Horoz Sûretli Melek (2)
Sahibül Mirac (Kitabül Mirac) isimli eserden özetle:
“Allah Resûlü buyuruyorlar (meâlen): “Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ı dünyada olduğu sûrette gördüm, nurdan libaslar giymiş, nurdan taht üzerine oturmuştu.”
“Yüce Hak ölenlerin ruhlarını ona arz ettiriyordu. O da mümin kulların ruhunu gördüğü zaman sevinip şöyle diyor:
-“Temiz bedenden temiz ruh.”
“Sonra onun için af ve mağfiret diler, dua ve rahmet dileği ile tazarru eder yalvarır.”
“Bundan sonra melekler o ruhu alıp yüceler yücesine götürürler. Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruldu (meâlen):
“Gerçek şu ki iyilerin amel kitapları birliğindedir.”
“Kâfirlerin ve münafıkların ruhları ona arz olduğu zaman üzülür ve şöyle der:
-“Habis bedenden habis ruh.”
“Beddua eder. Bundan sonra melekler o ruhu alıp siccine götürürler. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruldu (meâlen):
“Gerçek onların sandığı gibi değil kötülerin kitabı siccindedir.” (Mutaffifîn 83 / 7. âyet).
“Cebrail’e sordum: Bu kimdir?
“Bana şöyle anlattı:
-“Babanız Âdem’dir, ileri var ve ona selam ver.”
“Ben de ileri varıp selâm verdim ve selâmımı tazimle aldı.”
-“Merhaba salih oğul, Salih nebi! Senin gibi bir oğlu bana hibe eden Allah’a hamd olsun.”
“Böylece bana hoş geldin etti.”
“Onun bu övgüsüne karşılık şöyle dedim:
-“Bana senin gibi bir baba hibe eden Yüce ALLAH’a hamd olsun.”
“Gördüm ki Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın sağ canibinde bir kapı var oradan güzel koku gelmektedir.”
“Oraya bakar mesrur olur güler, sol yanında bir kapı daha var buraya da bakıp mahzun olur ağlar.”
“Cebrail’e sordum:
-“Bunlar nasıl kapılardır.”
“Şöyle anlattı:
-“Sağındaki kapı cennete açılır, saidlerin ruhları oradan cennete gider, sağ tarafına bakınca onları görüp şad olur. Solunda olan kapı cehenneme açılır şakilerin ruhları oradan cehenneme gider, sol tarafına bakınca onları görüp mahzun olur… Sonra bir melek gördüm horoz sûretinde idi. Gayet büyük başı Yüce Arş’la beraber olmuştu, ayakları yedi kat yerden aşağı idi. İki kanadı vardı, onları açtığı zaman maşrıkla mağribi doldururdu. O meleğin makamı Sidreti münteha olup, vücudu beyaz inciden, ibikleri ise kızıl yakuttan yaratılmıştı.”
Miraçnâmelerde anlatıldığı üzere, beyaz horoz beslemek çok faydalıdır. Bunun sebeb-i hikmeti kuvvetle muhtemel “Arş horozu” ile ilişkilendirilmiş olmasıdır. Demişlerdir ki, beyaz horoz besleyen yalnız kendi ev halkını değil, komşularını dahi afetlerden ve musibetlerden korur.
Hadîs meâli: “Beyaz horoz benim dürüst dostumdur. Cebrail’in dahi arkadaşı ve dostudur. Düşmanım şeytanın da düşmanıdır. Beslendiği evin sahibini ve çoluk çocuğunu civarında bulunan dokuz evin hane halkını korur.”
Hazret-i Enes (R.A.)’dan naklen ve Ebu’ş Şeyh tarafından rivayet edilen bir hadîs meâli: “Çatal ibikli beyaz horoz benim habibim ve sevdiğimdir. Habibim Cebrail’in dahi habibidir. Bulunduğu evin sağından dört, solundan dört, önünden dört, arkasından dört, ceman on altı evi ve içinde olan ehillerini afetlerden ve musibetlerden korur.”
Hazret-i İbni Ömer (R.A.)’dan naklen ve Beyhakî tarafından rivayet edilen bir hadîs meâli: “Horoz namaz vakitlerini Allah’ın kullarına bildirir, her kim evinde beyaz horoz tutup beslerse, o kimseyi Allah üç şeyden korur: Şeytandan, büyücüden ve kâhinlerin şerrinden.”
Beyaz horozun boğazlanmaması tavsiye edilmiştir. Nitekim Fethul Kadir’de, “Beyaz horoz kesenin hâli kederden yana boş olmaz” denilmiştir.
