LEVHA:  31 Ekim 1995… İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin elinde kendi eseri ve oradan bir mevzuya dair hatâları izâh ediyor, anlatıyor… Hatâ, Muhyiddin-i Arabî’ye mi ve ondan işaretlerime dair mi ne… Birdenbire intikal etmiş gibi, büyük bir kalb çarpıntısıyla, “aaa!.. Bu İmâm-ı Rabbanî Hazretleri!” diye heyecanlanıyorum…  Sonra elimde, Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin bir eserini karıştırıyorum!..

*

OL bir Allah’ı NOKSAN sıfatlardan tenzih ederim ki, eşyayı zâhir etti, halbuki o eşyanın aynıdır!”; Muhyiddin-i Arabî Hazretleri böyle buyuruyor…  Bu hususta MAHMUD EFENDİ Hazretleri: Muhyiddin-i Arabî (Kuddise Sırruhu) bu sözü te’vil getirir amma, kendi aklı ile zannı ile Mümkün (Eşya) Allah-u Tealâ’nın aynıdır diyenin sözü te’vil getirmez. (Te’vil, mevzuuna göre asla irca etmek, döndürmektir; “te’vil getirmek” bu… Kelâmı evveline getirmek, irca etmek, yahut kelâmdaki sırrın derinliğine incelenerek maksud olan mânânın söyleyenin  muradına uygun düşmesidir. Te’vil’in “rüyâ tâbir etmek” karşılığı, Muhyiddin-i Arabî Hazretleri bahsinde güzel bir misâl; diyelim rüyâda bir bina görüyoruz ve anlatılmaz bir lezzetle ulûhiyet hissine garkoluyoruz… Bina, herkesin kolayca anladığı, bildiği; ama o görüntüye sızan sır-ruh, yalnız yaşanana âit oluşuyla, kelâmı aşan bir şey ve bu yüzden nadir anlayışlar hariç, bir rüyânın kelâm tarafı kolayca anlatılır da, diğer yönü ya anlatan veya dinleyen açısından eksik kalır… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri,  gayet açık söylüyor: “Halkın gözünde Hakk akılda, Halk ise görünen bir varlıktır. Kalb ehli nazarında ise, Hakk görünen ve Halk akılda!”… Bu söz bile, kuru akıl ve zann ile Allah’ı eşyanın aynı bilmenin saçmalığını anlatmaya yeter!)… MAHMUD EFENDİ Hazretleri: Muhyiddin-i Arabî Hazretleri Allah-u Tealâ’yı o kadar çok sevdi ki, herşeyi Mevlâ Tealâ olarak görmeye başladı. O sekr (Mânevî sarhoşluk)  hâlinde olması sebebiyle böyle söyledi.  Büyük Şeyh Efendi’nin (İsmet Garibullah Hazretleri’nin” bahsetmiş olduğu kimse ise, Allah Tealâ yı değil dünyayı seviyor. Nefsini seven bir serserinin sözleri te’vil getirmez. (Bahsi geçen kişinin şiiri: “Komşu, arkadaş, yoldaş hepsi O / Fakir kisvesinde, sultan kaftanında hep O / Açıkta ayrı iken, gizlide toplu iken O / Vallahi hepsi O,  billâhi hepsi O!”... Güyâ tasavvufî duyuş!)… Ve İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nden nakil: “Tuhaf olan şudur ki, Muhyiddin-i Arabî (Kuddise sırruhu)nun  görüşlerinin mânevî müşahedemizde hatalı görülse bile, kendisi Allah’ın makbul kullarından olarak Müşahede edilmektedir!”… Makbullüğü de “içtihad ehli” olmasından… Tuhaf, “hediyeler” mânâsına de gelir… Mühdi: Hediye veren. Hediye gönderen. Hidayete vesile olan. Mürşid, muvaffak… Hatırlayalım: İmâm-ı Rabbanî Hazretleri, büyük bir tazimle Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’ni anarak, “Bugün bazı şeyleri anlatabiliyorsak, tasavvufa âit ıstılahları büyük bir vukufiyetle ortaya koyan Şeyh Hazretleri dolayısıyladır!”… Hatırlayalım: “Hazret-i Ebubekir, rüyâ tâbir ederdi, bazısı doğru, bazısı yanlış çıkardı; ama Allah, ihlası dolayısıyla onun yanlışını da doğruya tebdil ederdi!”… Üstadım’ın ifâdesiyle, “ihlâs, samimiyet, taklidi gayrı kabil olandır ve iş gelir gelir, taklidi kabil olmayan yere varır!”… Ve Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nden öğrenmiş olarak, ona tatbik edebileceğimiz sır: “Adem Aleyhisselâm’ın Cennet’ten indirilmesine sebeb HATA’nın hikmeti, bütün âlemlerde efendiliği bilinsin diye idi!”… İmâm-ı Rabbani gibi nice büyüğün takdirine mazhar Muhyiddin-i Arabî’yi tedaî eden bir söz… Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri: “Tasavvuf’ta en çetin mesele, Vahdet-i Vücud  bahsidir; kemâliyle hâl ve fasleden, 2. bin yılının yenileyicisi İmâm-ı Rabbanî’dir!”… Ve yine o: “Muhyiddin-i Arabî, gelmiş geçmiş bütün akîl ve fazıllardan üstündür!”… Büyükler arasında kayıkçı kavgası yok!..

