“Sanatçı muhalif olur”muş. Ülkemizdeki sol tandanslı sanatçı familyasının ağzında sakız gibi çiğnediği bir ifade bu değil mi? Bir döviz... Bu sözü söyledin mi, bir anda her şey olup bitti… Kendileri dışında herkes birer “koyun sürüsü”. Gerçekleri göremeyen “insan müsveddeleri”. Kendileri dışında herkes “gözlerini ‘hakikat’e kapatmış garip varlıklar”.

Ötekileştirmeye karşı değilim… Herkes "ben" hakikatini ortaya koyduğu andan itibaren zaten ötekileşmiştir, dışını belli etmiştir. Ötekileştirmede insan aynı zamanda varlık hakikatini ortaya koymuş oluyor. Ötekileşmezsen kendi kendini yok ederek zaman ve mekân içinde yaşama şansını kaybedersin. Olsan da olur olmasan da... Hayatın sona erse de hiçbir şey kaybedilmez. Ötekileştirme ve öteki olma hassanı kaybettiğin için şahsiyet olma şansını da kaybetmişindir... Şahsiyet olamayanın hayatında orijinalitesi olmaz. Bu varlık bir maymundur adeta. Putlaştırdıkları ne yapmışsa hep onu alır. Sorgu, sual, nefs muhasebesi hak getire… Aldıkları müsbet sonuçlar getirmedi mi? Topluma dayattığı devrimler ileriye dönük atılıma vesile olmadı mı? Fark etmez… Çünkü onlar putlaştırılmıştır ve bu sebeple kusursuzdur. Dikilen elbiseler bedenlere uymadıysa ne yapılır?.. Elbette elbiseler bedenlere uydurulur. Fakat maymun şahsiyetler elbiseyi aynen muhafaza ederek bedeni elbiseye uydurmaya uğraş verirler.

Burada elbiseyi Batı düşünce ve anlayışı yani Batı medeniyeti, bedeni ise devrimlerin tatbik edildiği millet olarak almamız gerektiği aşikâr. Suç bedende-millettedir. Bundan sonrası; millete yapılan işkenceler, her türlü aşağılama ve millete ait değerlere düşman kesilmeler... Bundan sonrası; insanların rüyalarına pranga vurmak, şafak vaktinde gününü aydınlatan güneşini karartmaktır. Hayatı yarasaların cirit atıp kanat çırptığı güneşsiz, yıldızsız, mehtabı olmayan bir mağaraya sığdırmaktır. Müslüman kardeşlerimiz Kemalist ve çağdaş addedilen insanlara “bizi ötekileştiriyorsunuz” diye sızlanmasın. Onlar “doğru”sunu yapıyor; fakat usulleri yanlış… Zalimane ve farklılıkları imha edici... Hem onlara göre doğrusu, hem de bize göre... Müslüman olarak İslâm düşmanlarını “öteki”leştirme vazifemizdir.

Ötekileştirelim…

Biz biz olalım, şahsiyet sahibi kalarak izzetli ve şerefli durmanın böyle yaşamanın huzuruna erelim. İçimizdeki kölelik zincirini kırıp atalım!..

Ötekileştirelim…

Bizi biz yapan değerleri idrak edip dışımızdaki her türlü anlayışı muhasebe edip, yerli yerine oturtalım. Kainatın Efendisinin "kelâm ve mânâ toplayıcılığı" rolünü yerine getirmeye çalışalım!.. Bütün felsefe tarihini gözden geçirelim, hikemiyât binasını güçlendirelim. Bizimki hâkim olduğu müddetçe ise öteki inançları ezmeyelim. Onlara gereken tebliğ ve telkin yapalım, ötesini Rabb’imize havale edelim. Onların kendi inanç ve düşüncelerini, kendi içlerinde yaşamasına müsaade edelim. “Niçin bizi sevmiyorsunuz, biz olmasak size ne olurdu?” diye başlarının etini yemeyelim. “Bizi sevmek zorundasınız aksi taktirde bu memlekette yeriniz yok!” demeyelim. Önümüzden arkamızdan, sağdan ve soldan komşumuzsa iyi ve kötü günde yardım edelim, örnek olalım. El uzatalım! Onların elimizden, dilimizden emin oldukları her alanda adaleti gözettiğimize şahit olacakları insanlar olalım. “Cizye karşılığında her türlü güvenlik ve huzurunuz teminatımız altında.” diyelim. Eğer bunu beceremiyorsak “Buyurun bize verdiğiniz cizyeniz.” diye teslim edelim.

Ötekileştirelim…

Zıt kutbumuzu işaretleyelim. “Biz kimiz, niçin bunlar bizim zıt kutbumuz?” diye muhasebe edip, elde ettiğimizi evlatlarımıza öğretelim. Aksi taktirde Gezi Olayları’ndaki gibi şurada-burada evlatlarımızın karşı kutupta insanlarla iç içe oldukları acı olaylarla karşılaşırız. Aksi takdirde gözümüz kapalı, “Neslimize ne olacak?” endişesi içinde uyuyamayız.

Ötekileştirelim…

Yavrularımızı eşya ve hadiselere pençesini geçirici, halifelik misyonunu yerine getirici birer aslan parçası yapalım.

Ötekileşelim…

Ötekileştirelim, evlatlarımız “Sanatçı muhaliftir!” tarzı kof anlayışlar yerine çağından mesul Müslüman olarak yetişsin. Her şartta benliğinin farkına varsın… “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diyerek başını kuma gömmesin. Evlatlarımız estetik bir anlayışa sahip olsun ve her daim “iyi, doğru ve güzel”in yanında olsun. Bunları başaramasa bile en azından buğz edici bir anlayışa sahip olsun.

Baran Dergisi 726. Sayı