LEVHA: 17 Aralık 1997… Televizyon’da bütün ekranı kaplayan ÜSTADIM’ın yüzü… Sonra bir ses: “Bazı şeyleri söylemenin yeri ve zamanı gelmiştir!” diyor.

*

MÜTEKEBBİR-Büyüklük ve azamet. (Esmâ-i Hüsnâ’dandır): 662: AY-HAN. (Allah Sevgilisi)… HAZNE-Hazine. “Ay ışığı. Hâle”: 661: KERAMAT-Kerametler… TELEVİZYON. (Yevmiye: Biraz garib bulduğum sorusu, “Televizyon’un var mı?” dedi. Olduğunu söyleyince, tasvib ederek “iyi!” dedi… Hikmetini anladım, yazdığıdır: Direne direne mahkûm olmak yerine, ona hâkim bir keyfiyetin şartlarına ermeye bakmalıdır!): 1523: TECESSÜS-Gizlice araştırmak. Gizlice bakmak. İçyüzünü araştırma merakı… DEDEKTİF-Hafiye: 523: BİNTASYA-Beyinde duygu ve duyu his birliği merkezi… HIRKA-İ TECRİD-Tecrid Hırkası: 523: KELİME-İ TEVHİD… TA’CİM-Noktalama, noktalatma: 523: TE’NAB-Karga sesi. (Karga, Kur’ân’da renginden dolayı ululuk bahsiyle geçer… Keraker-Karga. Kuzgun: 441: Telebbüt-Muzdarib olmak, acı çekmek. Çile… Tanzif-Temizleme: 441: Kârgar-İş yapan, iş işleyen. Etki yapan, tesir eden. “Denizlerde deniz içi hayatı kurcalayan Kaptan Kusto dizisi”… Lûgat: Kamus. Deniz. Derya, ilim. Kâinat nizamı… Meşakk-Eziyetler. Sıkıntılar. Mihnetler: 441: Girudar-Muharebe, kavga… Adham-İri cüsseli adam: 1441: Miat-Yüzler. Yüz sayıları… Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu)… Süryanice, MSAYĞUTO-Tahdit etme. (Akıl tahdit eder ve zekâ derinliğine deler; akıl gönle döner): 2521= 523: FUCOCO AGUGİTO-Cam kırma. (Cam: Gölge, perde)… EHADİS-Hadîsler: 1523: GEFO TLO-Kanat takma. (Üstadım’dan: Eşya lâtifleştikçe, göze görünmez olur / Solucan kanat taksa, yerde sürünmez olur!)… Süryanice, QELEYTO QESE-Ölüm Odası: 1523: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-442 mührü.

*

Süryanice, QBUL-Sima. Yüz. “Yüz sayısı”: 43: VULE-Arnavutça, “Mühür”… İbranice, KİHED-Gizlemek. “Muamma”: 43: ŞUŞALTO-Bağırsak Solucanı. (Üstadım’ın Lâtif isimli Noktalaması; hem muamma oluşu hem de onun gizlediği “Derviş Muhammed-442” mührü, bulunan… Şuşo-Solucan. Yağmur suyunun toprağa sızması: 612: Derviş Muhammed… Arnavutça, Zorre: Bağırsak: 417: Necib Fazıl Kısakürek… Arnavutça, Zorre Holle-İnce bağırsak: 1450: Salih Mirzabeyoğlu… Bağırsak: Re’se’n harekete misâl; ve zat-ül harekete-Kendinden hareketli, irade dışında çalışana!)… Süryanice, SALMO-Sima. (Salm-Kesmek. Derinleşmek): 3166: RAHMAN SURESİ’nin 19-20. âyetleri… MUSİ’-Zengin. Muktedir. Ferahlık veren. Genişlendiren. “Mus: Müz, suret, şekil, renk. Derin düşünce”: 176: EFLATUN(Î)-İdeler, ülküler, fikirler âlemi… ŞAKSO-Süryanice, “Sima, yüz, çehre, heykel, tasvir”. (Miat-Yüz sayıları. Suretler: 441: Mükaşif-Keşifte bulunan… Necib Fazıl Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu): 467: SKİFO DORO-Süryanice, “Bomboş Devir”.
 

