MATLA’ Beyit: Bunda mâdâm âşıkân eyler semâ / Mah u mihr ü âsuman eyler semâ — (Şeyh Gâlib)… “Burada mâdem Şeyh etrafında âşıklar eyler semâ — Ay ve Güneş ve Gökler eyler semâ!”

*

Mah u Mihr ü Asuman-Ay, Güneş ve Gökler: 455: MEYYİTE-Hayvan cesedi. Kadın cenazesi… Beden: Cesed. Kadın. Fizik dünyayı kabul eden, kuşatan… Cinsi: Zırh yapıcı… Davud Aleyhisselâm’da tecelli eden Vücudî hikmeti ve “zırh yapan” lâkabını hatır[l]a; “demiri yumuşatarak”, zırh yapması… Aynen: Demir… Ayan: Görünen. Belirmiş… Zırh koruyan ve zarar veren; beden olarak bakıldığında, fayda ve zararı karışık âlemde, bunların her ikisini de kabul edici bir istidat… Sudan yaratılmış olmakla, madde dahil, herşey canlı,  yâni hayvan; cesed, bir canlı olmanın yanında, nefsinin beden temayülleri ile varlığını idame ettirici bir varlık ki, meşhur olan “canlı” kavramı budur ve meşhur olan “hayvan” kavramı da… Fizik dünyayı kabul edici kuşatan hayvan beden, nefsinde bütün varlık nevilerini kabul edici-değerlendirici istidada sahib insandır; ihsaslar kendilerine birşey göndermeden, uzuvlar bir şeyi idrak edici değildir… Fizik ve metafizik (Mavera-üt tab’ ve Mavera-üt Tabia’) içinde onları tasarruf edebildiği nisbette kuşatan olan insan, beden uzuvları kalb ve beyinden 5 duyu organlarına kadar, bu seçiciliğe uygun yaratılıştadır; irade sahibi… Bu çerçevede İnsan, metafizik bir hayvandır; kendini diğer varlıklardan ayıran istidat sahibi; herşey kendi varlık tabiatının dairesinde dönenirken, o, topyekün varlığı yaratan AŞK sırrı içinde onun yaratıcısına ulaşmanın tekamül sonsuzluğuna açık olan bir ezelî hayvan - ki bilinen hayvan da onun tasarrufuna sunulan cinstendir… DİVAN Edebiyatımız’da, Şeyh’in mürid tarafından “bende görüneniyle o” hesabı bir kadın sevgili sembolüyle anlatılması, “beden-kadın” meselesi ile birlikte, sevgiliyi tasvirde tüten bir nisbet meselesidir de; onun, yeri geldikçe “put” diye vasfedilmesi imân mevzuu olarak “rahatsız edici” karşılanırken, bundan kasdın da kendi zannında onu hapsedici olmamak için ince bir şekilde kendi nefsini yerici oluşuna dikkat… ENSAB-Putlar, heykeller. Dikili taşlar. “Silâm; taş, su, hamd”: 114= 1113: ENSEB-Nisbet… ENSAB-Doğru boynuzlu: 143: MASAHA-Kamer, ay. Sıhhat mevzuu. “Teşbihte Allah Sevgilisi”…  MUSAVVİBE-Kabul edilen. Tasvib edilen: 143: FÜZUN-Taşkın, çok fazla. Taş. (TAG-AY: Taşkın ay. Hayâl… Kanunî Sultan Süleyman’dan bir şâhane: Merdüm-i dideme bilmem ne füsun itdi felek / Giryemi kıldı füzun eşkümü hun itti felek / Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan / Bir gözleri ahuya zebun itdi felek… “Beden gözüme bilmem ne cazibe büyüsü yaptı felek — Gözyaşımı kıldı taşkın, gözyaşımı kanlı etti felek — Aslanlar kahrımın pençesinde korkudan titrerken — Bir gözleri ahuya zebun etti felek!”… Engür: Gözbebeği. Üzüm… Engürek: Kobra yılanı… İngilizce, Cobra: Kurutulmuş Hindistan cevizi. “Cevza-İkizler Burcu”…  Tarih: Kobra yılanı… Tarih: Taze kan… Tarix-Uygur Lûgatı’nda Tarih: 214: Tarik-Yol… Rahe-Avuç içi. Bekef, kader: 214: Muakkad-İnce ve müşkül olan. Zor anlaşılan. Ukdeli, düğümlü… Dery-Bilmek: 214: Muakkıd-Düğümleyen, sihir yapan… Fintise-Kurt ve kuş ağzı. “Ezel ve can sırrı”: 214: Hur-Ahu gözlüler. Gözleri iri ve siyah kısmı çok siyah, beyaz kısmı çok beyaz olan Cennet kızları. “Hegel’in, hürriyetin hakikatin tarihte aranması hakkındaki görüşünün ve bunun bir Kâinat muhasebesi icabına dayanışının sebebinin, dışımızdan bir örnek olarak hatırlanması”… Hukuk: 214: Hırkapuş-Hırka giyen. Derviş. “Olması gereken”… İLM-İ Tasarruf cümlesinden: Her şeyin tarihinin önce Lûgat’tan başladığı bir bedahet!)… SALİHA-Gümüş. Salih kimse: 143: NASİB-Nasbeden, bir şeyi bir şeye diken… LÂHİKA-Ek, ilâve. (İstikbâl İslâmındır; Allah’ın Ayı, Ramazan ilâvesi): 143: MUACCEL-Acele olunmuş. Mühletsiz. Peşin. Vadesiz… HALKA-Yuvarlak. SIFIR. Zirve. Göz. İdrak: 144= 1143: MEN ENE?-“Ben kimim?”… BEDENE-Kurbanlık deve. Kurbanlık nefs: 59: MEHDÎ.

