Hayatının 5 yılı cezaevinde geçen ve 1960 senesi sonlarına doğru hakkında istenen hapis cezası 100 yılı aşan, vefatı esnasında hakkında tutukluluk kararı bulunan Üstad Necib Fazıl, şimdi de “Put Adam” isimli eseri dolayısıyla yeniden yargılanacak. Daha önce Rahmetli Üstad’ın kontrolünde Arabçaya çevrilmiş olan “Put Adam”, Türkçe aslının Üstad’ın çocukları tarafından sümenaltı edilmesinden ötürüArabçadan Türkçeye tercüme edilen nüshasıyla yeniden mahkeme kapısında.

“Put Adam”ın ölümünün ardından, ülkeye hâkim “Put Parti” iktidarı döneminde zuhur eden Üstad Necib Fazıl, ömrünü, bir yandan lâik-batıcı putperestlerle, diğer taraftan ise kendisini liboş, muhafazakâr, reformist, mezhebsiz gibi şekillerde tanımlayan ham yobaz kaba softa takımıyla mücadele ederek geçirdi. Her Müslümanın taşıması gereken asgarî keyfiyet olan “Allah, İslâm ve Peygamber düşmanlarına karşı mücadele” bayrağını şahsında göklere çıkarırken, düşmanlık eden putperest taifesini ise eline geçen her fırsatta yerin dibine sokmasını bildi.

Bir kavram kargaşasını aşmak için şu hususu açıklığa kavuşturarak devam edelim. Bugün birilerinin yaptığı gibi dün de aynı konular konuşuluyor ve M. Kemal’e tazim etmenin putperestlik olmadığı, devletin kurucusuna karşı olan saygı ve sevginin belirtildiği ifâdesi arkasına saklanılıyordu. Önce şu hatayı düzeltelim, M. Kemal, bir devletin kurucusu değil, kurulu bir devletin içine düştüğü müşkülden istifade ederek devlet reisliğine çöreklenen ve ardından da İslâm’a karşı olan düşmanlığını devrimler adı altında kanunlaştırarak, bugünün diliyle “Anayasal Düzeni” yıkan kişidir. Dolayısıyla Osman Gazi gibi bir devlet kurucusu olarak anılması saçmalıktır. Anadolu’yu işgalcilerden kurtardı deseler, biliyoruz ki kendisi Rusya’ya iltica etmeye hazırlanırken, iki Osmanlı paşasının başarıyla tatbik ettikleri harekât planı sayesinde Yunan ordusu püskürtüldü ve beyefendi de en iyi bildiği şeyi yapıp fethedilen sahada fatihçilik oynadı… Hem de Müslüman Anadolu İnsanı’nın canıyla, malıyla vermiş olduğu mücadelenin neticesinde memleketi savaştığı düşmana benzeterek! Peki, o zaman bu tazim ne için? Sevgi ve hürmet devrimler içinse, hepsi baştan sona İslâm’ı Anadolu topraklarından silmek üzere tezgâhlanmış bu kanunlara sevinen insanın dini ne ola ki? İbda Hikemiyâtı’ndan öğrendiğimiz üzere, “Put, Allah ve Resûlü’ne imânın gereği hükümlerine tâbi olmak yerine, kendi nefsinin reyini tercih etmek ve kendi reyine itimad etmektir; bu mânâda, İslâm dışı bütün fikir ve sistemler, putperestliktir... İslâma muhatab anlayış, bu mânâda put kıran baltadır!” Yani, put kıran, “Putşiken”.

Putperestleri bir tarafa koyalım ve dönelim şimdi Necib Fazıl’ın diğer bir cebhede mücadele etmek zorunda kaldığı muhafazakâr, liboş, reformist taifesine. Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanlığı, İslâm düşmanlığı ile maruf ve bunu sergilemekten hiç gocunmamış bir kimse için anma metni hazırlıyor ve arkasından rahmet diliyor. Allah ve Resulüne düşmanlık edenlere hiçbir şart ve kayıt altında rahmet dilenmeyeceğini, bile bile bu işi yapanın imanının tehlikeye girdiğini Diyanet İşleri bilmiyorsa, bu müessese o zaman ne işe yarıyor? M. Kemal “Kemalizm” adında bir din uydurmak yerine, açıktan “ben Ebu Cehil’e tabiyim demiş olsaydı”, o zaman Diyanet İşleri Ebu Cehil için de mi taziye yayınlayacaktı? Bütün alt kadroları bu vaziyetin şuurunda ve son derece rahatsız olduğu hâlde, üst kademelerden böyle bir karar çıkıyorsa, Diyanet İşleri’nin tepesi, aslı olan Hıyanet İşlerine rücu ediyor demektir.

