LEVHA: 5 Ocak 1992… NECLÂ Yüksel, güleryüzlü ve sevinçli bir şekilde bana müjde veriyor… Bir dergide benimle ilgili bir yazı çıkmış (…) Eski bir dergi… KARAR dergisi gibi… Yazı ÜSTADIM’ın yazısı… Onu Babama gösteriyorum… Yazının baş tarafı –takdim gibi!–, Üstadım’ın BURSA’daki YEŞİL Türbe’de yattığı ve İRANÎ olduğu belirtiliyor… Babam’a, Üstadım’ın “Yeşil Türbe”de yatmadığını, bunun mecâzî anlamda sözkonusu edildiğini söylüyorum… “İranî” için de aynı şey… Yazının sonunda beni kastederek, Üstadım’ın bir müridi olduğu işaretleniyor!
*
NECLÂ Yüksel: 291: KÜRSÎ… SEYYİD Abdülhakîm Arvasî: 566: GIYASEDDİN Gazi Çelebi Sultan Mehmed Han - (Osmanlı Devleti’nin “Fetret-Uyuşukluk ve dağılma eşiği”ne geldiği bir devirdi, Osmanlı tarihçilerinin “Devlet’in ikinci kurucusu” olarak değerlendirdiği Hakan; kısaca, 1413-1421 yılları arasında yaşamış ve “Çelebi Sultan Mehmed” diye anılan… En büyük Osmanlı Mimarları’ndan, 2. Vezir Hacı İvaz Paşa tarafından yapılan Bursa Yeşil Câmii’nin Türbesi’nde yatmaktadır)… SİGAR-çocukluk hâli. Zelil. (Şah-ı Nakşibend Hazretleri: “Bu yolda bana en büyük yardım, zilletten oldu. Bizi bu kapıdan içeriye zillet sıfatımızdan aldılar. Neye eriştimse bu yoldan eriştim!”… Yevmiye: Dünyanın neşesi gitti, kedureti kaldı… Yevmiye: “Bomboş devirdeyiz!”… Zillet’in tavsifi bakımından, Zeynel Abidin’in “Hüsn-ü Aşk”tan altını çizerek bana yolladığı bir beyit: Çün mühmeli merd geldi derdin / Dert olmalıdır şiarı merdin!”… Derdi, boşluk ve mânâsızlıktan bıkma olmalıdır merdin; hakikati “Allah’tan uzak olmanın farkında olmak”, bu sıkıntıdan –zelillik hissinden– doğandır Allah’ın vergisi… Varılan her mertebeyi, erilmesi gereken önünde eksik bilmek… Zelillik nitelemesi de, maddî-manevî adamına göre; veli onu nimet bilen!): 1290= 291: MİRALAY-Albay… SABR: 292: FISKİYE… ZABİT-Askere kumanda eden rütbeli asker. (Üstadım: Büyük Doğu, İslâm’ın emir subayıdır!): 812: ŞAH-I Nakşibend… KUMANDAN: 252: İRAN-Tabut. Neşeli oluş… ERMAĞAN-Armağan. Hediye. “Mehdî”: 292: MARAN-Yılanlar. Miran. Beyler… ERDİŞ-NECİB Fazıl Kısakürek: 1923: UFUK ile HAFİYE. (Tilki Günlüğü’nün alt başlığı)… İRANÎ: Farisî. Süvari.
*
SAHABÎLERİN Rolü ve Mânâsı-Bir eserimin ismi: 882: VUZU’-Nefsini küçümseme. Zelil bilme… İNS-İnsan: 111: MEKÂN-Tecelli olunan.
*
KARAR-Değişmez hâle gelmek. Sabit ve sakin olmak. Ölçülülük. Mahkemenin, muhakemenin neticesi: 501: FATİK-Çeri ve öncü kimse. Kuş gagası. Sıfır… ÜSTÜMM-Deniz suyunun toplandığı yer. (Üstümme-Orta. Karar. Ulaştıran: 506: Nakşbend… Selâse Işk-Üç Işık: 506: Erdiş): 501: KAFFETEN-Hepsi birden. Bütünü… Aynı ebcedle, MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu.
