davası eylese, o kimse öyle bir müflise benzer ki, kendi yiyeceği ve içeceği olmayıp, beldenin fakirlerini toptan ziyafete davet eden gibidir. Herkes için lâzım olan, nefsini bilmek ve sonra Rabbi’ne yönelmektir. Nefsi tanıma Rabbi tanımayı gerektirdiği gibi, Hakkı tanımak da sevgisi işidir. Meselâ güzel bir yazıyı veya fasih bir şiiri görüp okursan ve bunların yazıcısını bilip, ona sevgi duyup, onunla karşılaşmayı gönülden arzu edersin. O da sana dost olup, muhabbet ve muvafakat eyler… Ey Allah’ım, bize kendimizi tanımayı ve seni tanımayı nasib et, sevginle rızıklandır… Ya Vedud, ya Allah, ya Rahman, ya Rahîm!.. (İmâm-ı Şâfî Hazretleri: Helâl ve haram bilgisinden sonra en faydalı ilim, Tıbb ilmidir!)

*

BU ÇOCUK Benim Nasibin Ve Mutluluğuma Vesile. (Rüya’da bir kıtanın üçüncü mısraının yanında “X: Muamma” olarak işaretlenen mânâ): 1013: ŞİMDİ Anladığını Sonra Anlayamazsın! (Üstadım’ın sonradan “Çile”nin yeni baskısında gördüğüm “Çocuk” şiirinin, sondan yukarı üçüncü mısraı… Onun başındaki mısra: Bugün ağla çocuğum yarın ağlayamazsın!)… MÜSTAHDİS-Yeni bir şey bulucu: 1012= 13: SALİH Mirzabeyoğlu.

*

HAŞİM-Haşmetli, gösterişli, muhteşem: 758: HAZİM-Keskin kılıç. (Fely: Keskin kılıç. Şiirin ince mânâlarını çıkarmak. Bit toplamak. Rüyâ tâbir etmek)… Süryanice, ŞALİTU: Başkan. Kaptan. Kumandan: 747: ŞALİTO-İktidar sahibi, güç sahibi… FRASTO-Ayak. (Rüyâda gelen mânâ: “Kâzım Albayrak’a, kendimi bir vücuttaki sağlam kalmış tek uzuv gibi hissettiğimi söylüyorum ve onun sağ bacağım olduğunu!”… Süryanice, Farsto D’yemine-Sağbacak: 3868: Mehdî Muhammed. “En büyük ebcedle”… Mehdî Muhammed: 3868= 2869: Mektubat-İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin eseri… İsmet Garibullah-“Risale-i Kudsiyye” müellifi: 1869: Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu… Balık Burcu, unsuru su, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar ve Bacaklar, simya’da Yansıtma safhası): 747: HAŞMET-Kendisine tâbi olanlardan dolayı, “haşem”den olan. Büyüklük ve heybet. Hürmetten gelen çekinme. Hiddet. Alçak gönüllülük… Süryanice, MAŞTOLMONO-Hazır: 4874: DERVİŞ MUHAMMED.

*

Rüya’da gördüğüm ve uyanınca tamamını unuttuğum tarihin (12/…/…), hatırlattığı: 1983 yılının Ramazan ayı, Haziran’ın 12. ve Pazar günü başlaması!
 

“BEN” GELDÜKTE…
 

LEVHA: 3 Temmuz 1986… Sanki Lûgat mânâsıyla “ben”… Gördüğüm yazı: Ben: Hazır. Ol… “Ben” ile “Ol” arasındaki münasebeti değişik buluyorum!..

*

Süryanice, TARMOQTO-Ben: 1058= 59: MEHDÎ… Süryanice, MAŞTOLMONO-Hazır: 4874: DERVİŞ MUHAMMED. “En büyük ebcedle”… “BEN-HAZIR-OL”: 5969: MEHDİ DERVİŞ MUHAMMED OL… Süryanice, TARMOQTO HWA-Ben, Ol: 1058 + 12= 1070: BÜYÜ DOĞU-İBDA’.

