LEVHA: 6 Kasım 1987… NESLİHAN Kısakürek Hanım’ı ziyarete gidiyoruz… Yanımda annem de var… Neslihan Hanım biraz zayıflamış ve gençleşmiş… Bunu ona ifâde ediyorum ve elini öperken, eğer hastalıktan değilse zayıflamanın iyi olduğunu söylüyorum… O da benim yanaklarımdan öpüyor… Ve bana niçin hiç uğramadığımı soruyor… Ben de bunun ihmâlden değil de, çocuklarının KOMPLEKS’li tutumlarından olduğunu hissettirmeye çalışıyorum; anlıyor… “Meselâ ben size selâm söylüyorum, kendileri gûya başvurulanmış gibi –Sizin selâmınıza ihtiyacımız yok!– diye lâflar ediyorlar!”… NESLİHAN Hanım, hem anlıyor ve hak veriyor, hem de girizgâhsız, “Hiç merak etme, banyoda asılı büyük zarfta; bütün HÜVİYETİN’le görüneceksin, onu sana vereceğim!” diyor… Üstadım’ın beni Takdim yazısını verecek… “Ben size selâm söylüyorum!” lâfından sonra, OSMAN Kısakürek yanımıza çöküyor ve “meselâ bir yanda Belediye Başkanı BEDREDDİN Dalan, öbür tarafta da…” diye futboldan örnek veriyor… NESLİHAN Hanım’dan müsaade isteyerek, ÜSTADIM’ın Takdim yazısını almak üzere SALON büyüklüğündeki BANYOYA geçiyorum… Duvardaki cam mahfazalı Pano üzerine asılı büyük bir ZARF… Zarfın üzerinde kocaman harflerle slogan gibi yazılmış bir söz… Aklımda HATAY diye bir kelime kaldı… Üstadım’ın el yazısıyla birkaç cümle… Zarfın içinde de, Üstadım’ın beni metheden bir yazısı var; ve birine, bunun benim söylediklerim ve hâdiselerle ne kadar benzediğini anlatıyorum… Neslihan Hanım’ı ziyaret ettiğim yer çok geniş bir mekândı ve orada banyoya geçmiştim… Ben zarfı elime alınca, Neslihan Hanımlar’ın bulunduğu yerden bir-iki tabut çıkıyor… Onların yanına dönerken, elinde SECCADE ile Üstadım’ın Torun’u EMRAH’ı görüyorum… Sonra, nasılsa merdivenlerle inilen bir sokakta, PARTİ gösterisi yapanların arasındayım… Önümde yürüyen bir tip, MARŞ söylendiği için bunun İSLÂMÎ bir heyecan olmadığını söylüyor… Ona takılan çantamı kurtardıktan sonra, elimdeki SARIK’la birkaç kere kafasına vuruyorum… Başka biri de benim kafama… Ben zarfa kavuştuğum için öyle bir saadet içindeyim ki, kıskançların hâlini değiştirecek bir emniyet duyuyorum!..