*

İDB-Tuhaf. Acaib iş: 1007: ŞAHESER-Üstün ve büyük eser. Yüksek değerde olan… BED’-İslâm içinde kazılan kuyu, derinlik. Evvel, ibtida, başlangıç. Hisse, nasib. Başlama, ilk… DAB-Şan, şeref, haysiyet: 7: TEVESSÛK-İnanıp güvenerek ve itimad ederek dayanma… EBEDD-Gövdeli. İri cüsseli kimse: EBED-Ebedîlik-Allah karşısında kul eksikliğimizden.

*

İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin görüşü ışığında, Muhyiddin-i Arabî’ye dair “Risale-i Kudsiyye” şerhinde, hülâsa: Onu bütünü ile reddedenlerin ve bütünüyle –tevilsiz– kabul edenlerin tutumuna nazaran, ORTA yoldur… BU ESNAFTAN KAÇIP HAKK’A GİDELİM / CEMALİ BA KEMALE SEYRİDELİM… Esnaftan kasıd, Şeriat ve tasavvuf tacirliği yapanlar… BİRİNCİ mısraın ebcedi: 628: VARİS-Mirasçı. Allah’ın “Her şey O’na dönücüdür” mânâsındaki 99 güzel isminden biridir. (Varis: 707: Mütemerkiz-Merkezleşmiş… Aktör-Temsil eden, oynayan: 707= 1706: Fikir Kahramanı… Ül’üban-Oyuncu. Aktör: 154: Mehdî Muhammed)… BA-İle. (Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinn-Gizliler, gizlilikler” mertebesi ve Kamer menzillerinde Mukaddem min-ed delâl’e işaret eder; öne alınmış Takdim’e. “KKM”… Balık Burcu, unsuru su, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, simya’da Yansıtma safhası… İngilizce, BE: “Ol!” demek)… KEMÂL-Kâmillik, olgunluk. Bütün güzel sıfatlarla muttasıf olmak. Fazilet. Değer, baha. Fazlalık. Sıdk ile yapılan güzel iş. (Kamle: Bit, kehle. “Nokta, sıfır, zirve”… Süryanice, Qalmo-Bit: 82: Helmo-Süryanice, “rüyâ” demek): 91: CEZZAF-Ağ ile balık tutan. (Gufo-Süryanice, “Balık ağı”: 92: Muhammed-Allah Sevgilisi’nin ismi… Süryanice, Huguroyo Qubarniti Kusto-Kaptan Kusto Müslüman: 1092: Bek’-Karşılayıp istikbâl etmek)… CEMÂL-Hüsn. Yüz güzelliği. Fertteki güzellik. “Allah’ın lütuf ve ihsan ile tecellisi”. Hak ile söylenen doğru söz: 74: SEYYİD-Efendi. Allah Resûlü’nün bir ismi. Allah Resûlü’nün soyundan ve yolundan giden… Cemali ba kemale seyredelim: “Kemâl ile Cemâle, Cemâl ile Kemâle seyr edelim”… İKİNCİ mısraın ebcedi: 533: TEKABÜL-Karşılama. Bir şeyin karşılığı olma. Karşılıklı olma… MÜLÂBESET-Münasebet. İki şeyin birbirine benzemesi. Ülfet etmek. Karışmak. Takribi cihet: 533: SADREDDİN KONEVÎ-Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin üvey oğlu ve Mevlâna Celâleddin-i Rumî Hazretleri çağdaşı Konya’da türbesi bulunan veli… MÜSTE’CEL-Belirli bir vakte kadar geciktirilen. Muayyen bir zamana kadar tehir edilmiş olan: 534: MEHDÎ Salih İzzet Mirzabeyoğlu.
 