*

Yunanca, LOGOS-Lûgat. Dil. Kâinat plânı: 1102: MUHAMMEDÎ-Allah Sevgilisine dair, onunla alâkalı… KAMUS-Lûgat. Denizin derin yeri, ortası: 207: ARBAC-Süryanice, “Dört” sayısı. (Bu kelime, müennes, dişi kelimedir)… Süryanice, MEN AYKO?-Ben nerede, nereden?: 208: SUKOLO-Zihin. (Zihin: Zi-Hin… Zi: Sahib… Hin: Zaman, ân, vakit. Sıra. Çağ. Kıyamet)… RAZ-Gizli sır, saklı şey. Mimar. Tanzim eden. Mektum: 208: PUR-Çocuk. “Pür, çok dolu, sahib, malik”. (Veli sözü: İnsan, mânâlar âleminin çocuğu gibidir. Mânâlar âlemi, onu doğurur, yetiştirir!)… En büyük ebcedle, DERVİŞ MUHAMMED + 332. (Derviş Muhammed, 332 yazılı mühür hatırda): 5206= 3208: DERVİŞ MUHAMMED MİRZABEYOĞLU.

*

RİSALE-İ Kudsiyye’den, bir beyit: “Bu eşya nefisleriyle çünkü ma’dum / Kaması Hakk ile kaim â mahdum!”… MA’DUM: Mevcut olmayan. Yok. Yok olan… KAMUSI: Hepsi. Kamu kelimesinden gelir; hep, bütün… KAMUSI HAKK: Hepsi Hakk’ın… KAMUS-İ HAKK: Hakk kamusu… Â MAHDUM-Â evlâd: 691: SALİH-Karayılan. (Siyah, ululuk rengi… Hayye: Yılan… Hayye: “Gel, haydi!” mânâsında çağırma… Hayy: Diri, canlı, hayat)… EL VAHDET’Ü FİL KESRA-Kesrette Vahdet: 1691: GAZYUNO TKOLO-Süryanice, “Ölüm Odası”… METUL-Süryanice, “Çünki”. (Çünki, bilindiği üzere, “Zira, şundan dolayı ki, şuna binaen ki, şu sebepten” mânâlarında, iki cümle arasında veya bir mevzunun açılışı ve izâhı hâlinde bağlayıcı olarak kullanılan bir kelimedir!): 477: İZZET-Zayıf ve zelil iken kuvvetlenen ve kudret sahibi olan. Ziyadelik ve üstünlük. Muteber olmak… BİRİNCİ Mısranın ebcedi: 1013: HİCA-Bulmaca, bilmece. (Üstadım’ın Noktalaması, Allah ve İnsan: Seni bulmam için beni uzağa attın / Âlemi benim, beni kendin için yarattın!)… BU ÇOCUK Benim Nasibim ve Mutluluğuma Vesile. (Mutluluğuma: 1565: Esseyyid Abdülhakîm Arvasî): 2113: SALİH İzzet Erdiş… İKİNCİ Mısra’nın Ebcedi: 1029: CADCİDO-Süryanice, “Bayram”… Süryanice, AHİDD-Hükümdar: 2028= 1029: MADR KONUTO CABORO-Fikir Kahramanı… Süryanice, YORTUTO-Miras: 1028: CQOBO-Kontrol. (Rüyâ’da gelen mânâ: Üstadım, her hafta kontrol edeceğini söylüyor!)