*

NESLİHAN-(Nesl: Mumsuz bal… Havv-Bal. Asel: 606: Kurkur-Büyük gemi. Nefs… Uygur Lûgatı’nda, Keme-Gemi: 66: Su-Herşey canlı ve sudan yaratıldı… Hilâl-Allah’ın “Mübdi’-Benzersiz yaratıcı” ismi, İlk kalem mertebesi ve Kamer menzillerinden “Seretan-Nath” ile ilgili: 66: Seha-Büyük cüsseli… Saha’-Beyin zarı: 70: Arz-Takdim etmek, anlatmak… Seda’-Bezin hatası: 66: Vîn-İrade. Seçebilme, inanıp inanmama hürriyeti… Seha-Cömertlik: 662: Hilâl-Ara, aralık. “Allah’ın Zad Âlemi ile Halk âlemi arası, Berzah”. Zaman ve vakit. Süre… Vakt-Yağmur suyunun, rahmetinin toplandığı yer: 506: Nakşbend-Nakışların bağlandığı… Seha-Her nesnenin kuşatanı, kabuğu. Yarasa kuşu, gece kuşu. “X can”: 69: Kademe-Hareket… Hass-Hisseden. Duygu: 69: Belbele-Vesvese vermek. Araştırmaya itmek… Halikî-Demirci: 66: Halike-Çok hırslı nefs): 790: MARİFET-Bir şeyi cüz’i vecihle bilmek, parçadan bütünün haberini almak. Hüner. Sanat. Vasıta. İlim ve fenlerle kazanılan malûmat. İrfan kazanmak… TA’YİŞ-Diri tutmak-Sin harfi, Allah’ın “Muhyî-İhya eden” ismi ve Kamer menzillerinden “Neayim-Dört nurlu yıldız”la ilgili. (Neam: “Evet, olur” mânâsında takdir ve tasdik ifâdesi… Neama: Nimetler. Rahatlık. Koltuk… Neame: Gölgelik. “Mürid”… Neaim: Deve kuşları. Beden diriliği): 790: TEŞYİ’-Cesaretlendirmek… MAŞET-Başlık. (Rüyâ’da gelen mânâ; 1980’lerde çıkan “Yeni Devir” isimli gazetede, “Şeriat” diye bir manşet. Bayi beni medhederek arkamdan, “şunun boyuna bosuna bak, işim olmasa ben de onunla giderdim!” diye bana gıpta ediyor): 790: RADİDTEHNİK-Hakas Lûgatı’nda, “Radyo tekniği” demek. (İngilizce, Radio: Radyo alıcısı ve vericisi. Ses ileten radyo, telsiz, telefon… Ve Radio: Radyo veya radyum kuvvetiyle yayılan… İspanyolca, Radio: Yarıçap. Ön kol. Çemberden merkeze çizgiler. Telsiz mesajı… Said: Kolun bilek ile dirsek arası… Said: Yukarı çıkan, yükselen… Said: Yukarıdaki temiz toprak. Arz, yeryüzü. Yol, tarik. Mezar. Yüksek. Yukarı çıkan… Said: Saadetli. Allah kendisini sevmiş… İtalyanca, Radio: Ön kol kemiği. Hareketli kemik… Fransızca, Radium: Radyum… Uygurca’da, Radist-Radyo Telgrafçı: 675: Telegram… Telegram’da işkence; daha önce yazdım, havalandırmalardan birinde telegram cihazı ile uyumlu bir sinir verme işinde, sanki tanıdığı bir isme seslenerek “ağabey radyo, radyo!” diye bağıran bir yalak. O sıralar; müzik çalan bir radyonun uyku uyanıklık arası etrafımda hızlı bir şekilde dönerken, beni –basbayağı– yakması… Karaçay-Malkar Lâgatı’nda, Küy: Yanmak, fiziki yanma. Biçim, şekil, metod. Güve, kumaş kemiren, “teni diye anlayın!”… Eski İngilizce’de, Telegreem, “sinirlendirmek, tahrik etmek” demek… Radiation: Radyasyon. Isı, ışın saçma… Radyo dalgaları, “kızıl ışın”ın üstünde bir bend… Radyoaktiv: Işınlar yaymak. Merkezden dağılarak, ışın ve ısı yaymak… Çok, çok dikkat, X: Ebcedi 5. Bilinmeyen. Göremediğimiz ama orada olması gerektiğini fark ettiğimiz “karanlık madde” de, bu vasfın içinde bir bilinmeyendir. Romen rakamlarından 10 sayısının şekli ki, mücerred’te sayı ve matematiğin bir vehmetme dünyasını gösterişi bakımından güzel bir örnek. “Darp-Çarpı” işareti, aynı zamanda iki çizginin kesişmesi olarak, nokta; tüme-varıma da işaret… Kıpçak Lûgatı’nda “Çizgi”, ısı demek… Sıcaklık ve Soğukluk, Heba mertebesinin üzerinde bulunan yaratma ile ilgili Tabiat mertebesi’nde, Allah’ın iki yaratma âletidir… Entropi: Tecrid edilmiş bir sistemdeki düzensizlik ölçüsüdür. Saniyede ısı enerjisinin kaybı ve tamamının iş enerjisine dönüştürülmemesini ifâde eder. Sıcaklık enerjisinin, Kâniat çapı kadar bir büyüklükte düşünülürse, binlerce defa Kâinat’ın kaynaması sözkonusu olurdu. Bu enerji, bir X’tir, nitekim belli bir sıcaklığın Narz-ı Beyza ölçüsüne ulaştığında “soğuk ateş” olduğunu ve sıcağı emdiğini biliyoruz… Sırr-Ateş ve su: 260: Radium… Entropi’nin düzen ve düzen bozumu, doğurma ve eskitme hususu, “Deberan” bahsi ile birlikte düşünülmeli… Entropi: 669= 1668: İstare-Perde, zar. Yıldız… Entropi kavramının, vücud sistemi ile ilgisi de belli… Radiator source-Isı ve ışık saçan şey: 832: Hafıkan-Doğu ve Batı… İngilizce, Source: Kaynak… Sour-Asık. Suratlı. Somurtkan. Çatık kaşlı. Basar. Sezgi. X:  272: Naikan-İkizler Burcu’ndan iki yıldız… Ira’-Mıknatıs: 272: Abr-Rüyâ tâbir etmek. Düş yormak. Söylemeden bir şeyi düşünmek. Sudan veya başka yerden geçmek… “Biz bu âlemde, bilinmeyen bir suje ile bilinmeyen bir obje arasında, rüyânın rüyasını görmekteyiz!” diyen filozof Kant hatırlanmalı!)

