Sözün başı; İsrail intihar ediyor. Kendini yok edecek gücü tahrik ederek bu sona yaklaşıyor. Allah gözlerini kör etmekle kalmamış basiretlerini de bağlamış… Ve layık oldukları gibi, mizaçlarına uygun şekilde davranarak Rabb’ın onlar hakkındaki hükmü ispat etmek için yarışıyorlar; “İman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler Yahudi ve müşriklerdir.(Maide 82)
ABD seçim sonuçları bekleniyordu belli ki. Tanıdığımız şeytan Obama’nın ABD başkanı seçilmesi ile birlikte Ortadoğu’da ve belli bazı bölgelerde çok uç noktalarda çıkışlar olmaya başladı. Bu durum seçim sonrası ABD politikasının sertleştiğini gösterirken İsrail’in saldırıları daha çok ABD’nin yeni yönetimini ve “Arap Baharı” akabinde iktidara gelen idarecilerini teste yönelik stratejik bir hamle gibi duruyor.
Genel olarak bakıldığında ise İsrail her zamanki gibi Filistin’de katliam yapmaya devam ediyor. Ancak bu defa oldukça çok sayıda ve vahşet çapında saldırılar yapmakta. Tepki de ona göre. Lâkin bir farkla; dünya eski dünya değil, Arap coğrafyasında sesler kadar öfkeler de değişmiş. Cesaretler olağanüstü, Türkiye hakezâ. İsrail beklediği desteği ve görmek istediği ilgiyi görmedi. Bu durum oldukça ürküttü İsrail’i. Çünkü sanki Gazze ile İran’la savaşma test ediliyor gibi. Daha birkaç hafta önce Akdeniz’de ABD ve İsrail ortak bir tatbikat yaptı. Bu aslında bir çok şeyi açıklıyor. Fakat bir şeyler ters gidiyor. ABD kesintisiz ve kayıtsız İsrail’in Gazze saldırısına destek vermesine rağmen Batı hiç oralı olmadı, hatta nerdeyse İsrail’i kınayacak düzeyde açıklamalar geldi. Bu çok şeydir; artık kontrol Müslümanların elinde. Bunca dağınıklığa, başıboşluğa, lidersizliğe ve örgütsüzlüğe rağmen Müslümanların geldikleri nokta İsrail kadar Batıyı’da ciddi manada ürkütüyor, tedirgin ediyor. Bu sebeble, İsrail barbarlığına karşı mesafeli olmaya çaba gösteriyorlar. Çünkü İsrail kadar güvenilmez, hain ve şeytanî müttefik yoktur.
Kaldı ki BM, ABD ve Fransa gibi İsrail müttefiklerinin açıklamaları iğrençlikten başka bir şeyi ortaya koymadı. Utanmaz bir şekilde eskimiş, pörsümüş o eski lafları tekrarladı; “İsrail kendini savunmak hakkına sahip.” Domuzlardan başka ne beklenir ki. Onlara göre İsrailliler kendilerini savunmak hakkına sahiptir ama Filistinliler değil. Nihayetinde onların gözünde Filistinliler insandan daha aşağıdır ve bu sebeble böyle bir hakları yoktur. Sen yeryüzünün en büyük açık cezaevini, en küçük yiyeceğine kadar her şeyini karneye bağlayıp kontrol altına almaya çalıştığın bir yeri, kendilerine gönderilen ilaç yardımlarını bile imha ettiğin insanları öldürecek, soykırıma tabi tutacaksın ama onlar kendilerini savunmayacaklar öyle mi? Filistin sadece nefsi müdafaa hakkı kullanmıyor İsrailli katillere, cinayet sanıklarına hukuku tatbik ediyor, adaleti uygulamaya çalışıyor.
