LAVHA: 3” Mart 1989… Şerif Muammer, Nalan Said, Ortaokul ve Lise’den arkadaşım LEMÎ ve birkaç kişi beraber, Eskişehir’deki Hasırca denilen ormanlık mesire yeri gibi bir kır yolunda yürüyüşüne çıkmışız… LEMÎ’ye, Üstadım’la aramızdaki benzerlik davasına âit meseleleri anlatıyorum… LEMÎ beni tasvib ederek, “Bana Teyzem söyler, ben de yazarım diyordu!” diye bir nakil yapıyor… Meramıma uygun bu ifâdeye bağlıyorum ve coşuyorum: “İşte bunu anlamıyorlar!”… LEMÎ bana: “Onları bana ver de bakayım!” diyor… Benim rüyâlarımı ve rüyâ tâbirlerini yazdığım Tilki Günlüğü’nü istiyor… Yolda yürürken, Babama da alâkasız görünmek istemiyorum… O ân, Babam’ın Veli olduğu… Veli imiş… Ona cemile ve lâtife olsun diye, gölge boksu yapar gibi yumruk sallayıp yürüyorum… Bu sırada gözlerim kararıyor ve neredeyse kendimi kaybedip düşeceğim… Sonra… Yolda yürürken büyük ve muhafazalı bahçenin dış yüzündeki cumbalı eve gözüme değiyor… MUSTAFA Saka’nın imiş… Nalân Said mutlaka, “işte İzzet’e böyle bir ev lâzım!” demiştir diye düşünüyorum!..

*

HASİB-Hesab eden. (Allah’ın 99 güzel isminden biri): 71: TABS-İnsan… ESÎ-İlaç yapmak: 71: LEM’-Terketmek, bırakmak. Salıvermek. Boşamak… BEYİT: Der Tarik-i Nakşîbendi lâzım âmed çâr terk / Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hesti, terk-i terk. (Der Tarik-i Nakşîbendi lâzım gelir dört terk / Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i varlık, terk-i terk); terkin de terki, gurur ve kibre düşmemek için. Fikir olarak düşünürsek, mücerredin müşahhasta hakimiyetinin sıhhatinin görünmesi için dairevî bir dönüş, başlangıç ve nihayetin üstüste gelişidir. Biz Bâtın Kahramanları’nın hikmetlerini “kablî-peşin fikir, apaçık bilgi, bedahat” olarak alırken, “bir el düşer böyle”, onla mesele hallederek onlarda kendimizi doğrulamış oluyoruz… TERK-İ TERK: 1240: KKM-Kaptan Kusto Müslüman… MEN’AF-Dağın sivri tepesi. “Zirve. Nokta. Bit. Pire”: 240: ALKAM-Acı salatalık. Mehded… MUKASSEM-Taksim edilmiş. Güzel yüzlü. “Bedi’ ”: 240: MUALLAK-Askıda. Sır… TAHTA-Yüksek bulut. Gam, hüzün: 610: TAKSİM… HİLÂLE: 71: MÜSELLES-Üç. Üçlü. Üçleştiren, Arvasî… LEMH-Parıldama, parlayış: 78: HAKÎM… İBDA’: 78: ABV-Yüzün güzel olması. Nizamlı oluş. (Vech: Yüz, surat. Tarz, üslûb. Her şeyin karşısına gelen –ruh– anlayış. Sultan huzuruna girenler.)

*

LEM’-Parıldama, parlama. Parlayış: 140: TALÂK-Boşamak. Bağlı bir şeyi çözmek… NASS-Kat’ilik, keskinlik, açıklık. Tevile ihtimâli olmayan söz veya delil: 140: ÂLEM-Kâinat. Herşey. Halk. Cemiyet. Dehr. Hususi hâl ve keyfiyet… ISTAM-Kepçe. (Üstadım’ın İSTANBUL isimli şiirinden: “O mânâyı bul da bul, / İlle İstanbul’da bul!”… Malûm: Osmanlıca’da M ve B arka arkaya geldikte, M, “N” okunur!): 141: Men ene? “Ben kimim?”… ENE-Birinci şahıs zâmiri. Hem erkek, hem kadın için “ben”. Nefs olarak, “dişil” karakterli: 52: UGLUTA-Bilmece, bulmaca. (KKM.)