*

MÜSMEKAT-Gökler, semavat: 561: AŞKNÜMA-Aşkını bildiren, aşkını gösteren. (Sin iki kişidir ve Kıpçak-Karatay Lûgatı’nda “Sın taş: Dikili taş” hatırda, insana!)… TAG-Füzun. Fazl. Takdim: 21: YAY. (Yakınlık ve Hilâl, Müşteri yıldızı, gümüş ve mesiha-hekim hatırda!)… SUR: Boynuz. Boru. Düdük. Kıyamet vakti cesetlere ruhlarını üflemeye memur 4 büyük melekten biri olan İsrafil Aleyhisselâm’ın üfleyeceği boru. (Süra: Gece seyri. “İsra”… Sur-nay: Zurna. Sur neyi, sur düdüğü… Sur-nal-“Ney çalan. Kâmil insandan haberci”: 417: Necib Fazıl Kısakürek… İsra: Yürütmek, göndermek. Gece seferi yapmak… İsra: Süratlendirmek. Geri döndürmek. “Allah’tan geldik, O’na dönüyoruz!”… İsr: Alâmet. Ayak izi. Nakş-ı kadem. Yol. Meslek. Başlamak ve azimet etmek… İsr-esr: Ebcedi 400 olan TE harfi, Allah’ın “El-Kâbid” ismine “Esir” mertebesine ve Ay menzillerinden “El-Kalb”e işaret eder… Kalebe: Kalb gılafı: Kalıblar. Bedenler. “İnsanî Hakikat’in Perdeleri”nde Adem Aleyhisselâm’ın gaybıdır!)… ENSAB-Nesebin çoğul şekli. Soylar, nesiller: 114= 1113: ENSEB-Nisbet… İsra-fil: 380: Şegaf-Yürek kabı. Kalbi çeviren ince deri… İşa: Ağaç çiçek açma. “Gece vakti. Hafiye, casus”: 382: Eşya’-Bölükler, bölümler. Tabakalar, cinsler. Cemaatler, cemiyetler. Yardımcılar… Füşag-Sarmaşık. Nurbat: 382: Azayet-Kertenkele… AZAYET: AZA-YE-T… Aza: Uzuv. Organ… YE Harfi, Allah’ın “Rabb” ismine, Ay’ın bulunduğu Birinci Sema tabakasına, Ay menzillerinden “Kîvan-Kevn, varlık, oluş, baca delikleri, berzahlar” mertebesine işaret eder… TE harfi, fizikte zamana ve “süre”ye işaret eder… İsra-fil: Gece seferi yapan büyük cüsseli hayvan. Gece seferi fiili… Boynuz: Yay. Hilâl… “Koç-Hamel” Burcu’nun yıldızı Merih, AKREB Burcu’nda da görünür… “Boğa sevr” Burcu’nun yıldızı Zühre, Terazi Burcu’nda da… “Oğlak-Cedî” Burcu’nun yıldızı Zuhal, KOVA Burcu’nda da… ZUHAL: 45: ADEM-Adam. İnsan.

