LEVHA: 26 Aralık 1990… İngilizce, “Raise Sultan barrier” diye bir yazı… RAİSE, Rus Devlet Başkanı “Gorbaçov”un, Hanım’ının ismi. RAİSA’nın ise tedaisi olarak kullanılmış bir kelime imiş!..

*

RAİSE SULTAN BARRİER. (Raise: Doğmak, meydana çıkmak, zuhur etmek. Yükselme, yükseltmek. Roza, kırmızı gül. Gedik… BARRİER: Engel. Çit. Mania): 1215: TURSUS-Tursun. Kalkan denilen dikenli ot… TUĞRA-Mühür. Padişah imzası. (Turu: Bir yerden bir yere gitme. Sefer. Sonradan olan): 1216: AVRUPA… BEDRÎ-İslâm’ın varlık savaşı ve onunla alâkalı, benzer durum: 216: SEYFULLAH-Allah’ın kılıcı. Hâlid bin Velid’in bir ünvanı… TURSUN-Kalkan denilen dikenli ot. (Şevk: Diken. Birinin hiddeti ve şevketi görünmek. Ekin. “Kültür”… Şevk: Çok istek, şiddetli arzu. Mürid. Bir şeyi bir yere sağlamca bağlama. Himmet… Tur: Dağ. Had. Miktar… Sun: Bir işi güzelce yapma. Eser. Yapmak): 331: ZVORO MACES-Süryanice, “Avuç içi titremesi”. (Mahmud Efendi Hazretlerini ziyaretim hatırlanmalı!)… Süryanice, ZANU-BER-Dizdize: 1330: HEMSO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”.

*

TARİH-İ EBÛLFETH-Baba feth tarihi. (Feth-Açma, başlama. Zaptetme, ele geçirme. Zafer. Nusret. Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açma: 488: Yahtemil-İhtimâl… Hatf-Gizli sırları fısıldayan hadim “cinni-gizli” Hatif’in mânâsı gözönünde tutularak, “ölüm”ün feyz mânâsı: 488: Telmih-Lâyıkıyla keşfedip nazara arzetmek. Bir şeyi açıkça söylemeyip, başka bir mânâ için kurulan cümle arasında hissettirmek. İbarede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, ata sözüne veya meşhur bir şiire, bir söze işaret etmek… Tarih-i Ebûlfeth: En büyük feth tarihi!): 1739: DER-SAADET-Saadet kapısı. İstanbul şehrinin bir sıfatı. (İstanbul’un fetihten önceki ismi, Kustantiniyye… Osmanlıca yazılışı ile: Kust-N-Tîniyye… Kust ile Kust’un yazılışı aynı… Kıst: Pay, hisse. Adalet… Sümer dilinde adalet, Na-Si-Sa: 221: Cegoro-Süryanice, “Kök”… Müslüman: 221: Mütehassıs-Bir işin iç yüzünü çok iyi bilen… Nun: N harfi. Kalem. Kılıç… Tîn: Balçık. Bir mektubu mühürlemek… Sikke-Damga. Mühür. Padişah mührü. Nereye ve kime âit olduğu bilinmesi için konulan işaret. Düz, doğru yol: 85: Metranyonuto-Süryanice, Fikir Karamanı)… METRİS CEZAEVİ: 1739: MÜTEFEKKİR. (Arabça, Le Tüftehanne el-Kustantîniyye Fe le Ni’me el-Emr - “Kesinlikle fethedilecektir Kustantîniyye; ve, ne güzel Emir’dir o”: 2639= 641: Kassam-Hayrı çok olan kimse… Süryanice, Kirat İdo-İmza. Mühür: 642= 1641: Merrat-Kerrat. Kerreler, defalar)… TILA-İ On İranî-Mehdi’yi Hâmil On Suvarî: 2340= 1341: HATM-İ Sagir-Küçük mühür. “Derviş Muhammed mührü”.

*

TUR-İ SİNA-Fatih dönemini ve İstanbul’un fethini anlatan “Tarih-i Ebulfeth” kitabının müellifi Tursun Bey’in ismi, galat bir söyleşiyle bu şekli almadan önce, asıl olarak Tur-i Sina imiş. (Tur-u Sina: Bir ismi de Cebel-i Musa. Musa Aleyhisselâm’ın Allah kelâmına nâil olduğu Süveyş ile Akabe körfezi arasındaki bir yer ve dağ ismi): 337: ŞEBİKE-Balık ağı… Süryanice, GUFO-Balık ağı: 1092: Muhammed-Tekrar tekrar medhedilmiş… Arabça, ZALİKE el-Emru Niamet el-Ceyşu Zalike el-Ceyş - “… işte o Emir ne güzel, o asker, o ordu!”: 1334= 335: BQURYO SİLO-Zihin kontrolü. İrâde… İSTANBUL’un fethi hususundaki Hadîs’in bütünü ebcedi: 2639 + 1334= 3973= 976: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî + NECİB Fazıl…