*

LEM’A-Parlamak. Şimşek gibi çakmak. Güneş ve yıldız gibi parlamak. El ve elbise gibi bir şeyle işaret etmek: 145: RAHMAN Suresi, 19. âyet. (Meali: İki denizi salmış, birbirlerine kavuşuyorlar)… KADİM-İnsanın kafası. Ayak basan. Ulaşan. Varan. (Kadîm-Evveli bilinmeyen zaman. Çok eski zaman: 154: Mehdî Muhammed… Kafn-Kafa: 240: KKM): 145: SUADÎ-Topalak otu. Kusto… AMİLE-Ayak, bacak. Yürüyen: 146= 1145: ALLÂME-Mütefekkir. (AL-LÂ-ME: Duraksız idrak, bitimsiz düşünce.)

*

 “Sen her türlü yazıyı yazabilirsin!”, “Yazdıklarında kendimi buluyorum!”, “Fikir İzzet’in!”, “Onlar bana, ben sana!” vesaire… RÜYÂ’da Lemî’nin bana atfen söylediği “Teyzem söyler ben yazarım!” sözü, rüyâda gelen bu mânâlar üzre… LEMÎ, Ortaokulda beraber okuduğum, Lise’yi parasız yatılı olarak kazanıp ROBERT Kolej’de okuyan ve onun Üniversite muadili yüksek kısmını da bitiren bir arkadaş; sonra nasıl bir hayat çizgisi tutturdu bilmem… TEYZEM Adile Güleray, rahmetli, en son Gazi Eğitim Fakültesi’nde İngilizce Hocası… Burada bunlardan bahis sebebim, ADİL-ADİLE’nin, “fikir veren” olarak, o surette Üstadım’ı belirten mânâsı… ADİL(E)-Adil. Adalet eden: 105: AHİLLA-Erkeği olmayan kadın. Fevkinde kimse olmayan yüksek padişah… MÜHELLİL-Tehlil eden. “Lâ ilâhe illallah”ı devamlı tekrar eden: 105: SÜHEYL-Kolay, uygun ve yumuşak. (Lâtince, Syrtis-Marmarica. Kuzey Afrika’da Sidre Körfezi, Kumsalı, Sahili: 740: Mütefekkir)… KEHF-Mağara. Sığınacak yer olan. (İngilizce, Denary: Onlu, ondalık… Den-Mağara. Çalışma odası: 55= 10: Necib… Array: Düzenlemek. Mükemmel. Debdebe. Sıra, saf): 105: DEH-SALE. “10 yıllık, 10 yaşında-1971, 1981”… MENUT-Asılı. Muallâk. Bağlı. Bir şeye bağlı olup, onunla iş görecek olan. (Men’ut: Medhedilmiş. Hayırla yad edilen ölü… Me’nut: Hased olunmuş): 105: İBKA-Bâkîleştirmek. Devamlı etmek. Sınıfta bırakmak. (Yevmiye: Ver o dersleri kurtul, sana bir faydası yok ama!)… SİME-Damga, alâmet, nişân: 105: AL-İ ABA. (Hamse-i Al-i Aba da denir: Aba altındaki beşli… Allah Sevgilisi, Hazret-i Ali, Hazret-i Fatıma, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin)

*

ADÎL-Adlî. Adalet eden: 114: KUR’AN’da sûre sayısı… HABLULLAH-Allah’ın ipi. İhlâs. İtaat. Cemaat. (Habibullah: Allah Sevgilisi): 106: ZAHR-Kur’ân’ın lâfzı. Haber. Binek devesi. (ADLÎ TIBB bahsimizin, fert ve cemiyet ifâdesiyle ve gerek ilgili olduğu, gerekse giderek her şeyi kuşatan mânâsının kuşatıcı temeli, İNSAN’ı kuşatan olarak böyle!)

