LEVHA: (…) Ekim 2014… Dikdörtgen bir halı. Açık alanda, sanki bir duvara asılmış gibi, ama onun öyle durmasını sağlayacak hiçbir şey yok. Rengi, tahin gibi bir kahverengi; iki tonu halıda hâkim. İlk bakışta açık kahverengi, onun daha da açığı renkte kumlu bir desen. Tüyleri normalden biraz uzun, düzensiz, karışık… Salih geliyor ve sağ eli ile halının sağ üst köşesinden başlayarak yavaş yavaş ve sıvazlaya sıvazlaya düzeltiyor. Tüyler düzeldikçe, desen ortaya çıkıyor. Klâsik bir desen. Halıyı çerçeveleyen bir boşluk ve sonra kenarlara doğru SU. Koyu renkli su, aşağı kısımda açık renkte. Halının sol alt köşesine gelince, orayı sıvazlamıyor ve ŞEHADET parmağı ile imzasını atıyor. (Hayran Erdiş)

*

ABDULLAH BİN MES’UD’dan Rivayet: Allah Resûlü, elindeki bir çubukla toprak üzerine bir kare çizdi. Sonra bu şeklin ortasından dışarıya doğru bir uzun çizgi çekti. Bu uzun çizgiyi kare içinde dikine kesen küçük çizgiler çekti ve şöyle buyurdu: Şu karenin merkezi insandır. Şu çevre de, kendisini her yanından kuşatan ecelidir. Karenin merkezinden dışarı çıkıp-sonsuzluğa doğru uzanan çizgi de insanoğlunun amel ve tükenme arzularıdır. Bu küçük çizgiler de insanın başına gelecek kaza ve belâlardır. Eğer bunlardan birini atlatırsa öbürüne yakalanır ve onu da atlatan ölüm çemberini aşamaz.

*

Arnavutça, RECTANGLE-Dikdörtgen: 846: MUAHHAR-Sonraya bırakılmış, tehir edilmiş. “İnsan. Hâdis”… MÜEHHER-Sonraya bırakan, tehir eden. “Allah”. (Ha harfi, Allah’ın “Ahir-Sonrası olmayan sonsuz son” ismi, Heba mertebesi, Kamer menzillerinden “Deberan-Bozulma, çözülme, nakil”e işaret eder… “Hizb-i Muhammed Duası-HMD”de, Ha harfinin karşısındaki “Ha-Mim / Ayn-Şın-Kaf” âyetleri, Nebe Sûresi’nden: 278: Arub-Erkeğini seven kadın. “Cuma”… Meşhude: Cuma günü. Görünen, şehadet edilen. Allah Sevgilisi’nin teşrifinden ve risaletinden önce, melekler ve Peygamberler dilinde nübüvvet ve risaletine şehadet edilmiş olduğu için O’na bu isim verilmiştir. Göz ile görülmüş. Kıyamet günü… Kamer menzillerinde Ha Harfi –Heba mertebesi–, Allah’ın Yaratıcılığına mahsus olan “İlk Kalem, Levh-i Mahfuz ve Tabiat” mertebelerinden sonra, dördüncüsü; tabiat mertebesi ile birleşmesinden “İlk madde” meydana gelmiştir): 846: MÜVERRAH-Tarihi konulmuş, tarihli, tarihi belli. “İnsan ömrü, eceli”… Süryanice, URHO MESCOYTO-Orta yol. (Yakut dilinde, Orto-Orta: 612: Derviş Muhammed-Allah Sevgilisi ve…): 846: NAKA-İ SALİH. (Erbaa-Dört: 278: Rabia-Dördüncüsü… Arvasî-Seyyid Abdülhakîm: 278: Rayqono-Süryanice, “Niteliksiz, keyfiyet üstü, beraat, haşmet, metanet, azamet”… Süryanice, Qesoro-Gök mavisi. “Kelime-i Tevhid nuruna işaret eder”: 278: Hdacesre-Süryanice, “Onbir”… Mehdi’yi Hamil On Süvari’nin Onuncusu, Seyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık”; On-biri Üstadım… Onbir: On-Pîr)… Süryanice, ŞFİCUTO B’ŞEDTO ŞUHODO-İfrat Hâlde Tecrid. (Süryanice, Hogoroyo Safono Kusto-Kaptan Kusto Müslüman: 2611: Şficuto B’sbuto Şuhodo-Süryanice, “İfrat hâlde tecrid”… Derviş Muhammed: 612: Texere-Lâtince, “Örmek, dokumak”… Rüyâ’da gelen mânâ; “Örmek, sanat için seçilmiş demektir!”… Süryanice, Tarqo-Nefis. “Pek güzel, pek beğenilen, pek iyi”: 612: İret-Mirasla almak… Süryanice, Qeryono-Kongre: 278: Qeryono-Konferans. “Adalet Mutlak’a”… İngilizce, Golden Horn-Altun Boynuz: 1307: Arvasî… Boynuz vuran; Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Nath-Tos vuran, baş vuran” menzili; “Seretan-Yengeç” de denilir… Boynuz: Boru. Kab. Kavanoz. Kova… Üstadım’dan benim için: “Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevî balıklarız ayrı kavanozlarda!”… İngilizce, The Golden Horn-Altun Boynuz. “Haliç”: 1719: Magjistar-Büyü. Büyücü. “Mehdî Yıldızı”… Halife: 1720: Trimino Foturuto-Süryanice, “Ölüm Odası” demek)