*

TURSUN BEY’den bir Beyit: “Geldüğümce ben rakibi kapıdan sürer Habib / Bu muhakkaktır ki Hak geldükte bâtıl tard olur!”… BİRİNCİ Mısraın Ebcedi: 1107: ZAHİR-Görünen, âşikâr olan, meydanda olan… İKİNCİ Mısraın Ebcedi: 1185: MUKADİM-Geri gelmeler, dönüp gelmeler. (Mukaddime: Önsöz. Takdim… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed, noktasız harflerle)… ABDÜLHAKÎM: 184: KANDAL-Büyük başlı… İnkılâb-Başka tarza değişme:184: MEHDÎ Salih İzzet Erdiş.

*

 (LEVHA: 31 Ekim 1988… İstediğim gibi rüyâ tertib edebilme marifetim var… Üstadım, 60 yaşlarında, daha uzun boylu ve topluca… Üsküdar’daki Valide Sultan Camii’nin caddeye bakan bahçe duvarının önünde, kaldırımda, ayakta dikiliyor… Sonra, daha az kilolu ve boylu tabiî hâliyle, yine 60 yaşlarında… Sakalsız ve bıyığı da yok… Sakin ve mütebessim bir hâli var… Arabamla onun yanından geçiyorum!)… VALİDE SULTAN: 206: DEER-Tuva Lûgatı’nda, “Gök. Kadar, gibi”… Tuva Lûgatı’ndan, DEER-Demek, söylemek. (Üstadım’ın “Çile” şiirinin ilk kıtası: Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam / Gezdirsin boşluğu ense kökünde / Ve uçtu tepemden birdenbire dam / Gök devrildi, künde üstüne künde!): 206: DEER-Tuva Lûgatı’nda “Vurmak, değmek”. (Çile’den: Ensemin örsünde bir demir balyoz / Kapandım yatağa son çare diye / Bir kanlı şafakta bana çil horoz / Yepyeni bir dünya etti hediye)… En büyük ebcedle, DERVİŞ MUHAMMED-332. (Mühür): 5206: BEDR-Bir işin ansızın zâhir olması… VALİDE SULTAN CAMİ: 1260: XERÇENG-Yengeç. (Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç. Nath-Tos vuran, baş vuran” menzili): 1260: MAGZORO-Süryanice, “Balta”. (Derin kesen, derinleşen)… Vakıf-Duran, ayakta duran. Bilen, haber sahibi. Aşina. Bir işten iyi haberi olan. (Vakf: Bir kimseyi veya bir şeyi alıkoymak. Asla satılmamak ve başka şeye tebdil olunmamak şartıyla bir mülkü Allah yoluna vermek): 187: MÜZMAK-Derviş. (Derviş: Der-Viş… Der-Kapı: 205: Regaib-Hediyeler… Farsça, Vişe-Orman. “Hafiye”: 321: Kurtubî-Hâlid bin Velid Hazretlerinin bir kılıcının ismi… Fely: Keskin kılıç. Şiirin derin mânâlarını çıkaran. Bit toplayan. Rüyâ yoran… Derviş: Hediye kapısını açan… Vişe: Bişe… Biş-Artık, ziyâde, fazl, taşkın: 312: Mirzabeyoğlu)… İSLAMA MUHATAB ANLAYIŞ: 187: RUKOB QUTNUTO-Hükümet şekli… VİFAK-Bir fikirde anlaşmak. Uygunluk: 187: KAFO-Süryanice, “Avuç içi”… Süryanice, TABCO SQUTO-Küçük mühür. (Derviş Muhammed-332): 888: ANAZOLU-Arabça yazılışı ile “Anadolu”.

