LEVHA: 15 Nisan 2015… Kumandanımız’a suikasd yapıldığı haberini alıyoruz… Sonra Kumandanımız’ın evindeyiz… Rahmetli Hacı anneyle, rahmetli Muammer Amca geliyor. Ben ziyarete geldiklerini düşünürken, Hayran Abla, “Artık bizimle yaşayacaklar, misafir odasını onlar için düzenleyeceğiz!” diyor. Ben Kumandanımız’ın evindeyken aradan bir ay geçmiş. Hacı anne çok rahat etmiş ve biraz da kilo almış… Kumandanımız bir odada erkeklerle sohbet ediyor, diğer odada kadınlar oturuyor ve sohbet ettikten sonra abdest almaya gidiyor. Namazını kıldıktan sonra, kadınlara bir selâm verecekmiş. Ben, Gönül Hanım’a, kardeşlerime, “Hazır olun, bir selâm vermeye gelecek!” diyorum. O geliyor. Sakalları uzun ve siyah. Salonun baş tarafına oturuyor, diğer tarafına da Hacı Anne oturuyor. Kumandanımız, “Anne” şiirini okuyor ve kalkıp “Annem’e bir kere daha sarılayım!” diyor. Ev üç katlı imiş, o evin karşısında da onun yazıhânesi var; Muammer Amca ile orada oturuyor. Yanlarında çok fazla çocuk var, bizim akrabaların da çocukları orada. Aklımdan geçiyor ki, bu çocukların Ana-Babaları İBDA’cı oluşumuzdan dolayı bize tavır alırken, şimdi çocuklarıyla birlikte ziyarete gelmişler! —(Hatice Ustaosmanoğlu)

*

İNSAN hasta bir hayvandır; Allah’ın kendisine ermesi –tekâmülü– için uzağa attığı… Eksiklik şuuru olmasa, tekâmül olmaz; bütün bahanelerini içine alan ve aşan bir yerde, rahatsız, bir kendisinden de gizli… BE harfi, Allah’ın “Müzil” ismi, “Cinler-Gizliler, gizlilikler” mertebesi ve Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delal” ile ilgili; Öne alınmış delil ile… Öne alınmış olan, ezelden ebede onun Kader sırrıdır; gerçekleşmelerle görünen… Hadd-i Zât’ı takip edeceği yol, İmân ve İslâm ile, kendi nefsi için bir nev’i suikasd, inkâr yolu… Suikasd, “kötü niyet ve kötü düşünce” ile ilgili, her şeyde geçerli olan ve kullanıldığı yere göre mânâ ve değer alan bir kelime… Rakibler arasında, biri diğeri için öyle… Tamı tamına şu: “Allah için sevgi ve Allah için buğz”… Bu İslâm… Karşı tarafın suikasd menzilinde de biz… Bilerek bilmeyerek, insanoğlunun sıkıntısı, “neye imân?”  bahsinde başlıyor; “yaşanmaya değer hayat hangisi?”… Kamer menzillerinde, “sınır içinde sınırsızlık” olan İslâm’ın “hep yeni, pörsümez eskimez” yüzüne âit İnsanların alacağı hisse, Allah’ın “sessiz ve savtsız” kelâmı, “Seretan, Yengeç, Marazlı, hasta, Nath-Başını vuran, baş vuran” menzilinde üfleniyor; Hemze-Elif, Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratıcı” ismi ve İlk Kalem mertebesi ile ilgide… İnsan, aradığının ne olduğunu bilmeden, bulduğunun da ne olduğunu bilmez; ve, “Hakikatin hakikatine göre ne?” sorusu tartışılmak üzere, “cevablar, insanın sorduğu soruların mahiyetine” göredir… NATH-Baş vuran, başvuran: 67: SU’-Kötü düşünce. Nefyetme… İşi başından gösterdiğime göre, gayet tabiî olarak hiçbir SU-İ KASD’e karşı iyi düşünce içinde değilim; tâbirim böyle… Nefy –olumsuzlamayı– yapmak, isbattan gelir… Ve en başta başlayan NEFY-İ İSBATIMIZ: Lâ ilâhe illallah!..

