DÜŞVARİ: 8 Aralık 2014… Dün akşam, Trabzon’da konferansa gitmiş olan Sadeddin Ustaosmanoğlu’ndan telefon gelmiş; Mahmud Efendi’nin torunu Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu, Dedesi’nin ziyaretine gidebileceğimi söylemiş… Ben, feci şekilde Telegram yorgunu, bu yüzden yatarken, haberi aldım; tabiî Telegramcılar da ve beni gece hiç uyutmadılar… Saat 11’i 25 geçe, Sadeddin Hoca ve Muhammed Fatih, beni aldılar ve düştük yola… Arabada, Efendi Hazretleri’nin rahatsızlığı ve yorgunluğundan, dalgınlığından dem vuruldu; yaşına bağlandı… Ben, yorgunluk, dalgınlık, yaşlılık hepsi tamam, ama bunun ona eksiklik kondurucu kelimelerle konuşulmaması gerektiğini genel bir ifâdeyle söyledim. Bunun üzerine torunu, “ruhuna gark olanların bedeni zayıf düşer!” mânâsına gelen bir Farsça beyti Dedesi’ne söyleyince, onun, “Hâlim tamam bu!” dediğini aktardı. İkamet ettiği yere vardığımızda, Cemaat’ten gençler ve hizmette bulunanlar bizi karşıladı ve hemen Efendi Hazretleri’nin genişçe odasına aldı. Bir koltuk üzerinde, kıbleye dönük oturuyor, elinde tesbih, gözleri kapalı ve neredeyse baygın gibi başı biraz yana eğik oturuyor. Sadeddin Hoca ve Muhammed Fatih, benim geldiğimi kulağına eğilerek söylüyorlar; iyi işitmiyormuş, Allah bilir ama, iyi işitmeme değil de, istiğrak hâlinden olabilir… Bir ara gözleri açılınca, ben davranıp elini öpmek istiyorum: “KİM geldi?” diyor… Ben ismimi söylüyorum… “KİM geldi, KİM geldi!” diyor ve ben ismimi tekrar söylerken, elini öpüyorum. O tekrar dalıyor, ben önünde eğilmiş, eli elimde yüzüne bakarken, birkaç kelime ediyorum. O ânda, elini kıpırdatmaksızın, avucunda bir damarın birkaç saniye titreyişini hissediyorum. Bu damar titremesi, benim hemen o ânda aklıma gelen; ben bu yaşıma kadar ne böyle tâbir duydum, ne de avuç içinde benim bahsettiğim gibi damar oluşunu, titremesini… Sonradan birilerinin ziyaretimizin haberini, “Salih Mirzabeyoğlu Telegram için dua istemek üzere Mahmud Efendi Hazretleri’ni ziyarete gitti!” diye verdiklerini duydum. Bu notu düşmemin sebebi şu: Onun, Telegram maceram içindeki hususi yeri ve kıymeti bellidir. Eğer sıhhati yerinde olsa idi, bir sohbet içinde birkaç şey söylerdim. Ama eli elimde iken birden, ona “Dua ediniz!” genel dileğimi söyleyip söyleyemeyeceğim aklıma geldi ve sanki “benim yüküm de onun sırtına yıkılıyor!” nefsaniliği gibi göründü. Hani sen ölüyorsun, adam yana yakıla bir dünya telâşesi  iş için senden dua istiyor hesabı… Genel bir dilek, büyüğe de hürmet, ondan duada bulunmalarını da söyledim; ama hissim dediğim gibi. Karşısında kurulu sedirlerimize oturduk, o tam dalgın, daha fazla rahatsız etmemizin anlamı yok, bunu söyleyerek çay vesair ikramlarını dışarıda yapmalarını söyleyerek, duydu duymadı bilmem, müsaade istedim, hep beraber kalktık ve alt katta mescid olarak da kullanılan yere geçtik. Kendisine yardımcı olanlarla beraber öğle namazını kıldık, biraz halleştik, çayımızı içtik, pastamızı yedik, yemeğe davetlerini kabul edemedik, hediye kitablarını aldım ve dönüş yoluna düştük… Arkadaşlara, “bakalım, tohumu aldım, nasibime ne çıkacak?” dedim; dış yüzden hiçbir fevkaladelik görünmeyen bu ziyaret hakkında, zorlama hiçbir yorum yapmayacağım tabiî bir şey; ama aynı tabiîlikte biliyorum, boş yollamazlar. Keramet, velinin tabiî hâlidir ve “arif olan tek kelimeden anlar muradı” hesabı, bakalım o genel sükuta düşen birkaç kelimeden neler doğacak? Kendi nisbetim üzerindeyim!
