Baran Dergisi yazarı Çakal Carlos, Mavi Marmara 9 Müslüman’ın şehid olduğu Mavi Marmara hadisesinin sene-i devriyesi dolayısıyla Mavi Marmara hadisesine değindi.

"Buna geçmeden önce yarın (30 Mayıs) ölüm yıldönümü olan İsviçre Nazi Partisi’nin kurucu ortağından bahsetmek istiyorum. Bu adam Filistin davasına destek vermiş birisi. İsviçreli bir bankacıydı ve maddî bakımdan da desteği oldu.

Mavi Marmara’ya gelelim. Bundan 11 sene önce, içerisinde genellikle Türklerin olduğu, fakat diğer milletlerden de kişilerin bulunduğu Mavi Marmara isimli bir Türk gemisi, Siyonist İsrail ablukası altındaki Gazze’ye yardım götürmek için yola çıktı. Silahlı olmamalarına rağmen denizin ortasında İsrail hücumbotlarının saldırısına uğradılar. Avukatım ve yoldaşım Hani Süleyman’ın da aralarında olduğu birçok kişi vuruldu. Gemide Filistin davasına destek veren Lübnanlı bir piskopos, Hilarion Capucci de bulunuyordu. Kendisi geçmişte FHKC’ye de yardımları olmuş biriydi ve İsrailliler gemide onu da öldürmek istediler.

Mavi Marmara’ya uluslararası sularda saldırdılar ve birçok kişiyi şehid ettiler. Buna rağmen kimse bu hususta bir şey yapmadı. Bence Başkan Erdoğan bunu asla unutmayacaktır. Türkiye’deki gönüldaşlarım da bu hadiseyi hep hatırlamalıdır. Çünkü bu Siyonist İsrail devletinin tüm Müslümanların olduğu gibi, Hıristiyanların ve Yahudilerin de düşmanı olduğuna, tüm insanlığın düşmanı olduğuna misaldir. 1948 öncesinde o mukaddes topraklarda yaşayan Yahudiler var, onlar Siyonist değil, Müslüman ve Hıristiyanlarla birlikte bu topraklarda yaşıyorlardı. Bölgede artık en önemli güç Siyonistler. Özellikle İsrail’in başbakanı olan Netanyahu kriminal bir tip. Alman yoldaşım, Entebbe baskını sırasında İsrail’in halihazırdaki başbakanı olan Netanyahu’nun abisini vurdu, onunla gurur duyuyorum. Bu şahsî bir mesele gibi olmakla beraber benim vaziyetimin de sebeplerinden biri.

Şu an yapılması gereken toprakları işgal altında olan Filistinlilerin gösterdiği destanlık direnişe iştirak etmek. Aslında Filistinlileri destekleyen İsrail vatandaşları da var. Onlar da Siyonistlerden kurtulabilmeyi ümit ediyorlar. Oranın İsrail tarafından Yahudi toprakları olarak gösterilmesine rağmen aslında Yahudi toprağı olmadığını, olsa olsa İbranî toprağı olduğunu biliyorlar. Geçmişten beri Filistin’de yaşayan İbranîler dışındaki Yahudilerin hepsi Filistin topraklarına sonradan gelmiş mülteciler.

1969 senesinde FHKC’nin Moskova’da düzenlenen kongresindeydim. Amaç, tüm Filistin’de tek bir devlet otoritesinin var olması ve her inançtan insanın bu devletin sınırları içerisinde barış içinde yaşamasıydı. Elbette burada mültecilere de yer olacaktı. FHKC radikal organizasyondu, evet; ama teklif edilen şey bugün de tek çözüm.

Türkiye’de de Yahudiler var. Onların da büyük bir kısmı Siyonist değil. Fakat menfaatleri için Yahudilikten döndüğünü söyleyen dönmeler için müsbet şeyler söyleyemem. Gerçek Müslüman olmayan Jön Türklerin içerisinde bunlardan mebzul miktarda bulunuyordu ve Ermenilere karşı faaliyetlerde büyük kabahatleri var. I. Dünya Savaşı’nda imparatorluğun kaybedip yıkılmasında da bunların tesiri bulunuyor.

Türkiye’nin hâlâ NATO’nun tesiri olduğunu da unutmayalım ve hürriyet için dua edelim. Bir mermi rejimi devirmek için yeterli. Erdoğan çok çok dikkatli olmalı. Hürriyet mücadelesi için politikalarını sürdürmeye ve gerçek bir Müslüman gibi davranmaya devam etmeli. Tüm azınlıklara saygı göstermeli.

Öyle bir süreçten geçiyoruz ki her şeyin yaşanması muhtemel.