*

NUN-Kalem. Kılıç. Balık. (Nun harfi, Allah’ın Nur ismi, 4. Semâ mertebesi ve Kamer menzillerinden “Simak” ile ilgilidir; Balıklar. Parlak yıldızlar. Bir şeyi kaldıran âlet… Balık Burcu, vücutta tesir yeri “Ayaklar”, simya’da Yansıtma safhası… Nur: 256: Rumî): 1106: TERKAVET-Arabça, “Köprücük kemiği,  incik kemiği”… NUN Harfi’nin ebcedi: 1050: NHOŞO MAHRİQİTO-Süryanice, “Bakır Halka”… NUN: 106: NAMİYE-Nam yapmak. (Kâinat, insanla çevrelendi, İnsan lisanla mühürlendi)

*

İSLÂM ve NEFY ettiği… İSLÂM: 221: SUİKASD… MUHYÎ Bütün Fikrin Gerekliliği. (Muhyî: Maddî ve mânevî hayat veren. Canlandıran. İhyâ eden… Sin harfi, Allah’ın Muhyî ismi, Su mertebesi, Kamer menzillerinden “Neayim-Dört nurlu yıldız” ile ilgilidir): 2221: DAVERÎ-Hâkimlik. Hükümdarlık. Kötü ile iyiyi ayırdetme. Kavga, mücadele… MUZAFFER-Zafer kazanmış. Kahraman. Galip gelmiş. Başarmış. Muvaffak olmuş: 221: Nİ-Sİ-SA. (Sümer dilinde, “Adalet”… Herkese hakettiğini vermek!)… Süryanice, TAB-Nam yapmak. “Mühür Vurmak”. (Elini küfre değdirse, Şeriat doğuran): 403: OFARANO-Suikasd- “Hayata kurulmuş pusu”.

*

Süryanice, QELEYTO D’ORHE-Misafir Odası: 674: MEHDÎ DERVİŞ MUHAMMED… SALİH İzzet Erdiş: 1674: İ’TİBAR-Ehemmiyet vermek. Hürmet, riayet ve hatır saymak. İbret alıp uyanık olmak. Birisini veya sözünü makbul farzetmek. Şeref, haysiyet. Ticarette söz veya imzaya olan itimad… MEDHAL-Dahil olacak yer. Giriş. Esere başlangıç. Önsöz. Mukaddeme. “KKM”. (Mukaddim-Takdim eden. Öne, ileri geçiren. Cüretli, çeri kimse. Gözün pınarı: 184: Abdülhakîm-Hakîm Allah’ın Kulu): 674: ŞAFO FESFSO-Süryanice, “Taş Tabut”. (Berzah sabiti)

*

VALİDE-Ana. Doğuran: 1045: DERVİŞ MUHAMMED 442. (Mühür)… Süryanice, HALUĞ-Tez. (Süryanice, Mehdo-Tez: 55: Qurşacno Kavkob Setro-Kayan Yıldız Sırrı… Süryanice, Halyo-Lâtif: 55: Ene-İspanyolca, “Nun harfinin ismi”… Süryanice, Celeyo-Üst: 55: Blogo-Süryanice, “Buluşma”… Necb-Yontma. Şekillendirme: 1055: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu): 45: DEM-An. Kan. Nefes. (Tuva Lûgatı’nda, Dem: Birlik, beraberlik)… Süryanice, MO-Yüz sayısı. (Miat-Yüz sayıları: 441: Tahattüm-Hatem, mühür, yüzük takınmak… Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu): 46: MO-Süryanice, “Yüzdeyüz”… KÖK: 46: VÂLİ-Bedende ruh, irâde.