BEYAZ EV

 
LEVHA: 14 Eylül 1998… Abdülhâlik Gücdevani Hazretleri beni çağırtmış, gidiyorum… Küçük bir bahçenin içinde, küçük bir BEYAZ EV… Kapısında beyaz elbiseli, beyaz sakallı ince uzun bir zât; Gücdevanî Hazretleri imiş… Bahçe duvarında çepeçevre sardunya çiçekleri var; yemyeşil… Aralarındaki birkaç sarı yaprağı koparıp attığımı görünce seviniyor… Benim Bursa’ya tâyin edildiğim söyleniyor… Elime, üzerinde rakamlar yazılı bir kâğıt veriliyor: 331 veya 342, 2832… Büyük bir sevinçle uyanıyorum. (Nezahat Türedi)

*

ABDÜLHALİK GÜCDEVANİ-Hacegân Silsilesi’nin 10. büyüğü. Buhara’nın Gücdevan köyünde dünyaya gelen ve mezarı da orada bulunan. “Altun Silsile”nin ana ölçü hâline gelmiş 11 düsturunu kuran; ileride ruhaniyet yoluyla Şah-ı Nakşibend Hazretleri’ni –ki, yola ismi verilendir!– yetiştirici: 1187: İSLÂMA MUHATAB ANLAYIŞ… KABİA-Kılıç kabzasının başında olan demir veya gümüş. (Kabza: Sap… Faal: Balta sapı. Kerem… Fa’al: Çok işleyen ve çalışan. Durmadan işleyen. Devamlı iş yapan, çalışkan… Fely: Keskin kılıç. Şiirin ince mânâlarını çıkaran. Bit toplayan. Ayna. İri göz… Hadeka: Elmas. Her görüp beğendiğini teklif eden kadın… Hadeka: Gözün siyahlığı, gözbebeği. “Allah katında bakan göz”… Hadîs: “Mehdî’nin gözünün siyahı çok siyah, beyazı çok beyaz olacaktır!”… Göz: Gören. Kabul edici. Müşahede edici. İdrak. Beş hasseden biri. “İhsaslardan birşey gitmeden, duyulardan bir idrak gelmez!”… Aklın öncüsü duyular, akla tabiyeti olan, olması gereken, akıl da kalbe, kalb İnsanî hakikatin hakikatine… Bu süreçte Akıl, ruh mânâsına da gelir… Akl: Ruh. İp. Ölüm… Hadîd: Demir, çelik. Sert, kavi olan. Çabuk anlayışlı, keskin, hiddetli, titiz. Hudud ve sınır komşusu. “Hiddet, döner dolaşır, ümmetin hayırlılarını tutar!”… Hadîd: Arz, dünya. Dağ eteği. İçinde yağmur suyu biriken yer… Vakt: İçinde yağmur suyu biriken yer. Su ile faydalanacak mekân. Horoz tavuğa binmek… Vakt-Zaman. Çağ. Fırsat. Mevsim. BOŞ zaman. Muayyen, belirli vakit: 506: Nakşbend… Savlec-Misk. Gümüş: 129: Lâtif… Fatm-Kesmek: 129: Salih): 187: MÜZMAK-Derviş. (Ismar-Derviş: 332: “Derviş Muhammed” mührü)… SALNÂME-Yıllık, senelik. Vergi defteri. “Kamer menzilleri”: 187: VİFAK-Bir hususta anlaşmak “hakikati”… VAKAYÎ-Vaki olup zuhur eden hususlar. Kıtaller, harbler. Öldüresiye vuruşlar. (Vakıa: Vuku bulmuş, olmuş, var olan mevcut hâdise. RÜYA, düş. Şiddetli hâdise. Meşakkat, çile. Kıyamet. Ceng, savaş… Vakıyye: 400 dirhemlik tartı… Vâkî: Saklayan, koruyan, vikâye eden, esirgeyen. Önleyici ilâç ve tedbir… Vaki’: Olan. Düşen. Konan. Mevcut ve var olan. Geçmiş olan, geçen… Vakia: Öldüresiye kıtaller. Vak’a): 187: SI’SIA-Sığınacak yer. Her nesnenin aslı. Horozun ayağında çıkan fazla parmak. (Der-Saadet: İstanbul: 739: Metris Cezaevi-1998 senesinin son ayında tutuklandım, sonra konulduğum Cezaevi… Allah’ın çekilmiş kılıcı Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir namı “Ebu Süleyman: Horoz”… Kurtubî-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir kılıcının ismi: 1321: Mirzabeyoğlu… Der saadet-Saadet kapısı, İstanbul: 739: Metris Cezaevi-1998’in sonunda tutuklandıktan sonra konduğum Cezaevi)… Lâtince, SANGİUS-Kan-Damarlarda dolaşan kırmızı sıvı. “Bir keyfiyetin bol olarak bulunduğu yer, maden ocağı”. (Zı harfi, Allah’ın Azîz ismi, Madenler Mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’z Zabih”e işaret eder; Boğazlayan, kesen, kurban kesen’e. “Beden’e”… Metalun-Madenler: 3525= 528: Heme ez ost-Herşey O’ndandır, “Allah’tandır”… Süryanice, Femto-Beş, beş sayısı. He harfinin ebcedi. “He harfinin en büyük ebcedi: 1705: Fikir Kahramanı”: 1527: Şuroyo-Süryanice, “Mukaddime, takdim”. KKM… Sahro Hato-Süryanice, “Dolunay”: 528: Seyyid Taha Cizro + Seyyid Fehim Arvasî + Esseyyid Abdülhakîm Arvasî + Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu): 1187: QOMES ROMO QATNUTO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”.