*

Süryanice, MŞAVYO-Dikdörtgen: 363: MÜŞEBBİK-Ağ gibi örülmüş şebeke. (Şebeke-Balık ağı. Hüviyet sureti. Ağ gibi gerilmiş hat ve yolların tamamı. Ağ gibi olan dokular, nescler: 327: Aşku-Gökyüzü… Hüviyet: Allah’ın varlık sıfatı. Birisinin kimliği ve kim olduğu, kökü, esası ve ne olduğu. Sıfat-ı Hâmide… Hamîd: 62: Mehdî… Muhammed-Allah Sevgilisi’nin tekrar tekrar övülmüş mânâsındaki ismi: 92: Gufo-Süryanice, “Balık ağı”… Seyyid Fehim Arvasî + Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 1092: Hogoroyo Qubarniti Kusto-Süryanice, “Kaptan Kusto Müslüman”… Süryanice, Aylen-Kimler?: 92: Mana-İbranice, “Saymak”… Süryanice, Raqmo-Sayı. Allah’ın varlıktaki sırlarından biri: 252: Kumandan-Kusto… İbranice, Makel-Değnek, baston. Asa: 92: Mana-İbranice, “Kayalık. Sahr. Maden kütlesi. Büyü. Büyücü”… Süryanice, Metalun-Maden: 3525= 528: Seyyid Taha Cizro + Seyyid Fehim Arvasî + Esseyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık” + Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu)… KARABİN-Kurbanlar. Kurbanlık nefs. “Zı harfi, Allah’ın Azîz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’z Zabih’e işaret eder; Kurban, kurban kesen, yakınlık, yay, Kusto’ya… HMD’de Zı harfinin karşısında, Rum Sûresi’nin 41. âyeti’nden - “Meâli-Karada ve denizde fesad zuhur etti”: 1851: Dain-Maden. Doğruluk. Asıl… Kazzan-Pîre. Sıfır. Merkez. Nokta. Zirve: 1851: Ruhamî-Mermerden yapılmış, mermerle ilgili. Abdülhakîm Koltuğu’nu hatırla)… Boşnak dilinde, PRAVOUGAONİK-Dikdörtgen: 308: ARVASÎ.

*

Fransızca, RECTANGLE-Dikdörtgen: 1690: HAFİ-Gizli. Açıkta olmayan. “Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizliler, gizlilikler” mertebesi, Kamer menzillerinden Mukaddem min-ed delâl’e işaret eder; öne alınmış delile, Takdime”. (Ecel-Her canlının ve mahlûkun, Allah tarafından önceden takdir edilmiş olan ölüm vakti. Ahirete göç etmek: 35: Ecell-Çok güzel, çok büyük, en üstün, çok celil… Yevmiye: “Yaş 35 diye bir şiiri var Cahit Sıtkı’nın, mergub bir şâir; Yolun yarısı eder der. Sakın gençliğinize güvenmeyin!”… Üstadım’dan: Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber / Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber)… Süryanice, YARUQO MDİNO SOFRO-Yeşil Medine Yazarı. “Rüya’da bana denen”: 1690: SALİH-Karayılan. “Bir Peygamber ismi”. (Salih Aleyhisselâm’da tecelli eden hikmet, fütuhî; zâhir ve bâtında, “başkası”nın nefsi ile ilgilenmekten rahat bulan. “Mutlak Tevhid mümkün değildir!” hakikati baki; bilgi’nin varolanın bilgisi, varlığın varlık olma ile ilgisi çerçevesinde, “Allah’tan gelip Allah’a dönme” şuurunda olana, itaat eden ve itaat edilen birliği; kendinden zuhur’un hakikati!)… ALLAH Resûlü-Salih Aleyhisselâm: 362: MIRACULOUS-İngilizce, “Mucize”. (Naka-i Salih: Salih Aleyhisselâm’ın mucizesi!)… Süryanice, LEŞONO SURYOYO-Süryanice Dili: 691: ASYA ZCURTA-Küçük Asya, Anadolu… BOLU DAĞI KAFTANI-Rüya’da bana giydirilen: 1690: MEHDÎ KAFTANI.

