LEVHA: 10 Ağustos 2004… Kumandan’ın kitabını yeni okumuş koğuş arkadaşım Ömer Kama’nın, yürürken yerde ayak izleri çıkıyor. Onun okuduğu kitab, “Müjdelerin Müjdesi-Mim Mim’in Hikâyesi”, Süryanice imiş ve bundan dolayı ayak izleri de Süryanice’ye işaretmiş. Bir yandan ayak izlerini merak ve hayretle takib ederken, “Kumandan’a Süryanice mevzuunu sorarız!” diyorum ve rüyâmın tam burasında uyandırılıyorum. (Bolu F-Tipi Cezaevi —Kâzım Albayrak)

*

MÜJDELERİN MÜJDESİ. (10 Haziran 1979 tarihli “Ortadoğu Gazetesi”nde Üstadım’ın AKINCI GÜÇ dergisinde bizi selâmlayan yazısının başlığı… Ve yazının sonu: Onlar benim ardımdan gelmeyecek, ben onların arkasından koşacağım!): 478: TUNOYO-Süryanice, “Hikâye”… KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN: 478: TESDİD-Hayırlı bir işe yöneltilme… Süryanice, MİM MİM MAŞCYONO-Mim Mim’in Hikâyesi: 496: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “En küçük ebcedle”. (Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu)… Lİ KÜLLÎ EMRİN FEHİM-Manzur-ı Nazar-ı Piran-ı Kiram; “Küllî işlerin anlayışı için, Keremli Pirlerin nazarlarına görünen”: 1495= 496: TARJETA DE IDENTIDAD-İspanyolca, “Hüviyet Cüzdanı”. (Dikkat: İman, kesiksiz hayat boyu bir mesele olmak bakımından, ister Kader ve ister Amel mevzuunda “Küllî-Toplu” bir anlayışı gösterir. Eşyaya bakarken de, önce müşahede ve sonra muhakeme ve tahlil gelir; bu “Küllî-Toplu” mânâ, “Estetik idrakı”nın da karşılığıdır. Üstadım’ın şiir hususunda söylediği, “Düşünerek bulmak ve sezerek yapmak” dediği şey de böyle anlaşılmalıdır; helva unsurlardan meydana gelen bir “lezzet” ihtiva ederken, “lezzet” onların “Küllü” mesabesinde bir şeydir… Üstadım’ın, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nden aldığı feyzi ifâde eden ona ithaf eseri “Allah Kulundan Dinlediklerim” isimli eserinde bildirdiği cümle: “Önümdeki lâmbayı sıvazlar sıvazlamaz karşına çıkan bir Cin’in, “Benden ne dilersen dile” demesi gibi, elini hangi fikir madenine değdirsen karşında beni bulursun!” misâli, unsurları kendinde toplayan “Küllî-Toplu” mânâ ve sonra tafsil ki, onu delillendiren, derinliğine gösteren… Burada, Cin, estetiktir; zâhir olan bir sır, saklanmaya razı olmayan… Ve “estetik-bediî idrakımız”: Doğru’nun olmadığı yerde, güzel de yoktur. Tek başına güzel, aldatıcı da olabilir; Süryanice’de “Bediî”, İbda demek!)… Süryanice, MAŞLMONUTO MQABLUNO MELTO-İslâma Muhatab Anlayış: 1496: D’LO BUSORO HGOYO ANANQİ-Süryanice, “Mutlak Fikir Gerekli”… SÜRYANÎ HARFLERİ’NİN EBCED TOPLAMI: 1495= 496: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “En küçük ebcedle”.