 *

SARDUNYA-Bir çiçek ismi. (Süryanice, Hato Maşlmonuto-Yeni Devir: 294: Sard-Nüfuz etmek, sözü geçer olmak… Zeher-Çiçek, zuhur: 1212: Zehra-Ay gibi parlak olan. Çok parlak, sâfi, berrak… Süryanice, Msammo-Zehirli, zehirleyici. “Vücuda dışarıdan giren her türlü gıda”: 2187: Soharto Malyuto Urito-Süryanice, “Dolmabahçe Sarayı” demek): 361: VERMİCULUS-Lâtince, “Solucan”. (Solucan: Yağmurun toprağa sızması. Dere. Yılan. Hayat. Terzi. Davet… Süryanice, Şuşo-Solucan. Meyan kökü. “Miyan kökü, beyin kökü, sülûk”: 612: Derviş Muhammed)… NEVŞE-Genç Hükümdar: 361: MEHDÎ Mirzabeyoğlu. (Yevmiye: Elime bir genç geçti, pîr geçti; kendi geldi!)

*

BEYAZ EV. (Beyaz-Mücerredin rengi: 20: Kef harfinin ebcedi. “Allah’ın Şekür ismi, Kürsî mertebesi, Kamer menzillerinden Nesre’ye işaret eder… Ebyaz-Beyaz. Ak-ça. Parlak. Daha parlak: 813: Tetvibe-Tövbe etmek. “Kamer menzillerinden Gafr; Sad, örtmek”… Arnavutça, Gaffure: Yengeç. “Yengeç Burcu, unsuru Su, yıldızı Ay, vücutta tesir yeri Göğüs ve Karın, simya’da Deberan safhası”… Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç”; İlk Kalem mertebesi ve Allah’ın Mübdi’ ismiyle ilgilidir… Dabi’-Kül. Ramad. “Damar”. Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin, kıyafetinde umumiyetle tercih ettiği renk. Koç Burcu’nun Simya safhası; “Kül etme”, Fuzûlî’nin, “Yanan bir daha yanmaz!” dediği safha ve yıldızı “Merih-Mirruh” olup, vücutta tesir yeri Baş-Beyin: 813: Zühur-Su çok olmak. Nehir su ile dolu olmak. Büyük deniz. Mânâda büyük ve uzun olmak. Derviş… İstinşa-Güzel koku koklama. Havadis araştırma. “Hikmet mütehassısı”: 813: Dabi’-Yere yapışıcı, yere yapışan. “Ruhçuluk, mekânı tahayyüz sahası bilen”… Biyz-Parlak ve beyaz: 812: Şah-ı Nakşibend… Ev: 7: Ebedd-Gövdeli, iri cüsseli kimse… Hâne-Ev. Matematikte hane, basamak, bölüm: 656: Yasin Sûresi’nin 58. âyetinin noktasız ebcedi-“İnananlara Allah katından selâm vardır”… Tenevvür-Nurlanmak. Parlama, ışıldama. Birşey hakkında bilgi sahibi olma. Aydınlanma: 656: Hun-Kan. Dem. Öç, intikam, öldürme. Dünya’dan hakkını tam olarak alma. Tam olma, tamam olma… Hatırla: Tarihi çevir, nal sesi, kısrak