*

İNGİLİZCE, Moment: Ân. Lâhza… İngilizce, Mind: Ân. Zihin… ŞERİF Muammer Erdiş: 1451: SEYYİD Mahmud Hayranî… SALİH Mirzabeyoğlu: 451: TAHTİM-Mühürleme. Tamamlama… MAHMUD Ustaosmanoğlu: 2269: Şerif Muammer Mirzabeyoğlu. (Mahzumoğulları)… RA’-Şiddetle sürmek. (Re harfinin ebcedi: 200: Ebu Süleyman-Horoz. Kureyş’in Mahzumoğulları aşiretinden Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir nâmı): 270: NUREDDİN Mahzumoğulları-Şehîd diye anılır. Son devrin Nakşî Şeyhleri’nden Konyalı Sami Efendi’nin dedelerinden ve Hâlid bin Velid Hazretleri’nin torunu… ŞEHÎD Taha: 338: KAPTAN Kusto-(KK: 200: RE harfinin ebcedi)… SAGGARİOS-Yunanca’da Sakarya Nehri: 338: MUALLAK Zaman.

*

SAGGARİOS, Yunan mitolojisinde, ANADOLU’da aynı ismi (Sakarya) taşıyan nehrin tanrısıdır. Bütün nehirler gibi, onun da babası Okianos’tur; Tanrılığı, yarı Tanrı; karaların etrafını saran uçsuz bucaksız okyanusun, kişileştirilmiş hâli… Eğrisi doğrusu aynı mesele, burada dikkat edilmesi gereken husus, eşyaya şahsiyet verilmesi ve bunun doğrudan insan sıfatlarıyla nisbetlendirilişidir; genel olarak mitolojik verilerde, bâtıllığı, tıpkı zıddın fikir olarak görebilmekle eş… SAGGARİOS: 338: ANAFOR-1982’de yayınlanan şiir kitabımın ismi… ARADAN geçen zaman: 31: EL-Pençe. (Çengel-Pençe. Parmak: 103: Cisim… GAYN harfi, ebcedî 1000 ki, “her şeyle ünsiyet eden” mânâsında Elif kelimesiyle aynı; Allah’ın Zâhir ismi, Küllî Cisim, Kamer menzillerinden “Re’su’l Cevza”ya işaret eder… Tuhafe-Köpek. Tutan. Zeki: 103: Bekâ-Devamlılık. Daim ve sabit. Ebedîlik. Hald)… KÜVVE-Pencere. Açılan delik: 31: PİÇAPİÇ-Yengeç. Beş ayaklı seretan. (Piç-Bulut. Nesebi belli olmayan. Sahil: 15: Vücud. Yaratılmış)… OKNOS-Ölüler diyarında, ki akla yokluk şeklinde hitab eder, büktüğü ipin dişi bir eşek tarafından kemirildiğine inanılan efsanevî bir karakterin ismidir. (Ahkab-Yabanî eşek: 112= 1111: Ahkab-Uzun zamanlar… Mishel: Yabanî eşek. Dil, lisân. Eğe, törpü, yontmak, koparmak. Dizgin. Ziynet verecek şey… Şibdi’: Dişi akreb. Dil, lisân): 222: BEKR-(Sin harfi, Allah’ın Muhyî-Hayat veren ismine, Su mertebesine ve Kamer menzillerinden “Naâim-Deve Kuşu”na işaret eder; kuş, “can” ve Bekr “genç deve-bedene”dir!)… SAKARYA: 401= 1400: TAHT-Kürsî. Abdülhakîm Koltuğu… Üstadım’ın SAKARYA isimli şiirinin ilk ve son beyti: “İnsan bu, su misâli kıvrım kıvrım akar ya / Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya... Yol O’nun, varlık O’nun gerisi hep angarya / Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!”
 

KKM
(ARZIN MERKEZİNE SEYAHAT)

 
Üstadım’ın Kafa Kâğıdı isimli eserinden: Amerikan mektebine yazılıyorum… Mektebte beni “Mis Marden” isimli, süt beyaz saçlı, erkek tavırlı, ciddiyet kayası bir kadının odasına aldılar. Kadın eline bir kağıt kalem aldı ve İngilizce bir şeyler söyledi. Tercüman açıkladı: “Yaz; hangi tarihte olduğumuzu?”… Kâğıdı çektim ve onların rakamlarıyla 1912 diye yazdım. Yâni bundan tam 70 yıl öncesi… 2052 senesinde, sağ kalır ve o güne dek kıyamet kopmazsa, “tam 140 yıl öncesi” diye zamanı sayıklarım.