*

Süryanice, TRUNUS-Taht. “Temel, alt”: 722: ABDÜLHAKÎM KOLTUĞU… Süryanice, FRAQTİKOYO-Pratik: 722: TURSUN BEY-Fatih döneminde Bursa Beyi olduğu bilinen Cebe Ali Bey’in yeğeni. Eser-i “Tarih-i Ebü’l-feth”, Fatih’in gaza ve seferlerini anlatmak için kaleme alınmıştır. Pek çok sefere iştirak etmesi, Tımar sahibi oluşu, yâni bir sipahî olarak askerlik mesleğinden, bunun yanında çok iyi bir tahsil görmüş olması, Hanedan’a yakınlığı, Sultan Fatih’in maiyetinde fetihten sonra İstanbul’un mukâtaa defterini hazırlamak gibi zor bir işi yüklenmesi… MERTOL TULUM: Eserinin ismini “Tarih-i Ebu’l Feth ismini virdüm” diye açıklayan müellif, Divan kâtibliği ve Defterdarlık gibi Kalem hizmetleri yapmış bir maliyecidir. İyi bir tahsil görmüş, yaşadığı devrin kabiliyetli kimselere her bakımdan geniş imkânlar sağlayan vasatında yetişmiş, siyaset, askerlik, kültür ve bilgiseverlik açısından herbiri diğerleriyle âdeta yarışan devlet ve ilim adamlarıyla yakın münasebette bulunmak imkânını elde etmiş, katıldığı pek çok sefer ve gazâ esnasında görmüş, yaşamış ve öğrenmişti… TURSUN BEY, eseri hakkında: Gerçi muharrirlik yoluna girenlerden değilim; ama “her kab içindekini sızdırır!” hükmünce, “yaradılışta bulunanın” ortaya çıkması yaratılışın gereği imiş, üstelik görülen iyilik ve nimete karşılık şükretmek, Şeriat’ın kaçınılmaz gereklerindendir. Gerçi dünyada her dileğini elde etmek, ardından bir de yaptıklarından ötürü pişmanlık duyup tövbe etmek fırsatını bulmak gibi bir ulu nimetin şükrü, bütün bütüne ödenemez; ama, görülen iyilik ve nimete şükretmekteki acizliğin farkına varmak da, bir çeşit şükürdür. İşte bu sebeble, bilhassa Şeriat’ın o vacib hükmüyle, “Eser yazan, tenkide açık bir hedeftir!” sözünün üzerime gelen çekindirici okundan silkindim ve muharrirler arasına katıldım!

*

TURSUN BEY: 344: ŞKİHO-Süryanice, “Hazır”… MAHSUR-Etrafı çevrilmiş. Muhasara altına alınmış. Kuşatılmış: 344: MUHASARA-Kuşatmak. Abluka etmek… Süryanice, ŞABRO-Çocuk. (İnsan, tesir etme gücünde bir eserdir; ve her çocuk bir fatih namzedi!): 509= 4505: TURSUN Bey’e âit bir beyit’in ebcedi. (Geldüğümce ben rakibi kapudan sürer Habib / Bu muhakkaktır ki Hak geldükte bâtıl tard ola!)… BİRİNCİ Mısraın Ebcedi: 2134: ABDON HAVNO-Süryanice, “Zihin Kontrolu”… MÜFİD-İfâde eden, meramını güzel anlatan. Mânâlı, manidar. Faydalı: 134: MÜDMİN-İdman eden. Devam eden… FEND-Mekir, hile, desise, yalan: 134: SALİHA-İyi, salih kimse. Saf gümüş… İKİNCİ Mısraın ebcedi: 2371= 373: ÇİLE. (Yevmiye: Allah çektirmediği çilenin nimetini vermez!)… Süryanice, ŞNİZO-Müstesna. İstisna edilen. Ayrı bir muameleye tâbi olan. Kaide dışı bırakılmış olan. (Müstesna: 1060: Büyük Doğu… Üstadım: Fikir çilesi haysiyetinin müstesna genci — 28 Şubat 1982): 373: MSARHBONO-Süryanice, “Tez”… TEN-Deri. Kalkan. Koruyan. “Barier”. (İspanyolca, tez: Ten rengi): 450: AHMED-İ FARUKÎ-İmam-ı Rabbanî. (Müfekkire-Düşünce gücü: 344: İmam-ı Rabbanî)… Büyük ebcedle, ABDÜLHAKÎM: 450: METOD-Usul. Kaide. Yol. Sistem… Süryanice, MEHDO-Tez: 55: NECB-Ağaç yontma. Asil… SALİH MİRZABEYOĞLU: 451: TAHTİM-Mühürleme. Mühür basma. Tamamlama.