*

KI’DE-Halı. Bir oturma tarzı. “Şehîd. Şâhid”. (Haliç“e”: Küçük halı, kilim, seccade: 653: Halic-Boğaz. Kanal. Irmak. Koy. Körfez. Büyük kab. İp. “Akl. Ölüm”… Halice-Hareket ettirme. Sarsma. Oynatma: 653: Halice-Pamuk eğiren… Penbe-Pamuk: 59: Mehdî… Haliç’e bakan Gümüşsuyu’ndaki Dergah ve Seyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri hatırda; Üstadım’ın hatıraları ve kabrinin “Haliç Kongre Merkezi”nin karşısında oluşu da… Nah-Halı, kilim: 650:  Mehd-Muntazır): 179: SADEF-Kulak içi. (Usmuh-Kulak. Kulak deliği: 737: Halid bin Velid)… MUTLAK-Kat’i. Şübhesiz. Asla bir şart ile bağlı olmayan. Salıverilmiş. Serbest. Tek. Yalnız: 179: MUTALSAM-Tılsımlanmış. Esrarengiz… HEK’A-Menazil-i Kamerden bir yıldız. Atın göğsü üzerindeki daire. (Hek’a menziline, Nahiye’de denir; Hı harfi, Allah’ın Hakîm ismi, Şekil-Suret Mertebesi ile ilgilidir… Boşnak dilinde, Kraj-Nahiye: 308: Arvasî… İbranice, Şeva-Yedi. “Halidî azamet”: 308: Hefroyo-Süryanice, “Madenî”. Davud Aleyhisselâm’da tecelli eden “Kâmil hilâfet-Vücudî” hikmeti hatırla… Portekiz dilinde, Salvador-Kurtarıcı: 308: Akrav-İbranice, “Akreb”… Süryanice, Şegbo-Bit. “Zirve”: 308: Forty Three-İngilizce, “Kırküç”… Ceyl-Yengeç. Nesil. İnsan topluluğu: 43: Çim-Çimen. “Ot. Rüyâ. Uykuda görülen suretler”… Süryanice, Abdon Cuhdono-Hafıza kaybı. “Uyku ve rüya”: 146: Rahman Sûresi 19. âyet- “Meâli: Allah, kabaran iki denizi salmış, birbirlerine kavuşuyorlar”… Derya: Deniz… Dery: Bilme… Süryanice, Mimno-Matris: 146: Kum-Urdu dilinde, “Kalk ve canlan!”… Süryanice, D’noqef-Gelecek: 146: Bemahatsi Ha Dere-İbranice’de, “Yolun yarısı eder!” demek): 1179: KUTA’-Rüyâ tâbir etmek, düş yormak. (Kut’a-Bir hurma cinsi: 184: Abdülhakîm-Herşeyi yerli yerince eden, “Hakîm” Allah’ın kulu… Kut-Yaşatacak gıda, rızk. “Miv; kıl, tüy. Mive; meyve kelimesinin aslı”: 506: Nakşbend… Vakt-Kaya içinde biriken yağmur suyu: 506: Erdiş… Rüyâ Tâbir Etmek: 1673: Mehdî Derviş Muhammed)… EL-MUHSÎ-Allah’ın, “Sayı, sayıcı” mânâsında bir ismi. Esma-i Hüsna’dandır: 179: MAJİSYEN-Haiti dilinde, “Büyücü”. (Bi’r-Mekr, büyü: 202: Bi’r-Kalb. Gönül. Takva. Nur. Tilki. Vâvi. Yüksek dereceler… Sayı, Allah’ın varlıktaki gizli sırlarından biridir… Majesty: Haşmet, azamet. Kral’a hitab sıfatı… İktidar: Allah’ın haşmet ve azametinden yansıyan. Hakikati bu!)