*
İngilizce, İRON-Demir. Ütü, bastırma, sıkma. Para, sahib olmadığın ve istemediğin de dahil şeylere mâlik olma kuvveti, tasarruf imkânı veren. Mangır. (Zı harfi, Allah’ın “Azîz” ismi ve madenler mertebesine işaret eder… Halike-Demirci: 66: Su… Mangır: 1301: Rasim-Akar su. Resim yapan… Mirzabeyoğlu: 302: Kaptan Kusto Müslüman. “Noktalı harflerle”… ÜSTADIM’ın, “Zındandan Mehmed’e Mektub” şiirinden: “Ses demir, su demir ve ekmek demir / İstersen demirde muhali kemir”… Muhal-İmkânsız. Hiç. Sıfır: 76: Moğol… İron kelimesinin okunuşu, Ayın; Ayn harfi, Allah’ın “Bâtın” ismine ve “Küllî Tabiat” mertebesine işaret eder): 257: CEM-ÜL Cem. (Cemi’ olan kelimenin tekrar cem olması. Vahdet-i vücuda dalmak. Allah’ta fâni olmak!)… MEVERA-Bir şeyin ötesinde bulunan. Mavera-üt tabia’, metafizik: 257: MEFAFUN-Aklı ve fikri zayıf olan. “Vecd hâli. Sekr”. (Üstadım’dan: Aşık dediğin mecnun misâli / Ne bilsin âlemde ne mevsimidir!)…
*
İRAN: İra-Nun… İra: İspanyol dilinde, “güç, kuvvet” demek… NUN: Bir harf. Dava cetvelinde Allah’ın “nur” ismine işaret eder… NUN: Ebcedi 50’dir. 5 ve 0 toplamı, 5’tir, yazılışı sıfır şeklindedir. Sıfır; öncü ve zirve… NUR: 256: ONİKİ… İR’A-Otlatma: 272: Bİ-Ser-Başsız. “Kafası kesik”… 2 x KUTVANÎ Aba: 1272: RABİ’-Dördüncü. (İmâm-ı Rabbanî, Mevlâna Hâlid, Seyyid Abdullah ve Seyyid Taha Hazretleri… Seyyid Taha Hazretleri, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin Şeyhi’nin şeyhi: Üç Işık… Tehir-i Takdim’de baş, Seyyid Taha Hazretleri… Üstadım dördüncü… Seyyid Fehim Arvasî, Abdülhakîm Arvasî, Üstadım ve dördüncü Erdiş… Abdülhakîm Arvasî Hazretleri, Üstadım ve Erdiş; Üç Işık… Üçışık, Seyyid Abdüllhakîm Arvasî Hazretleri’nde toplu olarak böyle)… Hollanda Lûgatı’ndan, KWART-Dörtte bir. Çeyrek: 706: FİKİR Kahramanı.
*
İngilizce, İRON: Demir… ZI HARFİ, ebcedi: 900: OSMANLI-SELACİKA. “Selçuklular”… 2 x KUT-Yaşatacak gıda, rızık. Kuvvetlendirmek, kuvvet vermek. Rüyâ yormak. (Kutlu kelimesinden de anlaşılacağı üzere, kut, “saadet, bereket, maddi mânevî gıda” ve talih kelimesinden de anlaşılacağı üzere “mutluluk, devlet, kader, kısmet, Allah vergisi ve ihsanı” bir “düşme”dir. Orta Asya Kültürü’nde de, bu mânâyı havi olarak, Hakanlara düşen ve yere ermeden yakalanan bir “fetih, müjde ve erme” nasibidir; Kâinatı temsil eden Çadırın büzüldüğü tepedeki yuvarlak halkadan düşen!): 506+506= 1012: İKİ NAKŞBEND… Kıpçak Lûgatı’nda, VAN-On sayısı: 56: MİDA-Bir şeyin son bulduğu yerin sonu. Yolun sıklaştığı yer… 2 x On: 20: KEF harfinin ebcedi-Kürsiye işaret eder… İKİ KUTAVANÎ “Aba”, SELÇUKLU ve OSMANLI anlamını da içine alan; MEHDÎ’nin sırtındaki… Selçuklular’ın İranî, –İran merkezli– kuruluşları, sonra Anadolu Selçukluları ve BİLECİK çekirdeği ile yayılan Kayı Boyu’nun “Osmanlı” olarak yerine kaim olmasına kadar onu himaye edişi… ÜSTADIM’ın rüyâda “İranî” oluşunun bir tâbiri de bu!.. (Bir not: Bilecik’in ebcedi, “Moğol” ile aynı: 76… Üstadım’ın “Kafa Kâğıdı”nın sonundaki “Aynı Moğol istilası” ifadesini hatırlayınız… Bilecik’in diğer bir yazılışla ebcedi, “Gong” ile aynı: 156… Takvim yazım hakkında, Yevmiye: Önce “Kaptan Kusto”yu vereceksin!)