*
Arabça, MEN CAE?-Kim geldi?: 95: QAZMULO-Süryanice, “Bardak”. (Tevr-Bardak. “Kadeh. Bedene, kurbanlık nefs. Göz”: 606: Salih İzzet… Kurkur-Büyük gemi: 606: Tegavür-Derine dalma. Bir şeyin esasını arama… Kef harfi, Allah’ın “Şekür-Şükürleri kabul eden” ismi, Kürsî mertebesi ve Kamer menzillerinden Nesre… Şükür-Hacet, ihtiyaç. Mühim işler: 606: İstifsad-Bir şeyin bozulmasını isteme)… SOB MAN-Süryanice, “Kim geldi?”: 1159: MEN’-Durdurmak. Bir şeyi korumak, esirgemek… MEN-İ MUHAKEME-(Mahmud Efendi Hazretleri’ni ziyaretten iki gün sonra, yâni 10 Aralık’ta, Avukatım Hasan Ölçer “Metris İsyanı Davası”na ait cezanın, yenilenmesine karar verilen ana davama âit 16 sene yatmışlığımdan mahsub edilmesi hususuna dair Bakırköy Mahkemesi’nin, mahsubu lehime kaldırdığını söyledi. Yâni, önce yenilenmesi karar verilen ana davamın neticesine göre ona bakılacak... Mahmud Efendi Hazretleri’nin kerameti!): 274: MEN LEHÜL HAKK-Hak sahibi olan kimse. “Ben!”… KELİM(E)-Bir tek söz. (Yevmiye: Bir kelime fetheder beni!): 95: İCLAS-Tahta çıkarmak.
*
Süryanice, MTO AYDO?: Kim geldi? 1506: SELASE IŞK-Üçışık… ERDİŞ: 506: NAKŞBEND… VAKT-Vakit. İçinde yağmur suyu biriken kaya: 506: MÜSTECAB-İstediği kabul edilmiş. İcabet olunmuş… TEVESSÜM-Bir şeyin işaretlerine bakarak anlama: 506: VASİYET-Bir işi birine havale etmek. Emir… HUFNO-Avuç. Avuç içi: 150: METALİ’-Matlalar. Tulu’ edecek yer ve zamanlar. Güneş ve benzerlerinin doğduğu yerler. Kaside ve gazelin ilk beyitleri. (Ölüm Odası’nın 3. cildi, Matla Beyitler!)… MUTALİ’-Mutâlâa eden. Kitab tetkik eden: 150: SULTAN. (Âhil-Fevkinde kimse olmayan yüksek padişâh. Erkeği olmayan kadın, nefs: 105: Mnoco-Süryanice, “Gelmek”… Süryanice Qnusto Mcas-Avuç içi seyirmesi, “Avuçta damar titremesi”: 632: Ahillâ-Sadık ve samimi dostlar. Hâliller… Halîl-Samimi dost: 670: Mütenassıs-Tetkik edilip incelendikten sonra karar verilen. Delil ve hüccet ile sabit olan… Ku’şar-Hıyar. Hayırlı: 670: Atr-Titremek. Depretmek… İstihkak-Hakkını almak. Hakkını istemek. Kazanılan şey, hak edilen: 670: Düstur-Muteber ve mutemed kimse. Örnek, numune. Üslûb. İzin, müsaade. İ’caz, az sözle çok şey anlatma. Asıl. Kanun. Kaide. Nizâm… Hunük-“Ne güzel! Ne hoş! Ne mutlu” demek: 670: Hink-Kır  at. “Hayl, at, süvariler, hıfz”… Eşheb-Kır at. Kır, çil renkte olan aslan. Güç iş. Soğuk gün: 308: Arvasî… Şape-Yuvarlandıkça büyüyen kar topu: 308: Bedreka-Mürşid. Allah yolu. Delil, kılavuz)… TER’İŞ-Titreme. Titretilme: 980: HIŞF-Geyik yavrusu. Ceylân. (Haliç Kongre Merkezi: 1043: Ceyl-Yengeç… Seretan: Yengeç, tırmalayan… Nath: Tos vuran boynuzlu hayvan. “Başını vuran, başvuran”… Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan-Nath”… Süryanice, Uğlo-Yemek. Gıda: 1042= 43: Cobudoyo-Pratik. Amelî)… ŞERİAT: 980: İSTİKBÂL İslâmındır… MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu: 1980: TEŞRİ’-Şeriate isnad ve nisbet eylemek. Yolu açık ve vâzıh kılmak. Kanun vaz’ etmek. Havuza su getirmek.