*

NESLİHAN Kısakürek: 1232: İN’İSAN-Emin ve muhafazalı bulunmak… BERAAT-ÜL İstihlâl-Takdim: 832: ÇEYREK-Dörtte bir… Fransızca, QUART-Çeyrek: 612: DERVİŞ Muhammed… Hollanda Lûgatı’nda, KWART-Dörtte bir. Çeyrek: 706: FİKİR Kahramanı… HAVK-Halka denilen yuvarlak. (Havak: Geniş yer. Vasi): 706: MAHLUL-Delinmiş. Öbür tarafına işlenmiş olan şey. (Abdülhakîm Koltuğu’nun ortasındaki yuvarlak delik; X, Beş, On, Sıfır, Nokta. Yıldız. Sır)

*

Kıpçak Lûgatı’nda, TEKNE-Delik. (Gemi, nefs… Hamur yoğurulan kutu. Sandık. Tabut; hepsi tekne ile, içine bir şey alan, içine bir şey koyulan ve içinde bir şey yapılan olarak aynı… Hamur, maddesine göre farklı kıvamlar belirtse de, hamur olarak “kolay şekil alan” mânâsına gelir… Tekne: Tek-Ne…  Tek, “koşma, seğirtme” mânâsıyla bir hareket ve faaliyet sıfatı bildirme yanında, onu “Bir, birli, vâhid” niteliği ile de sorduruyor. Tek’de, “tek ne?” sorusu… İkiliğin ve ikizliğin bulunduğu her şeyde, o sabiti istemeye meylettiren, ikiyi kendinin iki kutbu hâlinde gösterendir. Sistemlerin sistemi anlamına doğru daha netleşmek üzere, Tekne, “Nurbat”tır… İkizler Burcu’nu takib, meseleyi kıyasen anlamaya uygun: Unsuru “Hüv-Hava”, tabiatı “Sıcak ve Nemli” ki ateş ve su ile ilgili, türü Birleşik, yıldızı “Utarid-İkizler”, vücutta tesir yeri Akciğer ve Kollar, cinsiyeti “Erkek-Müessir”, simya’da Sabitleme safhası… Sabit Yıldızlar mertebesinin X’i Atlas mertebesi; ikisinin X’i, sırrı da Kürsî mertebesinde… Tekye: İtimad etmek. Dayanmak. Zikir ve ders için toplanılan yer. Dervişler mabedi… Tekye: Tek-Ye… Tek: 420: Aşen-Her nesnenin kendi nev’i ve kendi vasfı içinde aslı… Tecdid-Yenileme. Yenilenme. Tazelenme: 420: Tegayyüt-Büyük def-i Hacet… Entropi: Ent-Rubi’… Tabiat mertebesi sırrı “ısı” meselesi, “Ent-Hayret” ve “Rubi’-Dörtte birler” ile birlikte düşünülünce, yalnız Allah bilgisine mahsus “yaratma”ya dair “Heba ve üstü Tabiat” mertebeleri, onların X’i Levh-i Mahfuz ve “Levh-i Mahfuz ile üstü mertebe İlk Kalem”in X’i Allah’ın Hüviyet sıfatı meselesi, “Hayret”in mertebeler içinde görünüşü… Bu şekilde Hayret, Yunus Emre’nin “Bir ben var — Benden içeri” demesi gibi, her varlık mertebesinde “Aslın aslı” olarak, ona mahsus bir X’tir;  “her nakışta bu mânâ”… Tâ “Allah’tan başka herşey bâtıldır!” hâkikatine kadar; bunu idrak edebilmek… Sürekli yenilik, yenilenmek, “Deberan-Entropi”, vücudun faydalıyı tutup zararlıyı “def-i hacet” ile atmasına kadar her şey için geçerli… Tekniye-Künyelenme, künye koyma. Bir kimsenin nereden ve kimden olduğunu bildiren hat, yazı: 485: Kaptan Kusto Müslüman. “KKM”… Ebu Bekir Muhammed bin Ali-Muhyiddin-i Arabi: 485: Kaptan Mirzabeyoğlu… Tekye: İtimad etmek. Dayanmak… Tek: Koşma, hareket, aksiyon, aktör, yıldız… Ye: On+Bir. On-Pîr… YE: 15: BD-İBDA… Abdülhakîm Koltuğu’nun iki kolluğu, iki kolu, iki kanadı, iki taşkını bildikçe bilinecek olarak ufuksuz müntehası Allah Sevgilisi’nde olmak üzere böyle; Allah’tan gelen