*
“TILAÎ ON İRANΔ
TARİHİ, bundan önceki rüyâ ile tevafuk olduğu için yazıyorum: 29 Ekim 2013… Şükrü Sak, SADREDDİN Konevî Hazretleri’nin “İ’câzü’l-beyân fî te’vîli’l-ümmi’l-Kur’ân” isimli ve Ekrem Demirli’nin tercüme ettiği eserden, bana bir yeri gösterdi… Şöyle: Hazret-i Peygamber’in âhir zamanda gelecek MEHDÎ’nin habercileri, “Tılai olan 10 İranlı süvari” hakkındaki ifâdesi: “Allah’a yemin olsun ki, ben onların hepsinin isimlerini, kabilelerini, aşiretlerini ve atlarının rengini biliyorum!” Böylece Hazret-i Peygamber, herhangi bir şahsın sûretine, atına, ismine ve nesebine, yaratılmadan yaklaşık 600 küsur sene önce muttali olmuş, fakat kesin olarak belirtmemiş, aksine başka bir şeyin gerçekleşmesinden korkmuştur. Çünkü O, Allah’ın dilediği şeyleri imha ve dilediği şeyleri sabit kıldığını biliyordu… (Sadreddin Konevî Hazretlerinin, Moğollar Bağdat’a yöneldikleri zaman gördüğü rüyâ ve yorumu): Bağdat –Hulagu Han tarafından– kuşatıldığı zaman, bir sabah uykusu rüyâmda Hazret-i Peygamber’i tabutta kefenlenmiş gördüm. İnsanlar onu TABUT’a bağlıyorlardı, başı açıktı, saçları ise neredeyse yere değecekti. Onlara “ne yapıyorsunuz?” deyince, “O ölmüştür, taşıyıp defnetmek istiyoruz!” cevabını verdiler. Kalbimde, Allah Resûlü’nün ölmediği hissi, “Yüzü ölü bir insanın yüzüne benzemiyor, biraz sabredin!” dedim ve nefes alıp almadığına dikkat ederek hafif bir nefes alışını gördüm. Bunun üzerine oradakilere bağırdım ve defnetmelerine mâni oldum… Korku ve dehşetle uyandım. Daha önce karşılaştığım birçok tecrübeyle, gördüğüm rüyânın mânâsını kavradım. Bu, İslâm âleminde büyük bir hâdisenin gerçekleşeceğinin bir habercisiydi. Rüyâyı gördüğüm tarihi kaydettim. (Bağdat’ın Moğollar tarafından zabtı 1258’de) Hâdiseye şâhid olan pek çok eli kalem tutan kimse, Bağdat’ın aynı tarihte işgal edildiğini haber verdi ve rüyâmın tâbiri aynen çıktı. (SADREDDİN Konevî Hazretleri, Vasiyetnâmesinde talebelerine vasiyet ediyor: Kim Mehdî’ye ulaşırsa, ona benim selâmımı söylesin!)… SADREDDİN Konevî: 536: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî.