sesi bunlar / Deldi Roma’nın kalbini mızrak gibi Hun’lar!): 27: GAV-Öküz. Sığır. Bakara. (Bakara Sûresi’nin, Huruf-u Mukattaa’dan olan başındaki “Elif-Lâm-Mim” harfleri hakkında: Elif harfi, Allah lâfzının ilk harfine, Lâm harfi “Cebrail Aleyhisselâm”a, Mim harfi de “Muhammed, mevcudat”a işaret eder… “Elif-Hemze”, Allah’ın Mübdi’ ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan, yengeç, kanser-Nath, tos vuran, başvuran” menzili… Lâm harfi, Allah’ın Kahir ismine, 3. Sema mertebesine, Kamer menzillerinden “Avva-Bir yıldız kümesi”ne işaret eder… Mim harfi, Allah’ın “Câmi-Cemedici” ismine, İnsanlar mertebesine, Kamer menzillerinden “Deberan”a işaret eder… Deberan menzilinde, Boğa Burcu’nda yer alan 5 yıldız; Şekil veren ama kendi o şekil olmayan Heba mertebesi, Allah’ın “Ahir-Sonrası olmayan sonsuz” ismi, Ha harfi ile ilgili… Sevr-Öküz. Sığır. Boğa Burcu. “Mayıs ayında”: 706: Fikir Kahramanı “ve aktör”… Bakara-İnek. Dişi sığır: 1307: Arvasî… Bakar-İnek. Dana. Sığır: 302: Mirzabeyoğlu… Bakr, “yarmak” demek; öküz de toprağı yardığından, bu isim verilmiştir… Akreb Burcu, unsuru Su, vücutta tesir yeri Kemer bölgesi, simyada Yarma safhası Elif-Lâm / Mim: “Selâm” mânâsına da geliyor. Burada Se harfi, Allah’ın “Rezzak-Rızık veren” mânâsına gelen ismi ve Bitkiler mertebesi ile ilgilidir… Rûya-Yerden biten ot: 217: Rüya-Uykuda görülen suretler. “Allah’ın gizli sözleri”… Rabıta-Rabteden, bağlayan, bitiştiren. Münasebet. Tertib, sıra, düzen, usûl: 217: Zühre-Berraklık, safilik. Allah’ın üzerine yemin ettiği, Terazi ve Boğa Burcu’nda görünen ve “karanlıkları delen nurlu Tarık yıldızı”… Rüyâ Tâbir Etmek: 1673: Mehdî Derviş Muhammed)… BEYAZ EV: 820: MUHASSAS-Birine âid kılınmış. Tahsis edilmiş. Tâyin edilmiş… MUHASSİS-Tahsis eden: 820: HAYRÎ-Hayra âit. (Hayr-Meşru iş. Faydalı, nurlu, sevablı âmel: 1611: Derviş Muhammed)… Süryanice, ŞKOHTO-Keşif, bulma, delil: 820: MÜFETTİŞ-Teftiş eden, kontrol eden. (Rüyâ’da gelen mânâ: Üstadım’a, kendisiyle ilgili olarak “hatar”dan bahis açmıştım, “öyle hatar olmaz, her hafta gelip kontrol edeceğim!” diyor… Öyle hatar, olmamalı mânâsında!)