İsrail barbarlarının önceki hafta çarşamba sabahı düzenlediği saldırıda, 24 saat içinde aralarında üç çocuğun da bulunduğu 15 Filistinli Siyonistler tarafından öldürüldü. Ardından gelen bine yakın saldırıda ise bu sayı 200’e yaklaştı. Bu gelişmeler üzerine önce Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ardından Tunus hükümetinden 12 bakanın oluşturduğu bir heyet Gazze'ye gitti. Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdüssalem de heyetin içinde bulunuyor. Aynı dönem içerisinde Mısır’a ziyarette bulunan Tayyib Erdoğan ise Gazze’yi ziyaret etmek yerine alışılageldiği gibi “sloganvari” konuşma yaparak bir nevi salon şovu yaparak günü kurtardı. Oysa daha geçen hafta bangır bangır Gazze’ye gideceğini söylüyordu. İş başa düşünce samimiyet testinden sınıfta kaldı. Hakikatte de İsrail’in bu saldırısı hem Arap Baharı sonrası iktidara gelen güçleri hem de Türkiye gibi Suriye meselesi üzerinden “mücahid” kesilen kesimleri samimiyet testine sokmuştur. Esed’e aslan kesilenler, İsrail karşısında şimdi ne yapacaklar. “Küresel cihadçılar” bu defa İsrail sınırlarına dayanıp “dava” sahibi olduklarını mı gösterecekler yoksa, “birbirimizi kıralım bize ne var Yahudi’den” deyip, İsrail’den tırsacaklar mı? Bunu zaman gösterecek. İslâm ülkelerinin bazı yöneticileri sessiz kalırken veya kendi postlarını korumak için ruhsuz açıklamalar yaparken, Siyonistlerin son suçlarıyla Arap dünyasının onurlu insanları meydanlara çıktı. Kahire sokaklarında insanlar “Utanın Arap yöneticileri” ve “Gazze’deki kardeşlerimizle birlikteyiz”, sloganları attılar. Onlar, yöneticilerinin biran önce İsrail ile diplomatik ilişkileri kesmesini istediler.
İslâm coğrafyası bu mânâda ayağa kalkmışken İsrail hızını kesmeden Gazze’ye ölüm yağdırmaya devam etti; “Görgü tanıkları, Gazze'deki Filistin Hükümeti'nin merkez binasına İsrail uçaklarından 5 füze atıldığını, dört katlı hükümet binasının tamamen yıkıldığını aktardı.

AHMED EL CABERİ SUİKASTINDA DİKKAT ÇEKEN DETAY
Yasadışı Devlet İsrail’in Gazze’de düzenlediği bir terörist saldırı neticesi şehid ettiği Hamas askeri komutanı Ahmed el Caberi suikastı sıradan bir suikast değil bilakis Siyonistlerin diğerleriyle birlikte tasarladıkları profeyonel bir oyunun parçasıydı. İsrailli barış aktivisti Gershon Baskin Haaretz gazetesine Caberi ile temas halinde olduğunu ve onunla bir ateşkes anlaşması üzerinde çalışıldığını söyledi. Baskin üst düzey İsrailli yetkililerin Hamas ve Mısır istihbaratıyla olan ve kalıcı bir ateşkesi amaçlayan temaslarını bildiğini de söyledi ama bütün bunlara rağmen suikast onaylandı. O, İsrail ile Hamas arasındaki Gilad Shalit’in serbest bırakılması anlaşmasına aracılık etmişti. Muhtemelen İsrail iç güvenlik teşkilatı Shin Bet, Baskin’i takip ediyordu ve onun bilmediği bir şekilde onu ilgi odağı olmaktan yıllar boyunca uzak duran Caberi’ye ulaşacak bir olta yemi olarak kullanıyordu.
Hatırlatalım İsrailli ya da Yahudi barış aktivistleri sadece aktivist değillerdir.

“DİK DURUN, KARŞINIZDA LEŞLER VAR!”