Hakeza Türkiye’de 17 senedir Üstad Necib Fazıl’ın fikirlerinden beslenerek iktidarda olan Ak Parti’ye gelelim. FETÖ’cülerin Batıcılık iddiasında kendileriyle girdikleri rekabet esnasında itin mahrem yerine sokup çıkarttıkları ve bütün meşruiyetini kaybetmiş bulunan Kemalizmi, FETÖ ile mücadele etmek için denize düşen yılana sarılır hesabı aklayıp, paklayıp yeniden dirilten iktidara ne demeli? 15 Temmuz’dan hemen sonraki sayımızın kapağıydı hatırlarsanız, “Gönüldaş, Gaye İttihad ile İttifakı Karıştırma”. Sonrane oldu?Karıştırdınız. Sizden yana olması düşünülemeyecek azgın bir azınlığın atacağı üç beş oyun peşine düşüp, hem bu toprakların çoğunluğunu kendinize küstürdünüz, hem de karşı tarafın ölmeye yüz tutmuş ruh hâline yeniden can suyu vererek, büyük bir cinayete ortak oldunuz. İşin daha da beter tarafı, kaybedilen oyları geri kazanmak için memleketin kahir ekseriyetinin gönlünü almak yerine, hâlen bu lânetlileri yalamayı sürdürüyorsunuz. 

“Türkiye zor şartlardan geçiyor, birlik olmamız lâzım.” Kiminle? Düşmana yaranmak için birbiriyle yarış edenlerle mi? Sizin zor şartlardan geçerken birlik tesis etmek anlayışınız, içimizdeki ajanlarla ittifak etmek ise o zaman FETÖ’cülerin kabahati ne? Bunlar aynı madalyonun iki yüzü değil mi? Takiyyeci hain kötü, âleni putperest hain mi iyi? Kriter ne?

Senelerdir İsmet İnönü’ye söylenmedik lâf bırakmaz, bütün kabahati onun üzerine yıkarken, M. Kemal’i akladığınızı unuttunuz. Şimdi de Ak Parti iktidarının 17. senesi şerefine, Kemalist yargı, Necib Fazıl’ın Put Adam eseri ile alâkalı olarak kitabın yayımcısını, 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis istemiyle yargılıyor.
Bakın, bu dava kitabı yayımlayan Osman’a değil, Üstad Necib Fazıl’a açıldı!

Gelelim 10 Kasım’a
İslâm düşmanlığıyla nam salmış bir ölü, İslâmî hiçbir keyfiyeti hâiz olmayan cenaze, Müslümanlıkla bağdaşmayan anma törenleri ve Roma ile Yunan tapınak mimarilerinin piçi olarak inşâ edilmişbir kabir binası... Her sene bu bina ile Dolmabahçe’de, mermerden yontulmuş bir lahit ile tahtadan yapılmış bir yatak önünden geçmek ve bu esnada eğilmek, çiçek atmak, ağlamak ve ilgili vakitte sap gibi dikilmek suretiyle ifâ edilen ibadet.

Şehirlerin en büyük meydanlarındaki ilgili heykel önünde bir araya gelip, bu taştan ve bronzdan, üzeri kuş pisliğiyle örtünmüş, kendisine bile hayrı olmayan “şey”lere tazim eden devlet ricalini de unutmamak gerek.
Bunun adı putperestlik değilse nedir? Siz söyleyin? Hadi onu “seven” bir grup azgın azınlığın yaptığını bir yana koyalım. Devlet ricalinin her şehirde bir heykel önünde toplanıp tazim etmek zorunda olması nedir? Böyle bir saçmalık, cehalet olabilir mi?

He, herkes bu saçmalığı yapacak, cehaleti sergileyecek ve biz, bu rezaleti tenkit ettiğimiz için habire yargılanacağız. Yok ya!

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi “Herkes putuna sahip çıksın, çünkü o putları yıkmaya mecbur ve memuruz!”

Baran Dergisi 670. Sayı