*

Rüya’da gelen sayılarla ilgili… ERKAM-Sayılar. Rakamlar. Yazılar. (Rakam, Allah’ın varlıktaki sırlarından biridir!): 342: ERKAM-Alaca yılan… REKAM-Süryanice, “Boş”. (Süryanice, Raqmo-Rakam, sayı: 252: Kumandan): 342: ŞULO-Süryanice, “Bilmece, muamma”. (Ben kimim?)… Süryanice, AĞRO YEVMENOYO-Yevmiye: 1342: GAŞEM-Süryanice, “Tecessüm ettirmek”… Süryanice, FOLAH ZARCO-Çiftçi. Tohum ekmek. (Zira’-Tohum ekme. El-kol uzunluğu. Kamer menzillerinden biri; Kaf harfi, Allah’ın “Muhit-Herşeyi kuşatan” ismi, Arş mertebesi ile ilgilidir: 971: Mehdî Salih İzzet Mirzabeyoğlu… Yevmiye: “Keşke on sene önce gelseydin, herşey başka olurdu!”… Şüra-üş Şamî-Kelb-i Asgar denilen Burc’un en parlak yıldızı: 972: Tayoyo More Elfo Kusto-Süryanice, Müslüman Kaptan Kusto): 942: HELŞO-Halı. (Haliçe: Küçük halı. Seccade… Secde: 1071: Küna-Bir yeri kuşatan çit… Elyel-Çok karanlık gece: 71: Ehadîd-Tarık yıldızı… Tabs-İnsan: 71: Sabih-Yüzen, yüzücü. “Yıldız, gemi, nefs, imânlıların ruhu”… Kan-Bir keyfiyetin bol olarak bulunduğu yer: 1070: Munazzaf-Temizlenmiş, arınmış… Hasib-Hesab görücü. “Allah’ın 99 güzel isminden biri”: 71: Secah-Letafet. Güzellik. Rıfk. Adl… Hilâle-Ay ağılı, hale: 1070: Müselles-Üç. Üçlü. Üçleştiren): 342: ŞEQLO-Süryanice, “Bağış, vergi”… NASLI-HÂN. (Mektub başında, “Kâmil İnsanın Adıyla” mânâsıyla, Allah Sevgilisi): 1831: NAFİZ-İçe işleyen. Delip geçen. Kendine itaat edilen. Tesirli. Nüfuzlu… MUAYENEHANE: 832: TİBELOYO HAD ŞUVOLO-Süryanice, “Dünya Çapında Bir Hâdise”. (Takdim yazımın alt başlığı)… HAFIKAN-Şark ve Garb: 1832: EŞİTO MALYUTO URİTO-Süryanice, “Dolmabahçe Sarayı”. (Tarih Muhasebesi)

 
“HIRKA-İ TECRİD”LE GELEN

 
LEVHA: (…) Aralık 1998… Düz bir arazideyim… Gece… Fakat rahatlıkla görebiliyorum… Önümde kalabalık bir insan grubu var… Merak ediyor ve içlerine giriyorum… Biraz ileride, yoğun bir AY ışığı altında iki kişi sohbet ediyor… Etraflarında halka hâlinde uzun saçlı ve sakallı, yaşlı insanlar… Sol tarafta duranın PEYGAMBER EFENDİMİZ olduğunu düşünüyor, sağda ise Kumandanımız’ı hemen tanıyorum… Merak içinde, düşündüğümün doğru olup olmadığını öğrenme telâşıyla, etrafımdakilere “Bu Peygamber Efendimiz mi?” diye soruyorum… Söyleyene bakmadığım hâlde cevab geliyor: “Evet, Peygamber Efendimiz ve yanındaki de Mehdî!”