*

Süryanice, AYNO-Kim?: 67: NÜBUT-Suyun yerden çıkıp akması. “Allah’ın hayat sıfatı suya işledi ve her canlı şey sudan yaratıldı; Kâinat’ta canlı olmayan bir şey yoktur!”… Süryanice, YAQEN-Şekil. Sûret: 67: HANBO-Süryanice, “Balta, derin kesen, derinlik”. İslâma muhatab anlayış… Belarus dilinden, MAHİJA-Büyü. “Allah’ın varlıktaki büyüsü”: 67: QOMUDA-Süryanice, “Aktör”. Temsil eden… NÜBUT-Peygamberlik: 457: ALOHUTO-Süryanice, “İlâhîlik”… Süryanice, TULİDO-Istıfa olunmuş, seçkin. “Muhammed Mustafa S.A.V.”: 457: TULİQO-Süryanice, “Mükemmel”… Süryanice, QUTMO-Ayırma. Furkan. Hakla bâtılı ayırma: 457: NAHET-İnen. “Düşen, halleden”… İbranice, ANOT-Ses, yankı: 1457: TARQO MYAKRO MALQUTO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”… SU: 1066: OSYUTO NOMUSOİT-Süryanice, “Adlî Tıbb”… HİLÂL-Safi ve halis. Sıdk ile dostluk etmek. Yeni Ay. Ara. Aralık. Zaman ve vakit. İki şey arasına konmuş olan. Berzah. Bir kelimenin aslını ve ondan türeyenleri gösteren tertib: 66: NEVÎ-Yenilik… VİN-İrade: 66: NEVA-Bir yerden bir yere nakletmek.

*

SIVAZLAMA. (Mesih: Bir şey üzerinde eli yürütmek, bir şey üzerindeki pürüzleri gidermek. İsa Aleyhisselâm’ın bir vasfıdır. Elini sürdüğü, meshettiği hastaları iyileştirdiği ve ölüyü dirilttiği için bu isim verilmiştir… Süryanice, Dabeq-Düzeltmek: 1013: Salih Mirzabeyoğlu… Süryanice, Turoso-Düzeltmek: 668: Estuar-Arnavutça, “Haliç”… Süryanice, Taqen-Düzeltmek. Sıvazlamak: 1457: Tarqo Myakro Malquto-Süryanice, “Başyücelik Devleti” demek): 2154: BÜTÜN FİKRİN GEREKLİLİĞİ… Süryanice, HELMONOYO-Rüyâ gibi: 154: MEHDÎ MUHAMMED.

*

SEBBABE-Şehadet parmağı. İmzamı attığım baş parmak”: 68: NÜBUT-Suyun yerden çıkıp akması… “İbrani, Süryani” dilinden, TILAİ CESRO FORES-Mehdi’yi Hamil On Süvarî: 1068: QAYUMO-Süryanice, “Veli”… NECİB’le Attığım İmza. (Necib: Soyu temiz. Asîl. Asilzâde. Mirza): 1011= 12: TEXTOR-Lâtince, “Dokuyan”. Sanat için seçilmiş; teşhisi, tecrid için bilen… Yakut dilinde, UU-Su: 12: PEPEO-Boşnak dilinde, “Kül”. (Koç Burcu, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak-Kuru, türü “Önemli Hareketli”, yıldızı “Merih-Mirruh”, vücutta tesir yeri Beyin, simya’da “Kül etme” safhası)
 

TEFERRUAT ŞUURU
(MEHDÎ MUHAMMED ŞUURU)

