MATLA’ Beyit: Olur ruhsârına gün la’line gül berg-i ter âşık / Sana eksik değil gökten iner yerden biter âşık — (Fuzûlî)… “Olur yanağının sıcaklığına gün, kırmızı dudağına taze gül yaprağı aşık — Sana eksik değil, gökten iner yerden çıkar âşık!”

*

GÜL BERG-İ TER-Taze gül yaprağı. (Berg-Yaprak. Azık. Azim. Kasd. Hazırlık. Mal, mülk. İntizam-ı hâl. Serencam: 222: Bekr-Genç erkek deve. Bedene… Berk-Göğüs, sadr, sine: 222: Pirî-Seçilmiş, seçkin… Anka-Zümrüd-ü anka ve Simurg diye de anılan efsanevi gaye kuş: 222: Munkalib-Tagalan. İnkılâb eden. Başka şekil ve kılığa girmiş olan… Beytar-Hayevan hekimi. Nalbant. “Saf süre kuşağı”: 222: İnsiyak-Mânen sevk olunma. İçgüdü. Gönderilmek. Ardı sıra gitmek): 1027: GÂV-Öküz, sığır, bakara. (Başak Burcu gibi, unsuru toprak, yıldızı Zühre olan Boğa Burcu hatırda!)… VAHÎD-Yalnız, tek. Allah Sevgilisi’nin bir ismi: 28: EBU Eyyub-Deve, cemel. Nefs… KÂZ-Makas. (Furkan: Hakla bâtılı ayıran): 28: HIYAT-Perdeler, manialar. (Hakk’ın Hakk üzerine kaimliğinin hakikati, Allah ve Allah Sevgilisi’nin BERZAH âlemindeki mânâsıdır; hisseler hâlinde 28 harfe bölümlü bu âlemin her harfi, Kulun Allah’a ve nefsine dönük yönüne işaret eder. Hayvan-beden’e âit nefsin “hayvanî ruh” tâbir edilen insiyakî istidatları, nefsin ruhanî buudu hudutsuz, İnsanî hakikati yerine koyabildiği hissesi ile malûm olabilmek bakımından bir “hadd-i zât” belirtirken, şaşırılmasın, hep “kabul edici-dişi” mahiyettedir; bu mesele, Kâinat’a dair insanda toplu hakikatlerin BERZAH’ta bulunduğunu bildirmek bakımından… Yukarıda geçen “baytar” ve “nal-bant” ilgisi, hayvan’ın “hayevan-diri, canlı”dan gelme bir mânâsı ve “hakîm-hekim”liğin “nal-kuşatan” alâkası, bu hususu açıklar; kuşatan, “beden cinni-beden sırrı, gizlisi”dir… İspanyolca, HERREDURA: At nalı… HER-RA-DURE: Hep saf süre iradesi. “Zâhir âleminde zaman, bâtında süre; Fransızca, dure”… İspanyolca, Herir: Vurmak. Yaralamak. “Hitab etmek. Etkilemek”… HERRADURE: “Saf süre çilesi”… Kişi, üzerinde bulunduğu işin zamanı içindedir; bunu buyuran veli… Karaçay-Malkar Lûgatı’ndan, TAGAY: Mahmuz. Atı süratlendirmek için, çizme topuğunda bulunan madenî vurma mıhı… TAGAY: TAG-AY… Tag: Kat. Mertebe… Tag-alan: Munkalib. İnkılâb eden… Hayy. Hayat. Perdeler. Manialar… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, HAY: Sürek avı… Hayat, hep tekamül isteyen bir sürek avıdır… HAY: H-AY… HE: Allah’ın “Elçi gönderen” mânâsına BAİS ismi ve LEVH-İ MAHFUZ… HI: Allah’ın EL-HAKÎM ismi ve ŞEKİL… HA: Allah’ın EL-AHİR ismi ve HEBA… Türkmen Lûgatı’ndan, TAGT. Taht. Kürsî. Koltuk. “Abdülhakîm Koltuğu hatırda”… TAGT: TAG-T… T harfi, fizikte “zaman”ın sembolüdür… TAG Zamanı: TI harfi, Allah’ın MUHSİYY ismine, ahir zamanda Gökten inecek olan “Ruhullah” lâkablı İsâ Aleyhisselam’ın gaybı 6. Semaya, Ay menzillerinden “Zübane-Akreb’in kuyruğu, Yılan kuyruğu”na işaret eder. TE harfi ise, Allah’ın KABİD ismine, ESİR mertebesine ve AY menzillerinden KALB’e tekabül eder; kalbin “gılaf” denilen zarı, zâhire âit “cin-gizli”yi de ihtiva eder!)… HİYAT-Bir şeyin etrafını çevirme: 1027= 28: EKHEB-Gök renkli, mavi renkli. Mai, su: (Ezrak-Mavi renk: 308: Arvasî)… MEHD-İ ASMANÎ: Gökyüzü Beşiği.

*

MEHD-İ ZUHUR-Meydana çıkma beşiği: 1060: BÜYÜK Doğu… SİN-İnsan. Bir harf. Allah’ın HAYY ismi, SU mertebesi ve “Nazim-Deve kuşları” menzili olarak Ay menzili. Ebcedi: 60: ZEBAN-Dil, lisân, lehçe. Kâinat nizâmı… NİHAD-Huy, tabiat, yaradılış, bünye: 60: NÜBUB-Bilme. Meydana çıkma… NEY-Kamış kalem. Saz. Kâmil insan. Yokluk: 60: MÜEYYİD-Teyid eden. Doğrulayan. Sağlamlaştıran. Yardım eden. Kuvvet veren.