*

ARZIN Merkezine Seyahat. (Arzin-Arzlar: 1061: Büyük Doğu): 1872= 873: İBDA’-Parça parça etmek. Gerginlik ve sertliği bozmak. Fertten umuma hüküm, istikra’. Birisine kâr tamamen kendisine kalmak üzerer sermaye vermek… AMS-Aşındırma, eskitme: 170: MUSELLEM-Teslim olunmuş olan… ATLES-Eski, aşındırılmış, yıpranmış: 100: DEH-SAL- Yıldız. Seyyare. On yaşında. On yıl… Yıldızı AY olan Yengeç –Seretan– Burcu’nun, unsuru Su, tabiatı soğuk ve nemli, vücutta tesir yeri Göğüs ve karın-kemer, Simya’da “İBDA’, AMS, MÜSELLEM, ATLES ve sair” benzeri içiçe mânâların safhası… ALLAH’ın “Bedi’-Güzel ve Yaratıcı” ismi, “İlk Akıl” mertebesi ve Kamer menzillerinden SERETAN… AY’ın Allah Sevgilisi’ne teşbih edilmesi, KAİNAT’ın “Asgaran-Dil ve kalb” ile birlikte madde ve cisminin tertibinde menzilinin niçin SERETAN –Kanser, hastalık– olduğunu da açıklar; İNSAN mavera ve masiva yönleriyle, Allah’tan sonradır; hadis’tir, bu yönlerini “hades-pislik”e kadar düşüren veya maveraî hakikatine irca ile beden cihetini de “onun görünebilmesi için” vazgeçilmez hakikatiyle gösterendir… En ulvîsinden en süflîsine kadar ne kadar “âlem” nitelemesine giren şey varsa, İNSAN’da toplu; ve KUL olmak, ihtiyaç sahibi olmak durumuyla O, hikmeti tekâmül etmesi için, ARIZALI’dır… Hayat, aslî hakikatiyle “ezelî hayvan-bedene”, insandan başlar; eşya ve hâdisenin varlık ve mevcudiyeti boyunca, SERETAN Burcu’nda görünen AY’ın düzeni… Bu düzen, hem varlık sebebi, hem değişim, hem bunların bozulması, hem tertibi mahiyetiyle bütün Kâinat’a şamil bir mânâ merkezinde de o var… ARZIN MERKEZİNE SEYAHAT; baş harfleriyle kısaltma AMS, “aşındırma ve eskitme” demek… Eşya düzenine âit zaman ve kendisine ruh izâfe edilen “içimizde akan”  zaman; “benim hürriyetim gözdür, bakar Mevlâya!” diyen veli, eşyayı aslî hakikatiyle toplamış ve aslî yeniliğin “idrakın aczini idrak” ile, iradesini O’na teslim etmiş, “ebedî yeniliğe” ermişliğini beyan eder… Bu temelden sonra: Varlık kasdına giren mahlûk plânında ne varsa, tebdil ettiğine nisbetle ve müsbet veya menfi, bir bozulma ifâde eder. Bilgi plânında da aynı şey, “iradî” hâlimizle ilgili olarak… TECRİD’in aslî hakikati de, Velinin söylediği söz üzre! “Mineral, madde, bitki, hayvan-beden”, “Şekil veren, ama kendi o şekil olmayan Heba”, “İlk maddenin 4 unsur hâlinde görünüşü ve birbirlerine dönüşümü”, “Burçlara hisselerini veren boşluk Atlas tabakası”, “Bütün Simya safhaları”, “Bütün sıcak, soğuk ve nitelemeleri, iklimler, tabiî ve coğrafî çevre değişimleri”, “Doğumdan ölüme, bir insanın bütün görünümleri”, “Varlık ve Bilgi’yi kendinde toplayan KALB hakikati”, onun eşyaya dönük süflî veya Allah’a dönük ruhî yönünün –Nefsinin iki yönünün– belirlediği muvazene sırrında; muvazenenin hangisinde gerçekleştirildiği… SERETAN hep bakî: “Sana muhtacız Allah’ım!”… Menfisî, bir ibret; alabilene!..