ve Resûlü’nün gösterdiği yoldan ona yönelen imân eseri!): 475: HAVATİN-Şerefli kadınlar. “Şerefli kabul ediciler”… HESTİ-Var olmak. Varoluş: 475: IŞKA-Sarmaşık. Helezonvari, bâkisine sarılarak yükselen bitki. “Nurbat”… MÜTEALLİH-Allah’ın birliğine inanan: 476: DİAET-Şehadet parmağı. “Sebbabe, necib”… TEMEHHÜD-Takdim etmek-Sonrasını bildirmek. İstikbâl olmak. (Mübhem-Baş parmak. Muallak olmak, askıdan salınan: 49: Mehd-Yeryüzü, arz. İnsana arz olunan): 475: SERİRE-Gizli şey, gizli sır. (Abdülhakîm Koltuğu: 732: Zend-Kelebçe. İki bilezik… Mania-Birleşmeye engel olan. “Yevmiye: Nefsimizin bir hakikati var!”, diğerini kendi sırrında bulan: 166: Rahman Sûresi, 19 ve yirminci âyetler)… DUAT-Dua edenler. “Allah, kabul etmeyeceği duayı ettirmez”: 475: EZ-OST. “Herşey Allah’tan”…  TEHLİL-“Lâilâhe illâllah” sözünü tekrarlama. (Kıyamet, bu sözü tekrarlamayanların olduğu zamanda; varlık ipine tutunmayan, varlık toplamı insan için gerekli olmayanların dağılımı!): 475: TAHZİN-Hazin hazin Kur’ân okuma. Keduret dünyasında, gurbet dünyasında bulunulduğu şuuru… AHENK-Uyumlu salınım. 28 harfle işaretli hakikatlerin “Kürsî” sırında üst ve alt hâlinde salınımı. (Ahenk: Ahen-K… Ahen-Demir: 56: On-“Sistem”… Kıpçak Lûgatı’nda, Kan-Maden, menba, kaynak. Kaan, hükümdar. Kanaat etmek, doymak, kâfi bulmak: 151: Mehdî… İngilizce, İron: Demir… İrony: Mekr, Allah’ın hâdiselere istihza tavrı vermesi. “İnsan iradesinin hem mutlak olarak Allah’a bağlı, hem de seçme hürlüğünde olması sırrı”… Hud’a: Mekr. Düzen. Hile… Allah’ın rızası ve bulunanın ötesi nerde?.. Hud-kendisinde birlik hikmeti tecelli eden Peygamber: 15: BD-İBDA. “İslâma muhatab anlayış” sistemi, vasıta sistem, özden hep öze doğru… Kef, ebcedi 20 olan harf; Kürsî mertebesine işaret eder!): 76: SİYAH-Esved. Sır. Ululuk rengi. (İnsanlık kadrosunun X’i, görünür ama hep bilinmesi gereken Allah Sevgilisi ve Kul’da hudut O’nun şahsında görünmez ama bilinir Allah; İnsan sırrı Allah’ta ve Allah insanın en büyük sırrı!)… Kürtçe, KUN-Delik: 76: SEHEBE-Tek bulut “ahengi”… URZA-Hedef: 1075= 76: SÜBBUH-Tesbih edilen “Allah”… NUK-Kuş gagası. Okun ucu. (Rüyâ’da gelen mânâ: Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, topluluktan işarettir!): 76: MÜLEBBED-Kaftan giymek. (Rüyâ’da gelen mânâ; bana Bolu Dağı Kaftanı giydirilmiş, bunu “Münşeat” isimli eserimi okuyan biri söylüyor… Münşeat: 791: Nesli-Han… Bolu Dağı Kaftanı: 1690= 691: Salih-Karayılan… BD Kaftanı-Büyük Doğu Kaftanı: 633: Ahilla-Sadık ve samimi dostlar. En sadık dostlar… Âhil-Erkeği olmayan kadın. Fevkinde kimse olmayan yüksek hükümdar: 106: Hablullah-Allah’ın ipi. “Habibullah”… Kaid-Kürsî. Süren, sevkeden: 106: Kah-Sultan… Melike-Hükümdar kadın: 106: Ehl-i Aba… Sahabe-Sahibler: 106: Siham-Oklar hisseler… Münhebit-Yukarıdan aşağıya inen. “Yevmiye: Bende en dikkat edeceğin şey, indim, hattâ fazlaca indim!”: 106: Mine-İngilizce, “maden” demek… Mina-Liman: 101: Gusto)

