LEVHA: 7 Temmuz 1989… Üstadım’ın elinde, BÜYÜK DOĞU’ya benzer bir dergi var… Sahilde –Şemsipaşa’da– bir kanepeye oturmuş, onun gösterdiği bir resme bakıyoruz: ABDÜLHAKÎM Arvasî Hazretleri ve yanında duran biri… Üstadım, o resimdeki kişi için, İBRAHİM Kassaroğlu diyor… Ve yavaş bir sesle, onun konuşmasını taklid ediyor; o ânda da, KAYA Balaban’ı andırıyor… O resimdeki İbrahim Kassaroğlu’nun yaşlılığına mukabil, sanki “Ben yaşlı değilim!” gibi kendi kendine takılırcasına bana dönüp, “Ben onun ağabeyiyim!” diyor… “Tabii öyle canım benim!” diyorum… Karşılıklı iltifat havasındayız… Sonra, bizim gençlerle sahilden bir yere gitmemiz sözkonusu oluyor… Eskiden buraya nasıl gelirdik, onlar bilmezler; şimdi kıyıdaki evler temizlendiği için çabucak gidiliyor!
*
DÜŞVARİ: 28 Eylül 1988… Şemsipaşa’dayım… Sertçe bir rüzgar ve üşütmeye mahsus bir güneş… Seyyar çaycı Zülfü’nün bir bardak çayı… Balık yerine su çeken meraklılar… Bir kanepeye ilişmiş oturuyorum… Cehennem’de vazife gören melek gibi, insan, hayvan, nebat ve cemad harmanının lisân çehresinde ısınıyorum… Yanıma bir kedi yanaşıyor; tuhaf bir duygu… Sanki kedi, yalnızlığı anlıyor… Önümden yılışarak geçen gençler… Derken… 55-60 yaşlarında, hafif sakallı, zayıfça, bir gözü şehla-şaşı arası, tebessüm eden kavrukça bir adam karşımda oturuyor… Selâm veriyor… Mukabele ediyorum… “Nasılsın, iyi misin?”… “Teşekkür ederim, iyiyim! Siz nasılsınız?”… “Hamdolsun! Baktım yalnız oturuyorsun!”… “Yalnız oturan başkaları da var!” diyorum… “Cemâli güzel olan insanlardan bir zarar gelmez! Bak bu kadar insan içinde seni sevdim!”… Ne demeliyim?.. Dediğim şu: “Teşekkür ederim, sağolasın!”… Ve kendince esasa giriyor: “Derviş misin sen?”… Beni saçlı sakallı görüp yanıma yaklaşan ve avamın saça-sakala karşı duruşu ile bu adamın sempatisi arasındaki fark, ardından bu sözü, beni irkiltiyor… Ne diyeceğimi bilememenin şaşkınlığında, lâtifeyle karışık, “biraz!” diyorum… “Namazını kılıyor musun?”… “Namaza uzak değilim!”… “Nerelisin sen!”… “Muş’lu! Ya siz?”… O da Sivaslı imiş… Ben soruyorum: “Siz derviş misiniz?”… Ordular dolusu şeyh enflasyonu malûm; onun binbir katı da derviş…             Hayret, bu ibtidailiği içinde saffet tüten adam, umduğum cevabı vermiyor: “Nerdeee? Nefs bırakmıyor, nefsin yükü ağır!”… Tekrar soruyor: “İsmin ne?”… “Salih! Ya sizin?”… “Veli!”… “Ne güzel bir isim!” diyorum… “Seninki de güzel! Allah seni Salih kullarından eylesin!”… “Cümlemizi!”… “Dua et bana!”… “Duaya muhtaç olan benim!” diyorum… “Ben şuradaki vapur iskelesinin orada BASKÜL’le tarttırıyorum, gelirsen arasıra lâflarız!” diyor ve gitmek üzere taburesinden kalkıyor… Ardından “İnşallah!” diyorum!