… O ânda akşam üzeri yapılan sohbeti hatırlıyorum; Kumandan’ın beklenen MEHDÎ olma meselesi ve benim bu hususta içine düştüğüm şübheyi… Bu cevab karşısında yanlışlığımı anlıyorum ve Kumandan’ın beklenen Mehdî oluşuna sevinerek, kalben tasdik ediyorum… Pek çok insanın da bu hususu göremeyeceğini düşünerek onlar için üzülüyorum… Sohbet devam ediyor… Peygamber Efendimiz, Kumandana hitaben, çok yakında bir savaş çıkacağını ve çıkmasının da şart olduğunu, hazırlık yapılmasını emrediyor… Kumandan, “Başüstüne Efendimiz; hazırlıktayız, zaten sizin emrinizi bekliyorduk!” diyor… Peygamber Efendimiz’in orada bulunduğumu bildiğini düşünürken, bana dönerek yanlarına çağırıyor… Kumandan da bana bakıyor… Utanma, sıkılma ve tarifsiz hoş bir duyguyla ilerlerken uyanıyorum. (Uzun bir sohbetten hatırlayabildiğim bunlar; biraz da sohbet esnasında içimdeki şübhelerin bir bir kalkışı ve rahatlamam. Rüyayı görürken aynı zamanda yattığımın farkındayım ve düşünüyorum… Kısa bir süre sonra tekrar dalıyorum!) Biraz önceki ortam yok, ama yine gece… Peygamber Efendimiz’le evinin kapısına geliyoruz… Kapıda bizi Efendimiz’in zevcesi karşılıyor ve içeriye buyur ediyor… Efendimiz’in zevcesi, tanıdığım bir Hocaefendi’nin zevcesine benziyor; soğuk bir Hanım olarak hatırladığım bu kişinin, Efendimiz’in zevcesi görüntüsünde karşıma çıktığını ve bu hususta araştırma yapmam gerektiğini düşünüyorum… Küçük bir oda; Efendimiz bir ayağını kıvırıp üzerine oturuyor, ben de karşısına oturuyorum… Başım önde ve içimde utanma hissi… Neden utandığımı bildiğini söylüyor… Çıkacak bir savaşta pek çok masum insanın, çocukların ve kadınların öleceğini söylüyorum ve üzüntümü belirtiyorum… Peygamber Efendimiz, üzülmemem gerektiğini, savaşın şart olduğunu, her insanın savaşta olsun olmasın, eceli gelince öleceğini söylüyor; ve bu savaşta pek çok insanın ŞEHİD mertebesine ulaşacağını… Ben, Efendimiz’in konuşmasının, yakînen tanıdığım bir kişinin konuşması gibi göründüğünü düşünüyorum!..