*

RÜYA-Uykuda görülen misâl âlemi. “Uyku, küçük ölüm!”: 217: RÛYÂ-Hüda-i nabit. Yerden biten… MEHDÎ ARZ-Arzı arz. Takdim arzı. Arzı takdim. (Arz-Yeryüzü. Toprak zemin, dünya. Aşağı. Taht. Küre. Memleket, iklim. Davarın ayağının altı. “Aslı islâm olan dünya; bir insanın takvaya eriş şartları ile hak ve bâtıl karışık yaratılmış olmakla birlikte, son tecridte bâtılın da Allah’ın mahlûku olmasıyla bir zıddından gerçekleştiriciliğe de zemin, sırf “evet”ten ibaret bir mahiyetiyle “yaratılış” tecellisidir; o, kendini idrak etmez, idrak edene âittir - Vahîd’in gerektirdiğidir!”: 1001: Şahsî-Şahsa mahsus. Şahsa dair. İndi, zâtî, ledünni… Şahs: Acı çekmek, çile çekmek. “Varoluş çilesi, çiğliğin pişmesi, olgunluk, Allah’a yakınlık”… ARZ-Takdim etmek. Bir büyüğe sunmak. İzâh etmek. Bir kimseye bir şeyi izhâr etmek. Bir şeyin âniden meydana çıkması. Bir şeyin genişliği, alanı. Delirmek. “Karaçay-Malkar Lûgatı’ndan, Teli: Deli. Son derece, olağanüstü, haddinden fazla”: 1070: KÜN-Allah’ın “Ol” emri… GÜN-Yevm. Gece ve gündüz: 70: HASİB-Hesab eden. Muhsiyy. “Sayı, Allah’ın varlıktaki sırlarından birisidir. Harfler, aynı zamanda sayıları gösteren. Lâtin sayılarından 1000, M harfi ile işaretlenmiştir!”… SUD-Rengi kara olan şeyler, suadî, Kust otu: 70: SUD-Kâr, faide, kazanç): 1129: SALİH… ATAN-Kovası el ile çekilen kuyu. Kuyunun ve havuzun yanında deve ile su çekecek yer. Su kenarı. (Seretan: Ser-etan, İlk Akıl ve Allah’ın Bedî ismini işaretleyen, hemze ile gösterilen, Ay menzili. Kanser… Etran: 451: Salih Mirzabeyoğlu… Seretan; Yengeç Burcu, yıldızı Ay: Ser Salih Mirzabeyoğlu): 129: SEYEHAN-Seyehat. Gölgenin Güneşle beraber dönmesi.

*

EZHERAN-Ay ile Güneş. (Ezher-Pek beyaz ve parlak. Ay. Kamer. Cuma günü. Toplanma. Şehid olma. Bütün âlemlerce tanınıyor olmak bakımından, şâhidin mübalağalısı şehid, Allah Sevgilisinin bir ismidir. Muayene eden. “Şahide; mezar taşı. Harfler… Merkezinde Allah Sevgilisi bulunan insanlık, soy başı Adem Aleyhisselâm’ın şahsında bütün âlemlere üstünlüğü görülsün diye bir HATA neticesi Dünya’ya indirildi ya, Ay menzillerinden SERETAN-Kanser mecazı da, insanın oluş zorluklarını sıçrama tahtası bilmesi cümlesinden, çile ve dertlerle ilgili bir hakikate işaret ediyor olsa gerek”. Muayene etmek. Vahşî Sığır. Allah Sevgilisi’nin, “Dünya öküzün boynuzları üzerinde bulunuyor!” demesini hatırlayınız: 213: Zehre-Çiçekler. “Denizler-Zuhurlar”… Ezhar-Çiçekler: 214: Hukuk-Ahlâkî müeyyidelerin pıhtılaşması, müesseseleşmesi, tatbikinde zorlayıcı kuvvete mâlik olması… Ezher’in bütün mânâları içinde ve Ezheran’ı ihtiva eden Allah Sevgilisi’nde toplu mutlak hakikat; O’nun Güneş’i bağrına almış olmasıdır!): 264: URGUN-Aşık, vurgun. (İngilizce, [Love]-Aşk, sevgi: 37: Law-Hukuk… Ezel: 37: Üstadım’dan, rüya’da söylediği – “Benim dostum 37 yaşında!”… Allah, bir aşk ânında Muhammedî Nuru yarattı; evveli bilinmeyen zamanda. Yaradılışta ne kadar varlık ve cazibe kanunu, meyli, hasreti varsa, müntehasında o zamana mühürlüdür. Bu mânâ yolu Bâtın hakikatinde şu, dış dünya ilminde bu… İlmin aslı ve esası, rastgeleliğe cevaz vermeyen “fıkıh-hukuk” ve “hâli”dir… Bu işin kahramanları da, sözkonusu mânâya dair, zahir hissesiyle bâtında ve bâtın hissesiyle zâhirde tecelli edenler… Kıyamet zamanına kadar Allah’ın Resûlü ile kefil olduğu dava: “İlim yıldızlara da gitse, bir farisî onu alır gelir!”… Faris: Suvari, binici. Firasetli. Kaptan. Ferasetli, anlayışlı… Farisan: Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş devrelerinde, eyaletlerde –içyüz– hudutlarındaki muhafız askerler… Fars: Yarmak. Yırtmak. Kesmek… “İlim yıldızlara da kaçsa” onu oradan getirecek farisinin, BERZAH hakikati davasının üstünde olması işareti açık… Rahman Sûresi 19-20. âyetlerini ve Furkan Sûresi 53. âyetini hatırlayınız!)