*
İBRAHİM KASSAR-Memleketi Şam; üçüncü ve dördüncü Hicri asırda yaşamış bir veli. “Otuz yıl sefer etti; halkın gönlünde sufilere sevgi ve kabul uyansın diye”. (Süryanice, Sufiya-İrfan: 1196= 197: Msamclo Mhamad-332 mührü-Süryanice, “Derviş Muhammed-332” mührü… Kavafî-Kafiyeler. “Şiirde, mısralar arasındaki ses uyumu. İzdivaç, birleşme sırrı”: 197: Kavafî-Ayakkabı alış verişi yapılan dükkân. “Yürüyüş ritmi, yansıtma”… Menkabe-Büyük kişilerin hayat hikâyesi. Kıssa. Hikâye. Menkıbe: 1196= 197: Skull-İngilizce, “Kurukafa, kafatası”… İngilizce okul kelimesinin okunuşu, Skul: Ekol. “Kafa Kâğıdı, irfanın hüviyet cüzdanı”… Sanvan-Kaftan. Maziye âit eşyaların muhafaza edildiği dolap veya sandık: 197: Manzur-Görülen, bakılan, nazar edilen. Beğenilen… Süryanice, B’gav Kusoyo-İçinde gizli: 1197: Qomes Myakro Qutnuto-Süryanice, “Başyücelik Devleti”… Menkub-Delinmiş. Oyulmuş. “Derinleştirilmiş, şekil verişmiş”: 319: Vakkas-Okçu. İyi muharebe eden savaşçı: “Maddede ve mânâda”… Farsça’da, Vaks: Ayakkabı boyası… Ayakkabı Boyacısı: 1318: Rabbaniyyun-Süryanice bir kelime. Abdülazîz Debbağ Hazretleri, şöyle buyuruyor: Mânâsı, Allah’ın ilim öğrenmeden doğrudan doğruya kendilerine fütuhat verdiği insanlardır. Bu kelime, üç kelimeden mürekkeptir: Rabba-Niyy-Yun. Rabbe, şeddeli Ba’nın delâlet ettiği vechile, çok hayra işarettir; sanki, “Bu çok hayırdır!” demektir. İkinci kelime Niyy, yakınlığa delalettir. Yun’da Ye, bir hâlde sâbit olmayan şeydir; şimşek ve nur gibi. Nun, o hâl içinde parıldayan zatta, sakin ve kararlı hayırdır, mecmuunun mânâsı şudur: “Bana yakın olan hayır ki, ehl-i feth’in zatlarında nurlardan bir nur, sırlardan bir sırdır, o onların zatlarında sakin ve şulepaştır!” buyurulmuştur… Fütuhî hikmetin tecellisi, Salih Aleyhisselâm’da… Asdika-Sadıklar: 319: Şehîd. “Yürüyüşte boyanılması gereken boya şuuru”… Arabça, Mâsih-il Ahziye-Ayakkabı boyacısı: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Kusto: 566: Şalituto Tabco-Süryanice, “Hükümdarlık Mührü”… Büyük ebcedle, Derviş Muhammed Semerkandi: 2777: Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram… Arabça, Mizân-Tartı: 2108: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü, “Büyük ebcedle”… Farsça, Baskül-Tartı âleti: 119= 1118: Derviş Muhammed-332 mührü, “Büyük ebcedle”… Arnavutça, Peshorja-Tartı: 1285= 286: Derviş Muhammed-442 mührü. “Büyük ebcedle”… İngilizce, Weighing-Tartı: 2085= 87: Vaks-Farsça, “Ayakkabı boyası”… Kaya: 1112: Salih İzzet Erdiş… Balaban-İri, büyük gövdeli, insan veya hayvan. Ayakları perdeli, bataklıkta