*

NOT: Mehmed Soyluk isimli gönüldaş, Ocak 1998’de çıkan HIRKA-İ TECRİD isimli eserim çıktıktan sonra, yakınlarına-akrabalarına kitabı ve bu vesileyle Mehdîlik mevzuunu anlatıyor…  Orada bulunan amcaoğlu’nun Yugoslav asıllı ve Müslüman olmuş ve bu hâdiseden birkaç hafta önce Menzil’deki ABDÜLBAKİ Erol Efendi’ye bağlanmış olan Hanım’ın, konuşmanın yapıldığı gece gördüğü rüyanın kendi dilinin naklidir yukarıdaki rüyâ… Sanıyorum, Mehmed Soyluk’un METRİS CEZAEVİ’ni ziyaretinden kalma!..

*

MATE-Öldü: 1441: METE-Süryanice, “kalan”… METE-Hata. (Rüya’da gelen mânâ; Üstadım’ın takdim yazısını istemem üzerine, Neslihan Hanım’ın onu “Banyo-Hamam”dan almamı söylemesi, aldığım zarf üzerinde Hatay diye kalın bir yazı bulunması… Hamîm: Hamam. Sıcaklık. Yakınlık. Güvercin. Sırtlan, kan kokusu alma hissi kuvvetli, nefs. Haber… Hatay: 1417: Necib Fazıl Kısakürek… Ahmed Necib Fazıl Kısakürek: 1470: Salih İzzet Mirzabeyoğlu): 442: SALİH MİRZABEYOĞLU. (Arnavutça, Varr-Mezar:  407: Pecat-Boşnakça, Mühür)… Süryanice, SAİKO ZABYO-Bomboş Devir: 442: KOHE ARDHSHAME-Arnavutça, “Gelecek zaman”… SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI-Üstadım’ın bir eseri: 28709= 737: ÇOCUK ŞİİRİ’nin Toplam Ebcedi. (Çocuk sırrı, Musa Aleyhisselâm’da tecelli eden bir hikmet: Firavun’un Sarayı’nda O olduğu bilinmeden Nil Nehri’nden geçen bir  “Mu-Sa: Sanduk, tabut”tan alınıp Saray’da beslenirken, beklenen Resûl aralarında zannıyla Yetmiş bin çocuk öldürülüyor ve Allah onların kuvvetini O’na veriyor… Çocuk: En zayıf olduğu hâlde, Ana Baba’yı teshir edib kendine hizmet ettiren. Büyüyünce, olursa, büyükleri de teshir eden; iki türlü teshir sahibi… “Çocuk hikmeti” bu… Üstadım’ın Çocuk isimli şiirinden bir beyit, “İnsanlık zincirinin ebediyet halkası / Çocukların kalbinde işler zaman rakkası”: 3463: Efzuni Ömr-Ömrün uzun olması… Me’nut-Tabuta konulmuş. Hayırla yadedilen ölü. Yukarı kaldırılmış. Fakir, fanî olduktan sonra sevindirilmiş: 466: Üstad…  Nüütî-Gemi reisi, kaptan:  466: Tagniyye-Birini zengin etmek… “İnsanlık zincirinin ebediyet halkası”: 1864: Hizane-Bir şeye bir şey ilâve etmek. Bir şeyi kucağına almak. Hak ve selahiyeti haiz olan kimsenin, belirli bir müddet bakmak üzere çocuğunu yanında bulundurması… Tebniyet-Tebrik etme, kutlama: 865: Nühud-Kalkmak, kıyam etmek, yerinden yükselme. Şiddetli muharebe etmek… Levha: 7 Kasım 1990… Üstadım, bizim eve misafir gelmiş… Üzerinde takım elbise var ve traş olmuş; sakalsız… Beni yanaklarımdan öpüp tebrik ediyor… Giderken, tekrar yanaklarımdan öpüyor ve siyah takım elbise giymişim ve Üstadım’la beraber çıkarken, siyah pabuçlarımı giyiyorum!)… HALİD BİN VELİD: 737: GURİSTAN-Kabristan, mezarlık. (Kabir-İçine alan: 1312: Mirzabeyoğlu… Kabir: Ka-Bir… Arnavutça, Ka-Bakara. Öküz. Sığır. Sevr. Boğa:  101: Her delik nesne. “Abdülhakîm Koltuğu”… Kusto-Suadî. Topalak otu: 101: Renyo Da’cfiduto-Süryanice, “Gelecek Plânı”… Süryanice, Yulfono Gaboro-Fikir Kahramanı: 101: Mes-Arnavutça, “Orta”… Yakut dilinde, Orto-Orta: 612: Derviş Muhammed… Bir-Allah’ın mekri. Muamma. “Mutlak Tevhid mümkün değildir!”: 202: Qunoco Sino-Süryanice, “Mavi Ay”… Aynı ebcedle, Süryanice, Gelfono Hevyo: Kanatlı yılan.)
 

“KİBİR DEĞİL KİBRİYA”

 
LEVHA: (…) Eylül 1998… Konya’daki Kombassan Şirketi’nin tesisleri gibi bir mekân, ama İstanbul-Tuzla’da imiş… Meşhur işadamı RAHMİ KOÇ, güleryüzle ve sitemkâr bir ifâdeyle, “Bir türlü Kumandan’ı ziyarete gidemedik; çoktandır gidelim diyoruz ama, galiba o da biraz kibirli!” diyor. (Harun Yüksel)