*
Süryanice, FASTO-Avuç içi: 547: KONFERANS-(Haliç Kongre Merkezi’nde, “Adalet Mutlak’a” isimli konferans!)… TENFİZ-Sıçratma. Sıçramaya zorlama. (Talak: At sıçrayıp ayağa kalkmak): 547: İSTİHMAM-Bir kimse bağlı olduğu cemaate âid işler için her türlü sıkıntıya düşmek. Ehemmiyet vermek… EBU’L VAKT-Vakit ve hâlin tesiri altında kalmayanlar. Vaktin babası: 546: MÜSTEHAM-Hayran. Şaşırmış, şaşa kalmış. (Hayran-Takdirkârlığından dolayı şaşa kalmış. Çok takdir etmiş. Çok beğenmiş: 2269: Mahmud Ustaosmanoğlu… Ruzane-Yevmiye: 269: Pervas-El ile dokunup temas eden, eli ile yoklama. “Sirayet, bulaşma, geçme!”… Mechuriye-Aşikâre olmuş, açıklanmış, meydana konulmuş: 269: Müdrike-İdrak kuvveti. Akıl. Anlama kabiliyeti)
*
TAGMİZ-Göz yummak. Sözü müşkül söylemek: 2250= 252: FASO MACES-Süryanice, “Avuç içi seğirmek”… YOKLUK-Beş duyuyla kavranamayan Ölüm. Gizli. (Mahmud Efendi Hazretleri’nin bana “Kim geldi, Kim geldi?” demesi, Üstadım’la 1979’daki karşılaşmamızı hatırlattı: “Salih Mirzabeyoğlu kim?” deyince, “benim efendim!” dedim. “Geç, şöyle karşıma otur!”… Ortada küçük bir masada karşılıklı biz ve beraber olduğumuz 18-19 kişi Hilâl şeklinde kanepelerde, etrafımızda. O gece 2 saate yakın beraber olduk. Neden bilmem, Üstadım muhtelif tarihlerde bana, o gece benim de orada olup olmadığımı sordu. Belki “İzzet Erdiş” ismimden dolayı diyordum ama, o, o gece orada bulunduğumu hatırlamıyordu; bense saniye saniye… NİSAN ayında yarım bıraktığı Kafa Kağıdım isimli eserde: “Ölüm, akla kendini yokluk şeklinde bildirir!”… Mahmud Efendi Hazretleri de, rüyâmda, Babam’ın ona beni kendisine emanet ettiğini söylemesi üzerine, “Nisan’da” diye bir şey söylemişti): 252: KUMANDAN… Süryanice, MORO-Hakan, hükümdar. İspanyolca, “Doğu ve Batı”. Filipinler’de bir ada. (Alt başlığı “Moro Destanı” olan kitabım… Moro Destanı: 737: Halid bin Velid-Namı “Ebu Süleyman”… Üstadım’ın “Çocuk” isimli şiirinin toplam ebcedi: 28709= 737: Mehdî Salih İzzet Erdiş): 252: QAMRO-Süryanice, “Kemer”. (İcad. İbda. Tag. Köprü. Basiret. İz süren. Çevreyi iyi bilen)
*
Süryanice, KAFO-Avuç içi: 1187: İSLÂMA MUHATAB ANLAYIŞ… VİFAK-Bir fikir üzerinde anlaşmış. Uygunluk: 187: MUKAVİM-Sağlam. Mukavemet eden. Direnen… SALNÂME-Yıllık, senelik. (Süryanice, Şato-Sene: 707: Vâris-Mirasın kendisine geçtiği kimse. Allah’ın 99 güzel isminden biri… Fikir Kahramanı: 706: Aktör… Sevr-Öküz. Boğa Burcu: 706: Naznaza-Yılanın dilini çıkarıp hareket ettirmesi): 187: VAKAYİ’-Vâki olup zuhur eden hususlar… Süryanice, METİTO AYDO?-Kim geldi?: 918: SALİH İzzet Mirzabeyoğlu… SIĞIR YAVRUSU-(Rüyâda gelen mânâ: 12 sığır yavrusundan biri mucize beyanıdır!): 1917: HARİKAVÎ-Harika cinsinden… GAVSİYYET-Evliyaullah’ın  başı olmak: 1916= 917: TESBİH-Daim olmak, süreklilik. Bir kimseyi hayatında sena etmek… PEZİRE-Karşılama, karşılayış: 917: REVADAŞTE-Uygun bulmak.