*

İNAK-Birbirinin boynuna sarılıp kucaklaşma: 221: YARDO-Süryanice, “Kuyu. Berzah”… İNAKA-Aşırı güzelliği ve cazibedarlığı ile hayret verme: 157: NİNUM-Sümerce, “Bir dokuma tezgâhı”… İNAK-Sözüne inanılır, itimad edilir. İstişare, re’y: 162: SİMYAN-Süryanice, “Hak”… ANAK-En zarif, en yakışıklı, en güzel. Çok sürurlu, çok ferah. “Manzur: Bakılan. Gıpta edilen”. (Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram: Esseyyid Abdülhakîm Arvasî, Keremli Pirlerin nazarlarına görünen): 151: MEHDÎ MUHAMMED... KAAN-Hükümdar: 1151: OSYO D’CAYNE-Süryanice, “Göz hekimi”… MUAMMA-Bilinmeyen hâl. Bilmece. “KKM”: 151: MEVSUM-Damgalanmış. İşaretlenmiş. İsim verilmiş

*

MİSAFİR-Seferde olan. Seferde bir yere konan, konaklayan. Ziyarete giden, gelen: 381: NUN SAHRO-Süryanice, “Kamer Balığı”. (Kamerî hakikat… Kamer menzilleri hakikatleri)… MİRKAM-Kalem. “Kılıç. Nun”: 381: MİNSAR-Yardım edecek âlet. Yardımı çok olan kimse. “Gaga”… MUKÎM-Bir memlekette devamlı oturan. İkamet eden. Ayakta duran. Okuyan: 190: KITAF-Bağdan üzüm ve ağaçtan meyve toplayacak zaman.
 

BOYNUMDA BAKIR HALKA

 
LEVHA: 31 Aralık 1983… Mustafa… Seyyid… Nur… Böyle bir isim görüyorum; Üstadım ona, Diyarbakır’a mektub yazmış… Mektub diye eski Büyük Doğu’ları okuyorum… Mektub, “burada seni imâ ediyor!” diye benden bahisle geçerken, bunu Büyük Doğu’dan takib ediyorum… Garib bir hâl: Okurken, okumuyormuşum ve bende mevcud olanın yansıması gibi bir şey… Üstadım,  torununu o isme ısmarlamış!

*

MEKTUB-Yazılı, yazılmış şey. Münşeat. (Münşeat-Şiirimsi bir tarz ismi olarak, “Önsöz-Bayramlık” alt başlığı ile yayınlanmış eserim: 791: Neslihan-“Her yerde demektir!”… Naslı-Han: 832: Tibeloyo Had Şuvolo-Süryanice, “Dünya Çapında Bir Hâdise”… Büyük ebcedle, Derviş Muhammed: 1832: Tayoyo Qazoro Kusto-Süryanice, Kaptan Kusto Müslüman): 468: HİKMET-Sır… TENCİYE-Kurtarma. “Muhafaza”: 468: NHOŞO QUFO-Süryanice, “Bakır Halka”. (Bakır: 302: Mirzabeyoğlu… Havk-Halka: 706: Sevr-Boğa. Boğa Burcu… Fikir Kahramanı: 1706: Aktör)… MENAZİL-İ KAMER-Kamer menzilleri: 468:  NETİCE-Son, gaye. Semere, hülâsa. Evlâd.

*

SEYYİD MUSTAFA NUR: 559: MOTOYO MAN?-Süryanice, “Kim geldi?”. (Mahmud Efendi Hazretleri’ni ziyaretimde bana iki kere yönelttiği, cevabı kendinde soru!)… KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN-Hüviyetimin Üstad tarafından bir “muamma” tarzındaki takdimi yazısı: 559:  ABDÜLLÂTİF-Lâtif isimli Allah’ın kulu… GREM ŞOQO-İncik kemiği. Köprücük kemiği: 1558: MEN RUHTO GRAM-Süryanice, “Uzaktan koparma”. (Telegram)… DİYARBAKIR. (Diyar-Memleket: 215: Coro-Süryanice, “Bitki”… Süryanice, Kavkob-Yıldız: 215: Abgoro-Süryanice, “Topal, sakat”… Süryanice, Gaboro-Kahraman: 215: Furstonuto-Süryanice, “Zekâ”… Bakır: 322: Mirzabeyoğlu): 537: SELÂSE-Üç. Üçlü… MÜFTABİH-Hakkında fetva verilmiş: 537: İSTİBDA’-Bedi’ ve güzel bulma… Süryanice, FETNO-Hikmet: 1536: ESSEYYİD Abdülhakîm Arvasî… FETTANE-Mehenk taşı: 536: HEFTAN-Kaptan. Zırhın altına giyilen pamuklu elbise.