*

Uygur Lûgatı’nda, AHEN-Ahenk. Melodi. Kan, maden. Kalem, kılıç, insan, balık. Zincir, silsile, soy. (Ahenk-Be-“Dokunacak bezin iki yanına konan demirli ağaç, bezin buruşukluğunu alır”: 63: Cinnî-Cin taifesinden olan… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizlilikler” mertebesi ve Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl”e işaret eder; öne alınmış Takdim’e… Biyan-Gece: 63: Bina-Gören. Göz… Amije-Şâir. Karışmış, karışık: 63: Nabi-Haber veren, haberci. Yüksek, yüce… Herşey canlıdır; hat, yazı ve harfleri de… Karanlık, muhatabına karşı kayıtsızdır, “nazlıdır”; hat, yazı ve harfler de… Takdim Yazım: Ondaki gizli, gizli olduğu ona şiir idrakıyla bakan benim tekâmülümce bulduklarımdır. Bulduklarım, onda sindirilmiş olan. Kara delik hâlinde bir “anafor-çöküntü-girdab”ın, ne oluyorsa bir yıldız veya hâle hâlinde fışkırması misâl, taze taze onda bulduklarım - benim… Kamer menzillerinden, Butayn-Kalıb, kalb, Levh-i Mahfuz ile ilgili; kader sırrı… Yaratma ile ilgili “İlk Kalem-Balık” mertebesi, Balık’ın tersten okunuşu “kalıb”, Kamer menzillerinden “Yengeç-Nath” ile… Sönmüş “Nötron” yıldızların patlamaları - “Süper Nova” patlamalarının en meşhuru, Yengeç buluntusu olarak Boğa takım yıldızından görüleni… Nötron: Nötr-On… Nötr-Tarafsız, yansız. Boş, yüksüz: 656: Tenevvür-Paralama… Hem yüksüz, hem de patlayıp parlayan?.. Sözkonusu boşluk, Burçlara hisselerini veren “Atlas” mertebesi boşluğuna benziyor; Allah’ın yaratma mahalli. Aynı zamanda, “şekil veren, ama o kendi şekil olmayan” Heba siyah nuruna… Havan-Aslan, esed: 656: Zenah-Çene… “Çene: 59: Mehdî”… Nötr-On: 997: Zinnur-Nurlu, ışıklı. Parlak. Bahtiyar… Hafiz-Esirgeyen. Muhafaza eden. Muhafız. “Tıla-i On İranî”: 998: Metris Cezaevi’ne girişimin tarihi… Farîs: 341: Tıla-i On İranî… Hadîs: “İlim yıldızlara kaçsa, bir Farisî onu bulup indirir!”… Boğa takım yıldızında, 5 yıldızdan görünen Yengeç bulutsusu… Faris-İranlı. Süvari. Ferasetli, anlayışı: 341: Erkam-Alaca yılan. “Erkam, sayılar, mekrler”…  Ferzend-Çocuk. Kendisine hizmet edilen: 341: Mirkelâm-Kelâm miri, kelâm prensi): 56: ON-Hakikat… MİNA-Limân. (Limân-Gemilerin yanaştığı ve demir attığı yer: 121: Alak-Kan. Sakız. Kur’ân’ın ilk nâzil olan âyeti, “Oku” emri ile başlayan “Alak” sûresidir… Subhan-Allah: 121: Elif-Sahib, dost… Husban-Koltuk yastığı, koltuk kolları. Hesab. Çile, azab: 121: Meb’uc-Karnı delinmiş. “Abdülhakîm Koltuğu’nun oturma yerindeki yuvarlak delik ve tekne - gemi - delik göz önünde”… Feyyal-Fil çobanı. “Amerika’yı süren Yevmiye hatırda”: 121: Masik-İstilâ eden, tutan, zabteden. Yapışkan… Ân-Dem. Kan. Nefes. Yüksek büyük dağ. “Arvasî hatırda”: 121: Pulad-Çelik. Sert. Kuvvetli. Esneyen, yay… İngilizce, Anchor-Demir. Lenger. Gemi çapası. Çapa. Sıkıca tutmak. Sıkıca bağlamak. Güven veren ve itimad edilir kimse. “İstikbâl İslâmındır isimli eserim için Üstadım; İstikbâl İslâmındır diye güvendiğim bir gence bir etüd yaptırdım, güzel oldu etüdü!”: 268: Pervin-Ülker denilen 7 yıldız. Kamer menzillerinden, yıldızların dizildiği “boyun-ense-gerdan”lık mânâsında Süreyya; Ayn harfi Allah’ın Bâtın ismi ve Küllî Tabiat mertebesi… Pirahen-Pir ahen. Gömlek. Kamis. “Kaftan. Kamus”: 268: Revzene-Pencere. Manzure. “Abdülhakîm Koltuğu deliği”… Hicris-Tiki eniği. Hicri-s. Vavî. Kalb, kelb. Işık. Tagi, kemer, icâd, ibda’, hakîm, köprü: 268: Muavvezetan-Kur’ân’ın son iki sûresi Felâk ve Nâs): 101: GUSTO… İngilizce, MİNE-Maden: 105: ADİLE.

