Rica, içerisinde tevazu ve ahlâk barındıran, basitmiş gibi gözüken; fakat esasında derinlikli bir kelimedir. Hatta “rica etmek” estetik bir davranıştır. “Estetik, bir bağ kurmayı, üslup sahibi olmayı gerektirir.” İnsanla, hatta hayvan ve bitkiyle münasebet hâlindeyken bile ricacı olabiliriz. Hüner ve hikmet dolu bir bitkiyi sularken yahut tabiat kanunları arasındaki misyonunu tam kavrayamadığımız bigünah hayvanı severken, ahvâlimiz ricacı olmalıdır. Nasıl? Şöyle ki, herhangi bir hayvanla yahut bitkiyle alâkalandığımızda, onun tabiatına aykırı, zorlayıcı hareket edemeyiz. Gayet sevimliymiş gibi gözüken bir kediye, hiç saldırmayacağını hissettiğimiz bir köpeğe bile güvensizlik hissettiren birtakım hareketlerde bulunursanız, almak istemeyeceğiniz tepkilerle karşılaşabilirsiniz. Bir bitkiyle ilgilenirken de, ona ihtiyacından fazla-az su verirseniz zarar görür, güneşe koyarsanız da bu böyledir. Her hayvan ve bitkiye göre farklı muamele etmelisiniz. Her insana farklı şekilde muamele edeceğiniz gibi. Ama her ne olursa olsun, insandan ricacı olunuz. Aksi takdirde kelimelerin kifayetsiz kalacağı, hayvan ve bitkiden aşağı bir mahlûktan farkınız kalmaz.

Kelimelerin mânâsını eksiye nazaran daha kolay öğrenebiliyoruz. Yeter ki anlayıp, öğrenmeye çalışalım… “Rica” Arapça “recâ” kökünden geliyormuş… “Sözlükte ‘ümit, emel, beklenti, istek’ gibi anlamlara gelen recâ kelimesi tasavvufta ‘kulun ilâhî rahmetin genişliğine bakması, rabbinin lütfunu kendine yakın hissetmesi, sonucun iyi olacağını düşünüp sevinmesi, celâli cemal gözüyle görmesi.’ (…) Gazzâlî’ye göre recâ sülûk ehlinin makamı, tâliplerin halidir. Tasavvuf yolunun bir menzilinde bulunan bir sûfîye göre hal olan recâ başka bir menzilinde bulunana göre makam olabilir (İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn, IV, 138).” (TDV, Süleyman Uludağ) Binbir türlü şey yaparsın, dua ettikten sonra bile kabul olmasını dilersin. Öyle ya… Allah’ın müjde ve vaatleri kuluna recâdır. Güzel iş yapan, sevap ve rıza dileyebilir, bir şeyi hakkıyla yapıp, müspet beklentilere girmek tabiî bir şeydir. Bu da bir recâdır. Binaenaleyh sen kulundan güzelce iste, talebin yerine gelirse bu zaten Allah’tandır!

Kanunları koyanlar da, tıpkı emredenler gibi hata yapabilir. Emreden yerinde olmaktansa, recâcı olmakta fayda vardır. Çünkü recâ ettiğimizde, münasebet ettiğimiz kimseye de seçenek sunmuş oluruz. Bazı hayvana semer vurulmaz. Sen sev, arzula ve gereğini yap, iste; zaten semere gerek kalmaz.

Yaptığı işi, iyiliği başkaları duysun da, kendisine daha fazla değer verilsin arzusuyla yapan kimselerden pek hayır gelmez. “Emir demiri keser” derler, halbuki bunun özünde “beklenti-ümit”in olduğu aşikârdır. Yâni recâdır… Sen iste, olursa zaten Allah’tandır. Ama Cicero’nun dediği gibi, “mertlik şânı için!”