*

Portekizce, OZONE: Ozon tabakası… Zone: Kuşak. Daire. Yöre. Çevirmek. Sarmak. Kuşatmak. Bant… Kıpçak Lûgatı’nda ATF: Çevirmek. Döndürmek… O-ZO-NE: Berzah hayevanı ne? Berzah hayevanı kabiliyeti, meziyeti, armağanı. (O: “O” zamiri, kendi içinde Rabbini bilmek ve bilinen her şeyin Allah Sevgilisi’nde toplu olması bakımından, genel mânâsıyla Berzah olması yanında, sayı işareti olarak sıfır, Arabça yazılışta da bu şeklin 5 sayısını işaret etmesidir. Bir fiziki sistemi karakterize eden kuvantum sayıları meselesinde, “O-Tabakası” diye bilinen varlık durumunun baş kuvantum sayısı, N= 5 diye gösterilir… Nun harfi, Allah’ın Nur ismine, Güneş’in bulunduğu 4. Sema’ya, kendisinde VÜCUDÎ hikmet tecelli eden ve gayb perdeleri sarı olan DAVUD Aleyhisselâm’a, AY menzillerinden de “SİMAK-balıklar, bir şeyi kaldırıp yükseltecek âlet, parlak yıldızlar, iki parlak yıldızdan biri”ne tekabül eder… YEHMUR: Yeri “götüren” balık. Çok sözlü ve çok konuşan adam. Çok çalışkan ve işe cüretli kişi… BALIK Burcu’nun yıldızı MÜŞTERİ, YAY Burcu’nda da; vücutta tesir yeri, ilkinde “ayaklar-tabanlar”, diğerinde “uyluk ve kalçalar, sağrılar”. Simya safhasında, ilki “yansıtma”, diğeri “icad”… TAG: 21: YAY… Yıldızım Tag-ı “Sağr”: Müşteri… MÜŞTERİ: 956: İFRAT hâlde tecrid… MÜŞTERİ-Şira. Satın alma. İstekli. Gemi yelkeni. İki parlak yıldızdan biri: 950: DOĞUM Tarihim… Mesiha: Gümüş parçası. Saliha. İyi ve yeni yay… YAY: Y-AY. “Ye harfi, Allah’ın Rabb ismine, Adem Aleyhisselâm’ın Şeytan’la mücadele gaybı perdelerine tevafuk eden ve Ay’ın bulunduğu Birinci sema tabakasına, Ay menzillerinden kîvan-kevn, olma, var olma, mevcut, baca delikleri, berzahlar, yarlar-a işaret eder”… BE harfi, Allah’ın LÂTİF ismine, “Cinler” mertebesine ve Ay menzillerinden “Mukaddem min ed-delâl”e, yani TAKDİM’e… Lâtif: 129: Salih… Be harfinin altında noktanın “ilim” demek olması, fikirde Hakk kutbun zıddı Bâtıl kutubla mücadelemizi gösteriyor… ZOO: İngilizce, Hayvanlar demek. Hayvan, Hayevan’dan gelir, “hayat, dirilik”. Hayat, bir mânâda ölümün zıddı, diğer mânâsı arsızlığın zıddı, yâni “haya” demek… Hayat-Aslî harflerinin ebcedi: 24: Salih Mirzabeyoğlu… Kürtçe, Çiya-Dağ. “Atum, su kaplumbağası demek; Çiy tanelerinin yapraklarda damlacık ve şeylerde beyaz zerreler görünümünde olduğunu hepimiz biliriz. Suyun, nemin ona dönüşünde handiyse su ve kar hâli olan çiy, Atom altı parçacıklar dünyasında hür dolaşan ve renk enerjisi tâbir edilen bir akışkanlıkta tam da enerji mi madde mi belirsiz olan ve boyuna keşfedilmekte bulunan zerreleri hatırlatıyor. Dağ, yüksek tepeler mânâsı dışında, yara ve mühür anlamına da gelir ki, maddenin dağ cüsselerinin hakikat zirvesinin atom dünyasında bulunması, her şeyden önce kelâm vardı hakikatinin, bütün ilimlerde kılavuz rolünü de isbatlıyor. Bu kubbeden bâki kalan, hoş bir sada imiş!”: 24: Kürtçe, Bit… İspanyolca NA-Kabiliyet, meziyet, hediye, armağan: 51: MÜCEDDİD-Yenileyici. Yenileyen… HECMEC-Koç. Koç Burcu’nun yıldızı “Merih-Mirruh”, aynı zamanda Akreb Burcu’nun da yıldızıdır: 51: NEHHAT-Çalıştırılan sığır. İnce. Eşek. “Uzun zamanlar. Dil”… Mirrih: 46: Mir-Rih: Mir-Rüyâ… Hikmet-Sır: 468: Musa Mirzabeyoğlu… Necib Fazıl Kısakürek: 1417: Musa Mirzabeyoğlu): 70: İNCU-İnci. Ezel. (İncu: İn-Cu… İn: Mağara. Yüzdeki ben, Hindu… Cu: Arama, araştırma. Açlık. Akarsu)… GÜN-Haya, husye. “Kalem”. (Ezel sırrı, Ebediyen yaşanacak olan kaderimiz ve Levh-i Mahfuz’da sabit olan - dişi nefsimiz… Kalem-İlk akıl, yaradılmış olarak insanın ufuksuz yönü):70: SUD-Rengi kara olan şeyler. Kust otu. Ud-i Hindî. (SUD: SU-D… SU mertebesinin harfi SİN… DAL harfi, Allah’ın “El-Mübin” ismine, Allah Sevgilisi’nin “bâtından daha bâtın” ve “gaybın gaybı”nın perdelerine –Hakk Gaybı da denir– âit, 7. Sema tabakası mertebesine işaret eder. “Bu gaybın perdeleri lâtif yeşil” ve Ay menzillerinden “İklil-Müzeyyen Taç”tır… Müzeyyen Taç, Allah Sevgilisi’nin isimleri arasında, “Taç sahibi-Sarık Sahibi”dir.)
 