*

JÜL Vern’in, güyâ çocuklukla gençlik arası bir yaş için yazılmış seri eserlerinden, bulunduğu devirde o nesle ilmî bir ilhâm aşılamış seriden, “ARZ’ın Merkezine Seyahat” hatırlanmalı… JÜL Vern: 300: FİKR… Benim ARZ’ın merkezine seyahatim de, eşi emsali görülmemiş olarak, ARZ-Takdim yazım KKM üzere… BAHRE(T)-Arz, belde. (Sad harfi, Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismine, Toprak mertebesine,  Kamer menzillerinden “Belde”ye işaret eder… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, bu harfin sırrına rüyâda erdiğini söyler!): 610: TAHA-Yüksek bulut. Gam, hüzün… TAKSİM-Hisselere ayırmak. Parçalara bölmek: 610: MUAŞŞER-On. Onluk. On kısma bölünmüş… İngilizce bir kelime, DENARY-On. Onlu. Ondalık. (Den’: Hor, horluk… Denary: Den-Ary… İngilizce, Den-Toprak. Mağara. “Ben”. Uğrak. Çalışma odası. “Rüyâ’da gelen mânâ; Üstadım’dan; Benim odaya git, az yazdığım zaman haber ver!”: 55: Necb-Odun yontmak. Koparmak. Kelâm etmek… Arry-Düzenlemek. Tertib. Tanzim. Tantana, debdebe. “Ar-Rey: Soylu fikir”: 412: Bit-Zirve. Nokta. Sıfır. Beş… Ary: Arî, öz. Saf, katıksız. Kül. Üzüm hastalığı, “göz hastalığı, sad”… Koç Burcu, yıldızı Mirruh, vücutta tesir yeri Baş Beyin Simya’da Kül Etme safhası): 345: İMAM-I Rabbanî. (Eseri, Mektubat: 869: Necib Fazıl Kısakürek-Salih Mirzabeyoğlu.)

*

LEVHA: 5 Nisan 2003… Birisi bana, Dedem İzzet Bey’in babası Musa Bey hakkında, “Musa Bey, On vilayetin mirliğine terfi etti!” diyor. Ben onun “Mîr” olduğunu ve On vilâyetin Mirliğine ne dendiğini düşünüyorum… (NECİB Fazıl Kısakürek: 1417= 418: MUSA Mirzabeyoğlu… İSTİ’LA-Terfi eylemek. Yükselmek. Yüce olmak. Galib olmak: 562: ASKAT-Vahid-i Kıyas… SÜNAÎ-İkili: 562: MEHDÎ Salih İzzet Mirzabeyoğlu… MUANNAT-Bir şeyin zahmetini çekme. Bir nesneyi dikkatle göz altında bulundurma: 562: TENKİB-Dolaşıp gezmek, seyahat etmek. İnceden inceye araştırmak. Ticaret yapmak. “Cihad”… Üstadım’ın ÇİLE şiirinden: Boşuna gezmişim yok tabiatta / İçimdeki kadar iniş ve yokuş!)

*

Deniz Altında 20 Bin Fersah. (Jül Vern’in bir romanının ismi): 21105: MÜNHA-Bildirilmiş. Tebliğ edilmiş… ADİLE: 105: AL-İ ABA… MEV’UD-Vadedilmiş. Vadeli. Söz verilmiş. Vadesi muayyen ve mukadder. Evvelden takdir olunmuş: 126: MEFRUZ-Farz olunmuş. Çok lüzumlu. Var sayılan. Sıfır. Nokta. Gedik. Delik… ENVELE-Parmak ucu: 126: MANDAL-Tutan. Yakalayan. “Çene. Kelb”… BENAM-Parmak ucu: 93: BE-NÂM. “Meşhur bir isimle isimlenen”… HAVAN-Aslan. Esed: 657: ZENAH-Çene. “Sırtlan”… KASAH-Sırtlan: 169: RAHMAN Sûresi 19 ve 20. âyetler… ENEK-Parmak. Çengel: 71: KÜNA-Kuşatan. Çerçeve… ANAK-En zarif, en güzel. Ense. Ferah. Tefric: 151: MEHDÎ Muhammed… Kürtçe, ARZİNG-Çene. Tutan. Yakalayan. “Tag. Takdim”: 1151: MEHDÎ Muhammed.