DERVİŞ MUHAMMED MÜHRÜ

 
LEVHA: 3 Temmuz 1986… Sanki Lûgat mânâsıyla “ben”… Gördüğüm yazı: Ben. Hazır. Ol… “Ben” ile “ol” arasındaki münasebeti değişik buluyorum!

 *

Süryanice, TARMOŞTO, MEŞTALMONO, ESTAQBAL-Ben, Hazır, Ol: 2432: KASİDE-İ ERCUZE-Hazret-i Ali’nin istikbâlden haber veren meşhur kasidesi. (Kökler’den, Dedi ki: İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin ilimlerinin yazılmasına iki kuvvetli sebeb vardır… Birincisi, Allah Sevgilisi’nin onlara “Kelâm ilminde müçtehidsiniz!” buyurmaları, diğeri ise Hazret-i Ali’nin “Sana semavat ilimlerini öğretmek için geldim!” buyurmalarıdır. Bu sebeplerden başka bu ilimlerin yazılmasına daha büyük ve hayret verici bir sebeb de, onun talebelerinin birinin naklettiği sözdür: Bize bütün yazılarımızı âhir zamanda gelecek olan Hazret-i Mehdî’nin okuyacağı ve hepsini makbul bulacağı bildirildi. Bu kadar yazı yazmamın sebebi odur!)… KELÂM-Söz. (Kelâm: Ke-Lâm… Ke: Kef harfinin kelimede söylenişi. Gibi… Kef harfi, Allah’ın “Şekür-Şükürleri kabul edici” ismi, Kürsî mertebesi ve Kamer menzillerinden “Nesre” ile ilgili… Ke-Lâm: 50: Qdam-Süryanice, “Karşılamak”… İstikbâl: Gelecek zaman. Hayâl, rüyâ. Ledünnî ilham. Karşılamak… İstikbâl: İsti-Kbel… İsti: “İstemek” mânâsında ön ek… Kbel: Güç, kuvvet… Kbal: Asli harfler “Kaf, be, lâm” ile, “Kabul”… Yevmiye: “İstikbâl, İslâmındır! Ne güzel bir mevzuun var!”… İslâmın kabulünü isteme, İslâmın güçlü ve kuvvetli olmasını isteme… Dqodem-Süryanice, “Gelecek”: 60: Muho-Süryanice, “Zihin”… Süryanice, Yubolo-Gelecek kuşak. “Kabul eden kuşak”: 60: Sin-Bir harf. İnsan… Sin harfi, Allah’ın “Muhyi-İhya eden” ismi ve Kamer menzillerinden “her şeyin kendisinden yapıldığı” SU mertebesi ile ilgili… Süryanice, Macyo-Bağırsak. “Kendinden hareketli olarak, faydalıyı tutup, zararlıyı atan”: 60: Don-Süryanice, “Beyân” etmek… İç’e doğru olmak ve dışa doğru bu oluşu tamimleştirme davası… Büyük Doğu: 1060= 61: Moto Rabto-Süryanice, “Büyük Devlet”… Süryanice, Meştalmono-Hazır: 874: Estatyuno-Süryanice, “Merkez”… Azd-Destek. Kuvvet, Kudret: 874: İbda’-Parça parça, hisse hisse etmek. Birine kârı tamamen kendisine âit olmak üzere, sermaye vermek. Kifâyet etmek… Süryanice, Maşlomo Qazoro Kusto-Kaptan Kusto Müslüman: 874: Selçuklu-Osmanlı): 91: FECCO-Süryanice, “Buluşma”… Süryanice, MAN-Kim?: 91: 1091: MENG-Yüzdeki ben, siyah nokta. (Üstadım’ın, Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin yüzünde, rüyâda gördüğü ben’i hatırla; görüyor ve öpüyor… Kabbele: Öpmek. Kabul etmek)… LÛGAT: 1431: SALİH MİRZABEYOĞLU… FURKAN-Hak ile bâtılı ayırdeden. Kur’ân’ın Berzah ile ilgili 25. âyetinin ismi. Alt başlığı “Lûgat-ı Salihun” olan ebced tevafukuna göre tanzim edilmiş Lugatım’ın ismi: 431: YEKTA-Eşsiz, benzersiz, tek.