*
Süryanice, MNOCO AYDO?-Kim geldi?: 3166: RAHMAN SURESİ 19-20. âyetler… KUST-Topalak otu. Suadî. Süryanice’de “Yay”. (Yay: Yakınlık. Akreb. Hakikat): 169: KIST-Adalet etmek. Hisse. Nasib. Mizan. Parça parça verilen hediye. (Ruhu’l Kıst: Allah Sevgilisi’nin bir ismi, adalet ruhu)… Süryanice, MUŞHOTO-Büyük ev: 169: TRİMİNO MAYTO-Ölüm Odası. (Mirzabeyoğlu: 1302: Kabir… Kaptan Kusto Müslüman. “Noktalı harfler”: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harfler”… Sabrî-Sabırlı. “Sabir, Altun ismi”: 302: Efkâr-Fikirler, düşünceler.)
*
KEF-Avuç içi. Ayağın altı, tabanı. Avuç dolusu: 100: KEF-Köpük. (Süryanice, Qarşuto-Köpük: 918: Hırpadak-Birdenbire. Uygun bir şekilde. Tıpatıp… Hubub-Su üzerindeki kabarcıklar: 12: BDO-Nesre, saçmak… Hubbe-Dostluk: 15: BD-İBDA… Miat-Yüzler. Yüz sayıları: 441: Müterahhir-Dolup taşan… Salih Mirzabeyoğlu: 1441: Kısakürek)… Kıpçak Lûgatı’nda, AYA-Avuç. Avuç içi: 12: AYA-Kıpçak Lûgatı’nda, “Kaya, sahir”… Kıpçak Lûgatı’nda, AYA-İsim takmak, lâkab vermek, unvan vermek: 12: AYA-Kıpçak Lûgatı’nda, “Esirgemek, korumak”. (Tesmiye: İsim takmak. Besmele çekmek. Dua etmek… Süryanice, Baş’me D’moryo-Bismillah: 614: Büyük Doğu Takdimi)
*
Arabça, TEATTÜRÜ RAHAT-ÜL YED-Avuç içinin titremesi: 1724: MÜSTEDRİK-Anlamak isteyen… İŞTİBAK-Örülmek. Örgülenmek. Karşılıklı birbirine geçmek. Zâhir olmak. Güneş battıktan sonra gökte kum taneleri gibi yıldızların birbirine karışmış görünmesi: 724: TEVŞİH-Güzel elbise giydirme. Süsleme ve süslendirme. Bir kimseye mücevher gerdanlık takma. Bir eseri, büyük bir adamın ismiyle süsleme. Eski ilim adamları, bazı kimselerin adına kitab yazarlar, kitabın baş tarafında onların isimlerini zikrederler. (Alt başlığı “Necib Fazıl” olan Kavgam isimli eserim!)… MÜTEFERRİD-Tek ve yalnız olan. Eşi ve benzeri olmayan. Kendi başına idare olan: 724: MÜRTEDİF-Arkasından giden, ardına düşen. (Takviye eden, feyz veren)… MÜRTEFİD-Kazanan, faydalanan, edinen: 724: TEŞYİD-Binayı yükseltip sağlamlaştırmak… KÜŞTE-Öldürülmüş, maktul. “Fethedilmiş”: 725: HALİFE-Öncekinin yerine geçen… HALESA-Hâlis. Sâfi: 725: MÜREFFİH-Rahat ve bolluk içinde yaşayan. (Yed: El. Yardım. Mülk. Vasıta. Mecaz olarak, “güç, kuvvet, kudret”… Rahat-Müsterih. Dinlenmek. El ayası: 609: Hıtar-Misil, benzer. Bir çevreyi ihata edip dolaşan nesne… Raht: Koltuk. At eyeri takımı. Bir büyüğün huzuru ve makamı… İngilizce, Armchair: Kollu