TAG-ALAN

 
LEVHA: 7 Mart 1995… DÜNYA… Etrafını çeviren bir şeyden bahsediliyor ve bunun İNŞİKAK Sûresi ile ilgisi… “Dünya’nın 500 senedir beklediği” diye biriyle ilgili konuşuluyor; ve dünyanın etrafını çevirenin Güneşle Dünya arasında perde olduğu… Ben Dünya ve Güneşi, fezada bir yerde gibi durarak seyrederken, bu konuşmaları duyuyorum!

*

DÜNYA: 71: İNSAN… ESÎ-İlâç yapmak: 71: HİLÂLE-Ay ağılı, hâle… İspanyolca, MUNDO-Dünya, yeryüzü, arz: 106: SAMME-Zehirli hayvan. (İlâcı zehirden ayıran dozudur!)… İspanyolca, MUNDİAL-Dünya, dünya çapında, dünyayı ilgilendiren. Dünya şampiyonası: 141: LIKVE-Tez yüklü olan deve. KOVA.

*

FEZA-Neverd-Fezada dolaşan, boşlukta giden: 1141: MEN Ene-“Ben kimim?”… GÜL-İ Muhammedî: 142: MEHDÎ. “Büyük ebcedle”… LİSÂN: 142: KABLÎ-İlke ve önceliğe âit. Peşin fikir. Hakikati hedef ve istikamet olarak gidişte doğrulanacak olan… SALİHA-Safi gümüş. Salih kimse. (Simya’da Gümüş’ün sembolü Ay’dır!): 142: MASAHA-Kamer, ay. Sıhhat mevzii.

*

FEZA-Berzah suyu, Berzah’tan akan su: 981= 1980: TESLİM-Merdiven hâline getirme, ayak ayak düzme ve tertibleme… Kıpçak Lûgatı’nda, TAG-Dağ. Damga. (Dağ; yara, yar, berzah… Damga: Mühür. Bir şeyin sonu, hatm… Kıpçak Lûgatı’nda, Isra: Bir şeyin sonu… İsra: Gece SEFERİ. Allah Sevgilisi’nin Miraca gidişini hatırla): 30: TAG-Kıpçak dilinde NAL… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, TAGI-Kat, kademe, basamak. “Merdiven”: 40: LEYY-Def’ etmek. Sarfetmek. İlâç yapmak. Aciz olmak. (KEF harfi, KÜRSÎ mertebesine ve Ay menzillerinden Nesre’ye işaret eder… Nesre: Büyük, geniş gömlek. “Asuman, gökyüzü”… DAD harfi, Allah’ın ALİM ismine, Nuh Aleyhisselâm’ın gaybı 2. Sema tabakasına ve Ay menzillerinden SARFE’ye işaret eder… DAD: Adalet. Hak. Doğruluk. İnsaf. Vergi, ihsan, atiye. Ömür)… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, TAĞI-Ormanlık araziden geçen dere, suyun çıktığı yer, kaynak: 1020: KEF harfi. KÜRSİ mertebesi… TAĞİ-Fazla. Taşkın. Takdim: 21: DERVİŞ Muhammed-Hacegan Silsilesi’nin 21. büyüğü.

*

FEZÂ-Yıldızlar arasındaki geniş boşluk. Gökyüzü. Yer geniş olmak. Açık sahra. Saha, alan. Yerde akan su: 882: BADİ’-Deniz içinde olan ada. Et. Deri. (Deniz içindeki ada, her şeyin kendisinden yapıldığı suya nisbetle bildiğimiz su gibidir ki, o kuşatan içinde bir ada nisbetinde “feza”; İngilizce “flesh-et” ve “flash-ışık”, onu kuşatan deri de “nur”… Çevreden merkezi tesbit böyle!)… İFRAH-Belirsiz bir şeyi belirtme. Şübhe ve tereddüt giderme. Kuş yavrulama. Tohum yeşerme: 882: HARFÎ-Harfe âit. Sahibi tanıtmak için olan. Başkasının mânâsı için yazılan.