*

Büyük ebcedle, DERVİŞ MUHAMMED: 844: FLOŞO AGUGİTO-Süryanice, “Cam kırma”. (22 Aralık’ta, sitenin garajında arabamı parkederken, tabiî ki beni “kızdırmak ve üzmek” için, Telegram şabalakları ben arkaya bakarken her zamanki gibi kramp verdiler ve birkaç saniye arkaya kayan arabam, duvardaki elektrik kutusuna hafifçe dokundu ve bir patlama sesi; arka cam tuz-buz oldu!)… DERVİŞ MUHAMMED MÜHRÜ. (1984 senesinde bir gün, Dolmabahçe Sarayı’nda elektrikçilik yapan Yusuf Özgülen isimli rahmetli arkadaşım, Üsküdar’daki baba evinde beni ziyarete geldi; elinde yarıya kadar yırtık ve kirli bir suluboya Ayvazovsky’nin deniz manzarası, Sultan Reşat’ın portresi ve Beyazıt Meydanı’nın o zamanki sahaflar çarşısı yanında bir küçük sehpa üzerinde satılan eski paralar ve pek değeri olmayan ucuz küçük antika şeyler arasında, sıradan bir eşya olarak kalacak 1 santim çapında yuvarlak bir mühür; ne altın, ne gümüş, herhâlde “sarı” dedikleri madenden yapılma… Beş para etmez bir şey ama, ne de olsa rahmetli arkadaşımdan bir hatıra; onu hedefleyerek aramaya kalksam, bulamayacağım bir şey de… Herhâlde en son 1995’te elime geçti, zaten hatırdan çıkmış; sonra ne oldu bilmem… 2014’ün son günü, bana Cezaevi’ndeyken hediye edilen ve eve gönderilen bir akik taşı yüzüğü görmek istemem üzerine çıkarılan bir kutudan, o mühür de çıktı; bana âit herşeyin saklandığı kaydıyla… “At gitsin!”… Sonra rahmetli Yusuf hatırıma geldi… Sonra iyice silinmiş mühürde, bir yazı olduğu; hâliyle olacak da, o mühim değil… Yazı, “Derviş” gibi ama, imiş… Neticede, Osmanlıca’yı iyi bilenlere okutuldu, tabiî o zaman biz de okuduk ve 2014’ün son gecesi müthiş bir mucize: “Derviş Muhammed-332”… Isram-Derviş olmak: 332: Mirzabeyoğlu… Süryanice, Bar Roza-Sır ortağı: 417: Necib Fazıl Kısakürek-“Derviş Muhammed-332” rüyâsını 1975’e nazaran “aylar, mevsimlerce önce gördüğünü”, Van’a ziyareti dönüşünde uçaktan aşağıdaki manzaraya bakarken hatırlayan ve yazan, Üstadım: Dik, dik, dik bir dağın zirvesindeyim. Belki binlerce, onbinlerce metre derinliklerde köyler ve ağaçlıklar hurdebin camındaki noktacıklar gibi görünüyor. Bu ne yükseklik!.. Anlatılır gibi değil… Yanıma, sol tarafıma doğru dönüyorum. Orada tam ZİRVE noktasında bir mezar… Toprağı elenmiş, taranmış, tertemiz… Beton bir çerçeve içindeki mezarın başında, dörtköşe, toprağa yatırılmış bir levha ve üzerinde İslâm harfleriyle iki kelime: Derviş Muhammed): 857: SEYYİD MUHAMMED SALİH-Seyyid Fehim Hazretleri, nuru Seyyid Taha Hazretlerinden alırken, bir yan lâhika hâlinde Seyyid Muhammed Salih Hazretleri’nden de hisse var üzerinde… MAHLÂSNAME. (Mahlas: Nam. Şân. İsme sonradan eklenen lâkab, sıfat, isim… Mahlâsnâme: Şiire yeni başlayan şaire, usta şair tarafından mahlâs verildiğine dair manzume… Şiir idrakına hitab eden, Üstadım’ın hüviyetime dair verdiği takdim yazısı, noktalı harfler ebcedi ile, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Fyoro-Taşma. “Tagi, kelbî, iz süren”… Noktasız harfler ebcedi ile, Derviş Muhammed-Hacegân Silsilesinin 33 en büyüğünden 21. büyük: 302: Mirzabeyoğlu): 856: QAYTUNO ŞUNOYO-Süryanice, “Ölüm Odası”.