Bir yanda dünyanın en gelişmiş teknolojisi ile üretilmiş silahlar, koruyucu kalkanlar ve robocopp gibi giydirilmiş askerler diğer yanda ev yapımı garip garip füzeler ve ellerinde keleşvarî silahları ile kazaklı gömlekli insanlar… Uçaklarla üzerlerine bomba yağdırılan, binaları ile birlikte havaya uçurulmak istenen insanlarda korkudan ve endişeden izlere rastlanmadığı gibi bir de meydan okurcasına savaş makinelerinin üstüne taşlarla, sopalarla ve zafer işaretleri ile gitmekteler. Oysa Yahudi, o pis ve necis varlık fare gibi korkak ve hain, sıçanlar gibi deliklere girmeye ve kaçmaya mecbur ve memur. Çünkü ölüm korkusu, zulmettiklerinin hesap korkusu onları endişe içerisine, telaş hâline sokuyor. Ve ne yapacağonı bilemez halde sağa sola kaçışıyor. Bu bize Ümmetin medarı iftiharı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun 28 Şubat’ta Müslümanları katletmek isteyen domuzlar sürüsünü deşifre ettiği o muhteşem ifadeyi hatırlatıyor; DİK DURUN, KARŞINIZDA LEŞLER VAR!..
Bakın bu leşlerin durumu basına nasıl yansıyor; İsrail askeri gücünün yüzde birine dahi sahip olmayan Gazze'deki Filistinlilerin direnişi, Siyonist çetenin lideri Netanyahu'yu sığınağa kaçmak zorunda bıraktı. İsrail'de yayın yapan Channel 10 televizyonu, önceki günkü saldırının emrini veren Başbakan Benjamin Netanyahu'nun, Hamas mücahitlerinin füze saldırısı sırasında Başbakanlıktaki sığınağa saklanmak zorunda kaldığını bildirdi. (MilliGazete) İsrail'in başkenti Tel Aviv'de füze saldırısı endişesiyle zaman zaman sirenlerin çalındığı ve halkın panik içinde olduğu bildirildi. Gazze'den atılan füzelerin Tel Aviv'e düşmesi ihtimali nedeniyle kentte siren seslerinin çaldığı, halkın panik içinde güvenli yerlere kaçmaya çalıştığı ifade edildi. Gazze'deki Hamas Hareketi'nin askeri kanadı İzzeddin el- Kassam Tugayları, İsrail'in Kudüs'teki Parlamentosu Knesset'e uzun menzilli füze fırlattığını açıkladı. Kassam Tugaylarından yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık, Kudüs'teki Parlamentosu Knesset'e de füze fırlatıldığı bildirildi.(AA) İsrail İç Güvenlik Bakanı Avi Dichter'in dün Gazze sınırındaki teftiş sırasında, Hamas tarafından atılan füze sonrasında korkuyla kaçtığını gösteren fotoğrafı sosyal medyada en çok paylaşılanlar arasında girdi. Yahudiler korkularından foseptik çukuruna bile gizlenirler.