batmadan yürüyen ve avlanan iri ve kısa bacaklı balıkçıla benzeyen bir kuş. Türkmenler arasında kullanılan bir cins nefesli çalgı: 1085= 87: Metranyonuto Gaboro-Süryanice, “Fikir Kahramanı”… Boşnak dilinde, Vagati-Tartmak: 1417= 418: Necib Fazıl Kısakürek… Aynı ebcedle Tazi: Arablar. İz sürenler. Tâbirciler): 600: EKSPECTABILIS-Lâtince, “Beklenilen”… Süryanice, MEDHALQONO-Medhe Lâyık: 1599: MSATRONUT NAFŞE-Süryanice, “Nefsi Müdafaa”. (İslâma karşı kuşatmaya)
*
İBRAHİM KASSAROĞLU: 1692: İLHAN-Hükümdar… TESERBÜL-Gömlek giyme. (Şiar: Gömlek giyme. Prensib, ilke. Esasa götüren yol. İz, belirti, nişan. Ayırd edici iyi adet. Üstünlük veren işaret. Zamanın maksatlılığı, ölüm… Süryanice, Martuto-Gömlek: 1053: Dünya Çapında Bir Hâdise… Süryanice, Buho-Gömlek: 12: Mazer-Arabça, “Hazine çıkarmada kullanılan bir cinin ismi”… Süryanice, Qomisto-Gömlek: 527: Düşvari-Hayal gibi): 692: TEBASSUR-Göz açıklığı. Dikkatli nazar. İleri görüş… MAHZUM-Burnunun halkasıyla tutulan sığır ve deve. Her delinen nesne: 693: TARNOĞLO-Horoz. “Ebu Süleyman”… MAHZUMOĞULLARI-Halid bin Velid ve Süleyman bin Halid’in mensub olduğu Kureyş Kabilesi: 1354: ASKERE-Asker hazırlayış. Şiddet. “Aynı ebcedle, Daniş: Bilgi, ilim, biliş, irfan”… AREFE-Bir şeyin öncesi. Kurban bayramından bir önceki gün. (Eski yazılışı sıfır –O– şeklinde olan, Beş sayısı… Söz konusu rüya’dan 5 gün sonra, gerçek Arefe: 1989: Hızlan-İflâs etme, müflis olma. İstilâya uğrama. İhlâs): 1354: KUMANDAN Salih İzzet Erdiş… Süryanice, ŞUVOLO-Hâdise: 2352= 354: HARFLERİN Ebced Toplamı. “Kamer menzillerini hatırla!”… Süryanice, QADİŞUTO-Ermiş: 732: ABDÜLHAKÎM KOLTUĞU-Tartıcı. “Rengini veren”… Süryanice, AHO RABO-Ağabey. “Üstadım”: 1224: TAVZİH-Açıklama. Açıklanan. (Boşnak dilinde, Zajedno-Beraber: 76: Vis-Hollanda dilinde, “Balık”… Üstadım’ın “İkimizin şiirleri” dediği Noktalamalar’ından: “Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevi balıklarız ayrı kavanozlarda!”… Süryanice, Hlam-Rüyâ görmek. “Üstadım’ın Derviş Muhammed rüyâsı da hatırda”: 1076: Derviş Muhammed Semerkandi mührü-Açıklanan)… Süryanice, AHO-Erkek Kardeş: 15: BD-İBDA… FERAH: 1281: NAKA-İ SALİH-Kendisinde, Fütuhî Hikmet ve Kendinden zuhur hikmeti tecelli eden Salih Aleyhisselâm’ın mucizesi.
 
DAVA
(KİM KİMİ İSTİLÂ)
 
LEVHA: (…) Mart 1984… Üstadım, önünde duran henüz bitmemiş bir ismin veya hikâyenin altına bir çarpı işareti koyuyor ve “Hikâyede kadın” meselesine temas edilmesinin gereğini işaret kasdıyla, “Kadın!” diyor… Bunu söylerken, içten bir şevk ve muzib bir ifâdeyle gülümsemeli hâli var!
