LEVHA: 26/2/2014… Nisan sonu veya Mayıs başı. Hafif yağmurlu birgün. DAYIM Hapishâne’den çıkmış. Sonra bir Üniversite anfisinde konuşma yaparken görüyorum. Gelenler Lise ve Üniversite talebesi; liseliler çoğunlukta. Çok az yaşlı kimse var. Annem ve Babam da orada; talebeler, şiir okumalarını istiyorlar. Şiir okunurken, herkes bir ağızdan tekrarlıyor. “Dayım’ın istediği parlak gençlik işte bu!” diye düşünüyorum. Sonra o, kalabalık içinde; izdiham var. Orada bekleyen bir Cip’e binip arka koltuğa oturuyor. Yengemi, Fatma Parmaksız ablanın arabasında görüyorum; Fatma abla şoför koltuğunda, o arkada… Yengem, anneme seslenip yanına çağırıyor. Annem, Babam ve ben, o arabaya biniyoruz! —(Ali Murad Tezeren)

*

Süryanice, BET ASİRE-Hapishâne: 675: İSTİCAR-Kiraya vermek. Kiralamak. (İkra: Kiraya vermek. Kiralamak. İkra’: Okutmak. “Oku” diye emretmek. Selâm göndermek. Yakın gelmek. Ziyafet istemek)… SALİH İzzet Erdiş: 1674= 675: ŞERAFEDDİN-Dinin şerefi.

*

SÜRYANİCE, BET NTURYO-Hapishâne: 1075: HİLÂL-Yeni ay şeklinde olan… Süryanice, SAVBO-Buluşma yeri: 75: LEYLE-Bir tek gece, bir gece… MLE-Bütün. Küll: 75: GİHON-Nil nehri… MAYQO-Nil. Nil nehri: 62: KELBÎ-Köpekle ilgili; basar, sezgi, iz süren. “Tag, tak, kemer, icâd, köprü, taşkın”… Şİ’RA-ÜL YEMANÎ-Semanın güney yarım küresinde bulunan “Kelb-i Ekber” denilen burcun ve bütün semanın en parlak yıldızıdır: 1123: Şİ’RA-MEHD’İ MUHAMMED. (Şi’ra-Şiir. Anlama. İdrak… Şir: Aslan. Süt. “Rüyâ tâbirinde süt, ilimle tâbir olunur”… ŞİRA’: Yelken. Rüzgâr toplayan. Gemi yelkeni… Şir’a: Bir ırmak veya su menbaından su almak için girilen yol. Şeriat)… ELLEYS-Sırf yokluk. Yokluğun da olmadığı yokluk. (Allah, kendi Zâtı’ndanVücud sıfatını yarattı; ki, gölgesi Zâtı’ndadır… Vücud’un karşısında da, “Sırf yokluk”u; bu tâbir İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nindir; Vücudî belirişten sonra, bütün sıfatların anası hayat sıfatı ve sanki Zât mertebesinde sabit olan, onun gölgesidir. Allah’ın fiilleri de sıfatlarının gölgesi ve bütün varlık, akisler ve gölgeler yolu ile, Allah’ın “Zat-Sıfat-Fiileri”nin gölgeleridir… Burada üzerinde duracağımız nokta, ayna mevkiindeki “yokluk-hiçlik”in, “her şeyin canlı olması” bakımından, –bu hakikatin– tevafuk eseri görünmesi… Hiç: 17: Hayy-Diri, canlı): 131: A’YEN-Büyük ve iri gözlü. (İnsan, Allah katında bakan bir gözbebeği gibidir; İnsandan murat da Allah Sevgilisi!)… İSLÂM: 132: NASLIHAN KERİMEM… İngilizce, NİL-Hiç. (Nil: Mavi. Çivit otu. Vesime… Vesim: Güzel yüzlü. Güzel çehre. Damga. Damgalı… Üstadım: “Varlık lisânla çerçevelendi ve insan lisânla mühürlendi!”… Vesm: Damga. İşaret. Dağlama): 90: SAD harfinin ebcedi. (Bu harf, Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismi, Toprak mertebesi ve Kamer menzillerinden “Belde” ile ilgilidir; Belde’nin mânâsı, “Toprak” mertebesi ile birlikte düşünülmeli!)… İKLİL-Allah Sevgilisi’nin, Davud Aleyhisselâm’a nazil olan Zebur’da geçer bir ismi. Allah Sevgilisi’nin “Müzeyyen Taç” mânâsında bir ismi: 90: HAMMAME-Akreb. “Yakınlık, ululuk. Can. Ruh”. (Şibdi’: Dişi akreb. Lisân… Ferzah: Akrebin isimlerinden biri… Ferzan: İlim, hikmet… Akreb Burcu, unsuru Su, yıldızı Merih, vücutta tesir yeri Üreme organları, simyada “Ayırma safhası-Berzah safhası-Dahil etme safhası-Tefrik etme safhası-İfraz safhası”… Simyanın, âlelâde maddelerden Altun elde etme amacına âit bir fizik-metafizik ilmi oluşu nazara alınırsa, Burçlar’da “bedene tesir” mevzuuna bitişik “Simya safhaları”nın, İnsan bedeninin, Kâinat’ın bütün unsurlarının özü bir terkib oluşu ile ilgisi içinde mevzu edildiği anlaşılır… Altun: 96: Amine-Emin olunan. Kalbinde korku olmayan kadın. Allah Sevgilisi’nin annesinin ismi!)… AMİN-Gönlü müsterih. Kalbinde korku bulunmayan. “Emniyet ver!”: 90: SÜZGEÇ… MEHDÎ-Beşik. Döşek. Kaynak. (Mehdo-Süryanice, “tez” demek: 55: Necib… Tez: Nazariye öncesi, ona dönüşmek üzere hazırlanan çalışma… Tez: Acele etme… İspanyol Lûgatı’nda, Tez: Beden rengi, beden enerjisi… Acele: Çabuk olma. Bir şeyi önce hisseder, sonra fikrederiz, sonra iradî davranışa geçeriz. Bu küçük izâh, bizde ruhun önceliğine ve zamansız çabukluğuna misâl. Allah’tan gelen herşey ruhtur; faaldir… “Güzel” değer ölçüsü, ruha nisbet edilir; ama güzel, her zaman doğru olmayabilir… Âlemde zatıyla iyi-kötü birşey yoktur; bu değer ölçüleri, herşey Allah’ın mahlûku iken, O’nun rızasının olup olmaması ilgisi temelinde başlar. Bu çerçevede de, “Doğrunun olmadığı yerde güzel de yoktur!” hakikati… Allah, zâhir ve bâtını ile insanı en güzel şekilde yarattığını bildiriyor; ve, “İnsan, aceleden yaratılmıştır!”… Musallatı da Şeytan… Ecell: Ölüm… Ecel: Çok güzel, çok büyük. En üstün. En celil… Ecell: Evet, neam, beli, olumlama… Üstadım’dan: “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber / Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber!”… Bedi’, Süryanî Lûgatı’nda İBDA’ demek… Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratıcı” ismi ve İlk Kalem mertebesi ve Kamer menzillerinden “Nath-Tos vuran, baş vuran, başvuran”… Yaradılış ve netice… Hadîs: Amellere, neticelerine göre hükmolunur!”… Neticeden sebebe doğru gitmek de bir usûl meselesi… Tez: Adlî Tıbb!): 62: MÜTEFEKKİR Mirzabeyoğlu… İngilizce, WORM-Solucan. “Kendi yolunu yapan, toprak altında, toprak üstünde ve suda yaşayabilen, çeşitli türleri olan ve bağırsaklarda da bulunan sürüngen hayvan, canlı”. (Süryanice, Soso-Solucan: 132: Kalb… Üstadım’dan bir mısra, “Solucan kanat taksa, göze görünmez olur!”… Cenah-Kanat: 62: Beyin… Üstadım’dan: “Akıl sormaya memur / Gökleri kalbur kalbur / Eliyorum!”… Yine: “Aklın aklı olsa, ismi gönül olurdu!”… İngilizce, Fly-Uçmak: 121= 1120: Elif… Elif’e kalbolan, irca olan, dönen; garkolan, kaybolan, sır olan): 252: KUMANDAN.