İmam-ı Salebi, İmam-ı Dümeyri’nin “Hayatul Hayvan” adlı kitabından naklen bir hadîs meâli: “Allah üç sesi sever ve bunlardan razıdır. Kur’an-ı Kerim okuyanın sesi, seher vaktinde istiğfar edenin sesi ve horoz sesi.”
Yine Sahibül Mirac isimli eserden devamla: “Allah Resûlü buyuruyorlar (meâlen):
“Horoz sûretli melek gece olunca dünya semasına iner ve şöyle tesbih eder:
“Pek mukaddes Sultan bütün noksanlıklardan münezzehdir. Ondan başka ilah yoktur. Hayatı ve kıyamı sonsuzdur.”
“Cebrail’e sordum:
-“Bu nedir?
“Bana şöyle anlattı:
-“Bunun için arşın horozu derler. Gece karanlığı olduğu zaman, dünya semasına iner, gecenin üç bölüğünden biri geçtikten sonra kanatlarını çırpar ve şöyle der:
-“Hani ibadet edenler; namaza kalkacaklar kalksınlar.”
“Onun bu sesini insan ve cinden başka bütün varlık duyar. Yer horozları onun sesini işitince kanatlarını çırpar ve şöyle seslenirler:
“Ey gafiller, Allah-ı zikre başlayınız.”
“Gece yarısı olunca, o melek yine kanatlarını çırpar şöyle seslenir:
-“Teheccüde kalkacaklar kalksın namaz kılsınlar.”
“Bu nidadan sonra tekrar yer horozları ötüp insanlara o meleğin haberini bildirirler.
“Gecenin iki bölüğü geçip bir bölüğü kaldığı zaman o melek tekrar seslenip şöyle der:
-“Hani günahlarından mağfiret isteyenler! Nerede Âlemlerin Rabbi’nden ihtiyaçları ve muradları olanlar! Kalksınlar, istiğfar etsinler ve muradlarını arz etsinler.”
“Onun bu nidası üzerine yer horozları ötüp insanları ondan haberdar ederler.
“Tanyeri ağardıktan sonra tekrar o melek kanatlarını çırpar ve şöyle der:
-“Şimdiden sonra gafiller kalksın hem de üzerlerinde kat kat günahları olduğu halde.”
“Bunu söyledikten sonra kendi mekânına yükselir. Bunu duyan yer horozları da öterek onun söylediğinden haberdar ederler.”
“CEBRAİL devam etti:
-“Ya Resûlullah bu durum hep böyledir, ta kıyamete kadar.”
“Bir haber de şöyle anlatıldı:
-“Kıyametin zuhuru vakti geldiği zaman o horoz sûretli melek gecenin üçte birinde nida etmek ister ama yüce HAK’tan şu izzet hitabı gelir:
-“Ey melek, kullarımı uyandırma.”
-“Böylece ötmekten nehy edilir, bu durumda o melek ve tüm sema melekleri kıyamet kopmasının vakti geldiğini anlarlar. Hep birden ağlamaya başlarlar.
“O gecenin uzunluğu üç gün-üç gece kadardır.
-“O gece horozlar ötmez ve köpekler havlamazlar. İnsanlar tam bir gaflet içinde üç gün üç gece yatar kalırlar. Ancak daima teheccüd namazına kalkanlar kalkar teheccüd namazlarını kılarlar.
-“Sabah olmadı; acaba erken mi kalktık? deyip biraz yatarlar. Tekrar kalktıklarında, sabah olmadığını görürler. O zaman gecenin uzunluğundan anlarlar ki, kıyamet geldi. Bunlar teheccüd kılmayanları kaldırmak için çok çalışıp çabalarlar; ama onları uyandırmak hiçbir yoldan mümkün olmaz hiç kaldıramazlar. Bunun üzerine kendileri camilere gider orada toplanırlar, günahlarına tövbe eder bağışlanmalarını dilerler, hep gözyaşı dökerler… Ta o üç gün üç gece geçinceye kadar. Hep tazarruda niyazda ve ağlamakta olurlar.
“Bu süre dolup sabah olduğu zaman, güneş mağripten doğar tevbe kapıları da kapanır…
Demek ki, Arş horozu ve ona bağlı olarak yeryüzü horozlarının varlığı doğrudan doğruya kıyamet ile ilgilidir.