*

Mânâ apaçık ortada: “Kamusı Hakk ile kâim â mahdum / Bu eşya nefisleriyle çünkü ma’dum!”… TOPLAM Ebced: 2042: GALQO-Süryanice, “Hamam”. (Üstadım’ın, “Külhan yeri” şiiri: Yaklaştım hamamda külhan yerine / Yaklaştıkça daha sıcak bölmeler / Saplandı mı akıl bir kez derine / Her ân dirilmeler, her ân ölmeler… Necibcik, Necibcik, dem çekiyor kuş / Yokuşlar iniştir, inişler yokuş / Bir yokluk, bir varlık, ne değiş-tokuş / Bir şu yan, bir bu yan, gidip gelmeler… Hamim: Sıcak ve kızgın su. Samimi arkadaş. Dostluk, yakınlık… Hamime: Her nesnenin iyisi… Hamame: Güvercin. Haberci)… Süryanice, UĞLO-Yemek. Gıda. “Canlanma”: 1042= 43: ABLİ-Eskimek. Aşınmak… Süryanice, AYNO-Kim?: 67: YAQEN-Şekil veren… Süryanice, GENYO-Gölge: 1067: QOMUDO-Aktör...  Süryanice, HANBO-Balta. “İslâma muhatab anlayış”: 67: GENYO-Cam. “Aksettiren. Perde”… Süryanice, SAGYO-Gölge. (İmam-ı Rabbanî Hazretleri, Gölge hakikatinin asılla varolduğunu ve asla bağlılık düşüncesini aksettirdiğini söyler): 82: HELMO-Rüyâ. (Eşyadaki her şey, rüyâ nevinden bir gölgedir!)… SYOĞO-Duvar. “Dil”. (Allah Sevgilisi’ne Peygamberlik, duvar şeklinde temsil olundu; rüyâda!): 1082: HACİS-“Bir şey nefste gerçekleşti!” mânâsına gelir. İnsanda ilk düşünce Rabbanidir… HADÎS: “Her doğan çocuk, İslâm fıtratı üzere doğuyor!”