*

MEVLÂNA Celâleddin-i Rumî Hazretleri’nin sözü diye hatırladığım: “Benim nurum Zuhal yıldızı gibi, haşereleri defeder!”… ZUHAL: 45: MEH-Ay. Kamer. Senenin 12’de biri… LÜHA-Gümüş, sembolü Ay. Bahşiş, hediye: 45: AMİD-Diyarbakır. “Bakır’ın sembolü Zühre”… TAHLİYE-Boşaltmak. Temizlemek. Vavî. Acıktırmak: 45: EDM-Üns tutmak, ittifak etmek, birleşmek. Islah etmek… JÜGAL-Kömür. Fehm. Anlayış: 1044= 45: ÂDEM-İlk insan ve ilk Peygamber… DEMG-Başı, dimağa eriyinceye kadar yarmak. “Bintasya, hissi müşterek, zâhir ve bâtına bakan berzah”: 45: İLAC-İçeri sokma, kabul ettirme… HABİKE-Samanyolu. Kehkeşan. Çizgi: 45: ZEVAİL-Yıldızlar. Zeval bulanlar. (İnfitar Sûresi’nin birinci âyetinin meâli: “Bir de görülür ki, semavat yaratılmış”… Semavatın insan bedeni olarak tavsifi-insan bedeninin semavat tasviriyle tavsifi, neticede bedenin-cesedin, semavat gibi zevali; İnfitar Sûresi’nden İnşikak Sûresi’ne, temas edilen bu mânâ… Yunus Emre’den: “Yunus öldü diye sala verirler — Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez!”… Cesed, nef[s]siz kalır; ölmek… Cesed, bütün uzuvlarıyla nefsin ruh kutbu irâdesine tâbi olur, –tıpkı irâde sahibi olmadığı için hiçbir itaatsizliğinden bahsedilemez madde ve madde kümesi gibi–; bu ölüm, cesed yönünden ölüp de ölmeyenlere âit… Bir de, cesedin zevalinden sonra, mümin veya kâfirin ruhanî mahiyetleri ile ölümsüzlüğü; ölümü tadmış olanlar… “Aşk ölmez”  buyuran Yunus Emre’nin duyurulan ölümü, velilik kasdında; kendini mücerret bir şahıs yerine koyarak, böyle duyuruyor!)…

*

MATLA’ Beyt’in Birinci Mısraı ebcedi: 1087: HABİBULLAH… EL-YEVM-Bugün. Hâlâ: 87: LAHN-Sadece muhatabın anlayacağı söz söyleme. Fehmeylemek. Lisân. Lûgat. Fetva. Mânâ. Mefhum. “İçyüz ve dış yüzüyle Kâinat nizâmı”… SEYYİD Taha-Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin Şeyhi’nin Şeyhi. Hacegân Silsilesi’nin 30. Ferdi: 88= 1087: KEYVAN-Zuhal yıldızı. (Oğlak ve Kova Burcu’nda görünür)… FEZZ-Yalnız şey. Buzağı. Geri dönmek: 87:  ELVAN-Renkler, muhtelif görünüşler. (Tagay-Mahmuz. “Ay Müşterisi”: 41: Tag-Ay.)