*

Yakut dilinden, ORTO-Orta. “Vasıta”. (Süryanice, Urho Mescoyto-Orta yol: 846: Furtacno-Pire. “Boyuna nisbetle en yükseğe sıçrayan”… Rüyada gelen mânâ: Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin bir yazısını okuyorum, benim için, “Bit ve pire hakkında en çok yazan odur!” buyurmuş… Mescat Urho-Orta yol: 725: Faso Rufrofo-Avuç içinin titremesi… Mahmud Efendi Hazretleri’ni ziyaretim hatırlanmalı!): 612: DERVİŞ MUHAMMED… Süryanice, TEHRO-Mucize: 1612: TAVRO-Boğa. (Said-i Nursî Hazretleri’nin rüyâda gördüğüm yazısı; 12 sığır yavrusundan biri, mucize beyanıdır!)… Süryanice, TAGORO-Satıcı: 1612: İRET-Süryanice, “Mirasla alan”… Süryanice, ENO HWİ-Ben “OL”. (Hwi: “Ol” emir kipi… Ben’i, vücudumda bir emreden varlık olarak yaşarım. Emreden varlık, Allah’ın Emri olan ruhtur ve emr eden hâli, ruhîliktir; “ben”i vücudumda ruhîlik olarak yaşarım. Şöyle de diyebiliriz: “Ben”, ruhîlik olarak yaşanandır. Herşeyi vücudumla denerim ve Kâinat’a vücudumla açılırım; ruhîliği ve maddesiyle vücudum, ölçümdür ve çevreye dair herşey,–bilgiler, hayâller ve davranışlar–, onunla mânâ kazanırlar!): 78: HAKİM… KENZ-Genc. Hazine, define: 78: İBDA-Benzersiz oluş… Süryanice, TARMOQTO HWİ-“Ben” ol!: 1079: ŞNOZYO-Süryanice, “Müstesna”… ENO HWA-Ben ol: 69: DEVENDO-Seyyah… Tuva Lûgatı’ndan, BULAN-Mus. Geyik. (Mus: Müz. Derin fikir. Bıçak. Vasiyet olunan mal… Hı harfi, Allah’ın  Hakîm ismi, Şekil-Suret mertebesi, Kamer menzillerinden “Nesre”… Ceyl: Ceylan. Yengeç… Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden Seretan-Yengeç): 89: HABİBULLAH-Allah’ın Sevgilisi.