Not: Kıyamet öncesi bir zaman diliminde yaşadığımız hemen her insaf ehlince kabul edilmektedir. İBDA Mimarı, “sona geldik, en sona!” derken aslında kıyamet öncesi bir zaman diliminde yaşadığımıza da işaret ediyordu.
Beyaz horoz… Daha evvel de söylendiği üzere, beyaz, “mücerredin rengi”dir. Yine daha evvel söylendiği üzere, bir röportajında “ben mücerredler adamı” ifadesini kullanan Üstad Necip Fazıl’ın Salih Mirzabeyoğlu hakkında söylediği: “Mücerred fikir istidadı tamam!”
“Tamam” olan aslında “horoz borcu”nun yerine getirilmesiydi! “Tamam” olan aslında aklın ruhî bir keyfiyet olduğunun gösterilmesiydi! “Tamam” olan aslında Salih kulun mekânda yer işgal etme hakkını elde etmesiydi! “Tamam” olan aslında “var-yok” mânâsına her şeydi!.. Tedaisi, Salih kulun rüyası: “Levha: 24 Mayıs 1982… Çalkantılı ve muzdarib değil de, belirsizliğe bakmanın karışık duyguları içinde, un yaymanın, daha doğrusu ipe un sermenin yorgunluğundasınız… Kafanızda kelimeler köşe kapmaca oynarken mayışıyorsunuz, tükeniyorsunuz, bitiyorsunuz, sızıyorsunuz… Birdenbire bir ses, “Var-Yok 126 tamam!”… Sıçrayarak uyandım…”
Salih: 126: Kabadayı… Tedaisi, “lakabları horoz- kabadayı olan Hazret-i Halid bin Velid (R.A.)” ve onun nesebinden olan Mütefekkir Kumandan Salih Mirzabeyoğlu!
İbn-ül ma- Su kuşu: 126: Hullebaf- Terzi… Tedaisi, ilk yazı yazan ve terzilik yapan Hazret-i İdris Aleyhisselâm!.. Bilindiği üzere, Hazret-i İdris Aleyhisselâm, 16 yıl riyazet neticesinde ruhu bedenine galib geliyor ve daha sonra Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın da yükseltildiği 5. felek olan Güneş feleğine yükseltiliyor… Tedaisi, “düşman (nefs!) oklarına hedef olmak” mânâsını mündemiç Telegram (en şeddeli riyazet!) eşliğinde tam 16 yıl zindan hayatı yaşayan ve hâlihazırda, Telegram işkencesine göğüs gererek yaşamaya devam eden, daha doğrusu “zehirle pişmiş aştan” yiyerek yaşamaya gayret eden, üstüne üstlük, “Hayat Odası” mânâsını mündemiç “Ölüm Odası” isimli eserini de tefrika ederek topyekûn dünyaya nizam vermeye çalışan “horoz-kabadayı lâkablı Hazret-i Halid bin Velid” nesebinden İBDA Mimarı Mütefekkir Kumandan Salih Mirzabeyoğlu!
“Ölüm Odası B-Yedi”den: “TAMMAT-Musallat olanı defetmek. Keskin çığlık. Son, netice. Kıyamet: 1450: SALİH Mirzabeyoğlu…”
Şiir: Her horoz kendi çöplüğünde öter / Arş horozu ise şafak vaktinde…
Not: Devlet ve millet / ümmet olarak Telegram deyip geçmeyelim. Yaşadığı hâli anlatırken İBDA Mimarı, hatırlayınız, bizzat kendisinin verdiği bir örnekle, meâlen, hani bir insanın ayağına taş bağlayıp onu denize atarsın ve taş da onu yavaş yavaş suyun dibine doğru çeker ya, tıpkı bunun gibi, tam 17 yıldır ben böyle yaşıyor ve böyle yazıyorum derken, aslında doğrudan doğruya “çığlık içimde düğüm” dercesine sesini değil beş tepeye, önce istiklâl sonra istikbâl kaygısı taşıyan her tepeye duyurmaya çalıştığını bilelim. Telegram işkencesini ta 2000’li yılların başlangıcından bugüne kesiksiz bir şekilde yaşadığını söylerken de aslında nasıl bir sabır üzere olduğunun altını çiziyordu. Sabırla imtihan edilenin Kim olduğunu söylemeye ne hacet! Biz de bu duruma şahidlik edelim ve en azından, Hazret-i Ebu Bekir (R.A.)’ın sözünün gereğini yerine getirmeye çalışalım: “Ağlayan ağlasın, ağlamayan da ağlar gibi dursun!” Allahu Ekber!
 
 
Baran Dergisi 561. Sayı