*

ALAN-Saha. Fizikte, “yer çekimi alanı, elektrik ve manyetik alan” gibi, içinde bir takım kuvvet varlığının bulunduğu farzedilen feza parçası. Tesirinden bilinebilen kuvvetin sahası: 82: SEKB-Su dökmek. Su dökülme… TIBA’-Tabiat, yaradılış: 82: DÜZİNE-12 parçadan ibaret yaradılış. (12 Burcu ve vesilesiyle İnşikak Suresi ardındaki “Büruc Sûresi”ni hatırlayınız; İnşikak Sûresi 21. âyetinde “Halbuki Allah içlerindekini biliyor” demesi, Semaların beden bineğinde bir içdünya tasvirini ve neticede ne olacağına dair olduğunu gösterirken, “Büruc Sûresi”nin de sözkonusu hususla bağlantısı!)… BİNEK-Gözbebeği. “Nefs”. (Hadeka: Gözbebeği… Hadika: Etrafı duvarla çevrili yer. Küna. Allah Sevgilisi’ne Peygamberliğin bir duvar şeklinde temsil edildiği ve tek tuğlalık bir boşluğun O’na âit olduğu hatırda. Sulu, ağaçlı bahçe… Kıpçak Lûgatı’nda, Hadak: Çengel, kanca… “Gözüm takıldı” şeklinde günlük kullanımda geçen bu mânâda, “aklım takıldı, idrak ettim!” gibi bir mânâ da bulunduğu pek bilinmez ve sadece “hasse-duyu” organı kastedilir… Diğer anlamda, idrakin takıldığı ve takıldığı ile birleşen bir mânâ ifâde eder: “Düşünüyorum, öyleyse varım!” gibi… Silâm. Taş. Su. Hamd… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda Taş: Sır, gizli, kuytu, sapa… Yine, taş: Fal. Talî’. Kısmet… Karaçay-Malkar Lûgatı’ndan devam, Suv: Su… Suv Taş: Kaldırım taşı… Sın Taş: Mezar taşı. “Hece. Harf”… BEŞİK-Taş: “Mehd. Arz. Yeryüzü” taşı, Mehd sırrı… Neticede, “felsefe taşı” tâbir edilen “varlık ve bilgi” davasının sırrı, “Düşünüyorum, ama o ne? Düşünce bir sır!” ve “Varlık olmadan düşünce ne? Varlık bir sır!” hakikatini işaret eder; “o ilk olan” var ya, varlığı ve düşünceyi var eden ve düşündüren de o!): 82: LEBAN-Göğüs. (Leben: Süt. Boyun ağrısı. “İlim ve Mürşid yükü”… YENGEÇ Burcu, Unsuru su, Yıldızı Ay, Vücutta tesir yeri göğüs ve karın, Simya safhasında çözdürme)… YENGEÇ-(Tag: Gat-Örtü. Perde. “Berzah”… Yengeç Burcu’nun Lâtince ismi “Seretan”… Seretan: Sere-Tan… Tan, “şafak vakti, nasihatı tutulsun isteyenin nasihati, merhamet ve harf” demek olduğuna göre, “Sere-kafa”ya; hani, söz beyne hitab ettiğine göre zaten öyle ama, bir şey söylerken “kafana iyice girsin!” deriz ya, böyle bir terkibi ifâde de… Kanser: Kan-Ser… Kafadaki “kan”ı söze tesir yeri almak, mecazdan öte; haste, “istenen” demek-istenenin tutunması, bir eksik veya eksik bilinenin, yahud tenbihi gerekenin hâli, mevzu maddi veya manevî, ama söz olmakla mânevi olana tâbiyet… Formül hâlinde: Mavera-üt tabia’ veya Masiva’ya âit bir cazibeye!): 82: KİMYA-Aşk. İlâç. Bir hususta kifâyet. Maddelerin birbirine dönüşümü, değişimi, ayrışması ve birleşmesi ile ilgili ilim dalı… Kıpçak Lûgatı’nda, TAŞ: Taşmak. “Tagi”… Yine, TAŞ: Kayıp. Tas… Felsefe Taşı? İslâm’da, ölçü ve ölçülendirmelerin muradı kestirilerek aranan!