*

MATLA’ Beyt’in İkinci Mısraı ebcedi: 867: SURAH-Delik. Gedik. “Farz. Göz”. (Abdülhakîm Koltuğu’nu hatırla)… HURUS-Horoz. (Mahzumoğulları boyundan Ebu Süleyman lâkablı Halid bin Velid Hazretleri hatırda!): 867= 1866: RÜSUH-İlim ve fennin derinliğine vukufiyet. Sağlamlık. Devamlılık. Yerinde, sağlam, sâbit ve devamlı olmak. Maharet, meleke.

*

MATLA’ Beyt’in Toplam Ebcedi: 954: DIFDA’-Kurbağa. Işık. Ölüm. “7. devir”. Korku. Kapandığı hâlde içinde cerahat olan yara. “Berzah”… İNKIBAZ-Büzülme. Sıkıntı. Gamlı olmak. Kaba. (TI harfi ve Esir mertebesini hatırla!): 954: İNŞİHAB-Fışkırma. (Füzunî: Fazlalık, aşırılık, ziyadelik, çokluk. Tagi. Sunulan, sunum, TAKDİM)… İFRAT Hâlde Tecrid: 856= 1855: MÜTEMETTİA-Kâr eden, kazanan… ESİR-Ay menzillerinden Kalb gılafı, “Kalıb lâtifesi”: 701: OSMANLI. (Zâl harfi, Allah’ın “El-Müzill” ismine ve “Hayvanlar-Canlılık” mertebesine işaret eder… MÜZİLL-Zelil eden. “Ezel”, ebed boyu nasibin alındığı başlangıcı olmayan bir zamandır, “kişi üzerinde bulunduğu zamanın içindedir!”, veli tekâmülünde varılan bu ebediyen sürecek aranan, ayak sürçmelerin çok olması bakımından “hayretten hayrete” düşürendir ve Allah’ı kulluğa yaklaştırma yerine, kulluğu Allah önüne tavsifle “zelil edici” diye nitelendirmedir. Halk âlemi’nin zelilliklerini de, varlığın birliği hakikati yönünden Allah’ın “Zelil edici” ismi tasarrufunda bilmek gerek: 770: TASARRUF… SAĞ: Köpek. Kelb. Meşhur bir yıldız. İki adım arasına koyularak  dikilen kayış. Yolcuların yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel. Şiddet. Hırs. Kalb gözü. Sezgi. Etrafı iyi bilen ve takib eden. İşe yapışan: 80: SAYI… TA’KİR-Suyu bulanık etme. Lûgat, kelimeler. “Kelm, kelime, yaralı”: 700: RATIK-Bitişik etmek, bitiştirmek. Yırtık bir şeyin parçalarını bitiştirmek… SAG-I Takir. “Yıldızım”: 780: İZZET Mirzabeyoğlu.)

*

TAZİ-Taze. Teravetli: 418: TAZI-İnce belli, uzun bacaklı, koşan bir cins av köpeği. (İngilizce, Dog-Köpek. Kurt. Çakal. Tilki: 30: LÂM-Bir harf. Işık. Lâtince’de bataklık… Doge-Milât’tan sonra 8-18 arası Venedik Cumhuriyeti’nde en büyük rütbe. Lâtince, dox, lider demek… Dox: 15: B.D-İBDA)… TAZİ-Arabalar: 418: MUSA Mirzabeyoğlu… NECİP Fazıl Kısakürek: 1417: EDEBİYYAT-İlm-i Edeb’in çoğulu… ARAB-ARABLAR: 272: CASEROA. “İspanyolca”-MÜŞTERİ. “Müşteri yıldızını hatırla!”… SEKBAN-Köpek besleyen. Yeniçerilerden bir sınıf. Seymen: 133: EBU-N Necm-Tilki… MÜNECCİM: 133: KALEB-Kalıb. Kalebe. Kalb.
 