sandalye. Koltuk… İngilizce, Armî: Ordu. Kuşatan… Arm: İnatçılık. Kafa tutma… Arma’: Alaca yılan… Erkam: Alaca yılan… Erkam: Sayılar, rakamlar… Süryanice, Raqmo-Rakam, sayı. “Allah’ın varlıktaki sırlarından biri”: 252: Kumandan… Süryanice, Macrbo-Batı. “Şami. Rumî. Akşam yemeği. Gözyaşı. Dua”: 252: Mukoko-Dokunmuş halı)… RAHAT-ÜL YED: 445: KİRDİKÂR-Sani’, yaratan, sanatkârca yapan, işleyen Allah… CEBEL-İ ARVAS. (Cebel-Dağ. Yüksek tepe. Bir kavmin meşhuru ve büyüğü, âlim ve fazıl kimse: 35: Cebl-İhtira. İbda’. Yoktan yaratan… İbda’: 78: Hakîm-Allah’ın, Resûlü’nün ve Üstadım’la benim şeyhimin, “herşeyi yerli yerince eden” mânâsında ismi. Herşeyi yerli yerince nizâma koyan… Yevmiye: Hiçbir şeye nizâma bağlı olduğum kadar bağlı değilim. Goethe, “Bir nizamsızlık yapmaktansa, haksızlık yapmayı tercih ederim!” diyor. Aslında en büyük haksızlık, nizamsızlıktır. İslâm, baştan başa nizâm demektir!): 445: MUHYİDDİN-İ ARABÎ-(Muhyiddin: Dini ihya eden… Tazi-Arablar. “Tazı, hızlı koşan av köpeği, iz süren, basiretli, tag, kemer, icâd”: 418: Necib Fazıl Kısakürek… Aynı ebcedle, Musa Mirzabeyoğlu… Musa: Müzler, derin duyuşlar, fikirler, suretler… Mirzabeyoğlu Müzleri!)… METTE-Burgu. Delen. Derinleşen. (Kaptan Kusto Müslüman-Hüviyetimin takdimi başlık: 485: Kaptan Mirzabeyoğlu): 445: HİMMET-Mânevî yoldan yardım. Lütuf. Tabiî şevk ve meyil. (Tedaî-Birbirini bir iş için davet etmek. Bir şeyi hatıra getirmek. Çağrışım. Fikirler şirketi: 485: Ebubekir Muhammed bin Ali-Muhyiddin-i Arabî)… Süryanice, LAHTO-Avuç: 445: HADİLE-Çayır, çimen. (Tela: Kumaş. Dokuma. Bez. İnce doku, zar. Örgü. Göze inen perde, katarakt. Mevzu, mesele… Grama: Çim, çimenlik… İspanyolca bu iki kelime, Telegrama: Yeşillik kumaşı… Rûya-Yerden biten ot. Rüya: 217: Rabıta… Ahmak Telegramcılara, Allah’ın “Telegram”dan önce söylettiği, Telegran: Soylu ve asil kumaş)
*
Süryanice, YAD FARAMİTO-Rahat’ül Yed. (Yad-El. Yardım. “Anma”: 15: BD-İBDA… FARAMİTO-Rahat: 738: HAZEL-Göz kapaklarında olan kabarcıklar… Hazal-Selen ağacının kökünden çıkan ve suda ıslatılıp yenilebilen bir nesne: 739: Der Saadet-İstanbul’un bir ismi… Turfanda-Mevsiminden önce yetiştirilen ilk sebze ve meyveler. “Hudr, yeşillik, sıçrama”: 739: Metris Cezaevi): 753: NABİZ-Savaşçı, muharib. “Nabız”… CİZM-Kök. Ağaç kütüğü: 753: ZEBAN-Dil, lisan, Lûgat, lehçe… İDO FARAMİTO-Rahat’ül Yed. (İdo-Yed: 20: Kef-Kürsî): 753: Zühban-Altunlar. “İslâm