*
DARB-Vurma. Vuruş. Çarpmak. Atılan söz. Beyan etmek. Seyretmek. Nev, cins. Benzer. Nazir. (Aynı ebcedle, Darab: Koyu beyaz bal… Havv-Bal, asel: 606: Salih İzzet… Darb-Kapı. Bab. Dar-ül İslâm’la dar-ül harb arasındaki sınır: 206: Sefine-Gemi. Çeşitli mevzulara dair yazılmış kitab. Güney yarımküresinde bir Burç adı.  Alt başlığı “Suver-i Hayâl Âlemi” olan Kuvantum fiziği ile ilgili eserim): 2003: SALİH Mirzabeyoğlu… İŞ’AR-Yazı. Yazılı işaret: 572: TA’SİB-İhata edib kaplamak, içine almak. Bir kimsenin başına taç koymak… İ’TİSAM-İstediğini vermek: 572: EŞ’AR-Şiirler, manzum ve güzel yazılar. (Noktalamalar ve Takdim yazım!)… HİKAYE-Bir hâdiseyi anlatmak. Anlatma. Olmuş bir hâdise. (Engare: Düşünce, kulda zan. Hikaye, roman, tarih. Bitmemiş, süren iş): 1044: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “Taç”… KADIN-Doğurgan. (Velüd-Çok doğuran, çok eser veren: 46: Hüma-O ikisi… Velî-Sahib. Malik. Evliya. Muhafaza eden. Küçük çocukların hâlinden mesul olan kimse. Sıddık. Baba. Bir işde müessir olan. Babanın babası, cedde: 46: Daim-Devam eden, daimi): 1165: DERVİŞ MUHAMMED-332 mührü. “Büyük ebcedle”… NI’ME-Mal, meyil. Sanat: 1165: MÜFAYELE-Yüzük saklama oyunu. Saklanan yüzük oyunu. “Sırrîlik”… Süryanice, HİZAMTO-Kadın: 472= 1471: HEKMTO-Süryanice, “İrfan-Bilmeyi bilicilik, alıcılık”. (Nefsimiz dişidir; zâhir ve bâtından gelen tesirler karşısında, müessir olan)… KELİMULLAH-Allah’ın hitab eylediği, Allah’la konuşan zât mânâsında Musa Aleyhisselâm’ın bir vasfı. (Muhammedî asıl üzerinde, nisbetinde Musevî ve “Allah Dostu” İbrahimî hisse de bulunan İmâm-ı Rabbanî Hazretleri, amelî olarak bu hisselerin merkeze doğru onun istilâsına uğrayarak onun rengini aldıklarına şâhid olduğunu beyan etmiştir: Zat-i Tecelli ve Hakikat-i Ferdiyye’nin… Yevmiye: Ben ilhâmımı İmâm-ı Rabbanî’den alırım!): 3165: RAHMAN SURESİ, 19-20. âyetleri-“Meâli: Allah, kabaran iki denizi salmış, birleşiyorlar / ama aralarında birleşmelerine engel bir perde var”. (Kusto, “Allah ile Kul” arasındaki, Kulun ezelden ebede Kulluğunun işaretidir; hep alıcı kul kalışına!)… Süryanice, KYONO NEŞOYO-Kadın tabiatı. (En’am Sûresi’nin 18. âyeti-“Meâli: O, kullarının üzerinde Kahhar’dır”; her yüksekliğin fevkinde: 7616: Derviş Muhammed Semerkandî-332 mührü. “En büyük ebcedle”… Kahhar-Allah’ın 99 güzel isminden biri. “Yükseldikçe, her yüceliğin fevkinde olduğu bilinen; önünde silinen alıcı kul, ne olmalı ki, ben demenin mevzuunu bulamasın; bu kadar yokluğa bulanış, ne derin bir varlığı duyuştur!”: 1307= 308: Arvasî… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, bu kulluğu, kadın veya erkek cinsiyetiyle, sözkonusu âyetin velâyeti içinde izâh eder: Allah’tan başka herşeye elini uzatabilir. Büyük dava sahibidir. Kahraman ve merttir. Her şeyin doğrusunu söyler. Adaletle