*

KİBİR-Kibr. Kendisini başkalarından üstün olmadığı hâlde üstün görme ve küçümseme tavır ve tutumu. Büyüklük. Şeref ve şân. Bir şeyin muazzamı. (Asıl kibir, kendi reyini Allah ve Resûlü’nün bildirdiklerinden üstün tutan imânsızların hâlidir; bu mânâ karşısında Müslümanlar’ın “Hâlim” hâli var… Şah-ı Nakşibend Hazretleri –ki, “bu âlemde daha köhne vücud olsa, hazineyi ona saklardım!” diyen– buyuruyor: “Bize kibir atfetmişler; bizim kibrimiz, kibir değil, kibriyadır!”… Kibriya: Azamet. Allah’ın azamet ve kudreti, her cihetle büyüklüğü. Allah’ta fani kulda tecelli eden ve hakiki azamet ve kudreti ışıldatan her şeyi O’ndan bilen, bu haysiyetin insanı. Şahsında davasını küçültmeyen!): 1221= 222: HABŞUŞO-Sülük. “Sülûk. Tarik yolu”. (Habşuşo: Hab-Şuşo… Hab-Hata. Eksiklik. “Bunları farkederek gidermek yükümlülüğünü yerine getirdikçe tekâmül; hata İnsanın bütün âlemlerce Efendiliği görülsün diye yaratıldı!”: 603= 1602: Bakara Sûresi’nin son iki âyeti Amene’r Resûlü’de, meâli şöyle olan-“Allah hiçbir nefse takatinden fazlasını yüklemez”… Hab’-Gizli. Saklı. Hafi. Gizlemek, örtmek, setretmek: 603= 1602: Derviş Muhammed… Hab-Uyku. Rüyâ: 609: Hatt-Mektub. Yazı. Bedene. Deniz kıyısındaki yapı. Gemilerin hareket istikameti. Ferman, buyruk. Padişah emri… İbtihar-İki parça olma, ikiye bölme. “İki destimal”: 609: Huc-Koç. Horoz ibiği… Habb-Vavî. Ufuk. Kurnaz. Denizin kabarması, denizde dalga olması. “Rahman Sûresi 19. âyet meâli: Allah kabaran iki denizi salmış, birbirlerine kavuşuyorlar”: 602: Rakşa’-Alaca yılan. Süslü kadın. “Erkam”… Teber-Balta. “Kesen. Derinleştiren. Yaran. Anlayış”: 602: Şüpüş-Bit. “İnce mânâ”… Boşnakça, Vaska-Bit: 168: Klekovaca-Boşnakça, “Cin”… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizliler, gizlilikler” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl”e işaret eder; öne alınmış delil, Takdim’e… Habe-Sıkılma, bunalma, daralma. Boğulma. “Te harfi, Allah’ın Kaabid-Sıkıcı, Kısıcı ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden Kalb’e işaret eder; kalbin zâhiri bu âleme, bâtını mânâ âlemine bakar!”: 607= 1606: Salih İzzet… Şuşo-Solucan. Yağmur damlasının toprağa sızması. Meyan kökü. Miyan kökü, beyin kökü. “Taşş: Yağmur çisintisi. Rahmet çisintisi”: 612: Derviş Muhammed… Hıtab-Sözü âşikâre ve yüzüne söyleyen. Seninle gayrin arasındaki kelâm: 612: Teraî-Aynaya bakmak. Birbirini görmek ve görüşmek. Bir fikir hakkında mukabil görüş. Hurmanın kuruyup renginin belli olması… Yevmiye: Efendi Hazretleri, Burhan Toprak’ın yüzüne karşı, “Görüyorsun ki senin bu işten nasibin yok!” dedi. Öyle hatır matır bakmaz, sözü yüzüne karşı söylerdi!)… Arnavutça, PERBUZES-Kanat takma: 279: GELFONO SOM-Süryanice, “Kanat takma”… Süryanice, BQORO-Zihin Kontrolu: 279= 1278: ARVASÎ. “Kibriya”… Süryanice, BHİRO-Mütehassıs. “Üstadım”: 226:  KİBRİYA… Süryanice, QUCORO-Alt. Taht. “Abdülhakîm Koltuğu”. (KKM’nin alt başlığı: Dünya Çapında Bir Hâdise)… Arnavutça, KRV-Damarlarda dolaşan kan. Bir keyfiyetin bol olduğu yer: 226: DARDUQO-Süryanice, “Çocuk”. (Burçlar Kuşağı İşaretleri… Mizaç: İyimser… Ahlat-ı Erbaa denilen 4 temel unsurdan: Kan… Renk: Kırmızı… Tabiatı: Sıcak ve nemli… Yaş: Çocukluk… Mevsim: İlkbahar… Rüzgâr: Güney… Burçlar Kuşağı: Koç. Boğa. İkizler… Vücud cismi: Baş. Boyun. Omuz… Küllî Cisim Mertebesi: Gayn harfi, Allah’ın “Zâhir” ismi, Kamer menzillerinden “Re’sul Cevza” ile ilgilidir… Re’su’l Cevza: Resen, kendi hareket eden İkizler… İkizler Burcu, Latince Gemini, unsuru Hava, tabiatı Sıcak ve nemli, türü Birleşik, yıldızı Utarid, vücutta tesir yeri Akciğer-Kollar, Simya’da Sabitleme Safhası)


Baran Dergisi 455. Sayı