 
Bir yönüyle zâhir hayatımızın bâtınına, bir yönüyle Bâtın’ın zâhirine bakan rüyanın hakikati hakkında, “sözün hâl ve makama uygun olması” bahsi çerçevesinde, çeşitli fasıl ve sınıflar belirtilmiştir… Ve denmiştir ki: Rüyâ ilmi, âlemin başlangıcından beri devam edegelen bir ilimdir ki, Nebî ve Resûller daima onu kabul ve onunla amel etmişlerdir. Hattâ, Nebilerin rüyâ ile verdikleri haberler, rüyâlarında Allah tarafından kendilerine vahyedilen şeylerdir. Allah Sevgilisi’nden önceki ilimlerde, rüyâ ilminden daha şerefli bir ilim yoktur… Kur’ân’da, Yusuf Aleyhisselâm’a rüyâ tâbiri ilmi verildiği sabit; ve Hadîslerle “rüyânın tâbire muhtaç” olduğu da… “Tâbire lüzum kalmayan” apaçık rüyadan bahsederken bile, bunun bir tâbir olduğuna DİKKAT; ve bu izâhlar çerçevesinde, rüyâ ve tâbirinin kişiye kadar özelleşebileceğine de… Bununla ortaya çıkarken, bir iddiaya mesned kılıyorsan, ortaya koyduğun keyfiyetin önceliğine de… Ve benim rüyâ ile ilgimin, şahsî hissim mahfuz, o yoldan keyfiyet devşirmek üzere olduğuna da; duyduğumu bir gaib hediyesi görüp tasarrufuma alışım da bu yüzden!

*

LEVHA: (…) Ocak 2005… Elimde beyaz bir dosya kâğıdı var. Sahibini tanımadığım bir ses, kâğıdı kastederek, “Bu kilo aldırır!” diyor. Mektubat-ı Rabbanî’yi kastederek de, “Bu da mânevî kilo aldırır!” diyor. (Berzah isimli eserim hakkındaki bu rüyâ, şimdi rahmetli olmuş Ahmed Hamdî Ustaosmanoğlu Hoca tarafından, ikisi istihârede olmak üzere üç defa görülmüştür.)

*

SAHİFE-Sayfa. Bir mânâ ifâde eden şeyin hâli. Yaprak. (Sayife-Ufak, yumuşak kum. “Urdu dilinde kum; kalk, canlan!”: 156: Naka-Bir yıldız ismi. “Naka-i Salih; Salih Aleyhisselâm’ın mucizesi”… Kayyum-Bütün eşyanın kendisi ile kaim olduğu Allah: 156: Yusuf-Kendisine rüyâ tâbiri ilmi verilen Peygamber… Müellif-Kitab yazan: 2154= 156: Bütün Fikrin Gerekliliği… Hawaii dilinde, Kilo-Büyü. Tılsım: 3153: Yıldızları tesbih tesbih çeker de / Namazda arka saf hizasındalar. “Üstadım’dan bir beyit”… Beyt’in Birinci Mısraı: 1515: Kıyadet-Kumanda. Kumandanlık… Tesmiye-İsim veren: 515: Teshim-Nakışlı etmek… İkinci Mısra: 1638: BD Kaftanı… Üstadım’ın “O Erler Ki” isimli şiirinin sözkonusu Beyit’ten önceki ilk Beyti - “O erler ki, gönül fezasındalar / Toprakta sürünme ezasındalar!”… Beyt’in Birinci Mısraı: 1775: Ğobulo D’lo Melto Rco-Süryânice, “Kelimesiz düşünmek Yaradanı”… Mahluk-Yoktan var edilmiş: 1776: Derviş Muhammed Semerkandî mührü… Süryanice, Mestaybrono-Sabri, sabırlı: 1776: Tukos Şultonuto-Süryanice, “Sistem”…): 193: MÜNTEHİZ-Safın arkasında yalnız duran kişi… Süryanice, GEFO SOM-Kanat taksa. (Üstadım’dan: “Eşya lâtifleştikçe göze görünmez olur / Solucan kanat taksa, yerde sürünmez olur!”… Şuşo-Solucan. Yere sızan yağmur damlası: 612: Derviş Muhammed… Ermeni dilinde, Giranal-Kilo. Ağırlık. “Kanat”: 1292: Kilokilo-Hawaii dilinde, “Büyü”… Hawaii dilinde, Kilo-Büyücü: 146: Rahman Sûresi, 19. Ayet - “Meâl: Allah, kabaran iki denizi salmış birbirlerine kavuşuyorlar”… Ahmed Necib Fazıl Kısakürek: 2470: Salih İzzet Mirzabeyoğlu): 193: KASD-İstikamet. Yolu doğru olmak. Bir işi bile bile yapmak. Niyet. Tasavvur… FAKHA-Her nebatın yeni açmış çiçeği. Bir yıldızın adı. (Fakih: Yaş meyve, yaş hurma ağacı… Fakih: Zeki, anlayışlı kimse): 193: MÜNEKKİD ve aynı ebcedle “Menakıb”. (Münekkid: Tenkid eden. İyiyi kötüyü ayıran. Kritik eden… “Saf aklın ve teorik aklın kritiği”… Menakıb: Velilerin hayat hikâyeleri ve hikmetleri… İlk baskısı, “Yeni İslâm gençliğinin şiddetle muhtaç bulunduğu kültürde temel vazifesi görsün!” kaydıyla Nisan 1982’de çıkan, Üstadım’ın 20 sene önceki Ramazan ayında verdiği Konferans: “İslâm Tasavvufu ve Batı Tefekkürü”… Yevmiye: “Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufunu çok beğeniyordun?”… Cevab: “Çözüm çekirdeklerini buluyorum!”… İslâm Tasavvufu ve Batı Tefekkürü arasında kanatlarını açan İBDA… Ocak 1982’de yayınlanan “Kültür Davamız” isimli eserim hakkında Üstadım’ın hükmü: Bu kitab, Cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakabesi eseridir)