*
MOĞOL-(Kafa Kâğıdı’nın sonunu hatırla: “Gecekondu çadırları ile kuşatılmış İstanbul… Aynı Moğol İstil… Tutulmuş asil bir köşe!): 76: LEHÜMA-O ikisi hakkında… ZEL-Zelil, bu kökten gelir, ayak kayacak yer anlamındaki “Ezel” kelimesi de: 707: FİKİR Kahramanı. (Yevmiye mevzuu, Üstadım’ın hayatı boyunca görmediğini ve hatırlamadığını söylediği rüyada Efendi Hazretleri’nin yüzündeki beni öpmesini de hatırlayarak, “Hal-i Siyah”, Aktör ve Varis’in aynı ebcedte bulunduğunu söyleyelim)… İngilizce, DENAR-On. Onluk. (İmam-ı Rabbanî, Hace Muhammed Masum, Şeyh Seyfeddin, Seyyid Nur, Mazhar-ı Can-ü Canan, Abdullah Dehlevî, Mevlâna Hâlid, Seyyid Taha, Seyyid Fehim Arvasî, Esseyyid Abdülhakîm Arvasî): 256: NUR… ONLU nur halkası içindeki isimlerin ebced toplamı: 5924: VAZİHA-Meydanda, apaçık… MEHDÎ’nin doğrulayacağı kitabın İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin MEKTUBAT isimli eseri olması bakımından, “Hacegân Silsilesi”nin Efendi Hazretleri’nden geriye gidişte de bu teyid ediliyor, “Tılaî 10 İranlı”, onun şahsında tecessüm eden bir mânâya hamil olanlardır. ON’lu nur halkasının isimlerinin kısaltılması toplamı: 1767: FURKAN Sûresi’nin 53. âyeti. “Berzah ilgili”… HAVAKİN-Hükümdarlar, hakanlar. (Müteşabike: Beraber ve karışık olanlar. Birbirine karışanlar): 767: MORO Destanı… Havakin: Moro üzerinde eli olanlar; “Tıla”,Güneş’in doğduğu taraf, yâni Hind’in Serhend bölgesinde yetişen İmâm-ı Rabbanî ve Rabbanî mezhebe mensub olanları işaret ederken, Endülüs-İspanyol dilinde “Mağrib-Batı tarafı” anlamındaki “Moro” da, belirtildiği üzere… DESTAN: Eller… Şamî, Rumî, Mağrib, Garb, Batı… ONLU Nur Halkası’nın son ferdi SEYYİD Abdülhakîm Arvasî isminin baş harfleri’nin ebcedi: 200: EBU Süleyman-Halid bin Velid Hazretleri’nin “Horoz” namı… HAFIKAN-Şark ile Garb, Doğu ile Batı: 832: MUAYEHÂNE… SEYYİD Abdülhakîm Arvasî-Necib Fazıl Kısakürek: 1983: İZZET Erdiş.
*
LEVHA: 5 Nisan 2003 tarihli rüyâ hatırda - (Birisi bana, Dedem Musa Bey’in 10 vilayetin mirliğine terfi ettiğini söylüyor!)… Vilâyet: Velâyet-Veli hâli. Dostluk… NECİB Fazıl Kısakürek: 1417= 418: MUSA Mirzabeyoğlu… Kıpçak Lûgatı’nda, VAN-On sayısı: 57: VAN-İngilizce “One” kelimesinin okunuşu - “Bir” sayısı… On vilâyet –velâyet–, Bir vilâyet-“velâyet”… HADÎS: “Her âyetin bir zâhiri, bir bâtını vardır. Ve her harfin bir hadd-sınırı vardır. Her haddin de bir matlaı (İç ve dış mânâların birleştiği nokta) vardır. Bunu isteyiniz!”