*

FERSA-Mahveden, yoran, aşındıran. Parçalamak. Saçmak: 361: YENARIK-Yassı bilezik. Kelebçe. Köklerin ve meyvenin olgunlaşması. (Kelb: Köpek. Tutan. Isıran. Yakalayan. Öncü. Zekâ. Basiret. Kalb… Kelebçe: Bileklere geçen, ellere hakim olan. Bilezik, delik, sıfır. Nokta… Asgaran: Kalb ve dil… Peşin-Önce, önceden: 362: Nişib-Yukarıdan aşağıya inen. “El”i hatırla!)… Allah Resûlü: 362= 1361: Kurune-Nefs. (Nefs birdir!)… NİŞVE-Koklamak. Haber vermek, koparılan ve koparan. Bilmek: 361: İNTİRAK-Patlama. Gürleme sesi. Ratk ve ratk. Parçalama ve bitiştirme. “Hayye: Terzi. Hayat. Yılan”… A’SAR-Asırlar. Yüzyıllar. “Baş harfleriyle kısaltma”: 362= 1361: TA’ZİF-Kat kat etmek. Vahîdin çoğalması. Zayıf addetmek. (Fesa: Eskimek. Vurmak… Fesa: Bıçak. Kesmek. “Zaman. Kat etmek…  Atomaltı parçacık fiziğinde, parçaların birbirleriyle çarpıştırılarak yeni parçacıklar bulunması, bunların mahiyet ve birbirlerine ilgide “zorunlu” olduğu farz edilen enerjilerin ne olduğunun ayrıca değişik nazariyelere mevzu olması, parçacık fiziğini gittikçe dağılan bir nitelikten kurtarmak üzere, renk enerjisi ekseninde toplanmaya çalışılması, gittikçe lâtifleşen fizikte eşyanın hakikatinin “zayıf” denilen bu parçacık ve enerji alanının, eşyanın hakikatine yaklaşmak plânında, onun bütününe vücut veren bu lâtifliğin bir üst âlemi zorunlu kılışı ve asıl kuvvetin bu lâtifleşmede olduğu… Halk âleminin aslı olan işler ve fiiller, Berzah âleminin gölgesidirler… EL’e nisbetle parmakların “yoz”, buna mukabil “El” kuvvetini gösteren kuvvetin “parmaklar” oluşu dikkate alınsın!)… PENÇ-Beş: 55: NECB-Yontmak. Aşındırmak… Allah Sevgilisi’nin bir atının ismi… PENCAH-Elli sayısı: 62: MEHDÎ… PENÇ-PAY-Beş ayaklı. Yengeç. Seretan. Hilâl: 1057= 58: BAHANDAT-İri gövdeli kadın… EBDAN-Bedenler. Tenler: 58: MEVHİBE-İhsan. Hediye. Sevgi, sevgiden… PENCALE-Beş yaşında. (Yevmiye: Yaşımı soruyor ve aldığı cevab üzere, “demek bizim Mehmed’ten 5 yaş küçüksün!”… Aslında 7 yaş… Gölge dergisi’nin birinci çıkış dönemi 1975; “İstikbâl İslâmındır: 1980: Mehdî Salih İzzet Mirzabeyoğlu”… Gölge dergisi’nin ikinci devresi 1978… Seyyid Abdülhakîm Arvasî-Necib Fazıl Kısakürek: 1983: İzzet Mirzabeyoğlu… Pencüm: 95: Tahaf-Yüksek bulut. Taha… Pençe-El ayası ve beş parmağın tamamı: 60: Sin harfinin ebcedi. İnsan)

*

FERSAH-Uzunluk ölçüsü birimidir. İki şey arasındaki açıklık. “Çok önemli”, sükûn ve hareket arasındaki zaman. Saat. Daimi ve çok olup asla kesilmeyen şey: 940: LAZA-Ateş. Alev. (Üstadım’dan: “Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş / Azab var mı âlemde fikir çilesine eş?”… Azab, “uzb” kökünden… Vicdan, kabz ve “bast-ferah tatlılık” arasında; kabz da, karşılığı “uzb-tatlılık” kökünden, kalbin tükenmez yakınlığı da muvazene, bulun çilesinde)… REZM-Akmak, seyelân, nehr: 940: MÜTEKARRIR-Kararlaşan. Karar bulan. Makamda… KARA Fersahı metre olarak: 4444: SALAT-I Tefriciye’nin, meşru bir niyetin kabulü için okunması gereken sayısı. (Meâli: Allah’ım, Efendimiz Muhammed “S.A.V”e,  kusursuz bir salât. Ve rahmet, tam bir selâmet vermeni diliyoruz. O peygamber ki, O’nun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belâlar O’nun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar O’nun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun şerefli yüzü hürmetine, bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, O’nun Ehl-i Beyti’ne, Ashabına da her göz kırpacak zamanda, –her ân, her saniye–, her nefes alacak zamanda sana malûm olan varlıklar sayısınca salât et!)… KEF harfi: Allah’ın “Şekûr-Duaları kabul eden” ismi, KÜRSÎ mertebesine işaret eder… ABDÜLHAKÎM: 184: KEF harfi; Mehdî Muhammedî… ABDÜLHAKÎM Koltuğu: MEHDÎ Muhammed Koltuğu.