*

İNFİLÂKÜ-L ZÜCAC-Camın patlaması: GEŞO-Süryanice, “Alt, taht”… ARVASÎ-(Arvas, bir dağ ismi): 1307: MMALLUT CTİDUTO-Gelecek ilmi… KRİH Cayno-Gözünden rahatsız. “Üstadım”: 308: ŞBAQ-Süryanice, “Bağışlamak, hediye, ithaf”… KUSİTO GEŞO-Alt başlık. (Dünya Çapında Bir Hâdise: 1053: Cinn-Gizli, gizliler, gizlilikler… Bakal-Koltuk. Samimiyet. “Kalb”: 1053: Aba Etan Kutvaniyetan-Kutvanî iki aba… Nbağ-Süryanice, “Doğmak. Tal’a. Meydana çıkma” demek: 1053: Ahmed-Daha çok hamdeden. Çok övülmeye ve medhedilmeye lâyık. Çok sevilen. Beğenilmiş. Allah Sevgilisi’nin bir ismi… Muhd-Muhammed isminin rumuzu: 52: Hadvo D’cido-Süryanice, “Bayram sevinci”… Küllab-Çengel, kanca: 52: Mehd-Hazırlanmak. Hazırlık. Yayıp döşemek): 1492: ABDÜLHAKÎM ARVASÎ… FATİHA-Kur’ân’ın, iki defa nâzil olan birinci suresi. Mahmud Efendi Hazretleri’nin derslerinden, Fatiha Sûresi’nin aynı zamanda son nazil olan sûre olduğunu öğreniyorum: 1493: TA’YİD-Bayramlık…