*

MİM MİM ŞUCİTO-Süryanice, “Mim Mim’in Hikâyesi: 2725: YAD-I DAŞT-Çocuk Kalbi. (Üstadım’dan: İnsanlık zincirinin ebediyet halkası / Çocukların kalbinde işler zaman rakkası!)… DAŞTEN-Tutmak. Zaptetmek. Mâlik olmak. Görmek, gözetmek. Zimmetine geçirmek: 755: FATIMAT-ÜZ ZEHRA-Allah Sevgilisi’nin Hazret-i Hatice’den doğma kızı, Hazret-i Ali ile evlenmiş, Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in vâlidesi olmuştur… HADÎS: “Fatıma, benden bir parçadır!”; burada parça, hisse hükmündedir ve bütünün habercisi, aynı… DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “En büyük ebcedle”: 4751= 755: NESRE-Büyük geniş gömlek. “Akl: Ölüm. İp. Zamanın maksatlılığı”. Menazil-i Kamer’den iki yıldız. (Kef harfi, Allah’ın Şekûr ismi, Kürsî mertebesi, Kamer menzillerinden Nesre’ye işaret eder)

*

Süryanice, MİM MİM MAKTBONUTO-Mim Mim’in Hikâyesi: 1091: BEDİA-Nadide ve güzel, yeni icad edilmiş şey. Beğenilen ve takdir edilen çok yeni şey… MÂLİK-Sahib. Malı elinde bulunduran. Cehennem zebanîlerini idare eden Meleğin ismi: 1090= 91: FARİZ-Takdir edici, hükmedici. Yaşlı, pîr… FUAD-Kalb. Gönül, yürek: 91: PALAVAN-Süzgeç… CÜMCÜME-Kafatası. “Ekol. Mekteb”: 91: CEZZAF-Ağ ile balık tutan balıkçı… GÜDAZENDE-Eriten. Eritici. (Güzariş-Rüyâ Tâbir etme: 528: Tefahüm-Kömürleşme. “Fehm”… Meftah-Hazine: 528: Methaf-Müze. “Müzler”… Müfettih-Fetheden, açıcı: 528: Muthef-Hediye. İthaf edilen şey… Müvafat-Teslim etmek: 528: Mütesabike-Bir şeyin kalıba dökülmesi. Madeni eritip süzmek… Süryanice, Femto-Beş. Beş sayısı. “Beş isim”: 3525= 528: Seyyid Taha Cizro + Seyyid Fehim Arvasî + Esseyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık” + Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu): 91: AMEN-En emin ve güvenilen. (Levha 26 Mart 1987… Rahmetli Üstadım’ın evinin bahçesi… Onunla yan yana oturuyoruz… İçimden, hatamı yüzüme vurmamasını temenni ediyorum… Vurmuyor… Hafifçe ayağını gezdirirken, dizini bana dokundurmak istediğini sanıyorum… Dokunduruyor… “Üstadım birşey mi istediniz?” diye soruyorum, “Hayır!” diyor… Ve o güzel sevinçli hâliyle, “Artık hiç şübhem kalmadı!” diye, benden emin olduğunu bildiriyor… Yine bahçede, büyük bir çınar ağacının dibinde, beyaz renkli uzun bir masa başında, o, ben ve Neslihan Hanım… Benim heyecandan kalbim küt küt atıyor ve terliyorum… Üstadım, “Senin cins yaşın hangisi?” diye soruyor… “Efendim, bende devre devre oldu!”… Sorusunu tekrar niyetine, “Öyle de…” diyor… “Efendim, ilk Konferansınızı dinlediğimde, orta bir, hayır orta ikiye gidiyordum: Yolumuz, Halimiz, Çaremiz isimli Konferans!”… Memnun ve mesut bir jestle, “Eee, Allah nerelerden ne nasib eder!” diyor ve Neslihan Hanım’ı söze dahil ettirmek istiyor: “Bizim Nilgün demişti ki…” diye başlıyor… Nilgün Yılmaz, Üstadım’ın kızı imiş… Maviye… Ben bu konuşmalardan önce Neslihan Hanım’a, hürmeten “Anne” diye hitab ediyorum… Üstadım çok memnun ve mesut!)