*

KÖPRÜCÜK Kemiği-“İman tahtası” denilen ve kaburgalarının kendisine bağlandığı “göğüs kemiği”nin üstünde sağdan ve soldan omuz kemiğine bağlanan 2 kemik. Göğüs ve kaburgadan gelen kaslar bu askı kemikten omuz başlarına ve kollara uzanır. (Ahmed Güvenli isimli arkadaşımız, 90 yaşlarında bir Şifacı’dan, bizde gördüğü durumla –Telegram’la ilgili– bir şeyler sormuş ve onun rabıta neticesi “köprücük kemiği”nin korunması tavsiyesi yanında, kendisinin “teknik” düşüncelerini iletmesi… İmâna musallat, Müslüman görünürken, ahmak veya ahmaktan beter hainlikler edenleri de kapsayan bir Hadis: Ümmetimde ayrılık ve itilaflar meydana gelecek, onlar grub grub lâfıyla güzel, ameliyle kötü olacak. Bunlar Kur’ân’ı okuyacaklar, ancak –İmân tahtasının bağlı olduğu– KÖPRÜCÜK KEMİKLERİ’nden aşağı geçmeyecek. Bunlar tıpkı okun avı delip geçmesi gibi –hikmetlerinden hiçbir şey bulaşmayan hissesiz insan– dinden çıkarlar. Ok, yaydan atıldığı kirişine dönmedikçe –mümkün değil!–, onlar de dine geri gelmezler. Bunlar yaratılmışların en kötüleridir. Onlar tarafından öldürülenlere ve onları öldürenlere ne saadet. Onlar, insanları –güya– Allah’ın Kitabı’na çağırırlar, fakat kitabtan zerre kadar nasibleri yoktur!): 361: ENGÜRYE-Ankara. Bağlık yer. (Üstadım, Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri başta, bazı Nakşî büyüklerinin de kabirlerinin bulunduğu Bağlum köyününü –nahiyesini– kastederek: Hayat bir zar içinde, hayatı örten bir zar / Bana da hayat yeri, Bağlum Köyü’nde mezar!)… İngilizce, MİRACULOUS-Mucizevî: 362= 1361: SFORYO-Süryanice, “Muhafız”… Süryanice, AKSAR-Nefyetmek. Olumsuzlama: 362= 1361: ŞAQİMO-Hasta… Tuva Lûgatı’nda, ŞIN-Mantık derinliği. (Şın harfinin ebcedi: 300: Fikr… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’ne göre Şın: 1000: Bin şeyle ünsiyet eden mânâsında Elif… Şın harfi, Allah’ın Muktedir ismi, Sabit yıldızlar mertebesi, Kamer menzillerinden “Cebhet-ül Esed”e işaret eder; Aslan cebhesine, yüzüne… Şin: Çok nikâh, çok hüküm çıkaran): 360: HUMŞO-Süryanice, “Bâtın”… HUMŞO-Bel. Kemer bölgesi: 360: KURUNE-Nefs. “Faaliyet”.

*

OKUMAK: 253: ARBACMO-Dörtyüz. (Te harfinin ebcedi: 400: Taht-Arş altı, Kürsî, Abdülhakîm Koltuğu… Te harfi, Kamer menzillerinden Kalb)… GIRBAN-Kargalar. “Ulular”: 1253: DARZUMO-Gagalar. (Rüyâda gelen mânâ: Bir ân yoğunluğundan işarettir!)… DARBUM-Eskişehir’in Bizanslılar dönemindeki ismi: 253: SELAHADDÎN EYYUBÎ-Büyük İslâm kahramanı, Eyyubîler Devleti’nin kurucusu… Süryanice, HGO-Okumak: 1014: SALİH Mirzabeyoğlu… Süryanice, MLOTO-Okumak: 482: TAKES-Sistemleştirmek. Organize etmek, tertiblemek… Süryanice, ŞLOMO CAMĞUN-Selâmun aleyküm: 1482: BİAT-Tâbi olmak. Alış veriş… Süryanice, TAYOSO-Uçurtma. (Üstadım’ın, Çocuk isimli şiirinden: Çocukta uçurtmayla göğe çıkmaya gayret / Karıncaya göz atsa, “niçin, nasıl?” ve hayret): 482: NHOŞO QUQLOS-Süryanice, “Bakır Halka”… HEGNO-Süryanice, “Okumak”: 1062: MEHDÎ… Süryanice, QERYONO-Okumak: 278: ARVASÎ.