*

İBDA’ Tezi: Adlî Tıbb… EL TIBBU’L ADLÎ-Adlî Tıbb: 187: İSLÂMA MUHATAB ANLAYIŞ-Süryanice, KAFO-Avuç içi: 1186= 187: TA’VİZ-Muska. Nazar veya kötü şeylerden muhafaza için takılan dualı kağıt. (Tarih-i Ebu’lfeth’in Lûgatı’nda Muska: Heykel… Lûgattan çıkarılan kelimelerden kurulu murad mânâlar gibi, murada uygun duaların seçilmesi veya “Kaptan Kusto Müslüman” takdiminin, üzerine okunmuş olduğu gibi; bunun, şimdiki Adlî Tıbb’a gidişim olan Şubat 2013’de orada kaybettiğim Muskamın yerine geri dönüşte yaptırdığım Muska’ya nüshasını, koydurdum!)… TA’VİZ-Bedel. Karşılık göstermek. Değiştirmek: 1286: MŞUHTO MESCOYTO-Orta ölçü. “İmâm-ı Rabbanî mizacıyla Muhyiddin-i Arabî Hazretlerine bakmak”. (Yakut dilinde, Orto-Orta. Merkez: 612: Derviş Muhammed… Süryanice, Tarqo-Baş: 612: Tehro-Mucize)… KERRUS-Büyük başlı. (Üstadım’ın Bahriye Mektebi’ndeki ismi): 286: NAKA-İ SALİH… TABCO DERVİŞ MUHAMMED. (Tabco, Süryanice, “mühür” demek): 1336: HOŞOYO-Hâlihazır… Üstadım: En küçük toz zerresinden en büyük insana kadar, Allah, neyin neyi ve kimin kimi bulmasını isterse, o onu bulur.
*
EL-TIBBU’Ş ŞER’İ-Şer’i Tıb, Şeriat Tıbbı: 914: DERVİŞ MUHAMMED Mührü’nün altında bulunan 332 sayısı, bini kısaltılmış tarih olarak alınırsa, 1332 Hicrî yılına işaret eder ki, onun Milâdî senesi… 1914 senesi, aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı’nın çıktığı tarih… Yine; 1914 senesi ile mührün bulunuşu 2014 senesi arasında 100 fark var… MİAT-Yüzler. Yüz sayıları. (Sad: Yüz sayısının ismi… Harfler ilminde Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, SAD harfinin kendisine âit tafsilinin bir Şeyh’in rüyasında gördüğü olarak kendisine anlatmasıyla yazıldığını belirtir; Uyku ve rüyâ ile ilgilidir!): 441: TEM-Süryanice, “İkiz doğmak”… KISAKÜREK: 1441: SALİH Mirzabeyoğlu.

*

KENZ- Hazine, define: 78: HAKÎM-Herşeyi yerli yerince eden… İBDA’-Benzersiz oluş. Misli gelmemiş icâd. “İhtira, berat, sun’, tekvin”, aynı mânâda:78: OMELO-Halı. (Haliçe: Halı. Seccade. “Haliç. Altun Boynuz”… Levha: Ekim 2014… Dikdörtgen bir halı. Açık bir alanda, sanki bir duvara asılmış gibi, ama onun öyle durmasını sağlayacak hiçbir şey yok. Rengi, tahin gibi bir kahverengi, onun daha açığı kumlu bir desen. Tüyleri normalden biraz daha uzun, düzensiz, karışık… Salih geliyor ve sağ eli ile halının sağ üst köşesinden başlayarak yavaş yavaş ve sıvazlıya sıvazlıya düzeltiyor. Tüyler düzeldikçe, desen ortaya çıkıyor. Klasik bir desen. Halıyı çerçeveleyen bir boşluk ve sonra kenarlara doğru su. Koyu renkli su, aşağı kısımda açık renkte. Halının sol alt köşesine gelince, orayı sıvazlamıyor ve şehadet parmağı ile imzasını atıyor… Salih: 129: Lâtif-Güzel. Gizli. Derin. Allah’ın “Lütfedici” mânâsında 99 güzel isminden biri… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler, gizliler, gizlilikler, derinlikler” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâle” işaret eder; öne alınmış Takdim’e… Noktalı harflerin ebcediyle, Kaptan “Kusto-Kısta” Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harfler ebcediyle”… Süryanice, Galo-Halı: 1037: Bacgal-Süryanice’de, Tez)… İlk ve son Sûre olarak nazil olan Fatiha’nın bir ismi de, KENZ Sûresi…  HADÎS: “Fatiha Sûresi, Arş’ın altındaki hazineden inmiştir!”… Arş altı; “Kürsî-Taht” mertebesi… Süryanice, Bima-Taht, Kürsî: 53: Ahmed-Allah Sevgilisi’nin, “en çok hamdeden” mânâsındaki ismi… Abdülhamîd: 169: Kıst-Adalet. Hisse. Pay… Trunus-Süryanice, “Taht-Kürsî”: 722: Abdülhakîm Koltuğu… HADÎS: “Allah’ın hazineleri Arş’ın altındadır ve anahtarı şâirlerin diline verilmiştir!”… Şiir; şuur, idrak; aynı mânâda! 
 

Baran Dergisi 430. Sayı