… Harf ve sayı, “kitabet” kavramında aynı anlamdadır. Haddin matlaında “iç ve dış mânâların birleşmesi”nden murad, zuhur yerinin-berzahın” o kelime veya harfe tahsisi kadar, böyle bir durumda çıkan tabiî netice, bütün harf ve sayıların aynı matladan zuhuru anlamına da gelir… MATLA’: Zuhur yeri, çıkış yeri. Birlik yeri. Güneş veya yıldızların doğdukları yer. Yıldız veya güneşin zuhur etmesi… MİDA’: Bir şeyin son bulduğu yerin sonu. Yolun sıklaşan yeri. Bütün yolların birleştiği nokta… MU’SIR: Sıkan. Sıkıcı… TE harfi, Allah’ın “Sıkıcı-Kısıcı” anlamındaki “Kâbid” ismine, “Esir” mertebesine ve Kamer menzillerinden “Kalb”e işaret eder… Kemmiyet ve keyfiyetin birleştiği yerde, “Kelime, harf ve sayı” haddini aşan, “Mutlak Birliğin Sırları” başlar: Üstadım’ın, “Harfsiz ve kelimesiz düşünmek yaradanı!” ve “Kelimeyi boğardım verselerdi elime!” dediği hâl… HİZAN-Tagi. Tahai. Kalkan. Sıçrayan. Pire. Kelb. Öncü. Mucit. Hazine: 668: ECZAHÂNE… İSTİCHAR-Sıkan. Zorlayan. Cebreden: 667: TEMERKÜZ-Merkez tutma, merkez. (Beden ve keyfiyet mânâlarının ADLİ TIBB tezimizde birliğinin, Merkezî ilgisi de belli oldu!)… HASRET: 668: DER-DEST-“Elde. Elde etmek, yakalamak, tutmak. Yapılmakta ve rüyet edilmekte olan. Ahz. “Ahize, telefon, kabul. Göz ağrısı”… TAĞİ-Hizan. Kelb. Öncü. Zekâ: 1020: KEF harfi’nin ebcedi. “Kürsî mertebesi, Abdülhakîm koltuğu”… BİST: Yavrusu yanında olan dişi deve. Salıvermiş, bırakılmış şey. Hür… BİST-Yirmi: 412: YAR-I Gar… (Rüyâda gelen mânâ: Üstadım’ın “20 Yıl Beraber” isimli hapishânede başladığı ve 10 cilt olması plânlanırken tek ciltte kalan eserini hatırlayınız!)… BİSTER-Yatak. Döşek. Mehd: 662: KERAMAT. “İdam-ı Nefs”.
TAG-I SAGİR VE ŞAH-I NAKŞİBEND
LEVHA: (…) Ocak 1983… Bir eski zaman şehrinde, sarıklı ve şalvarlı insanların alışveriş yaptıkları PAZAR yeri… 40 yaşlarında, zayıf, yüzü kemikli ve ince bıyıklı biri, o Pazar kalabalığında; ve kucağımda da 3-4 yaşlarında bir çocuk… Aman Yârabbi, o Şâh-ı Nakşibend Hazretleri imiş! Zevk ve heyecandan eriyorum!.. (Şâh-ı Nakşibend: Şah Üçışık: Şah Erdiş.)
*
MANZUR-U Nazar-ı Piran-ı Kiram-(Efendi Hazretleri’nin imza yerine kullanılan üç yüzlü mühür-yüzüğü’nün birindeki yazı; bu yüzüğü Abdülkadir Geylanî Hazretleri’nin bir müridi, ondan rabıta esnasında aldığı emir üzerine yaptırmış ve Efendi Hazretleri’ne hediye etmiştir!): 2770: MÜZİLL-Zelil kılıcı. Hakir eyleyen. Allah’ın 99 güzel isminden biridir. (Müzil: İzale eden. Gideren. Yok eden… Müzill: Hata işleten, ayak kaydırıcı)… Yevmiye: Üstadım’a “Büyük Doğu’dan başka hiçbir çare yok!” dediğim zaman, birden kızmış –gibi–, “Başka çare yok diye birşey yok; Allah ne isterse o olur!” buyurdu… Hiç bir şeyde kesinlik olmaması, kul ilminin Allah ilmine nazaran mecazî oluşu ve ihtimâller âlemi içinde bulunan insanın “Allah’ın takdiri neyse o olur!” yaradılışına uygunluğu