*

Boşnak dilinde, UDEBLJATİ SE-Kilo almak. “Büyü. Büyücü”: 524: KELİME-İ TEVHİD… Arnavutça, SHTOJ NE PESHE-Kilo almak: 612: DERVİŞ MUHAMMED… İngilizce, GAIN WEIGHT-Kilo almak. (Fürfür-Semiz, besili koç: 566: Maunet-Allah’ın salih kullarına imdadı… Koç Burcu’nun vücutta tesir yeri “Baş, beyin”, simya’da Kül etme safhası… Meşkur-Şükre lâyık olan. Kendisine şükran arzolunan: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî): 2536: FETNO-Süryanice, “Hikmet”. (Aşr-On adetten birini almak. “Mehdi’yi Hamil On Süvarî’nin Onuncusu, Seyyid Abdülhakîm Arvasî”: 1570: Misil-Benzer. Eş. Nazır. Tıpkısı… Mehdî Necib Fazıl Kısakürek: 1570: Şi’r-Şiir. Şiir idrakı, anlayış… Sistem-Büyük Doğu: 570: Şer’-Emir ve nehiy gibi hükümleri vazetmek. Bir işe başlamak, derinleşmek. Zahir etmek, göstermek. “Şeriat bu!”… Süryanice, Kul Şabuco Munoco-Her hafta gelmek. “Üstadım, bu sözü bana rüyâda söyledi!”: 570: Kamle-Bit. Sıfır. Zirve)

*

MEKTUBAT-İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin baş eseri. (Nakşîlik); 10 velayetin özü): 869: ŞERŞONOYO-Süryanice, “Temel”… NECİB Fazıl Kısakürek + SALİH Mirzabeyoğlu: 869: PETSTO-Boşnak dilinde, “Beşyüz”. (Süryanice, Cetiristoti-Dörtyüzüncü: 1500: List-Boşnak dilinde, “Yaprak”. Büyü. Sahife… Süryanice, Şholo D’oyar-Hava akımı: 1571: Cesro Hufrgo-Süryanice, “On vilâyetin miri”… Levha: 5 Nisan 2008… Birisi bana, dedem İzzet Bey’in babası Musa Bey hakkında, “Musa Bey, 10 vilâyetin mirliğine terfi etti!” diyor. Ben onun “Mir” olduğunu ve 10 vilâyetin mirliğine ne dendiğini düşünüyorum… Musa Mirzabeyoğlu: 1418: Necib Fazıl Kısakürek)