AYAĞ-I YAKUT

 
MATLA’ Beyit: Revgan-ı gülle değil nûr-ı çerağ-ı yakut / Bâde-i reng-i hınâ tutmaz ayağ-ı yakut — (Şeyh Galib)… “Gül yağıyla değil yakut çerağının nuru — Kına renkli şarap tutmaz  yakut adağını!” Birinci Mısra Ebcedi: 3372: Akur-Taşkın köpek. Sezgi… İkinci Mısra Ebcedi: 2333: Veliler Ordusu’ndan… Toplam Ebced: 5705: Püşt-Pa-Ayak tabanı… “Fikir Kahramanı”.

*

NUR-I Çerağ-ı Yakut-Çeşitli renkleri olan kıymetli bir süs taşı. (Mecaz olarak da renk kuvveti ve güzellik olarak kullanılmıştır… Yakut-u müzab: Kan. Gözyaşı. Kırmızı şarab. Erimiş yakut… Yakut-u zerd: Sarı yakut. Güneş… Yakut-i ahmer: Kırmızı yakut. Şarab… Yakut-i Rümmani: En değerli yakut. Nar tanesi gibi yakut. “Ateş”… Yakut-i Cigerî: Kırmızılığı siyaha çalan yakut… Yakut-i ham: İşlenmemiş yakut. Güzelin dudağı. Sır saklayan… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, Taş: Taşmak. Dış. Kayıp. Tas… Tagî: Nal. Taşmak. Pa-buç… FELYESOF Sırrı: Aranması gereken toplayıcı tas olarak, Allah Sevgilisi’nin dudaklarında gizli sırdır ki, söylenmişlerinin sırrı peşinden tecelliye gelmişler olarak Allah’tan beklenene kadar gider ve olan ne varsa O’nun yüzüsuyu hürmetine ve O yüzden!): 1721= 722: ABDÜLHAKÎM Koltuğu - (Yakut çerağının nuru, çıranın ateşinin yakıtının kendi ve kendiliğinden olması gibi, kendinden!)

*

AYAĞ-I Yakut: 1529: TEAYYÜN-Zahir ve âşikâr olma. Belirmek. Anlaşma. Bellibaşlı olmak. (Kelâm’ın “taayyün” demek oluşu ve bütün Sema tabakalarının ve Burçların hisselerini veren KÜRSÎ mertebesi’nin, ARŞ’ın “taayyün”ü oluşunu, onun “taayyün” demek oluşunu hatırlayınız!)… DESTİNE-Bilezik. Yuvarlak. Kuşatan: 529: TENATTU’-Çok arıtmak. Ayırmak. (Akreb Burcu, Unsuru su, Yıldızı Merih, Vücutta tesir yeri “Cinsî organ, deri, beden”, Simya safhasında “ayırmak”… Ayırmak, “berzah” sırrına ermek!)… MİFTAH-Anahtar: 529:  SALAHAT-Salihlik… NAZİAT-Hazret-i Azrail’in avanesi olan bir taife ki, şerlilerin canını şiddetle alırlar: 529: İNTİZA’-Koparıp alma, çekip koparma. Bir şeyin nefsinde olanı muarife etme… TÜS’-Dokuzda bir. Nüh. (İmam-ı Rabbanî, Mevlâna Hâlid, Seyyid Abdullah, Seyyid Taha, Seyyid Fehim, Abdülhakîm Arvasî, “Necip Fazıl Kısakürek, Salih Mirzabeyoğlu”… Büyük Doğu: 1060: Ney-Kamış düdük. Kamış kalem): 530= 1529: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu”… (Büyük Doğu: 1060: Zuhur-u Me[h]dî.)