İÇİMİZDEKİ YAHUDİLER MÜSLÜMANLARIN ÖNÜNÜ KESMEKLE MEŞGUL
Hem Yahudiler hem Yahudi işbirlikçileri özellikle son günlerde artan İsrail ve İslâm Dünyası gerginliğini İsrail lehine azaltma için çeşitli iş ve renklere giriyorlar. Güya “akil” yol gösterici pozlarında İsrail tecavüzlerini olgunlukla karşılamamızı telkin ediyorlar. Yahud hiç böyle bir şey olmamış gibi medyada zihinleri ifsada dönük daha farklı ve dikkat çekici olay ve problemleri ön plana çıkarıp gündemi meşgul ediyorlar. Ve yahud çeşitli Yahudi dernekleri ve dostluk grupları ile bir araya gelip “sevimli mazlum Yahudi” profili çizilmesini sağlıyorlar. Şalom gazetesi çevresinin ve çeşitli Musevi derneklerinin son günlerde artan yok festivaldi, sinema günleri idi, mezun buluşmaları idi vs. hep bu çevrede değerlendirilmeli. Diğer taraftan ülke içerisinde elini kolunu sallaya sallaya gezen MOSSAD ajanları ve yine Yahudi ile makam, para ve şöhret karşılığı işbirliğine girmekten çekinmeyen yasal ve yasadışı örgüt yöneticileri ve üyeleri, ticari kurum ve şahısları durumları apaçıktır ve ortadadır. Hâl böyle olunca içte ve dışta, Yahudi, Anadolu için birinci dereceden tehdit arzetmektedir. Milli Güvenlik Kurulu konsept gereği, içte ve dışta Yahudi tehdidini birinci dereceden güvenlik problemi olarak gündemine almalı ve gereğini yapmalıdır. Gizli saklı bütün şubeleri ve şahısları ile bu terör ve sömürü yapılanması açığa çıkarılmalı ve şiddetle cezalandırılmalıdır. Malumdur ki içte ve dışta Türkiye’ye en büyük zararı bunlar vermekte, milletin birbirini öldürmesine bunlar sebeb olmakta, işsizlikten tutun aile parçalanmalarına, fuhuştan tutun uyuştucu kullanımının artmasına bankalardan tutun GDO’lu zehirlerin millete yedirilmesine ve hepsinden öte bilim adamlarına suikast tertip edilmesine ve Mavi Marmara misalindeki gibi 9 Anadolu evladının şehid edilmesine kadar sayısız suç işlemişlerdir. Kimlerdir bunlar, tek sayıcı biz değiliz ve zaten yazımızda buna müsait değil; ama şunu da söyleyelim ki, Filistin davasına giden yol içimizdeki Yahudilerin temizlenmesinden geçer.

SONUÇ; ORTADOĞU'DA İSRAİL KENDİNİ TÜKETİYOR
Hatırlanırsa 16 istihbarat örgütünden oluşan ABD İstihbarat Topluluğu tarafından bu yılın başında “İsrail Sonrası Ortadoğu’ya Hazırlık” başlıklı bir rapor hazırlamıştı. Rapor önceki ay açığa çıktığında Siyasi analizci Kevin Baret, İran kanalı Press Tv’nin sitesinde önceki ay yayımlanan yazısında, “16 ABD istihbarat ajansı ‘Arap Baharı’, ‘İslami uyanış’ ve İran’ın yükselişine bağlı olarak Filistin yanlısı kuvvetin yükselişiyle İsrail’in ayakta kalamayacağında hemfikir” diye yazmıştı..
Rapor İsrail’in fişinin çekilmesini öneriyor. Baret, İstihbarat Topluluğu raporunun, Çin’in yükselişi koşullarında, “ABD’nin artık İsrail’i desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik kaynakları olamayacağı” sonucuna vardığını aktarıyor.
The New York Post tarafından “harfi harfine” alıntılanan Kissinger’in “10 yıl içinde artık İsrail olmayacak” (Bkz.) sözü kati ve şartsız. Kissinger, İsrail’in tehlikede olduğunu, fazladan trilyonlarca dolar verip düşmanlarını ordumuzla ezersek kurtulabileceğini söylemiyor. İran’ı bombalarsak, İsrail var olmaya devam edebilir de demiyor. Bir çıkış yolu önermiyor. Basitçe bir gerçeği belirtiyor: 2022’de, İsrail artık olmayacak.” Vurgusunu taşıyor.
Olan bitene bakıldığında Raporun vücud verdiği fikir “kendinden zuhur diyalektiği” çerçevesinde tıkır tıkır işliyor. Ve Kumandan’ın yıllar önce tesbit ettiği ve şimdilerde ayniyle “aşikâr” olmaya yüz tuttuğu gibi ; “Ortadoğu’da İsrail Diye Bir Devlete Yer Yoktur” sözü hedefine doğru ilerliyor. Kafir İsrail bu memuriyet peşinde ya Mü’minler onlar ne alemde?