*

GÖLGE mevzuu özetle: İnsanın zâtı, “Adem-yokluktur”… Hadîs: “Söz odur ki, şâir Lebid’in söylediği: Allah’tan başka herşey bâtıldır!”… Yokluklar, ayna mevkiindedir ve Varlığı aksettirir… Mutlak Varlık Allah ve O’nun karşısında Yokluk… Yokluk da olsa, Allah’tan başka herşeyin yokluk olması hükmü karşısında, bu ne demek? Allah ve aslı yokluk olan eşya ve varlık? Mutlak eksiksiz ve eksikli? Vücud-Varlık ile “Adem-Yokluk”un ikiliği? Vücud-Varlık ile “Adem-Yokluk” ikiliği, Arş mertebesinde birleşir, bundan sonra “Adem-Yokluk”un kokusu dahi yoktur… Kâinat’ın bütün varlıklarıyla İnsan’da toplu olmasına nazaran, o bir gölge, asılla var olan, mahlûk olarak Halık karşısında eksikli; ve aslı, Yaratıcı’ya mahsus bir sır olarak, O’nda saklı… Yaratmak, yalnız Allah’a mahsus ve yalnız sır olduğunu bildiğimiz bir sır… “Yokluklar-Aynalar” tâbiri, eşya ve mahlûktaki Varlık aksi aynaların birbirlerine nisbetle derecelerini gösterir; bir şeyin aynası o şeyin mukabili ve meydana gelmesinin de sebebidir… Allah her derecede, oraya mahsus bir can ile tecelli eder. Bu, eşyanın zıddı ile kaim olması hikmetinin de gereğidir… DİKKAT: “Kemâlâtı göstermeye kabiliyetli olan Yokluklar’a gelince, bunları da dilediği vakitte His ve Vehim mertebesinde meydana getirdi!”… Ve: “O kemâlâtın bütününü de o yokluklar’da akseder duruma getirdi. Anlatılan akisleri, Hayy, Âlim, Kâdir, Mürîd, Basîr, Semi’, Mütekellim-konuşan eylemiştir!”… Adem-i Mutlak: Sırf yokluk… Mutlak Varlık, Mutlak Vücud sıfatının aksedenine “mukayyed-bağlı” topyekûn Varlık ve Oluş… Geçici hayvan bedeni ile Allah’ın “Onunla O’nu bilme” kemâlatının sahibi insan, geçici ve kaybolucu yönüne mukabil Ruhî tarafıyla, “ölümden sonra da” Bakî kalan… İNSAN, emaneti yüklenme teklifine muhatab olan ve kabul eden tek varlık… MAHMUD Efendi Hazretleri: “Zat-ı Pak-i Sübhaniyenin tamamı Hayat, tamamı İlim, tamamı Semi’, tamamı Basar, tamamı İrade, tamamı Kudret, tamamı Kelâm, tamamı Tekvin’dir. İnsan onları zılliyet tarikiyle almıştır!”… ZILLİYET: Zahiri sahiblik. Gölge olmaklık… Ve şu beyte bağlıyor: “Kimi Esma-i Lutfiyye’de mektum / Kimi Esma-i Kahriyye’de mahtum!”… ESMA-İ LUTFİYYE: Lutfa âid isimler… Mektum: Gizli. Gizlenmiş… ESMA-İ KAHRİYYE: “Kahhar-Her kemâle ezici üstün ve kahredici” âid isimler… Mahtum: Mühürbend, mühürlü. Mühürlenmiş. Damgalanmış. Kilitlenmiş. Bağlanmış… Lûtuf ve Kahır, imân ve küfür anlayışından, mevzularına ve vaktin hükümlerine göre değişir; her çocuğun doğuşunda İslâm fıtratı üzerine oluşu aslından sonra, “imân veya küfür” herkes kendi yoluna… Lûtuf, insan hayatının amellerinin neticesi olarak Müslümanlar, Kahır da inanmayanlar için… Doğum-Ölüm arası hayatımız, Lûtuf görünenleri kahır, kahır görünenleri lûtuf, neyin ne olduğu NETİCE’de görünür… BİRİNCİ Mısraın Ebcedi: 831: NASLI-HAN-En başta Allah Sevgilisi… HAFAKAN-Sıkıntı. Kalb çarpıntısı. “Ruh, tende tutsak”. (Te harfi, Allah’ın “Kaabid-Kısıcı, sıkıcı” ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden Kalb): 831: MÜTEŞEFFÎ-Şifâ bulan. Öcünü alarak rahatlayan. (Veli sözü: Dünya’dan öcümü almadan gidersem, gözüm arkada kalır!”… Kelime-i Tevhid, bir Nefy-i isbattır; İlâh yoktur, Allah’tan başka… Veli, nefsin bütün putlarını kırma muradına eren ve Allah’a kavuşandır!)… MEHD(İ) MUHAMMED SALİH: 832: MUAYENEHÂNE… HAFIKAN-Şark ile Garb: 832: TEBKİT-Delil ile susturma… MEKTUM-Gizli. Gizlenmiş. (Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizliler, gizlilikler” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl”e işaret eder; Takdim’e… KKM hatırda!): 506: NAKŞBEND… VAKT: 506: ERDİŞ-Kabul edici er. Alıcı-verici. “İnsan, tesir etme gücünde bir eserdir!”… İKİNCİ Mısraın Ebcedi: 1607: TECERRÜD-Soyunma, masivadan (dünyadan) alâkasını kesme… HUDARE-Deniz. İlim. Allah için, Allah aşkına. Yeşillik, bitki: 1607: VASIK-Güvenen. İtimad eden… TAHAKKUK-Bir şeyin doğruluğunun meydana çıkması. Gerçekleşmek. Delil ile isbat edilmek: 608: RÜTUB-Sâbit olmak, kaim olmak, devamlılık… MAHTUM-Mühür. Mühürbend: 1086: CNOQOYO-Süryanice, “Kökten. Radikal”… Süryanice, MALYO-Bütün. Küll: 87: HAGONOYO-Süryanice, “Bayramlık”… TOPLAM EBCED: 2439= 441: MİAT-Yüzler. Yüz sayıları… KISAKÜREK: 1441: SALİH MİRZABEYOĞLU.

*

FATİH Devri tarihçilerinden Tursun Bey: “Ben geldiğimce ben, rakibi kapudan sürer Habib / Bu muhakkak ki Hak geldükte bâtıl tard olur!”


Baran Dergisi 429. Sayı