*

MİM MİM TUNOYO-Süryanice, “Mim Mim’in Hikâyesi”. (Tunoyo-Hikâye: 478: Cousteau-Fransızca, “Kusto”… Kaptan Kusto Müslüman: 478: Deste-dad-El veren, imdad eden… Deste: Tutam, bağ, demet, kabza. Muîn, medetkâr… İbda-Benzersiz oluş: 9: Dad-Başkasının zulmünü def ve izale etmek): 558: MÜANESE(T)-Dostuna görünmek, görüşmek… NASİHAT-Tavsiye, ihtar, öğüt: 558: MUHADESE-Birbirine hikâye söyleme. (Engare: Tamamlanmayan iş, nakış, taslak. Hikâye, efsane, roman, kıssa. “Tarih. Şiir”. Zan, tasavvur)… TAHSİN-Kale gibi sağlamlaştırma. Muhafaza altına alma: 558: TASHİN-Sahneye koyma. (Ül’üban-Oyuncu, aktör: 154: Mehdî Muhammed-Mim Mim)

*

MİM MİM NARROTİ-Lâtince, “Mim Mim’in Hikâyesi”: 1918: SÜBUTÎ-Müsbet, isbatlı olan. Varlığı katiyyen isbat edilene âit… BUZAĞI: 1918: SALİH İzzet Mirzabeyoğlu… Süryanice, ZAQORO-Halı Dokumak. (Süryanice, Ninum-Bir dokuma tezgahı: 2154: Bütün Fikrin Gerekliliği… Gonk: 2154: Hato Kruğyo-Süryanice, “Yeni Devir”… Süryanice, Helmonoyo-Rüyâ gibi: 154: Mehdî Muhammed… Süryanice, Akben-Kuşatmak: 154: Tahavvül el-Cebel-Dağdaki değişim… Süryanice, SAFLİN-Hazine: 154: KADÎM-İbranice, “Doğu”. (Büyük Doğu: 1060: Osyuto Nomusoit-Süryanice, Adlî Tıbb)

*

AYAK İZİ. (Ömer Kama: 1498: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu… Süryanice, Şbaq Ceqbo-İz bırakmak: 325: Arvasî Ceqbo-Arvasi izi): 130: NİTASİ-Hekim, doktor… KELEF-Yüzdeki benek. Şiddetli sevgi. “Abdülhakîm Arvasî Hazretleri”: 130: NİGİN-Mühür. Hatem. Yüzük. (Hikâye: 1044: Derviş Muhammed-442 mührü)… Farsça, ZANU BE-ZANU-Dizdizde: 130: FAHEM-Remzetmek.

*

SURYOİT-Süryanî Lisanı: 692: HAFAYA-Gizli şeyler, sırlar… TESERBÜL-Gömlek giymek: 692: GAZYUNO TKOLO-Süryanice, “Ölüm Odası”; akl… İLHAN-Hükümdar: 692: MELTO GABORO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”… MUHİB IŞIKLAR-Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin yakınlarından, Üstadım’ın sevgili dostu: 692: İBRAHİM KASSAROĞLU. (İbrahim Kassar isimli, Üstadım’ın “Veliler Ordusundan 333” isimli eserinde geçen bir Veli’nin ismi hatırda… Levha: 7 Temmuz 1989… Üstadım’ın elinde, Büyük Doğu’ya benzer bir dergi var… Sahilde bir kanepeye oturmuş, onun gösterdiği bir resme bakıyoruz: Abdülhakîm Arvasî Hazretleri ve yanında duran biri… Üstadım, o resimdeki kişi için, “İbrahim Kassaroğlu!” diyor… Ve yavaş bir sesle onun konuşmasını taklid ediyor; ve o anda da Kaya Balaban’ı andırıyor… O resimdeki İbrahim Kassaroğlu’nun yaşlılığına mukabil, “sanki ben yaşlı değilim!” gibi kendi kendine takılırcasına bana dönüp, “Ben onun ağabeyiyim!” diyor… “Tabiî öyle! Canım benim!” diyorum… Karşılıklı iltifat havasındayız… Sonra, bizim gençlerle sahilden bir yere gitmemiz sözkonusu oluyor… Eskiden buraya nasıl gelirdik, onlar bilmezler; şimdi kıyıdaki evler temizlendiği için çabucak gidiliyor!)