*

MİS MARDEN-(Mar: Yılan. Hayat… Den: Tane, çekirdek… Marden: Mağaradaki hayat. Mağaradaki çekirdek, ilim): 406: EL-KARİA-Kıyamet. (Tammet: Kıyamet: 451: Salih Mirzabeyoğlu)… TEBŞİR-Müjdelemek. Müjdelenmek: 912: İBZA’-İBDA. “Birisine kâr tamamen kendisine kalmak üzere sermaye vermek”… ÜSTADIM’ın, “Kıyamet kopmazsa sayıklarım!” dediği zaman: 2052: BEHE-Ayva. Suda meydana gelen ve suda yaşayan. (Be harfi; Allah’ın “Lâtif” ismi ve “Cinler-gizliler” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed Delâl”e; öne alınmış delil, KKM’ye işaret eder… Abdüllâtif: 559: Seyyid Mustafa Nur… Kamterir-Asık suratlı. “Düşünceli. Basar. Kelb. Tag. Öncü”: 559: Mehdî Salih İzzet Mirzabeyoğlu… He harfi; Allah’ın “Bais-Elçi gönderen” ismi, Levh-i Mahfuz mertebesine işaret eder; Küllî Nefs’e… He-Ba şekil veren ve kendi o şekil olmayan, Allah’ın ihsanı mertebe)… Üstadım gibi, Sâid-i Nursî Hazretleri de, “Kıyamet gününü hiç kimse bilemez; 2052’de koparsa, o zaman bu söylediğim!” diye, bu sayıyı telaffuz etmiştir. Kıyameti hiç kimsenin bilemeyeceğini, Allah, Resûlü’ne âyetle bildirmiştir; bu sabit… UGLUTA-Bulmaca: 2052: KELLA-Geminin durup demirlediği yer… ENE-Mücerred “ben”, alıcı, kabul edici nefs: 52: HÜVAM-Hayranlık hâli. Hayret. (Hüve: Hüviyet. Allah’ın bilinme hüviyeti… M: Bitti anlamında, yazıların sonuna konur. Allah Sevgilisi’nin isminin baş harfi… Sınırda sınırsızlık; ebed onda)… AHMED-Allah Sevgilisi’nin bir ismi. Üstadım’ın küçük adı: 54: HAMD-Medih. Övme. Dualar. (Hamîd: 62: Mehdî)… Sözkonusu sayı, bir mania önünde, istendikçe vermeye devam edecek bir mânâya işaret etmenin yanında, “Kıyamet”in belirsizliğini de açıkladığımız şekilde gösteriyor. Nasıl ki, Mehdî’nin zuhuru 1400 bahsinde, maruf olmayan –pek bilinmeyen– bir hesabla 571 tarihinin sıfıra gelişini isbatlamıştık; Rahman Suresi’nin 20. âyetinin sonunda geçen “Layabgıyan-Bulamamacasına arama sırrı” ifâdesi, sözkonusu “Kıyamet” sırrını da bir “malûm”un meçhul tarafına hürmete riayetle, bir devir bahsi içinde söylenebilir kılıyor.

*

NOTLAR… Digit, okunuşu DİJİT-Sayı. Parmak: 40: VELED-Çocuk… Yine İngilizce bir kelime, FİNGER-Parmak. Tırnak. Çene. Kelb. Parmaklarla tutmak: 1441: KISAKÜREK… İspanyolca, DEDO-Parmak. 718 milimetrelik bir uzunluk ölçüsü. (Tefriciye-Ferahlama: 718= 1717: Tasrah-Karınca. Bit. Pire. Zirve): 15: BD-İBDA… MAYA Kültürü’nde YILAN Tanrı, 2052 sayısı ilgisinde, “en uzun zamanı” temsil ediyor!


Baran Dergisi 367. Sayı