bakımındandır. “Muallak” bahsi de bunun içinde… Yoldan çıkma, bir hükme varmışken onun değişmesi, insanın kendinin veya şartların değişmesine bağlı olabildiği gibi, müsbete ve menfiye dönüş anlamında da olabilir. “Müzill”, yâni zelil kılıcılık, kulun karşısında Allah’ın eksiksizliği, zelillik de kulun Allah karşısındaki tâbiî hâlidir. Bu kulluk idrakından sonra iş, Kamer menzillerinden “Sa’du’l Suud-Derece almak, mübarek, mübarek yıldızlar”ın Allah’ın “Müzill” ismiyle ilgisinde görüldüğü üzre, gerideki hâli hâline ve ilerideki hâle nisbetle şimdiyi zelil bilmekten ibarettir… ŞEKİMET-Mukavemet: 770: TAKA’UR-Çukurlaşma. Kuyunun derin ve çukur olması. “Hakikat”. (Bel-İki zirve arasındaki kavisli kısım: 1032: Bagal-Koltuk. Abdülhakîm koltuğu… Çukurun derinliği, iki zirve Vahdet-i Vücud ve Vahdet-i Şuhud’un verisini toplama derinliğidir ve doldukça Ufuksuz açık olan şuur kabı… Ta’kir: Suyu bulanık etme… Ta’kir: Bir uzvu yararak sinirleri çıkarma. “Telegram’ın Kartal Cezaevi safhasında bilek ve kolumun eklem yerini kesmemi hatırla”… Tak’ir: Çukurlaştırma… Takri’: Azarlama. Tenbih. Takrib: Yaklaştırma. Yolunu bulma… Telegram münasebetiyle gittiğim Hastahâne’den, ADLÎ TIBB diye Kâinat ve İnsan muhasebesine âit bir metod ile çıkışım malûm!)… RA’S-Süt verme. Süt içmek. Boyanmış renkli yün, sıfat. (Fürfür-Besili koyun: 566: Abdülhakîm Arvasî… Süt, tâbirde ilimdir… Süt ve sıfatın nereden geldiği ve aksettiği meydanda!): 770: KÜŞTEYN-Öldürme. (İntihar-İdam-ı nefs: 660: Keramet… Kerametin kaynağı, “Ne garib bir taifedir şu Nakşîler / Kafileyi gizli yollardan sevkeder” mısraından bellidir!)… MUDİLL-Yoldan çıkaran: 870: MENFEZ-Nüfuz edecek delilik, pencere. Girilecek yer. Ağız. (Manzur-u Nazar-ı Pirân-ı Kiram, aynı ebced tevafukunda)… MEKTUBAT: 869: NECİB Fazıl Kısakürek-Salih Mirzabeyoğlu.
*
ÇARŞU-Pazar: 510: SÜNNET-Kaide. Yol. Âdet… KARİR-Müjde sebebiyle parlayan göz. Memnun: 510: MÜKTİNN-Gizlenen, saklanan. Başkasınca gizlenmiş ve saklanmış olan. Muamma… ZÜHRE-Vazıh ve açık olmak: 510: TAKA-Taga. Pencere. “Abdülhakîm koltuğu”.
ZATIYLA HAREKETLİ
“HÜKÜMDAR VE ASHAB-I KEHF”
ÜSTADIM, şöyle süflileştirilen ve ehil elinden çıkmamış soydan bir “eh, faydası olursa!” niyetiyle takılan muskalar cinsinden değil de, hani zâtî kıymeti yanında bir de “bir şey hatırlattığı şeydir de!” niyetine Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nden kendi el yazılarıyla çıkmış ve devamlı üzerinde bulunduracağı bir hayır vesilesi yazılı kağıt istiyor; ve Efendi Hazretleri kendi el yazılarıyla yazılmış, üzerinde ASHAB-I Kehf’in isimlerinin bulunduğu, Üstadım’ın hayatı boyunca üzerinde taşıdığı kâğıdı veriyor!