*

AYAĞ-Ayak. Adak. Kabkacak. Tas. Kayıp. Taş. Dil. Kadeh. Beden. (İna’: Kabkacak. Bir şeyin vakti gelip çatma): 1012: BALIK Burcu. (Balık Burcu, 12. Burçtur, unsuru su, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri ayaklar, Simya safhasında “yansıtma”… Nun: Kalem. Balık. Ay menzillerinden “Es-Simak”a, yâni “Balıklar, parlak yıldızlar, iki parlak yıldızdan biri, bir şeyi yükseltip kaldıracak âlet”e tekabül eder!)… AYAK: 112: HADİS-İ Şerif… MİKAİL. “Aleyhisselâm”-Rızık dağıtmaya memur, 4 büyük melekten biri: 112: AKYA-Lüfer azmanı denen bir balık cinsi… SALİH İzzet Erdiş: 112: TAGRİS-Aç etmek. Acıktırmak.

*

DİVAN Edebiyatı şairlerinden, RUHÎ Bağdadî: Ayağı salma elinden bilirsin ey Ruhî / Eriştiren seni ser-menzile o ayaktır… GEVHERİ’den: Aşk ayağın ey dil bırakma elden / Yârsız geçen âlem âlem değildir… LESKOFÇALI Gâlib’ten: Bezm-i Aşka ayağdır gönlüm.

*

YAKUT-İ Sahra-Külli Nefs. (İlk Akıl, Küll nefs, Küllî tabiat… Ve maddenin kendisine atfedildiği Heba; varlık ve varoluşun 4 toplayıcı mertebesi-temeli… HE Allah lâfzının nefes harfidir, Allah’ın “El-Bais: Elçi gönderen” ismine ve Levh-i Mahfu -“Küllî Nefs” mertebesine işaret eder; Ay menzillerinden “Butayn-Kalıblar, bedenler” içyüzüne. En büyük ebcedi: 705: PÜŞT-PA-Ayak tabanı… HEST-Sekiz. “Harfler cetvelinde 8 sırada, KÜRSÎ mertebesi”: 705: HAMSE-Beş sayısı. “Sıfır, nokta”… KASELE-Yürürken bir ayağını yere sürtüp tozutmak: 705: FİKİR Kahramanı): 812: ŞAH-I Nakşibend. (Nakşibendi tarikatine ismini veren ve Hacegan silsilesinin 16. büyüğü!)…

*

İngilizce, HOMERUS-Lâtince İstakoz demek. Avam takımı dilinde “Destan Şairi” demek. Eski Yunan’da “İlyada” ve “Odise” destanlarını yazan şairin ismidir: 321: HOME-RUS-Hırslı insan… KURTUBİ-Hâlid bin Velid’in kılıcının ismi. (Nun: Kılıç. Kalem. Balık): 321: MİRZABEYOĞLU… İSTAKOZ-Deniz dibinde yürüyen yengeç benzeri su hayvanı: 605: İS-TAKOZ. (İs-Dumandan hasıl olan siyah madde. Kurum: 101: Gusto-Lezzet alma. Tecrübe etmek… Takoz: Mâni olan, engel… Mâni: Engel, perde, berzah… Layebgıyan: La-yeb-gıyan. “Bulamamacasına arama”… Berzah, kendisine berzah olmayandır; Bulamamacasına arama, kuşatan… İstakoz: İs-Ta-Koz… Te harfi, Allah’ın “Kâbid” ismine, “Esîr” mertebesine işaret eder… Koz: Ceviz. İkizler Burcu hatırda. Karşısındakini alt edecek kuvvetli delil… İstakoz: İste-koz)… HUDA-Rabb: 605: ŞUKRE-Çok kırmızı kızıllık. (KEF harfi, Allah’ın “Eş-Şekür” ismine ve kürsî mertebesine işaret eder!)