*

BERZAH-Halk âlemi ile Allah’ın Zât âlemi arasındaki âlem. Halk âlemi, Allah’ın Berzah âlemindeki isimlerinin zuhur sıkıntısından, onların serpintileri olarak doğmuştur. “Kün-Ol” emrinin tecelli ettiği yer; Halk âlemi bu hususta “Varlığı zorunlu” Berzah âlemine tâbidir. Berzah âleminin Halk âlemine sızması, iki bilinen arasındaki bilinmeyenin Berzah olması gibi, onda mecaz mahiyetindedir. Bir şeyin aslına tâbi olma hakikatiyle, bu mânâda Berzah “her yerde”dir; eşyanın akılda –var say– olduğunu yaşayan velilerin, “Hakkı” görmeleri –rüyet–, bu cümledendir. Lûgat’ta Berzah: İki âlem arası. Kabir. Dünya ile ahiret arasında, cesedî ölüm hâli. Perde. Sıkıntılı yer. İki yer arasındaki geçit. Mani’a, engel; Berzah’ta Berzah olmaması, bu bakımdan Kul’un Kul, Yaratıcı’nın Yaratıcı olması: 809: MÜSTEŞHED-Şâhid olarak gösterilen… TABUT-Boynuz. Kadeh. Kavanoz. Sanduka. Ölü nakline mahsus sandık: 809: MÜSTEŞHİD-Şâhid gösteren… ENBUZEN-Asıl. Esas madde. (Te harfi-Allah’ın “Kaabid-Kısıcı, kısaltıcı, sıkıcı” ismi, kendisi sudan ve Kâinat’taki dört temel unsurun da ondan yaratıldığı Esir mertebesi, Kamer menzillerinden “Kalb” ile ilgilidir; zahirî bu âleme, bâtını mânâ âlemine bakan: 400: Taht-Kürsî. Arş altı bir semâ mertebesi; Kef harfi, Allah’ın “Şekûr” ismi, Kürsî mertebesi, Kamer menzillerinden “Nesre-Ruh ve aklın didiklediği gaga. Yazı. Neşretme. Yayma, saçma”… Abdülhakîm Koltuğunu hatırla!): 809: DAVC-İki şeyin birbirine meyli, eğilip ulaşması… HATIR-Zihin. Fikir. Gönül. Kalb. Hâl. Tedbir. Vesvese, cüz’î mânâların anlaşılmasına yarayan kuvve, “Parça bütünün habercisidir”i sezen. Vavî, tilki, kurnaz, takva: 1809: TETEVVÜC-Taç giyme… RUHUD-Kilolu: 810: MUTASARRIF-Tasarruf hakkı olan.

*

Kürtçe, AVTENG-Boğaz. Berzah: 478: ZERNİGÂR-Altun ile işlenmiş; madde ve mânâda kemâl, kemâl remzi… KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN-Takdim ediliş yazım. (Kürtçe, Qalev-Kilo almak: 138: Hılk-Hükümdar mührü… Dünya Çapında Bir Hâdise-Takdim yazımın alt başlığı: 1053: Derviş Muhammed-442 mührü. “Küçük ebcedle”… Ahmed-Allah Sevgilisi’nin, İncil’de müjdelenen ismidir: 1053: Cin-Gizli, gizlilikler): 478: ZHURME KENBESH-Arnavutça, “Ayak izi”. (Hadîs: Haşir günü insanlar, benim ayağımın etrafında toplanacaklardır!)… Fransızca, COUSTEAU-Kusto. Deniz akakirlerinden bir akakir, ilâç hammaddesi. Bizde “topalak otu” demek. Süryanice, “Yay, yakınlık”. Arab şairlerinin mecazî olarak kullandıkları, “Suadî, sahil, kusto”. Almanca, “Küst-Sahil”. (Dery: İlim… Derya: Deniz): 478: MİLAHAT-Gemicilik. Gemicilik bilgisi. “Melahat: Yüz güzelliği. Tuzluluk. Tuzlu su”. (Kendisine rüyâ tâbiri ilmi verilen Peygamber, Yusuf Aleyhisselâm… Hadîs: “Onda melahat, bende sabahat güzelliği vardır!”… Sabahat: Yüz güzelliği, ruh güzelliği. Kuşatan. “Sabihat: Yüzücü olanlar, ehl-i imân’ın ruhları, gemiler, yıldızlar… Sabahat güzelliği melâhat güzelliğine sirayet edince, melahat güzelliğine de genişlik olur ve sabahat güzelliğinin merkez oluşuna da; fakat bu, her ikisinin de birbirinin aynı olduğu mânâsına gelmez. Sirayet eden şey, sirayet edilen şeyle perdelenmiştir… İki denizin birleşmesine engel perde gibi; ve galibine tâbi olma meselesi… Takdim yazımın irca edildiği âyetler malûm: Rahman Sûresi 19-20 ve Furkan Sûresi 53… Hadîs’in bahsi içinde İmâm-ı Rabbanî Hazretleri; “…bilinmiş oldu ki, Yaratılmamdan maksad olduğunu anladığım mânâ hasıl oldu; Allah’a hamdolsun ki, beni iki deniz arasında sıla eyledi”… Yine: “Sabahat, melâhat rengine girince, şübhesiz Hullet-i İbrahimiye makamı için vüs’at hasıl oldu; kuşatan da merkez makamına girdi”… Bu husus, Allah Sevgilisi’nin Nübüvvet’ten önce niçin Hazret-i İbrahim dininde ibadet ettiğinin sebebidir!)… Yunanca, AFXİSİ VAROUS-Kilo almak: 445: MUHYİDDİN-İ ARABÎ. “Aynı ebcedle, Cebel-i Arvas: Arvas Dağı”… AHMED-İ FARUKÎ-Hakla bâtılı, doğru ile hatayı ayırdeden, İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin ismi: 450: ABDÜLHAKÎM. “Büyük ebcedle”. (Farukî Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 963= 1962: Müjde almak. “20 sene sonra, 1982-1983”… Farukî Necib Fazıl Kısakürek: 1814= 815: Çek dilinde, “Kilo almak”. Büyü kapmak… Farukî Salih Mirzabeyoğlu: 848: Tehattüm-Vacib olma. Lüzumlu ve gerekli olma. “Tahattüm: Hatem, mühür, yüzük takınmak. Allah’ın Ariflerin gönlüne koyduğu işaret”… Tevle-Sihir. Efsun: 1441: Salih Mirzabeyoğlu… Seyyid Abdülhakîm Arvasî + Necib Fazıl Kısakürek: 1983: İzzet Erdiş)… TEFERRUAT ŞUURU: 1732: MEHDÎ MUHAMMED ŞUURU. (Aynı ebcedle, Abdülhakîm Koltuğu)
 