hüküm verir!): 1464: BATAURUS STELLARIS. (Lâtince, Taurus-İri cüsseli insan veya hayvan. Boğa. Toros dağları. Balaban: 673: Mehdi Derviş Muhammed… Lâtince, Stellaris-Savaş yıldızı. Mars yıldızı: 1791: Münşeat-Alt başlığı “Önsöz-Bayramlık” olan şiiriyet kitabım; bir istilâm eseri)… Süryanice, DUBORO NEŞOYO-Kadın tabiatı: 597: NİHALİSTAN-Fidanlık… BEY’U ŞİRA-Alım satım. (Süryanice, Zebno: Alış-veriş): 1597: ŞAFİRO-Süryanice, “Lâtif”. (Süryanice, Zabno: Zaman)…
*
Süryanice, NEQBOYO-Kadınımsı: 80: FE harfinin ebcedi. Bu harf, “Sonra, hemen” mânâlarını ifâde etmek için fiillerin başlarına getirilen edat harfidir. Bazen mecaz için Vav harfi yerine de kullanılır. (Vavî-Kalb. Gönül. Temizlik. Takva. Evin kapısı. Genç kadın. Işık. Fare. Tilki eniği. “Kassar: Yıkayan, leke çıkaran. Temizlik yapan”: 1013: Salih Mirzabeyoğlu… Fe harfi, Allah’ın “Kaviyy-En kuvvetli, kuvvet veren” ismi, Melekler mertebesi ve Kamer menzillerinden “Ahbiyye-Kıldan göçebe çadırı”na işaret eder; çoğulu “Hiba”dır… Seyyid Abdülhakîm Arvasi: 566: Süruş-Melek. Cebrail… Maunet-Allah’ın salih kullarına imdadı: 566: Fürfür-Besili Koyun. Koç. Kurbanlık hayvan)… Süryanice, NEQBOİT-Kadınca: 473: DEĞRONUTO-Süryanice, “Erkeklik”… Süryanice, FEMTO-Beş sayısı. (Hamse-Beş: 705: Habnâme-Rüyâ kitabı. Rüyâ kuvveti): 527: MAGHYONUTO-Süryanice, “Hürriyet”… ŞUROYO-Takdim. “Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, Cinler mertebesi, Kamer menzillerinden Mukaddem min-ed delâl’e işaret eder; öne alınan delil’e, Takdim’e)… Süryanice, MSAVHUTO-Hasret; Erişilemeyene, özlenene: 527: MEN NAFŞE-Süryanice, “Kendiliğinden”… Farsça, HEME EZ OST-Herşey O’ndandır. “O değil, O’ndan, bu yüzdendir ki O”. Allah’ın Kahhar ismi: 525: MCİSUTO-Süryanice, “Cin hastalığı”. Gizlilere, gizliliklere, gizli varlıklara. (Her nakışta o mânâ; kendini aratan olmadan, arayan olmaz. Haste, “istenen” kökünden bir mânâ; Allah’ın istemesini istediği)… ŞEHİD Taha Cizro + SEYYİD Fehim Arvasî + SEYYİD Abdülhakîm Arvasi “Üçışık” + NECİB Fazıl Kısakürek + SALİH Mirzabeyoğlu: 3525= 528: METALUN-Süryanice, “Madenler”… (Zı harfi, Allah’ın Azîz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’z zabih’le ilgilidir; Kurban kesen, kurban, yakınlık)… Boşnak dilinde, KOPİTİ-Toplama, devşirme. Bir araya getirmek. Ele geçirmek. Kazanmak. Fethetmek: 528: MÜTESABİKE-Bir şeyin kalıba dökülmesi. Madeni eritip süzmek… Süryanice, GABORTO-Kadın kahraman: 1615: GABRUTO-Süryanice, “Erkeklik”… Aynı ebcedle, DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-442 mührü… Süryanice, ŞNİGO D’NEŞE-Kadın hastası. “Bilmece hastası. Cin hastası”: 7626: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-442 mührü. “En büyük ebcedle”. (Abdurrahim-Allah Sevgilisi’nin Cinler mertebesindeki ismi: 