*

SÜRYANİCE. (Süryanî: Eski Suriye halkından, Sâmilerin Aramî kolundan ve garb kısmından, İbrahîm Aleyhisselâm’ın dininden olan millet: 1331: Şegal-Çakal. “Akıllı, açıkgöz… İbranice, Hitkatvut-Mektublaşma: 1331: Şal-Süryanice, “Sızma” mânâsına gelir… Lâtince, Fucusus-Boyalı, boyanmış. “Renklenmiş. Sıfatlanmış. Suret”: 331: Eskrim-Kılıç tâlimi, oyunu): 339: KISCUS-Lâtince, “Göğüs. Beden”… Süryanice, KURHON CAYNO-Göz Hastalığı. “Üstadım”: 339: ŞOBUCOYO-Süryanice, “Haftalık”. (Levha: 7 Şubat 1985… Yanımda Üstadım… İki arkadaş gibi yanyana yürüyoruz ve elimizdeki bir kâğıt mevzuunda konuşuyoruz… Ona bu mevzuda, “Efendim, acaba hatar mı?” diye soruyorum… “Öyle hatar olmaz! Her hafta gelip kontrol edeceğim!” diyor!)… MUSARRAHA-Açık, sarih bir tarzda: 339: MUHASIR-Muhasara eden, etrafını kuşatan.

İSTİKAMET ÜZERE

(YÜRÜYEN BÜYÜK DOĞU)

LEVHA: 12 Mart 1989… Üstadım’ın elinde sayfalarını numaraladığı bir defter… Benim “Tilki Günlüğü” gibi… Ama o rüyaları değil, sadece hâdiseleri yazıyormuş… Bana, “Senin yazdıklarında kendimi buluyorum!” diyor!

*

Süryanice, CHODO KERKO-Hatıra Defteri. Günlük: 1354: ŞEMCO-Lâtince, “Hikâye”… MAHZUMOĞULLARI. (Seyyid Abdülhakîm Arvasî Üçışık: 1976: Necib Fazıl): 1354: YAMİNO REĞLO-Sağ Bacak. (Levha: 10 Eylül 1984… Kâzım Albayrak ile konuşuyorum ve benim misyonum hakkında ona, “Benden başka kimse yok ki… Bir vücutta sağlam kalmış tek organ gibi hissediyorum kendimi!”… Ve sağlam kalmış o organ olarak da, kendi vücudumun sağ bacağı… Sağ Bacak-Yürüyen öncü: 1168= 169: Rahman Sûresi’nin 19-20. âyetleri… Kust-Topalak otu. Deniz akakirlerinden bir akakir; ilaç hammaddesi: 169: Mâhasal-Hasıl olan, meydana gelen. Netice… Kıst-Hisse. Nasib. Mizan. Parça parça verilen hediye. Adalet etmek. Allah Sevgilisi’nin bir ismi: 169: Abdülhamîd-Hamîd Allah’ın kulu)

GURBET

(ŞATRANC-I UREFA’DAN)