*

Süryanice, NTURTO-Hapishâne: 1062= 63: ABİS-Denizlerde dokuz bin metreyi geçen derinlikler. (İbda’-İzhâr etmek. Bir yerden diğer bir yere çıkmak. Yaratmak. Numunesiz birşey yapmak: 9: İcad-Kapı ve pencereler üzerindeki kemer… Bizz-Açmak, fethetmek: 9: Eşaviz-Halk. Millet. Nas… Vesika-Halk. Topluluk. “Vesik, sağlam, kuvvetli. Vesika; bir hâlin, bir hâdisenin veya bir sözün doğruluğunu gösteren, inandırıcı şey, sened”: 181: Kusto… Kaf-Bir harf, Kamer menzillerinden “Arş”a işaret eder. “Bir zerreciğim ki Arşa gebeyim / Dev sancılarımın budur kaynağı!” diyor Üstadım. Ufuk: 181: Mehdî Salih İzzet Erdiş)

*

FATM-Kesmek. (Süryanice, Fram-Kesmek: 321: Kurtubî-Hâlid bin Velid’in kılıcı. “Fely, keskin kılıç, şiirin ince mânâlarını çıkarmak, bit toplamak): 129: SALİH(A)-İşe yarar, elverişli. Haklı olan, itikadlı, dindar. Faziletli… LATİF-Derin, gizli. Göze görünmeyen. Güzel. Cisimle alâkası olmayan, cismanî olmayan. Çok lütuf edici. (Altındaki nokta topyekün ilmi temsil eden Be harfi, Allah’ın Latif ismi, “Cinn-Gizli, gizlilikler” mertebesi ve Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl”e işaret eder; öne alınmış TAKDİM’e… KKM-Dünya Çapında Bir Hadise!): 129: NAT’-Zâhir olmak, aşikâre olmak, görünmek. Sahtiyan döşek. “Mehd”.


Baran Dergisi 423. Sayı