*

İspanyolca bir deyim: “ İstakoz gibi yanmış!”… Yanmak, kül olmak; Koç Burcu’nun, vücutta tesir yeri “kafa, beyin”, Simya safhasında tâbiri… İspanyolca, BOGAVANTE-İstakoz: BOGA-VAN-TE… BOĞA Burcu, unsuru toprak, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri ense ve boğaz –can yeri–, Simya’da katılaştırma… VAN: İr. Gitmek, yayılmak, uzanmak. Gururlanmak. (Yengeç Burcu, unsuru su, yıldızı Ay)… TE harfi fizikte “zaman ve süre”, Ay menzillerinden “El-Kalb”e tevafuk eder… Kalb: Kalıb, put, batınlık, vücut merkezi… HOMEROS, yazılışı aynı HOMERES: HOMO-RES: İNSAN KAFASI. (Vücutta tesir yeri “Baş, beyin” Koç Burcu)… İspanyolca, TABA: Aşık kemiği. (Kova Burcu, unsuru hava, yıldızı Zuhal, vücutta tesir yeri “bacaklar ve ayak bilekleri”, Simya’da “Çoğalma” safhası)…  Taba’: Bulaşmak. Karışık. Jengar, demirin paslanması… Tabe: Hurma, nebatatta en uç nokta. Ham. Şarab… Tabe: Tava. Tas… Taben: Tabe-n: Akıl varlığı. Tas varlığı.  Kayıp varlık, kayıb hikmet. (Nun: Nur. Balık. Kalem… Balık Burcu, unsuru su, yıldızı müşteri, vücutta tesir yeri ayaklar, Simya’da yansıtma)… Tab’a: Bir kere basılma, kitap ve mühür basma… Tabb: Alim. Âdet. Maharet… Tab: Parıltı. Parlayan. Güç, kuvvet. Hararet… Ta’b: Nükte. “Hoşluğu gizli”… Teba: Tabi olma… Tiba’: Birbiri ardınca olma… Tıba’: Tabiat. Yaradılış… Tıb: Gölge. Asla bağlı olan… Tıbb: Hekimlik. Her şeyi kâfi gelecek şekilde bilme. İrade. Seciye. Şehvet, arzu. (Hakîm’i ve Adlî Tıb meselemizi hatırlayınız!)… BİR Not: Malûm, Telegram’da NİMPA adını verdiğim biri. Mitoloji’de “tabiatın dişi esprileri” olarak geçen NİMPALAR, TELEGRAM’ın  “cin-gizli” tesir ve tedaisinden dolayı idi… NİM-PA: Ayak otu… Taben: Akıl… Tabe-n: Kayıp varlık, kayıb hikmet… Onun şahsında TELEGRAM hünerini bendeki tesiriyle hecelerken, ne “yitik mallarımı” bulduğum, bildiğiniz gibi anlatırken… Birdenbire ayağına takılan ADLÎ Tıbb… Herşeyin kendisinden yapıldığı HAYÂL maddesinin içinde, bir TEZ: TEN Rengi. “Beden”.
 

MEVLÜD
“VESİLET-ÜN NECAT”

 
ARABÎ ayların üçüncüsü Rebi-ül Evvel’in 12. günü doğduğu kabul edilen Allah Sevgilisi’nin doğum günü hakkında yazılan ve makamla okunan eserlere MEVLİD denmesi malûm… MEVLİD-Doğma. Doğulan yer ve zaman: 80: FE-Bazen mecaz olarak VAV harfi yerine kullanılır. İlm-i tasarrufta, Allah’ın “Kuvvetli, emin, kat’i” mânâsındaki “El-Kaviyy” ismine, Melekler mertebesine işaret eder; Ay menzillerinden “Hediye, armağan” mânâsındaki “Sa’du’l Ahbiyye”ye… KES-İnsan: 80: HEYLELE-“Lâ ilâhe illallah” demek.