*

HATAY-Tabiatı taklid etmeyip, kendi iç âlem düzeninde bir şekille ortaya konulurken yine de “çiçeğin çiçek, dalın dal” olarak tanınabildiği bir “tezhib-süsleme” ıstılahı. Türkistan’ın Hatay şehrinde üretilen bir cins dayanıklı kâğıt. (Hataî: Bez hatası ile ilgili, beyin zarı ile ilgili… Hat: Yol. Çaylak koşu. Yol. Çizgi. Isı. Yazı. Kurbanlık nefs, bedene… Hatay: Hat-Ay… Hakas Lûgatı’nda, Hat: Kadın. Kat, tabaka, katman. Mektub, nesir yazı, münşaat. Bükmek, dürmek, sarmak, “kol”, katmak, karıştırmak. “Kul, kabul edici nefs”… Hatay: Hata-Y… Hakas Lûgatı’nda, Hata: Birkaç kez büyütmek, arttırmak. Üst üste koymak. Çarpmak. “21 sistem göz önünde tutulsun!”… Ye harfi, Allah’ın bütün mertebelerde ona mahsus terbiye edici ve besleyici ismi “Rabb”, Sabit yıldızlar mertebesi altında bulunan 1. Sema mertebesi ve Kamer menzillerinden “Kivan-Demir dövülen örs” ile ilgili… Kivan, “baca delikleri” demek ve taşkını Dehr’in zımnında olan… Birinci Sema mertebesinde, İbrahim Aleyhisselâm; Allah dostu ve Cumhur’un babası): 417: NECİB FAZIL KISAKÜREK… HADÎD: Demir, çelik. Sert, kavi ve kuvvetli olan. Çabuk anlayışlı, keskin, hiddetli, titiz. Hudut ve sınır komşusu. “Hadd-i Zâd”… HADÎD: Dağ eteği. İçinde yağmur suyu biriken çukur. Arz, yer, dünya. “Takdim”… NAKŞBEND-Nakşibend. Mania nakşı: 506: VAKT-İçinde yağmur suyu biriken çukur… HADÎD Sûresi’nin 25. Ayeti - (Meâli: Andolsun biz Resullerimizi açık delillerle gönderdik. Beraberlerinde kitabı ve mizânı da indirdik ki, insanlar ADALETİ ayakta tutsunlar. Kendisinde aşırı sertlik ve faydalar da bulunan DEMİR’i indirdik. Çünkü Allah, ona ve Peygamberlerine gizlice kimlerin yardım ettiğini bildirecektir. Allah, muhakkak Kaviyy ve Aziz’dir): 10418: TEVAHHÜD-Vahîd, tek olmak… BERAVERDE-İltimas ile korunarak ileri çekilmiş adam. Seçilmiş, ayrılmış. Yükseğe kaldırılmış: 418: TEBAHÎ-Övünme. Karşılıklı dövüşme… TEVHİD-Birleme. “La ilâhe illâllah” sözünü tekrarlama: 428:  İHTİTAT-Yukarıdan aşağıya indirme. “Mesele halletme”… SALİH Mirzabeyoğlu: 1428= 429: HAYATÎ-Hayatla ilgili. (Hayy: Hayat… Hay: Sürek avı… Hakas Lûgatı’nda, Hay: “Hangi?” sorusu… Hangi: Han-Ki… Han: Konaklanacak yer. Hükümdar… Ki: Kim… Başkalarını varoluşan tarzda bilmek, onların hürriyetleri ile yakınlık kurmakla olur; Allah’tan gelen bir nimet eseri, Allah Resûlü’nün izinde olanların yolundan O’na ve Allah’a… “Ben kimim?” sorumun saklı olduğu Takdim: KKM’de!)

*

İngilizce, HUNG-UP-“Takıntılı”: 1072: SEVDA… NEKA’-Yarayı kaşımak: 72: MÜTEFEKKİR Mirzabeyoğlu… HANK-Çile: 159: MENSUC-Dokunmuş, dokunulmuş, örülmüş, işlenmiş… COMPLEX-Birçok parçadan oluşmuş, karmaşık, karışık: 87: İZZÎ-Tahammüllü, sabırlı kimse…  FEZZ-Buzağı. Yalnız şey. Bir kimsenin yalnız kendi başına olması. Geri dönmek. (Rüya’da gelen mana; 12 sığır yavrusundan biri, mucize beyanıdır!): 87: KEYVAN-Zuhal yıldızı, Oğlak ve Kova Burcu’nda… OSMAN Kısakürek-Üstadım’ın beşinci çocuğu: 1103: NECMÎ-Yıldızla ilgili… FEVZÎ-Kurtuluşa âit: 103: CÜZZET-Kaftan… BEDREDDİN Dalan-İstanbul Belediye Başkanları’ndan biri. (Bedr: Dolunay. İçi altun dolu kese. Mekke ile Medine arasında bir yer. Hicret’in 2. senesinde Allah Sevgilisi’nin Kureyşlilere karşı kazandığı zaferle meşhur… Dalan: Dolan. Dalga. Uygur Lûgatı’nda, “dış oda” demek): 361: NİŞİB-Yukarıdan aşağıya iniş… EMRAH Kısakürek-Üstadım’ın ilk torunu: 691: SALİH-Karayılan… SECCADE: 73: SÜCUD-Secdeye varmak. (Bitki hâli)… HİLBİLÂB-Sarmaşık. Nurbat: 73: HAMKE-Bit. “Zirve. Nokta. Sıfır. On. Sistem”… İSTİSAK-Bir kimseden itimad edilir bir vesika almak. (KKM): 73= 1072: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu.

