Türkiye’de dil mevzuu ve özellikle Harf İnkılabının açtığı menfi yaralar söz konusu edildiğinde Yahudi Profesör Avram Galanti’yi hatırlamamak mümkün değildir. Zira Avram Galanti, Harf devrimi ve dil katliamının yapılacağı günlerin arefesinde bu menfi harekete her daim muhalif tavır sergileyerek isyan etmiştir.  Dil etrafında kaleme aldığı eserler, Mustafa Kemal ve avanesine her zaman cevab teşkil eden nadide eserlerdendir.
1925 senesine neşrettiği “Türkçede Arabî ve Lâtin Harfleri ve İmlâ Meseleleri” unvanlı eserinin birinci faslında Arabî harflerin Lâtin harfleri üzerine olan tefevvukunu –teknik,ilim, siyaset ve iktisat nokta-i nazarından- izah etmiştir.  1927 yılında İstanbul’da Hüsn-ü Tabiat Matbaasında bastırdığı “Arabi Harfleri Terakkimize Mani değildir” isimli eseri son derece dahiyane kaleme alınan muazzam bir eserdir. Bu eserin önemini Avram Galanti şu sözlerle belirtir:
“1926 senesinde akdolunan Bakü Türkoloji Kongresinden sonra matbûatda, tekrar Lâtin harfleri münâkaşası canlandığından, yeni iddialara karşı nokta-i nazarımı müdâfaa etmek için, münâkaşaya karışarak ‘Akşam’ gazetesi vasıtasıyla düşündüklerimi yazdım. Bu defa düşündüklerimi yeni malzeme ile itmâm etdiğimden bir ‘küll’ teşkil eden bu yazılarımı ayrı unvanlar altında bu risalede toplamayı münasip gördüm. Bu unvanlar ber-vech-i zirdir. Bu eserin muhtelif unvanlı yazılarında, bazen aynı fikrin tekrar edildiği vâki’dir. Mevzuumuz muhtelif cüz’lerden teşekkül ettiği için, bunun önünün alınması mümkün olamamıştır. Burada yürütülen mütâlaalar, Arabî harflerinin terakkimize engel olamayacağı neticesine vardığından, bu esere ‘Arabi Harfler terakkimize Mâni Değildir” ismini verdim”.[1]
Musevi bir Profesörün bu derece haysiyetli ve namuslu duruşu karşısında eğilmemek mümkün değildir doğrusu. Avram Galanti, fikrin ve ilmin namusunu bilen, bu fikir namusundan aldığı haysiyetli eda ile meydan yerinde ses yükselten düşünürlerimizdendir.
Özellikle Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile ilme vurulan darbeler neticesinde, saf fikirden anlayan düşünür yok denecek kadar azdır. O halde, Bâkileri, Nedimleri, Fuzulileri, Hacı Bektaşları, Yunus Emreleri, ve Mevlanaları yetiştiren Anadolu toprağı, cumhuriyetin ilanından sonra adam gibi adam yetiştirmede niçin bir “kahti rical” dönemi yaşatmıştır memleketimize. Avram Galanti işte bu noktada devreye girer ve Latin Harflerinin zararlarından bahsederken şu çarpıcı açıklamayı yapar:
“Latin Harflerinin kabulü, Millî irfan müesselerimizde mütefekkir yetiştirmeye mani olur.”
İşte Avram Galanti’nin de söylediği gibi, Latin Harflerinin memleketimizde kabulü Mütefekkirlerin, düşünen insanların önüne geçmek ve bu değerli kafaları yeniden bu Anadolu toprağında filizlendirmemek için yapılmıştı. Zira, tarihi vetiremizde bütün muazzam eserler, dahiyane kaleme alınan yapıtlar, bu dille yani İslam harfleri ile neşrolunmuştu.
Güya Türk olan ve bizden görünen Falih Rıfkı Atay denilen alçak, Avram Galanti aleyhinde yazılar kaleme almaya başlayınca, Avram Galanti, “Falih Rıfkı Bey’e cevap” isminde yazı kaleme alır. Bu yazısında “Akşam gazetesinin Lâtin harflerine dair açtığı ankete  verdiğim cevabı, Milliyet gazetesinde neşredilen bir makalenizde tenkit ediyorsunuz. Evvelemirde sizin Lâtin harflerine taraftar olduğunuzu ve benim de Arabî harflerine taraftar olduğumu kaydettikten sonra, makalenize cevap veriyorum” girizgahı ile Mustafa Kemal’in bir numaralı yalakacısı olan Falih Rıfkı Atay’a gayet ilmi cevaplar vererek susturur.
Kültür emperyalizmin bir numaralı faili olan cumhuriyetin kurucu önderi ve etrafındakilere hayatının her safhasında cevaplar veren  Avram Galanti, 8 Ağustos 1961 yılında İstanbul’da gözlerini hayata kapatır...
 
 
DİPNOTLAR
1-     Prof. Dr. Avram Galanti, ARABÎ HARFLER TERAKKİMİZE MÂNİ DEĞİLDİR, s.3-4


Baran Dergisi 346. Sayı