*

Karaçay-Malkar Lûgatı, TAGALAN-Zayıflamak, kuvvetten düşmek. (Zayf-Misafir. Gelip geçen. Meyletmek, yönelmek: 890: İfzah-Kötülüğü, kusuru, ayıbı açığa vurmak… Bir tesirle harekete geçen bir şey, o merkezden uzaklaştıkça tesiri kaybolur… “Aslı gösteren teferruat” meselesi… Ve izafîyet davası… Bu üç husus dikkate alındığında, “zayıflık ve kuvvetten düşme”nin, birinde “çürüklük”, diğerinde bizzat kuvvet, yerinde de ona kuvvetini veya çürüklüğünü gösteren bir kuvveti ayan eden rolü anlaşılır… Butul: Çürüklük, beyhudelik, nafile oluş… Butule: Çok kahraman ve yaman olmak… Butu’: Geç kalmak, gecikme… Ruhun gecikmiş bir filizi olan, eşya düzenine bakan ve mantık silsilesine vücut veren AKIL’ın, bu hâliyle ruhun izafîsi, hakikati anlamakta acizliği veya kahramanlığı; ve kendini idrak edebildiği –bunu anlayabildiği– kadar, değersizliği veya değeri… Aklın bu buudundan başlayarak, onun bizzat “ruh” demek oluşuna varmak; sondan başa aslına doğrudur… BUTUL: B-utul… Utul-Câhil ve hayırdan men eden. Galiz ve cimri kimse… BE harfinin noktasının ilmi işaret edişi meşhur: Butul kelimesinde, mevzuuna nisbetle onun ilminin cahili keyfiyeti anlaşılıyor… BUTUL: BUTU-L… Butu, “geç kalma, gecikme”; Lâm harfi, Allah’ın her varlığa “ekser-baskın” olması anlamında “El-Kahhar” ismi ve İbrahim Aleyhisselâm’la ilgili 3. Sema tabakası mertebesi, Ay menzillerinden de AVVA’yı işaret eder… AVVA: Bir yıldız kümesi… AV, Kürtçe’de SU demek. Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, AV: Ağ, file… TAĞ: T-Ağ. “T harfi, fizikte zamana işaret eder!”: Zamanın ağı… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, AV: Şal, başörtüsü. Gözbebeği üzerindeki leke. Devrilmek. “Dağdan aştı” şeklinde, aşmak… AVA: Gölge… TAGA: Zamanın gölgesi… Avana: Gölge… Avana: Alay, istihza. “Fuzuli’nin zamanı, şuh facire diye nitelemesi hatırda!”… Gölge zaman: Tabiat ana… Küllî tabiat mertebesi’nin, Allah’ın “El-Bâtın” ismi tasarrufunda oluşuna dikkat… BUTULE: Kahraman: BUTU-LE: Geç gelen kahraman… “Şuuraltının gecikmiş bir filizi” tâbiri kıyas; Allah Sevgilisi, “ahir zaman” Peygamberi, ama ahir olmakla en evveli de kendisine bağlayan… BUTU-LE… LE: 430: FARAKLİT-İncil’de geçen Allah Sevgilisi’nin ismi. El-Faraklit ve El-Baraklit, hamdeden, hak ile bâtılı birbirinden ayıran, faruk, hakperest mânâlarına gelir… HA harfi, Allah’ın “El-Ahir” ismine, Heba mertebesine ve Ay menzillerinden Deberan’a işaret eder. Deberan, Boğa Burcu’nda yer alan 5 yıldız… TELL-Yığın, tepe, küme. Düz yer üstüne yatırmak. “Avva: Av-Va… Va: Arkada, geri… Va: Hayıf, hasret, esef gibi kelimelerle birlikte söylenir… Va’: Çakal. Tilki”: 430: MAKSAR-Nihayet, son, netice… ŞEFN-Akıllı kişi: 430: ŞİSİ’-Büyük ve çok mal. Dar yeri. Bir yerin uc tarafı. Nalin kayışı. Bir malı dikkatle bekleyip koruyan… MESELE: Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri, “Bir ilmin butlanı, müntehasında meydana çıkar!” buyuruyor. Yâni nihayetinde belli olur… Bu durum, sadece “yanlışın ortaya çıkması” değil, hakikati veya hakikate “doğru istikameti” gösteren de olabilir… Zayıf alanda daha fazla hissedilen “yapanı yaptırıcı” müessir ve izafe olunan, aynı zamanda merkez alınanın da müessir ve “yapanı yaptırıcı”sıdır ki, doğrudan doğruya KÂİNAT ile ilgili Fizik ilminin bile BERZAH ilmi olan HARFÎLİKTE kümelenen mânâlara muhtaçlığı bir bedahettir… İZAFÎ-İzafetle alâkalı. Bir şeyi “alâkalı” gösteren: 892: ZUHRUF-Altun, gümüş. Yaldız. “Güneş, ay, renkler”… Zuhruf Sûresi, “Ha-mim” diye başlar; sonra, “Açıklayan kitaba apaçık yemin olsun – Muhakkak biz onu Arabça bir kitab kıldık, umulur ki sizler onu akledersiniz”… HA harfinin, Allah’ın “Ahir” ismine; MİM harfi’nin, Allah’ın “El-Câmi” ismine, İNSANLAR mertebesine, Ay menzillerinden de “El-Fer’ul Muahher”, yânî “tehir edilmiş” menziline işaret etmesi. “Tehir-i Takdim” mevzuunu hatırlayınız… ZUHRUF: ZU-Huruf: Harfler sahibi. Kültür. İrfan): 112: HADİS-İ Şerif. (Kur’an’ın bütün tefsiri, ruhu)… HADEKA-Gözün siyahlığı, gözbebeği: 112: SALİH İzzet Erdiş… TAGRİS-Aç etmek. (Tagris, yeni dikilmiş fidan): 2110= 112: TAG-Ris… Ris: Hiddetli. “Anlayışlı”… AYEN: Demir. “Dağ eteği. Dudak. Anlayış”… AYAN-İleri gelen. Belli. Seçkin: 62: MEHDÎ.