büyükleri”. (Nuzar-Altun: 1151: Mehdî Muhammed… Kaan-Hükümdar: 152: Abdülhakîm. “Noktasız harflerle”… Kaptan. “Noktalı harflerle”: 152: Unzur-“Bak, gör” meâlinde emir)… MUHAZİ-Birbirinin karşısında ve hizada bulunan. Paralel: 758: ŞANTAJ… LAKPÜŞTE-Kaplumbağa. (Dahr: Erkek kaplumbağa. Dağ başı): 758: HAZİM-Keskin kılıç. (Fely: Keskin kılıç. Şiirin ince mânâlarını çıkarmak. Bit toplamak… Mahmud Efendi Hazretleri’ni ziyaretimde, bana verilen hediye kitablardan biri, Mustafa İsmet Garibullah Hazretleri’nin “Risale-i Kudsiyye” isimli manzum eserinin, Mahmud Efendi tarafından yapılmış şerhi idi!)… GAZEVAN-Hızlı giden at: 1757: EZHAN-Zihinler. Müdrikler. Anlamayı meydana getiren duygular, hakikatler… KİLVAZ-Tevrat’ın mukaddes sandığı. Tabut-üs Sekine: 758: MEVRUSE-Vereseye âit olan. Miras edilmiş. Miras edilen eşya.
*
Süryanice, MESORTO-Avuç içi: 713: NE’NEHAVA-Anason. Kimyon. (Anason, vatanı Asya olan MAYDANOZGİLLER’den bir bitki; yaprakları yuvarlak veya böbrek şeklinde, çiçekleri beyaz ve meyveleri küçük… Meyvelerinde, ona tat ve kokusunu veren bir yağı, kokan ve yakıcı bir lezzeti… Temmuz ve Ağustos aylarında toplanırmış… Gaz söktürücü, mideyi güçlendirici ve öksürüğü kesici tesiri… Sürekli hıçkırıklarda, bir bardak anason çayı tavsiyesi; bunun yanında, iştah açıcı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderici, sinirleri yatıştırıcı… Yevmiye: “Maydanoz, mide-nüvaz kelimesinden gelir!”… Midenüvaz-Mideyi okşayan: 183: Sumelum-Süryanice, “Sol”… Sol: 126: Sundo-Anason. Ne’nehava… Gusto + Derviş Muhammed: 713: Ne’nehava… Ancec-Büyük nesne. Fesleğen çiçeği. Yunaca, “Hükümdar” demek: 126: Künun-Bir şeyi gizlemek, saklı tutmak… Asale-Zehiri çok tesirli ve korkunç olan yılan: 126: Humoso-Süryanice, “Destan”… Destan: Alaca yılan. Kollar. Kuşatan. Esatir. Musa, müz, derin fikir. Üsture, efsane… Hinduvanî-Hindî kılıç. “Serhendli İmam-ı Rabbanî”: 126: Sino-Süryanice, “Ay”… Kusto Derviş Muhammed: 1184: Abdülhakîm)… Süryanice, KARYUTO-Çile: 713: ŞAL ŞLOMO-Selâm vermek. (Üstadım: Belâ sana kahretsin, sen belâya selâm et!)