ZEVAL
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)

 
Şatranc-ı Urefa’nın 17. Kabı, ZEVAL-Deberan. Güneşin batmaya meyli. Zâil olma. Bitme. Son. Düşüş. “Her kemâlin bir zevali, her zevalin bir kemâli vardır”. (Zâil-Zelil. Geçen, geçici. Tükenen: 48: Athal-Kül renginde… Hemec-Kıymetsiz ve değersiz: 48: Hüzul-Zayıflık, bitkinlik… Zevl-Acîb olmak. Zail olmak: 38: Abdal-Kul. Tâbi. Allah’ın kulu. Derviş. Kalender… Zal harfi, Allah’ın “Müzill-Zelil kılan” ismi, “Hayvanlar-Beden canı” mertebesi, Kamer menzillerinden, Sa’du’l Suûd’a işaret eder; Derece almak. Mübarek. Mübarek yıldızlar’a… Boşnak dilinde, Zal-Üzüntü, acı, keder. “Mavi”: 38: Zal-Boşnak dilinde, “Kumsal plâj, deniz kenarı”. Küst. Kust. Suâdi… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’ne göre, Zal harfinin ebcedi: 1731: Abdülhakîm Koltuğu. “Aynı ebcedle Ayet-el Kürsî”… “Zeval”in, menfi ve müsbet mânâsının kullanıldığı yere göre değerlendirilmesi gereği anlaşıldı… Bir nokta hâlinde gördüğün yıldıza yaklaştıkça, kendinin gittikçe küçüklüğünü idrak gibi; Allah’ın idrak sahibi ve veli kullarının, O’na yaklaştıkça değersizliği hissetmesi. Tolstoy, mücerret bir idrak ve hisle, bunu sanat için söyler: “Sanat, hiçliğe yaklaştıkça doğar!”… Sır ve büyü haşmetinde eriyen; Zevâl’de bu türlü bir kemâl hâli… Zeval’in, bir sıçrama tahtası olabilmesi, yahud büsbütün bozulmayla kalan durumlar; hep yerinde, mevzuuna gören bir durum ifadesi!): 1044: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü… Süryanice, METLAYTYONUTO-Zeval: 1360: ARBACMO ARBCİN TLOTO-Süryanice, “Dörtyüz kırkiki”… Süryanice, HUMŞO-Bâtın: 360: NAHAŞ-İbranice, “Yılan”. Hayat. Davet… Tuva Lûgatı, ŞIN-Mantık derinliği. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin, Elif harfi’nin “bin türlü şeyle ünsiyet eden” mânâsından ve Allah Resûlü’ne işaret eden “Elif-Hemze”den olsa gerek, verdiği sayı değeri 1000 olan bir harf; Allah’ın Muktedir ismi, Sabit Yıldızlar mertebesi, Kamer menzillerinden Cebhet-ül Esed’e işaret eder, yâni Aslan çehresine: 2360: HURBO AHET MAFRGUTO-Süryanice, “Çöle İnen Nur”… Süryanice, SFORYO-Muhafız: 1361: RİŞO MYAKRO MALQUTO-Başyücelik Devleti.


Baran Dergisi 489. Sayı