*

Kürtçe, XWENASİN-Kendini tanımak: 183: ZARAİF-Zarif, ince, hoş şeyler. (Yevmiye: “Zarafet en kolay şeydir!”… En kolay şey, “püf noktası” denilen hissi davranıştır ve insanda nezaket kurallarının kolayından yapılanı anlaşılınca “zariflik” anlaşılır. “Püf noktası”, küme, teori ve sistem ifâde eden her şeyde, parçaların toplamından fazla olan mânâsına gelir ve “bütüne hâkim olunmadan parçalara hâkim olunamaz!” hikmetine çıkar; vücut bahsinde hakikat, “düşünce beyin ürünü olmak şöyle dursun, beyin bizzat düşüncenin ürünüdür!” hakikatini anlamak lâzım. Toplam olarak, işin aslı “Mutlak Fikrin Gerekliliği”ne varır.  Model Allah Sevgilisi’dir dersek; mesele kıyaslar içinde anlaşılır!)… Hollanda Lûgatı’nda, ENVELOP’PE-Zarf: 103: HİSSE-Pay, nasib. Varise intikal eden kısım. (Varis: 707= 1706: Fikir Kahramanı… Üstadım’ın “15. İslâm asrının yenileyicisi, herhâlde bir zarafet anbalajı olan “Estetik-Bedi’ ” idrakını başa alacaktır!” demesi, imânın da bir “zevken idrak” mevzuu olması yanında, benim için zarfa konulan!)… Portekiz Lûgatı’nda, RECEPTACULO-Zarf: 652: EXTREME-Son derece. İfrat hâlde, taşan. En uçta veya kenarda olan. Sınır. Zirve. (Sanatta teşhis tecrid için; bedi’ idrakı şuradan anlaşılmalı ki, Allah’ın “Bedi’-Güzel yaratıcı” ismi, “İlk Kalem-İlk Nur” olarak, ilk yaratılan İnsan vasfı; malûm, kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç-Nath”la ilgili… Tırmalayan, arayan, baş vuran!)… ZARF-İçine nesir yazılar –münşaat– konan kılıf. Nefsin cismani heyeti. Sığınak. Mania. (Allah’la kul arasındaki sınır, nefsin kendidir; hadd-i zâtı’dır… Zarf: Z-Arf… Zı harfi, “madenler-kan” mertebesi… Arf: Güzel koku. Yüksek yer. Horoz ibiği. Atın yelesi, samanyolu… Arif: Çok bilen, çok irfan sahibi… Arefe: Bayram’dan bir gün önce. Ölmeden öncesi): 181: KAF-Ufuk. Bir dağ ismi. Bir harf; Allah’ın Muhit ismi ve Arş mertebesi… SELÂSİL-Silsileler. Zincir halkası gibi birbirine geçmişler. Zincirler. (28 harfle işaretlenen Berzah mertebeleri): 181: MAKAM-Durulacak yer. Rütbeli yer… İngilizce, COVER-Zarf: 216: SEYFULLAH-Allah’ın Kalemi. Ruhlar, canlar. Allah’ın kılıcı. Hâlid bin Velid Hazretleri’nin ünvanı… KAFA KÂĞIDI-Üstadım’ın son eseri: 217: RABITA-Rabteden, bağlayan. Bitiştiren. Münasebet, tertib, sıra, düzen, usûl… LİMAN-Mina. Demir. Kan: 121: NEML-Karınca. “Süleyman. Dil”. (Neml: Nem-L… Nem-Rutubet. Az ıslak, nemli: 91: Ramazan… Lâm harfi, –nur, ışık–, Allah’ın “Kahir-Ezici üstün” mertebesi ve Hazret-i Süleyman’ın babası kendisinde “Vücudî” hikmet tecelli eden Davud Aleyhisslâm’ın bulunduğu 3. Sema tabakası, Kamer menzillerinden “Avva-Bir yıldız kümesi” ile ilgili… Atomda gizli Kâinat sırrı… Kayan Yıldız Sırrı isimli şiir kitabımdan, 1984 tarihli “İmân” isimli şiirimin ilk kıtası: Varlık hareket hürriyet hamle / “Bir olur mu bilmeyen bilenle?” / Dipsiz fezayı gizleyen atom / Aşınmaz esrar giden gelenle… Üstadım’ın “Çile” isimli şiirinden: “Atomlarda cümbüş, donanma şenlik / Ve çevre çevre nur,  çevre çevre nur / İçiçe mimari, içiçe benlik / Bildim seni ey Rabb, bilinmez meşhur!”… Hollanda Lûgatı’nda, Kist-İçi su, irin ve cerahat topağı Ur. “Seretan-Kanser-Çekişen can” hücrelerinin “büyümesi”: 490: Kist-Osmanlıca, “kimdir?”… İnsanın “ur”u bu; kendini bildikçe Rabbi’ni bileceği… Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, Tok Taş-Dayanıklı, itimad edilir. Mantar ve yosun karışımı bir bitki. “Ser-Etan”: 888: Harfele-Güzel gıda. Muarife olmuş harflerle!)