*

HİKMET-Sır: 468= 1467: NHOŞO QUFO-Bakır Halka… TENCİYE-Kurtarma: 468: AHOTOMO-İki erkek kardeş. (Sağ ve sol köprücük kemiği)… İNAN-Atın dizgini. “Yürütme, idare etme”. (Hikmet, atın dizginidir!): 172: İ’NAN-Büyü ile bağlanma… Vesileyi çerçevelediğime göre, OKUMAK ve İNANMAK: Unutmak, saklamanın başka bir çeşididir; ve bu hikmet, okumak bahsinde arzu ve düşünerek okuyanlar için, neticede “inanmaya” katılan olur, “kültür-irfan” bahsinde yerini bulur. Nasıl ki, kültür-irfan, herşeyi unuttuktan sonra insanda kalan “bilebilmek” hassasıdır. “İnanmaya-imana” katılan; birşeyi önce hisseder, sonra fikrederiz. Bu da Muhatab anlayıştır; büyüsünü yansıtan, “at-murad”ını yönlendiren… BD-İBDA: 15: DOQ-Süryanice, “Kontrol etmek”. (Zihin kontrolü!)

*

EMRAH-Emir veren. Han’ın emri, Hükümdar emri: 842: TLOTO-Üç… MEHDÎ Muhammed Salih: 842: BSOYO Mahşobto-Süryanice, “Zihin Kontrolü”… NEVADE-Torun. Dil. Mahzen. Kuyu: 66: HİLÂL.

*

AMİD-Çok hasta. Aşk hastası. Önder, komutan. Başlıca nokta. Rehber. (Amed, Diyarbakır): 124: MUÎD-Yardımcı. Tecrübeli. Geri çevirtici. Güçlü, kuvvetli, aslan. Gaza ve cihâd eden… ADN-Vatan tutmak. Mukîm olmak. Cennet’te bir makam adı: 124: A’NAB-Üzümler. “Gözler”… DU’MA-Ulu yol: 124: İCAN-Boyun. “Mürşid”. 
 

AMMURİYE
AHÎ BEYLİĞİ

 
ABDULLAH Kiracı: AHÎLER 1290 yılında Ankara’da bir Beylik kurmuşlar ve 1354 yılında Osmanlı hâkimiyetine katılmışlardır. Bu Devlet, varlığını Osmanlı içinde de sürdürmüştür. Kurucusu, AHÎ Evran’dır. İBN-İ Batuta’ya göre, Ahîler Hacı Bektaşî Velî’ye tâbidirler. Ahîlik, “Fütüvvet” esaslı birlikler şeklinde tezahür etmiştir. Fütüvvet, “feta”, yâni “yiğit” kelimesinden gelmektedir. Fütüvvet “yiğitlik” anlamı ve meslekî teşkilât olarak gelişmiştir. Fütüvvet teşkilâtının kaynağı ABBASİLER’e kadar uzanmaktadır. 34 Abbasî Halifesi, Fütüvvet teşkilâtına girip, bunun en büyük savunucularından olmuşlardır. Bu teşkilâtın üyeleri arasında Selçuklu Sultanı Alâaddin Keykubat ve Sühreverdî de bulunmaktadır. Ahîlik, Fütüvvet teşkilâtı Anadolu’da gözden kaybolduktan sonra bile varlığını sürdürmüştür. Ahîlik mesleği, İslâm’ın yayılması için yiğitlik ve cömertlik ülküsü olarak 2. İslâm asrında doğmuş ve Horasan-Maveraünnehir bölgesinde etkin olmuştur. Fütüvvet mevzuunda ilk eseri yazan, SUFÎ Muhammed Sûlemî’dir. Anadolu’ya da Selçuklu vasıtasıyla gelmiştir. En tanınmış Şeyhi, AHÎ Evran’dır.