*

SAMİ’-İşiten, duyan, dinleyen. (Sem’: İşitmek. Kulakla dinlemek. Kurdun sırtlandan olan eniği. “Ezel”… Semm-Delik. Beş. Sıfır. Farz: 100: Kelîm-Kendisine söz söylenen. İkinci şahıs yaralı kimse… KAF-Bir harf. Efsanevî bir dağ ismi. “Kaf harfi, Allah’ın El-Muhit ismine ve Toprak mertebesine ve Ay menzillerinden Zira’ya işaret eder: 100: SAD-Yüz sayısı. Ebcedi 90 olan harf. Allah’ın El-Mümit ismine ve Toprak mertebesine, Ay menzillerinden “Belde”ye işaret eder… ARŞ’ın karşısında ARZ-Toprak oluşuna dikkat… ATLAS-Düzlük. Boşluk. Büyük harita. Atlas Okyanusu. Kürsî tabakasının altında, 12 Burc’a hisselerini veren boşluk: 100: DEH-SAL-Yıldız, seyyare. 10 yaşında… MİS-Bakır. Zühre yıldızı, Bakır madeni sembolüdür. Zühre yıldızı, BOĞA Burcu’nda dişi, TERAZİ Burcu’nda erkek olarak görünür: 100: KELKEL-Göğüs, sadr. “Ay”… SİM-“Mis”in tersinden okunuşu niyetiyle ebcedi aynı. Gümüş. Salih İzzet Mirzabeyoğlu’nun baş harfleri… Tagmis: Batırma, daldırma. Tag-Mis: Tag-Sim”: 100: KEF-Avuç. Ayağın altı. Taban. Avuç dolusu, Bekef. Kürsî mertebesi… Kürsî, Kâinatı ihata eden en büyük cisim olan ARŞ’ın taayyünüdür. Kâinat’ın merkezinde de, cismi ve bâtını ile İNSAN - “Sin iki kişidir”in, bir yönü Kul, öbür yönü Hakk… KUL’dan kasıd ta, “Gaye İnsan-Ufuk Peygamber”, Allah Sevgilisi!): 171: ASMA’-Uyanık ve gözü açık adam. Zeki kimse. Keskin kılıç. Feli’, şiirin ince mânâlarını çıkarmak, bit ayıklamak, zirveleri dolaşmak.

*

MEREC-EL Bahreyn-Kararsız, kaynayan ve taşkın iki deniz: 544: İNFİTAR Sûresi’nin ilk âyeti - Meâli: “Sema yarıldığı zaman”… İNSAN nefsi ve vücudu ile Kâinat’ın, İNSAN merkezi ve neticede İNSAN kuşatanı ile örtüştüğü hakkında üzerinde durduğumuz hususlardan sonra, İNFİTAR Suresi’nin ilk üç âyetinin Bâtın büyüklerinden tefsiri: (1) Sema yarıldığı zaman - “hayvanî ruh seması, insanî ruhtan kopup zeval bulduğu zaman”… (2) Yıldızlar döküldüğü zaman - “yıldızlardan kasıd, 5 hasse-duyu ve bir hayevan olan bedenin, duyuların dökülmesinden kasıd ölüm gerçekleştiği zaman”… (3) Denizler fışkırtılarak birbirine karıştığı zaman  - “4 temel unsur olan cisimler, denizlerden kasıd bu; her bir unsurun kendi aslına dönmesini engelleyen berzah’ın kaldırılmasıyla birlikte birbirine karıştığı zaman. Burada bahsedilen Berzah, bedeni oluşturan cüzlerin asıllarına dönmesini engelleyen, Mavera-üt Tabia’ ile Mavera-üt tab’ arasında perde olan içgüdü nitelemesine giren kuvvelerdir”… İNŞİKAK Suresi: (1) Gök yarıldığı (2) Ve Rabbine itaat ettiği vakit, ki gök buna lâyık kılınmıştır… (3) Arz uzatılıp dümdüz edildiğinde  - “Burçlara hisselerini veren Atlas Feleği’nin topluluk anlamı” misâl, ehl-i kalb der ki “beden arzı dümdüz edildiğinde, ruhun ondan çekilmesiyle birlikte”… (4) Ve içindekileri atıp boşaldığı  - “içindeki dirilik, mizaç, terkib ve şekil gibi bütün müessir eseri ve tecellisi arızî-izafîlerden boşaldığı zaman”… (5) Ve Rabbi’nin emrine itaat ettiği zaman, ki beden buna lâyık kılınmıştır. (İnsan, yaptıklarını görecektir!)

*

İNFİTAR-Yarılma, açılma: 341: Sınar-Çınar. (Senar: Çınar. Ulu kişi. Kedi… Rüyâ’da gelen mânâ: “Çınar merhamettir”… Gölge, asılla var olandır; varlığını ona borçlu… Bu demektir ki, izafe edilen asıldan kasıd her ne ise, gölge de onunla ilgili bir kasıd belirtir; kısaca 28 harf’te toplu insan hakikatinin Halk âlemindeki unsurlar terkibindeki aksidir Gölge… Berzah Âlemi, Halk âlemi’nin –Gölge–, Berzah’ta toplanışıdır ki, Berzah her şeyde ve her nakışta, derinleştikçe kendini göstermesi ile, Gölge’nin kendi karşısındaki zayıflığını da beyan edicidir… Kuvvetli ve zayıf nitelemesinin her mevzu ve meselede ona mahsus olarak geçtiği yere göre mânâ aldığını daha önce gösterdik; kuvvetlidir dersin kasdın veya aslı zayıftır, zayıf dersin kasdın veya aslı kuvvetlidir. Gerek İNFİTAR Sûresi, gerekse İNŞİKAK Sûresi’nden alınan meâllere tam karşılık tefsir niyetiyle, Allah Sevgilisi’nin AY’ı ikiye bölmesi mucizesini de gösterebiliriz: Allah’ın Güneş’e ve kendisinin AY’a teşbihi ayrı mesele, yâni Ay’ı şakkeden gücün bizzat öz nefsine hâkimiyetini göstermesi bir yana, nesnede görülen hâkimiyeti çevreden kendi nefsindeki gücü olarak da değerlendirebilir ve Kâinat’ın tasarrufunda bir misâl addedebiliriz… BİR NOT: ATLAS Feleği denilen ve onun hemen altında veya aynı addedilen “Sabit Yıldızlar Feleği”ne, “Menziller Feleği” denir; bu felek harfler –nefesler– feleğidir ve cisimler âlemi buradan doğar, 28 harf ve menzildir; AY’ın 28 menzili bu “Sabit Yıldızlar” göğündedir.)