*
“Ashab-ı Kehf, Mehdî’nin vezirleri”dir: Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernüş, Debernüş, Sâzenüş, Kafeştetayüş... Kur’ân’da ismi geçen ve devirlerinin zâlim Padişahı’ndan gizlenerek ona tâbi olmuşluk ve şerrinden Hatay’da veya Urfa civarına bir mağarada köpekleri Kıtmir ile bir rivayete göre 300 seneye yakın uyumuş, sonra uyanmış mübarek zâtlar…
*
(LEVHA: 31 Temmuz 1992… Sevilay Şadoğlu Hanım, “Salih Mirzabeyoğlu Hükümdardır!” diye bir yazı okuyor… Yazının altında da yazı sahibinin imzası: Necib Fazıl)… Hükümdar ve Hakîm’in baş harfleri HA’ın ebcedi: 8: ZAG-Karga ve Kuzgun. (Mirar-Kerreler, defalar: 441: Keraker-Karga, kuzgun… Salih Mirzabeyoğlu: 1441: Kısakürek)… KAFEŞTETAYÜŞ dışındaki 6 mübarek zât, HÜKÜMDAR’ın sağında “Yemliha, Mekseline, Mislina”, solunda ise “Mernuş, Debernuş, Sazenüş” olarak belirtilmiştir… HÜKÜMDAR’ın karşısında KAFEŞTETAYÜŞ… HÜKÜMDAR: KAFEŞTETAYÜŞ. (Anahtar “K” hece bahsini hatırlayın!)… KEFEŞTATEYÜŞ: 1719= 720: HALİFE… ASHAB-I Kehf’in toplam ebcedi: 4412: YAR-I Gar. (Allah Sevgilisi’nin Hicret’te Sevr Mağarası’nda Hazret-i Ebubekir’e bâtın yolunu açmasından dolayı bu isimle anılan mağara)… CİRCİR-Maydonoz. (Yevmiye: “Maydonoz, mide nüvazdan gelir!”... Mideyi okşayan… Mide: Batn): 416: KUST-ÜL Bahr… Bahr: Deniz. Çok yürüyen at. Âlim. Yarmak, yırtmak… NECİB Fazıl Kısakürek: 1417: MUSA Mirzabeyoğlu. “Salih Mirzabeyoğlu”.
*
KAFEŞTATEYÜŞ: Kaf-Eş-Ta’te-Yüş… TA’TE-Cinli olmak: 875: MUDİLL… SÜLAS: “Aklı aşanda olmak ve başı kesik mevzuunu hatırla!”… SÜLASA-Salı günü. İnsanî Hakikatin perdelerinde, Davud Aleyhisselâm ve Vücut hikmetiyle ilgili. (Davud: 16= 1015: Büyük Doğu-İbda… BE harfi, Allah’ın “Lâtif” ismi, “Cinler-Gizliler” mertebesi ve Kamer menzillerinden “Mukaddem min ed-delâl”i işaretler; öne alınmış delil, TAKDİM’e): 1033: İSLAS-Üçe bölme… BAGAL-Koltuk. “Abdülhakîm Koltuğu”: 1032= 33: ÇİL-Kırk. Mim harfinin –insanlar mertebesine işaret eder– ebcedi… YUŞ-(Yuşa Aleyhisselâm, Hazret-i Musa’dan sonra Peygamber olmuş ve Beni İsrail’i çöllerden kurtarmıştı): 316: MÜSAYERE-Birine yol arkadaşı olan… MÜREVVA-Fikri sağlam olan kişi: 316: MÜTEZAİD-Kolkola olan, kol veren.
*
ASHAB-I KEHF ve KITMİR: 5771: İSTİŞHAD-Şehîd olmak. Şâhid’in mübalağalısı. Birisinin şâhidliğini isteme. Delil. (Mutlak Fikrin Gerekliliği davasına yol açan, “ben doğru olduğumu nereden bileyim?” meselesini, meselemi hatırlayınız!)… ENGÜŞT-Parmak. (El ve ayaklarda 10’ar parmak!): 771:ENGİŞT-Kömür. Fehm. Ululuk. Anlayış… RIAS-Taç. Hükümdar: 771: TESARUF-Emir ve hükmetme… RA’SE-Kulağa takılan küpe. Tenbih. (Mahzum: Burnunun halkasıyla tutulan sığır ve deve. “Hayvanlar-Can sahibleri” mertebesi ve Allah’ın “Müzill” ismi hatırda… Kurta-Küpe: 309: Haş-Kalb… Serlevha-Yazıda başlık: 309: Hurufiye-Harflerle ilgili): 775: HAYRAN Erdiş. (Hayran: Hayrette kalan… Hay-Ran: Hayat süren, hayat sürücü.)
Baran Dergisi 370. Sayı