Yahudi askerlerin, işgal altındaki Batı Şeria'nın Nablus kentine uyguladığı kuşatma 8. gününde devam ederken, şehir adeta "açık cezaevine" döndü.

Yahudi bir askerin silahlı saldırıda ölmesi üzerine 12 Ekim'de kenti kuşatmaya alan İsrail güçleri, giriş çıkışlara bariyerler kurdu. Filistinliler kendi vatanında “parya” statüsünde bulunuyor.

Batı Şeria'nın en büyük şehirlerinden Nablus, Filistin ekonomisinin merkezi noktalarından biri olmasına rağmen, şehirdeki ticari hareketlilik kuşatma sebebiyle sekteye uğradı.

Nablus'taki En-Necah Üniversitesi de kuşatmanın başlamasıyla öğrencilerini uzaktan eğitime yönlendirerek kapılarını kapatmıştı. Ancak üniversite idaresi, birkaç günlük aranın ardından kuşatmayı kırmak amacıyla öğrencilerin okula geri döndüğünü duyurdu.

Kent sakinleri, şehirden çıkmak veya geri dönmek için ya İsrail güçlerinin kontrol noktalarında beklemek ya da toprak ve tali yolları kullanmak zorunda kaldıklarını, bunun da 3 saatten fazla sürdüğünü anlatıyor.

Kent sakinlerinden Muhabbed Ebu Şibr, “Filistin halkına karşı işlediği cinayetler, topraklarını çalması, yasa dışı yerleşimleri genişletmesi ve Mescid-i Aksa'ya yapılan baskınlar da dahil olmak üzere İsrail'in suçları artıyor.” dedi.

Sorumlunun İsrail olduğunu belirten Şibr, kuşatmanın insanların iradesini kırmayacağını vurguladı.

Mohammed Abu Taqiya, Nablus’ta yaşananları Baran’a anlattı

Filistinli gazeteci Mohammed Abu Taqiya da, Baran Dergisi’ne verdiği demeçte, “Filistinli direnişçiler, ‘Aslan Yuvası’ ismiyle bir direniş grubu kuruldu ve işgalcilere karşı direnişe geçildi. İşgal güçleri bugün yeni bir kontrol noktası daha kurdu. Şehir abluka altında. Zaman zaman Nablus’un giriş bölgelerine zaten bariyerler kuruluyordu. Nablus’taki insanlar direnişe desteklerini açıklamıştı. Bölgedeki Müslümanlar bir senedir düzenli olarak İsrail yerleşim yerlerine karşı geldiklerini protestolarla duyurmaya çalışıyor.”