Geçtiğimiz hafta Papa Francis, Irak'ta Şiî lider Ayetullah Ali el-Sistanî ile görüştü. Irak dönüşünde uçakta konuşan 84 yaşındaki papaz, 90 yaşındaki Sistanî ile yaptığı görüşmeden oldukça olumlu bir şekilde bahsetti. Francis, ruhuna iyi geldiğini söylediği bu görüşme ila alâkalı olarak, “Bu inanç ziyaretini yapma ve gidip bu büyük bilgeyi, Tanrı insanını bulma ihtiyacını hissettim.” ifadelerini kullandı. Yine kendisine yöneltilebilecek tenkitlerin önünü almak için bazı muhafazakâr Katoliklerin Ayetullah Ali el-Sistanî ile görüşmesini “sapkınlıktan bir adım uzak” olarak yorumlayabileceğini tahmin ettiğini belirten Papa, ancak dinlerarası ilişkiler için bazen risk almanın gerekli olduğunu dile getirdi.

***

İran’ın Batı Sınırları

2003 senesine kadar İran’ın batısı Irak sınırında son bulmaktaydı. Amerika’nın Iraklı Şiîlerle iş birliği yaparak Irak’ı işgalinden sonra, Şiîlerin ve her ne kadar kavim asabiyesi gerekçe gösterilerek aralarındaki anlaşmazlıklardan sıkça söz edilse de İran’ın Irak’taki hakimiyeti genişledi ve ta Suriye sınırına kadar dayandı. 2010 senesinde Mağrib’de başlayan Arab Baharı sürecinin Suriye’de neden olduğu iç savaş ile beraber İran’ın nüfuz sahası bu sefer Akdeniz’e kadar ulaştı.

Irak’ın Fars ve Arab Şiîlere Teslim Edilmesi

Yahudi ve Amerika işbirliğinde, iddia edildiğinin aksine kitle imha silahları da yokken Irak’ın işgâl edilmesi ve bu alanın Şiî İran ve Ayetullah’ın hâkimiyetine bırakılması rastgele bir gelişme yahut yalnız Şehid Saddam Hüseyin’e karşı savaşı kazanmak için taktik bir ittifak şeklinde okunamaz. Amerika ve Yahudinin Sünnî Irak’ı Fars ve Arab Şiîlerin hâkimiyetine bırakması stratejik bir planlamanın parçasıdır.

Arab Baharı: Suriye

Suriye’de iç savaşın başladığı ilk günlerde, dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’un Ahmet Davutoğlu’na söz verdiği ve Davutoğlu’nun da Türkiye’nin Suriye politikasını baştan sona bu vaade göre şekillendirdiği Tomahawk’lar Esad’ın tepesinden aşağı inemez ve daha o gün bu iç savaş sona erip de Suriye’deki hâkimiyet Baasçı Nusayrî Esad ailesinden alınıp da Suriyelilere bırakılamaz mıydı? Amerika ve Yahudi’nin Suriye’de Şiî milis gücü Haşd-i Şâbi ile adı konulmamış bir ittifaka girmesi, Irak’ta yaşanan hadiselerden sonra rastgelelikle yahut Suriye’de yuvalanan IŞİD’e karşı taktik bir ittifak şekline izah edilemez. Amerika ve Yahudi, son derece şuurlu bir şekilde tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye sahasında da Şiîlerle stratejik bir ittifak içine girmiştir.

Yemen

Yemen iç savaşına gelelim. İran tarafından desteklenen Husiler, Amerika iddia ettiği gibi gerçekten de yanında duruyor ve ona destek oluyor olsa Suudî Arabistan’ın başına belâ olabilir miydi? Şiî İran sopasıyla Arabların terbiye edildiği, hizaya çekildiği ve hatta tüm bundan sonra ortak düşman paydasında buluşturularak Yahudi’nin hizasına çekilmelerindeki strateji alenen ortada değil mi?

Vekil Güçlerin Meşruiyetinin Kaynağı

Batılı servis elemanları tarafından sosyal medya üzerinden tuzağa düşürülen Batıda yaşayan Müslümanların, Suriye’de IŞİD adı altında toplanması; IŞİD’in yayınladığı dehşet görüntüleri dolayısıyla bunlara karşı savaşan herkesin Batılı milletler nezdinde meşruiyet bulması; Haşd-i Şabi ve PKK’nın da IŞİD’e karşı mücadeleleri dolayısıyla buldukları meşruiyetle Suriye’nin kuzey ve orta kesiminde Akdeniz’e doğru iki hilâl şeklinde uzanması; ve ayrıca IŞİD adı altında toplanan samimi Müslümanların da tüm bu süreçte burada telef edilmesi. Tüm bunlar tesadüf mü?