… MİRZA SABRÎ: 559: SEYYİD MUSTAFA NUR… Süryanice, MARMURYONO-Ne’nehava. Anason: 559: COSUBO BUSOTO-Süryanice, “Doktor muayenesi”… Süryanice, ŞAMORO-Anason. Ne’nehava: 553: MMALLUTO-Süryanice, “Hitab, söyleme, nutuk, konferans, konuşma, fen, söz, ilim”… İ’LÂNAT-İlânlar: 1533: ZİHİN KONTROLÜ… MEŞRUH-Şerh olunmuş, anlaşılmış. Açıklanmış. İzâh olunmuş: 554: MUTEMED-Kendine güvenilen. İtimad edilen kimse. Kendinden emin olunan. (Haliç Kongre Merkezi’ndeki Konferans sırasında, nerden geldi bilmiyorum, “kendine güveniyor!” diye bir ses duydum)… ŞUMRO-Anason. Ne’nehava: 552: RUŞMO-Süryanice, “Plân” demek… Süryanice, RUŞMO-Desen. Resim. Sembol. Remz: 552: İ’TİMAM-Başına sarık sarmak. Ortalık yeşillenmek. Miğfer giymek. (Süryanice, Sdoro-Sarık: 1282= 283: Dahro Qarno-Altun Boynuz. Haliç… Süryanice, Mastafno-Sarık: 638: Pirtuk-Kürtçe, “Kitab”… Süryanice, Sotudro-Sarık: 682: İktisas-Birinin izinden, ardından gitmek. Bir haberi doğrudan söylemek. Kıssa. Kısas istemek. İntikam almak… Asb-Sarık. Sargı. Mendil: 162: İns-İnsan… Allah için seven ve Allah için buğzeden!)
*
Süryanice, ZVORO-Avuç. El ayası. Avuç içi: 225: MÜNGALİKA-Kapalı. Kilitli. (Rüyâda gelen mânâ: Hayran, “seni ben kilitledim!” diyor… Mahmud Ustaosmanoğlu: 2269: Hayran-Takdirkârlığından dolayı şaşakalmış. Çok beğenmiş… Muavvezetan-Kur’ân’ın son sûreleri Felâk ve Nas: 268: Hasr-Keşfetmek. Yorulmak… Felâk Sûresi’nin bütün âyetlerinin ebced toplamı: 8677: Telegram… Salih İzzet Erdiş: 1683: İgtifar-Şüyu’ bulma. Mağfiret olunma… Nas Sûresi’nin Birinci âyet meâli – “De ki insanların Rabbi’ne sığınırım”: 1253: Mirtac-Kapı kilidi… Mihver-Merkez: 254: Baran-Koç… Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 566: Fürfur-Besili koç… Mürid: 254: Rab Haylo-Süryanice, “Kumandan”… Müdîr-İdare eden. Çeviren, bakan: 254: Hufno Mcas-Avuç içi titreyen… Nas Sûresi’nin 4. âyet meâli – “Sinsi vesveseler verenin şerrinden”: 1496: Mütevekkil-Tevekkül eden, Allah’a sığınan… Mehdî Salih Mirzabeyoğlu: 1496= 497: Konferans… Nas Sûresi’nin bütün âyetlerinin toplamı: 5296=  301: Müslüman Kaptan Kusto. “Noktasız harflerle”, Üstadım’ın hüviyetimi Takdim yazısı başlığı)… MİGLAK-Kilit: 1171: İDDİANÂME… MUKALLİB-Başka tavıra geçiren. Başka hâle döndüren: 1171: NİSAN.
*
NE’NEHAVA: Anason. Kimyon… KİMYON-Maydanozgillerden bir tür: 136: SAMU-İyi olma. Afiyet bulma… VASİL-Birinden asla ayrılmaz kimse: 136: MİHMAN-Misafir… KİMYON: Kim-Yon… KİM: 70: BÜYÜK DOĞU-İBDA… “Ben kimim?: Ben, Büyük Doğu-İbda’yım!”… MAHMUD Efendi Hazretleri: “Büyük Doğu-İbda geldi!”… Kıpçak Lûgatı’nda YON-Yontmak: 66: PİÇAN-Kıvrım kıvrım, büklüm büklüm olan… VÎM-İrade: 66: YON-Örfî hukuk, hak… LACTO-Avuç, avuç içi: 440: DEVLET-Saadet.  


Baran Dergisi 425. Sayı