*

UR-Tek gözlüler: 206: SEFİNE-Nefs. Gemi… İnsan, Allah katında bakan göz gibidir; bu yüzden ona İnsan ve Halife dendi… MÜTEFEKKİR: 740: TENERPAMME-Yakutça ve Kiril alfabesiyle “Telegram”ın yazılışı. (Ben Kimim arayışına musallat, elektromanyetik dalgalarla gerçekleştirilen beden ve zihne müessir kontrol cihazı; malûm, ciltler boyu, tesirlerinden anlattığım… Yanında oturduğunuz televizyonu, dalarak dinlemiyor olabilirsiniz; ama Telegram’da bu mümkün değil, çünkü tesiri doğrudan beyin ve bedene!)… ENTROPİ-Termodinamik, yâni hava ve sıcaklık ile ilgili “enerji-faaliyet kabiliyeti”nin fizikte elde edilemeyen enerji miktarı; bu, tabiatta ısının hiçbir şeye dönüşmeyen bir enerji olmakla sır, ısı enerjisi ile ilgili sanayi sahalarında kaybolan miktar mânâsında “elde edilemeyen”dir. Hem kâinat, hem de bir sistemde “deberan-bozulma” anlamında düzensizlik ve tesirsizliğe doğru bir meyil ve temayülü ifâde eder. (Deberan, bozulma neticesi yeni “müsbet veya menfi” bir oluşum için sözkonusu olabilir; bu ayrı mesele, netice olarak bir “düzen bozma”dır… Term, tıbta, “doğum zamanı” için kullanılan; bir dünyadan, bir dünyaya geçiş… İlim ve sanat’ta, kelimelerin yığılmasından meydana gelen kavram, ıstılah… Hukukta, mukavele şartları… Matematikte, eski ve artı işaretleri ile birleşmiş ifâdelerin kısımlarından biri, bir kesrin pay ve paydası… Geometri’de had; teklife mevzu ve yüklenenlerden her biri… Müddet, süre, vâde… Vücut sisteminde, sıhhat için vücuttan atılan ifrazat; vücudun kendine çeviremediğinin eksilmesi ile, bundan önceki hâline göre yeni düzen… Kamer Menzillerinden “Dübüran-Deberan”; Boğa Burcu’nda yer alan 5 yıldız… Dübür: Kun, delik, son, kıç… Sözkonusu menzil, Ha harfi ile ilgili; Allah’ın “Ahir” ismi ve Heba-Ur mertebesi, yâni “şekil veren, ama kendi o şekil olmayan”… Deberan, “eskime, yıpratma” mânâsında, “Atles” kavramı ile aynı; Burçlara hisselerini veren Atlas X’sini hatırla, atles hissesi de ondan… Yengeç Burcu’nun yıldızı’nın Ay ve simya’da “Deberan-Bozma-Çözme” safhası olduğunu da hatırla; “Seretan-Yengeç” menzilinde Ay, Hilâl’in doğuşu ve ilk 3 günü… Sevr-Boğa, Boğa Burcu: 706: Fikir Kahramanı… Telegram yapma varlığının, cihazının, beyin ve bedenimde “bozucu” rolünün, kullanan Nimpa-Radist’e kadar kader sırrını ne türlü mıncıkladığım ve “Adlî Tıbb” tezimin hikâyesinden bir kısmı bu… Âyet’te, “denizler tutuştuğu zaman” diye belirtilen ve Allah’ın sadık kulunu bırakmayacağını vadeden hisseden bir pay, “eğer ben gerekliysem Allah gerekli şartları sağlar!” diye yalnız O’na ilticam, bir zamanlar alay eden Telegramcılar’ın en başta bildikleri bir hâl!): 740: HASMÎ-Husumet. Rakib.


Baran Dergisi 404. Sayı