Buzdolabı

Obama’nın seçimi kaybetmesinden hemen sonra kısa sürede büyük çapta yenilgiye uğratılan IŞİD’in tam mânâsıyla ortadan kaldırılmayarak çeşitli grubların içinde bugüne kadar adeta buzdolabına kaldırılarak yarın lâzım olur hesabı saklanması…

Müslüman Katliamı

Şiî Haşd-i Şabi’nin IŞİD ile mücadele ediyorum ayağına Irak ve Suriye’de, bilhassa da Musul ve Haleb’de birinde Amerika diğerinde Rusya destekli olarak gerçekleştirdiği Müslüman katliamı.

Şiî Misyonerler

Şiîlerin İslâm âleminnin köşe bucağında STK faaliyeti adı altında gayr-ı Müslimleri Müslümanlaştırmak üzere değil de yalnız Ehl-i Sünnet’i Şiîleştirmek üzere sürdürdükleri tebliğ faaliyetleri…

İran ve PKK İttifakı

Geçtiğimiz ay Irak’ın kuzeyindeki Sincar bölgesinde İran destekli Haşd-i Şabi ile PKK’nın Türkiye’ye karşı ortak hareket etmek noktasında anlaşması.

Yanıltma Mı, Yanılsama Mı?

Yukarıda sıraladığımız kaskatı vakıalar bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşmişken, senelerdir, bütün dünya medyası ve düşünce kuruluşlarında yatıp kalkıp Amerika İran’ı vuracak mı, Yahudi devleti İran’a saldırır mı, İran Amerika’ya savaş açar mı gibi bir sürü gündem üretip, aynı gündem üzerinden bu kadar çok tezvirat üretilmesi kadar büyük bir yanılsama yahut yanıltma olması, gerçekten de hayret!

Tüm bu yaşanan hadiselerle asıl hedef alınanın İran değil Türkiye olduğunu gerçekten görmemeleri mümkün değildir herhâlde. Türkiye’deki bir takım büyük fikir adam(!)larını istisna tutuyoruz tabiî, onlar Batı’da konuşulanları tercüme edip, burada caka satmakla meşgul olduklarından, onlar hakikaten bunu da göremiyorlardır, diğer hiçbir hakikati göremedikleri gibi.

Papa Efendi, Aynı Din İçinde Diyalog Olmaz!

Şimdi tekrar başa dönelim, Papa Francis Sistanî’yi ziyareti için demiş ki, “dinler arası ilişkiler faaliyeti.” Hangi dinler arası ilişkiler, aynı dinin mezhebleri arasında dinler arası ilişki mi olurmuş?

Muhyiddin İbnü'l-Arabî Hazretleri der ki, ''Küfrün kaynağını bilmeyen, gerçek imanda olamaz.'' Biraz olsun küfrün kaynağından haberi olan, tahrif edilmiş olan Hristiyanlıkla, doğru yolun sapık caddelerinden biri olan Şia’nın aslında aynı din, daha doğru bir ifâdeyle dinsizlik olduğunu pekâlâ bilir. Fettoş İslâm’ı Hristiyanlığa uydurmaya uğraşıyordu da en azından dili doğru kullanıyor ve bunun adına dinlerarası diyalog diyordu. Bu konuda Papa’nın Feto’dan ders alması gerekiyor.

Papa’nın Bu Seyahati Fatımîlere İade-i Ziyaret

Şiîliğin kollarından biri olan Fatımîler, dönemin İslâm devleti Selçuklu ile baş edemeyeceklerini anlayınca Haçlılara başvurmuş ve Haçlı Seferleri’nin başlamasında, Kudüs’ün düşmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Bugün Papa Francis, Irak'ta Şiî lider Ayetullah Ali el-Sistanî’yle görüşerek, bundan bin sene evvel gerçekleşmiş olan bir ziyaretin iade-i ziyaretini yapmaktadır ve hedef 1000 senedir aynıdır.

Esas Hedef Ehl-i Sünnet’in Kalesi Anadolu’dur

Dün nasıl ki Selçuklu ve Osmanlı bu ittifakın bir numaralı hedefi olmuşsa, bugün de Türkiye hakiki atalarıyla aynı kaderi paylaşıyor. Şereftir!

Son bir asırdır kenara çekilip, önce kuduz küfür, ardından da dini içten yıkmaya azmetmiş ılık küfür ile ruh köklerimize saldıran, bizi Ehl-i Sünnet yolundan koparmaya çalışanlar, bu şekilde muvaffak olamayacaklarını anlamış olacaklar ki, şimdi yeniden Haçlı seferlerinde olduğu gibi toplaşıp üzerimize gelmeye azmetmişler. Daha önce de geldiler. Bin senedir deniyorlar, çünkü bin senedir başaramıyorlar. Kıyamet ne vakit kopar Allah bilir de, öyle görünüyor ki, bin sene daha deneyecekler.

Papalıkla hesaplaşmanın sırası ne vakit gelir bilinmez fakat; İslâm âleminin sırtındaki Haçlı ve Yahudi hançeri İran sökülüp atılmadan, bölgeye ektiği tohumlar kurutulmadan bu hesaplaşmanın layıkıyla yapılamayacağı aşikâr.

Baran Dergisi 740.Sayı