1535: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Arvasî, sin harfiyle… Lâtince, Thallus-Yeşil Dal: 535: Caftan-İngilizce, “Kaftan”… Kıpçak dilinde, Topalak-Topalak otu: 535: Savjest-Boşnak dilinde, “Vicdan” demek)… Süryanice, DOMİSTOS-Kadın elbisesi: 527: D’LO MELTO-Süryanice, “Kelimesiz”. His… Süryanice, HAYOTO D’NEŞE-Kadın terzisi: 1791: MÜNŞEAT-Yazılar. Nesirler. (Kef harfi, Allah’ın Şekür ismi, Kürsî mertebesi, Kamer menzillerinde Nesre ile ilgilidir)… Süryanice, MGALAT NEŞE-Kadın Mecmuası. (Üstadım’ın son röportajlarından biri, Erkekçe isimli mecmuada yayınlandı): 828: DAHK-Ağzı yarılmış çiçek tomurcuğu. (Üstadım’ın “Çocuk” isimli şiirinden: Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk / Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk)… Lâtince, CTİDUTO-Gelecek. “İstikbal”: 1828: MEHDÎ Salih İzzet Erdiş. (Süryanice, Metğabrono-Erkekçe: 1706: Fikir Kahramanı… Sevr-Boğa. Boğa Burcu: 706: Aktör-Temsil eden. Aksiyon… Havk-Her delik nesne. “Havk: İhata etmek. Dokumak”: 1706: Varis-Vasiyet intikal eden… Bütün Fikrin Gerekliliği: 2154: NİNUM-Sümerce, Bir dokuma tezgâhı)
*
NEFS MUHASEBESİ: Davanı isbat için, düşmanını ara; o senin nefsin. Müessirlerini ara ve İslâmî ölçülerle ölçülendir; rengini yansıt, fethet. Önce şehîdlik şuuru, onu içinde ara; ve dışta vukubulanlar, ona dair. Ölürsen, şehidlik nasib, kalırsan sabitin, gazilik. Dava aynı: Fatihlik. Yâni, dışındaki düşmanın da kuru akıl ve mantıkla “ölümseverlik” dediği, bir nevi “Kavga çıksa da ölsek!” işi değil. Fatiha Sûresi, başlangıç ve son olmakla, “bütün mânâları içine alan “Ümm’ül Kur’ân-Bütün mânâların anası” değil mi?; bu mânâda “asıl hayat” için arzulanandır şehidlik. “Yaşanmaya değer hayat” gayesi de, bunun için; fütuhat nizamı, onun insanı. Meselemiz O; İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin belirttiği üzere, “Allah için aşk, Allah için buğz” ölçüsünü yerine getirebilmek!
 
VEFA
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 
Şatranc-ı Urefa’nın 74. Kabı, VEFA: 87: HASRET… Süryanice, HAGONOYO-Bayramlık. (İdiyye-Bayramlık: 99: Salih. “Sin” ile… Levha: 3 Mayıs 1991… Elimde “Mektubat” isimli ve alt başlığı “Bayramlık” olan bir kitab var… Benim eserim imiş ve onun ikinci baskısı… Arabça, İdiyyet-Bayramlık: 494: Fatiha-Kur’an’ın birinci sûresi. Bir şeyin başlangıcı. Karar vermek… Fütaha-Hükmetmek: 494: Ta’yid-Bayram etmek): 1087: BIJDEHAND-Hollanda dilinde, “Cingöz. Açıkgöz”. Cin göz. Açık göz… Süryanice, MALYO-Mükemmel: 87: MALYO-Bütün. Küll. Bahçe. “Küna”… ÜVEYSÎ-Sevdiği ve bağlı olduğu zâtı görmeden feyz alma tarzı. “İrfan ve kitab”: 87: İZZÎ-Tahammüllü, sabırlı kimse… Süryanice, LUHİT TLAFSONE-Satranç tahtası. (Genel olarak, herşeyin ona mahsus siyaseti): 1086: HUGYONO-Süryanice, “Köktenci düşünce”.


Baran Dergisi 505. Sayı