*

SÜLEYMAN Çelebi-Bursa’da doğmuştur, babasının adı Ahmed Paşa’dır. Önce Sultan Yıldırım Bayezid’in, sonra Emir Süleyman’ın yakınlarından olmuş, Allah Sevgilisi hakkında yazdığı “Vesilet-ün Necat” isimli Mevlid alanının en meşhuru olmuştur: 246: GÖZ KAPAĞI-(Üstadım’ın vefatından bir gece önce gördüğüm rüyâ Levha: 24 Mayıs 1983… Hafif aralık bir göz kapağı… Dikkat edince, tam gelişmemiş bir kuş yavrusunun yayvan gagası oluyor… Uykuyla uyanıklık arası hâlde ve müthiş bir zevk itilâsı altında, bir yazı okuyorum: “Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, cem’den işarettir!”… HATM: Kuş gagası. Netice. Mühür. Hatm)… HALEDAR-Haleli, halelenmiş: 246: CEBRAİL “Aleyhisselâm”… MÜCERED-Hâlis, saf: 247: EMMARE-Emreden, cebreden belirti.

*

SÜLEYMAN Çelebi Hazretleri, Milâdî 1421, Hicrî 780 senesinde Bursa’da vefat etmiş ve kabri oradadır… Levha: 8 Ocak 1984… Annemin teyzesi, rahmetli Hayriye Teyze… TELEFON… Ahizeyi bana uzatıyor ve dinlememi istiyor… Telefon, genç ve iki kişi olduğunu sandığım birilerinden geliyor… Biri bana şiir okuyor ve bir şeyler anlatıyor… Ahizeyi bana vermeden önce Teyzem, Nalân Sâid’e “bu habere İzzet sevinecek!” demişti… Konuştuktan sonra ahizeyi Hayriye Hanım’a verirken, onun sevinçli bir hâli var… Alıyor; kulaklıkla ağızlık yerini tersyüz edip düzeltirken, o ân Üstadım olarak beliriyor… Aman Allah’ım!.. Üstadım’la aramızda geçen telefon hâdisesinin ayniyle tecellisi… Hayriye Hanım, karşı tarafla birkaç kelime edip ahizeyi yerine koyuyor ve Nalân Sâid’e, “iyi oldu İzzet’in duyması!” diyor… Benim için hayırlı haber olduğu… Ve ayağa kalkarak, “ben’de cenazeye, cenaze namazına yetişeyim!” diyor!)… Teyzem Bursalı ve rüya da Bursa ile ilgili… ABDÜLHAKÎM Koltuğu’nun yan mermerlerinden birinde BURSA yazdığını hatırlayınız… TA’KİR-Bir uzvu, bir organı yararak sinirleri kesme. (Benim TELEGRAM sırasında Kartal’da sol bilek ve sol kolumun eklem yerini kesmemi hatırlayınız. Sene: 2000, Haziran ayı!): 780: TAFAKKUR-Fakirleşme. (Hadîs: Fakrım, fahrimdir… Derviş Muhammed Hazretleri’nden emaneti alan Hacegan Silsilesi’nin 22. büyüğü HACEGİ EMKENGİ Hazretleri’nin isminin ebcedi de aynı!)… TA’KİR-Suyu bulanık etme. Renkler: 700: TEFEKKÜR… ZU-Sahib, malik, [erbab]: 701: OSMANLI… SAĞY TA’KİR-Yıldızım. (Sağy: Güneşin batmaya yaklaşması. Tıfıl. Çocuk, batı: 1070: Arz-Takdim. “Kaptan Kusto Müslüman”. Bir şeyin âniden meydana gelmesi. Bir şeyi bir büyüğe takdim etmek. Mehd, yeryüzü): 1850= 851: TEMHİZ-Doğum ağrısı çekme… İNKAZ-Kurtarma, kurtarılma: 852= 1851: RUHAMÎ-Mermer’den, “mer-mer”den yapılmış. (İki deniz: Mer-mer… Rahman Suresi’nin 19-20 âyetleri ve Furkan Suresi 53. âyeti hatırda!)

*

VESİLET-ün Necat: 485+506= 991: EBU Bekir Muhammed bin Ali. “Muhyiddin Arabî”-NAKŞBEND… Kaptan Gusto Müslîman: 485: Kaptan Mirzabeyoğlu… Nakş-bend: 506: Vakt… Nakş-bent: 511: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu.


Baran Dergisi 339. Sayı