                   *

ÜST BAŞLIK-(Kaptan Kusto Müslüman; bu bir hata, çünkü Müslüman olmadı… Mevlâna Celaleddin-i Rumî: “Bu taife elini küfre değdirse, Şeriat doğar; cahil, elini Şeriat’e değdirse küfür doğar!”… Küfre “bile” değdirse… Malûm: Hazret-i Ebubekir, rüyâ tâbir eder, bazen doğru çıkar, bazen yanlış olurdu; ama Allah, onun ihlâsından dolayı yanlışını da doğruya tebdil ederdi!”… Ve hikmet: “Hayat arazlardan yürür!”… Mânâlar, yerli yerince kullanılmalı… Büyüklerden biri: “Ne garib taifedir şu Nakşîler / Kafileyi gizli yollardan sevkederler!”… Benim Takdim yazım, evvelâ “Bilmece” olduğu keşfedilen bir bilmece idi: “Ben Kimim?”… Sonrası malûm; hâlen devam eden… Kaptan Kusto Müslüman: 559: Mutoyo Man?-Süryanice, “Kim geldi?”… Seyyid Mustafa Nur: 559: Mirza Sabri… Kaptan Kusto Müslüman: 950: Doğum tarihim… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harflerle”… Bakr-Açmak. Genişletmek. “Sığır”: 302: Mirzabeyoğlu): 900: ZI harfinin ebcedi; Allah’ın “Aziz-Her şeye galib” ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’z zabih”e işaret eder; Boğazlayan, Kurban kesen, yakın gelene… Süryanice, KUSİTO CELEYO-Üst başlık. (Celeyo-Üst: 55: Mehdo-Tez… Kusito-Başlık: 185= 1184: Abdülhakîm… Kust: 169: Abdülhamid… Rahman Sûresi, 19-20. âyetler: 3166= 169: Kıst-Adalet. Nasib. Hisse. Herkese hakkını veren): 240: (Levha: 24 Şubat 1998… Parmaklarımla saya saya BİSMİLLAH çekiyorum ve 240’a tamamlıyorum!)… ME’NAF-Dağın sivri tepesi. “Zirve. Bit. Rüyâ”: 240: KKM-Kaptan Kusto Müslüman. (Dergilerden, gazetelerden, televizyon ve radyodan tanıdığım meşhur KAPTAN KUSTO… Bu adam bir devrin “Markopolo”su, Evliya Çelebi’si gibi tetkikçi bir seyyahtır ve tabiat denilen yaratıklar âleminin sırlarını denizlerde arayan ve deniz içi hayatı kurcalayan ilmî bir tecessüs sahibidir… Bu adam basit “olabilir”ler veya “olabilir sanılan” şeyler arasında öyle bir tecelliye şâhid oluyor ki, 1400 yıl önce Kur’an’ın haber verdiği mucize önünde dize gelip Müslüman oluyor!)… Süryanice, KBAR-Olabilir: 223: BREK-Süryanice, “Diz çökmek”… İZDİYAR-Ziyaret etmek, gidip görmek: 223: IRIP-Balık tutmaya yarayan büyük ağ. (Muhammed: 92: Ümman-Emin kimse, emniyetli kişi… Bek’-Karşılayıp istikbâl etmek: 92: Asal-Temel. Kök. Ahlâk. Karakter. Alâmet. İşaret… Süryanice, Gufo-Balık ağı: 92: Enam-Halk. Bütün mahlûkat)… SE-Bir harf. (Se-Üç: 65: Necib… Mehdo-Tez: 55: Necb-Ağaç yontma. “Şekil ve suret verme”. Toplama): 500: GÜFT-Dedi, söyledi… Süryanice, TARMAQTO HWA-Ben Ol. “Kendin ol!”. (Yevmiye: “Hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilsin!”… İmâm-ı Rabbanî Hazretleri: “Gelmesi vadolunan Mehdi’nin dahi Rabbı, “İlim” sıfatıdır. Hazret-i Ali gibi, Hazret-i İsa ile münasebeti vardır. Hazret-i İsa’nın kademi Hazret-i Ali’nin başında olup, bir kademi de onun başındadır!”… Kadem-Ayak. Adım. Uğur: 144: Kamed-Binanın temeli. “Abdülhakîm Koltuğu”… Dad harfi, Allah’ın “Alim” ismi, 2. sema mertebesi, Kamer menzillerinden “Sarfe” ile ilgili… Sarfe: Nurlu bir yıldız ismi… Sarf: Harcama. Masraf. Fazl. Siyaset. Men etme. Farz. Bir lisanı meydana getiren kelimelerin değişmesinden, birbirinden türemesinden bahseden ilim şubesi. Kelime bilgisi. Kelime şekil bilgisi. Morfoloji. Tasrif çeşitlerini, isim ve fiil nevilerini öğreten ilim): 1058+12= 1070: BÜYÜK DOĞU-İBDA… KAZEZ-Pire. Bit: 500: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu.

*

DERVİŞ Muhammed: 612: IHTA-Hata etmek, yanılmak. (Kaptan Kusto’nun Müslüman oluşu… Doğrusu, Müslüman Kaptan Kusto!)… Fransızca, QUART-Çeyrek: 612: İRTİCAZ-Kısaltma. (Muhammed isminin rumuzu: Muhd-Mim+ha+dal)… Hollanda Lûgatı’ndan, KWART-Çeyrek, dörtte bir: 706: FİKİR KAHRAMANI… DERVİŞ MUHD-Derviş Muhammed: 572: İ’TİNAN-Bir insanın içyüzü meydana çıkma. (Üstadım: Asıl ruhumun Kafa Kâğıdını resimlendirmek isterdim!)… DERVİŞ MUHD-Derviş Muhammed: 572: İSTİCABE-Duanın Allah tarafından kabulü… SİSTEM-İslâma Muhatab Anlayış’ın: 571: TEKAMMÜL-Bitlenme. “Tekâmül etme”.
 

Baran Dergisi 417. sayı