*

AMMURİYE-Başşehir: 331: ESRA-Asma filizi. Çok seri… ŞÜKUH-Azamet, ululuk, celâl: 331: TEZKİR-Hatırlatmak. Vaaz ve nasihat etmek. Tenbih ve ikaz etme… ARİN-Aslanın yerleşip yataklandığı yer. Ağaçlar. Et. “Işık”: 330: SER’-Üzüm çubuğu. Yaş ve taze çubuk. Yumuşak bedenli yiğit. Uzun boylu adam… Süryanice, SARM-Bağ kesmek. Meyve toplamak: 330: ZVORO MACES-Süryanice, “Avuç içi titremesi”… Süryanice, ANQARA-Ankara: 258: NARAV-Süryanice, “Tabiat”… MİRZA: 258: MAQORO-Süryanice, “Burgu, delen, derinleşen”… ENGÜRÜ-Üzüm. “Göz”: 351: RAİF-Önde giden at. Burun ucu. “Gaga”… KUR’ÂN: 351:ŞE’N-İş, yeni olan hâl. Şân. Tavır. Vâkıa. Kasdetmek. Emr ü hâl. Baştan göze gelen kan damarı. Bir şeyin hususiyetinin fiili tezahürü, neticesi, eseri. (Âyet meâli: Allah her ân bir şe’ndedir)… RİSMAN-İp. Halat. (Hablullah: Allah’ın ipi… Habibullah: Allah Sevgilisi): 351: MEŞİHAT-Mürşidlik, şeyhlik… SİNİMMAR-Ay, kamer. Gece uyumayan adam: 351: ARİF-Bilen, bilgide ileri olan. Aşina. İrfan sahibi. Hakkı, Hakkıyle bilen… ŞAMÎ-Şam şehrinden. Akşam vakti. Rumî. Yüzde olan ben: 351: KIRAN-Yakınlık. İki ayrı şeyin birleşmesi. İki gezegenin bir Burç’ta olması… VAHDET-İ VÜCUD-VAHDET-İ ŞÜHUD: 833: TAYOYO QAZORO KUSTO-Süryanice, Müslüman Kaptan Kusto…

*

AHÎ-Kardeş. Eliaçık, cömert: 611: TENASUK-Nizâm üzere dizilme… CEBERUT-Azametin daimisi ve bâtınisi. Hâkimlik, kudret, celâdet: 611: BAHARET-Üstünlük, seçkinlik… USAM-Pire. “Zirve”. (Lâdin: Ledün): 611: KAMER Sûresi’nin 45. âyetinin ebcedi. (Meâli: Arkalarına bakmadan kaçıp gideceklerdir)… BİH-Kaynak, menba. Temel, asıl, kök: 612: DERVİŞ MUHAMMED… Süryanice, TORO-Şule. “Nur”. (Süryanice, Mafrguto-Nur: 1733: Derviş Muhammed Semerkandî-442 mührü. “En büyük ebcedle”… Abdülhakîm Koltuğu: 732= 1731: Nhoşo Mahriqito-Bakır Halka): 612: TEHRO-Süryanice, “Mucize”. (Rüyâda gelen mânâ; Said-i Nursî Hazretleri’ne âit bir yazı: 12 sığır yavrusundan biri, mucize beyanıdır!)

*

HACI Bektaşî Veli: 1801: NHOŞO Zaqzaqto-Bakır Halka… AHÎ Evran: 869: MEKTUBAT… VAHDEDDİN-Son Osmanlı Padişahı. (Esseyyid Abdülhakîm Arvasî’yi çok seven): 123: EFAİM-Vâsi olmak… ESASEN-Aslından, temelinden: 123: ANNAB-Üzümcü. “Gözcü”… NEAB-Karga yavrusu: 123: MESİHA-Gümüş. Saliha. İyi ve yeni yay.


Baran Dergisi 442. Sayı