Şatranc-ı Urefa’nın 3. Kabı, GURBET-Gariblik, yerinden ve vatanından uzakta, ona duyulan hasret duygusu. Yabancı yer. Yad el: 1602: DERVİŞ MUHAMMED-Gurbetzede, gurbete düşmüş olan. “Mü’min’in dünyadaki hâli”… Süryanice, MKUNTO-Temel: 602: ATAR-İbranice, “Dua etmek”… Karaçay Malkar dilinde, TERGE-Hesablamak. Saymak. Düşünmek. Sanmak: 1602: GREET-İngilizce, “Selâmlamak, selâm vermek”; teslimiyet, dua… İ’TİSAM-Bir şeye yapışarak sıkı tutmak. (Yevmiye: Allah, o çileyi çekebildiğin için sana veriyor. Beni kurtaran âyet şu oldu, dikkat et: Allah hiçbir nefse çekemeyeceği yükü vermez!): 602: AMEN-ER RESÛLÜ’de geçen - Meâli: “Allah hiçbir nefse takatinden fazlasını yüklemez!”. (Amen-el Resûlü… Amen: En çok güvenilen, en emin olunan… Amen: Bir yerde mukim olmak, yerleşmiş olmak… Bakara Sûresi’nde geçen “Amen-er Resûlü: Resûl, Rabbi tarafından kendisine indirilene imân etti, müminler de”; Sûre’nin son iki âyeti… Hadîs: “Allahu Tealâ, Bakara Sûresini, iki âyetle sona erdirdi ki, onları bana Arş’ın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza çocuklarına öğretiniz, çünkü bunlar salâttır, hem duadır, hem Kur’an’dır!”… Hazret-i Ali ve Ömer’e âit: Aklı başında hiçbir adam görmedik ki, Bakara Sûresi’nin son iki âyetini, okumadan uyusun!)… ITARE-Bir şeyin peşini bırakmayıp takib etme. Dikkat ve hiddetle bakmak. (Terai-Aynaya bakma. Birbirini görme ve görüşme. Bir fikir hakkında mukabil görüş. “Çile, mukabilini hazırlama: Karşılama”: 612: Derviş Muhammed): 602: ŞÜPÜŞ-Bit. “Nokta. Sıfır. Beş. On”; zirve, şahika… SAKB-Delme, delinme. Derinleşme. Çok kırmızı. “İdrak”: 602: İŞRAK-Güneş doğmak. Işıklandırmak. Parlatmak. Kalbe mânâların doğması. Güneşlik yere dahil olmak… TEBER-Balta. Derin kesen. “İslâma muhatab anlayış”: 602: AHDAR-Yeşil, yemyeşil. “Allah için, Allah aşkına”… BELKAAT-Kara ile ak nesne. Parlak nesne. (Cevn-Kara. Beyaz: 59: Mehdî): 602: RETEB-Zahmet. Çile. Şiddet. Şehadet parmağı ile orta parmak arası…

*

Süryanice, NUĞROYO-Gurbet. Gurbette olan. Gurbetçi: 1272: ENGAR-Hikâye… NAİKAN-Cevza Burcu’ndan iki yıldız: 272: SUUR-Bilezikler… MÜKEBBİR-Tekbir getiren: 272: SERAYA-Düşman üzerine gönderilen asker… İRANÎ-“Mehdi’yi Hamil On Süvari” hatırda: 272: SAHUR-Ay’ın etrafındaki hâle. Yeryüzünün gölgesi. Gece uyanıklığı… AİR-Göz ağrısı. “Üstadım”: 272: ABR-Rüyâ tâbir etmek. Düş yormak. Yaş akıtmak. Sudan veya başka yerden geçmek. Söylemeden bir şeyi düşünmek. “Hayat suya işledi ve her canlı şey sudan yaratıldı”… ARAB-İz süren. Tabirci: 272: HÜKÜMDAR. (Levha: 31 Temmuz 1992… Sevilay Şadoğlu Hamım, “Salih Mirzabeyoğlu Hükümdardır!” diye bir yazı okuyor… Yazının altında da, yazının sahibinin imzası: Necib Fazıl)

Not: Tefrika edilen yazının tamamı yahut bir kısmı, Baran Dergisi'nin izni olmadan iktibas edilemez

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu

Baran Dergisi 549. Sayı