*

HERRADURA-İspanyolca, At nalı ve Nal: 617: TERHİB-Korkutmak. (Feza-Korku. Havf. Sığınma. Uykuda şiddetli korkuyla uyanma: 157: Namus-İrade-i İlâhiyenin tecellisi. Şeriat. Melâike. Cebrail. İffet, hayâ. Nizâm. Mahir. Av ve tuzak. Bir kimsenin hilesine siper ettiği şeye ve aslan yatağına da denir. Temizlik, doğruluk… Asmane-Tavan, kubbe. “Gökyüzü”: 157: İnaka-Aşırı güzelliği ve cazibedarlığı ile hayret verme… Enuk-Kartal. Nesre: 157: Nasibe-Yollara dikilen işaret taşları… Uluvan-Mektub ve yazı başlığı. Övünme, tefahur. “Kaptan Kusto Müslüman”: 157: Nukbe: Yol. Yırtık, delik. Levn. Renk. Pas)… TERBİYE: 617: TEDRİC-Azar azar, derece derece ilerlemek. Birisini bir şeye azar azar vardırmak. Sıkıştırmak suretiyle çok güçsüz bir hâle koymak. İfadenin derece derece yükselmesi veya alçalması.

*

NOTLAR… MÜSMEKAT-Semavat. Gökler: 561: AŞKNÜMA-Aşkını gösteren, aşkını bildiren. “Ayna”… CİNSÎ-Zırh yapıcı. “Davud Aleyhisselâm’ın bir ünvanı”: 563: NECİS-Gizlenen sır. Sonradan olma. Bir nevi yeşillik… İSTİ’LÂ-Galebe etmek. Gâlib. İşgal etmek. Yayılmak. Neşretmek. Yükselmek, yücelmek. Terfi etmek: 563: KELİM-Dest-Olgun dost. Kelâm eli. Kelâm beşiği… MÜSTEBTİN-Bir şeyin içyüzüne, ledünnüne vakıf olma, bilme: 561: ÇAR-Şenbih - İnsanî Hakikatin sarı perdeli gaybı ve Davud Aleyhisselâm hatırlanmalı… SER-A-TAN-Kuyudan su çeken “haste-istenen” kafa, akıl davası hatırlanmalı: 321: KURTUBÎ-Halid bin Velid Hazretleri’nin bir kılıcının ismi. (Fely: Keskin kılıç. Şiirin ince mânâlarını çıkarmak. Bit ayıklamak)… ÜSTADIM’dan: “Nefsini hesaba çek elinde kalem kâğıt — Onlar sana verince sen de kullara dağıt!”… BEDENE-Kurbanlık deve: 59: MEHDÎ… ERENDİZ-Müşteri yıldızı. Eren renk. (J harfinin ebced değeri: 7: Z harfinin ebcedi… JÜPİTER. Müşteri yıldızı. Güneşten uzaklığı 5. olan en büyük yıldız, 9 uydusu bulunan… ZÜBİTER: ZÜ-BİT-ER… Sahib zirveye er; Er zirveye sahib!): 272: IRA’-Mıknatıs-Manyetik enerji… NAİKAN-Güneş’in Mayıs ayında girdiği Cevza –ikizler– Burcu’nun unsuru Hava, yıldızı Utarid –ki Başak Burcu’nda görünür–, vücutta tesir yeri Akciğer ve kollardır. 21 Mayıs 20 Haziran arası görünür. Üstadım’ın yıldızı, Utarid… 21 Nisan 20 Mayıs tarihlerindeki BOĞA Burcu, KOÇ Burcu ile İKİZLER Burcu arasındadır… KOÇ Burcu, 21 Mart 20 Nisan arası; yıldızı MERİH, AKREB Burcu’nda da görünür - 23 Ekim 21 Kasım arası): 272: RUB’-Dörtte bir. (Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 536: Seyyid Fehim Arvasî)… SAHUR-Ayın etrafındaki hâle. Yeryüzünün gölgesi. Gece uyanıklığı: 272: RA’B-Doldurmak, efsun. Sihir yapanlar okur… AİR-Göz ağrısı: 272: SUUR-Bilezikler… ABR-Rüyâ tâbir etmek. Söylemeden bir şeyi düşünmek: 272: ENGARE-Zann. Roman. Bitmemiş iş. Tarih.


Baran Dergisi 338. Sayı