Gençler bilmez bugün Alman vekillerin toplandığı meclise (Rayhştag) derlerdi; zamanında (Hitler) Komünistlere bir oyun edip Hollandalı bir Komüniste bu (Rayhştag)ı yaktırdı. Arkasından propaganda bakanı (Göbels) marifetiyle “siz yaktınız ulan!” diye ayyuka çıkarıp 181 milletvekili dâhil 4000 bin kişiyi tutuklayıvermişti. Yani o gün (Hitler)in Komünistlere yaptığını bugün Uluslararası güçler Ermeni Meselesini Almanlar’a ihâle ederek Merkel’e yapıyorlar; Merkel bu mevzudan rahatsız olmasına mukâbil kendisine atılan pası almamazlık edemedi. Demek ki, dünya umûmisinde meselelerin çözümünü istemeyen, herhangi bir güç toplanmasını gördüğünde rahatsız olan Yahudi Lobisi düşündüğümüz gibi faal… “Kendi işlerimizi çözdük de sıra Almanlara mı geldi, varsın kendileri çözsünler bize ne?” demiyor ve Almanlara geliyoruz…

Bilindiği üzere geçen hafta Alman Federal Meclisi 1915 tehcirini ‘soykırım’ olarak niteleyen karar tasarısını büyük bir çoğunlukla kabul etti. Böyle olunca da, memleket ahâlisi ve medyamız dolaştığı illere bakılırsa muhtemelen zaman makinesi kullanan serî katil meselesini bırakıp Almanlara döndü. Eğer Almanlarda fındık kadar akıl olsa ve o akılla milletimize zarar vermeyi başaracak kudreti kendilerinde görseler Ermeni meselesini hiç gündeme getirmezler, teyzelerin kısır günlerindeki dedikodularına eş seviyedeki gündemsizliğimiz içinde eriyip gitmemizi beklerlerdi. Alman (disiplin) ve nizâmı ne kadar darmadağın olduysa artık, bir de kalkıp bu meseleyi Türk kökenli bir devşirmeye yaptırmışlar. Aman efendim, bizim dünyada çekemediğimiz bir şey varsa o da bir başka Türk’tür; bu işin olacağı varsa da bu saatten sonra olmaz, söyleyeyim. Derler ki, her millet bir kuyuya atılsa ve her milletin başına birer bekçi dikilse Türklere bekçi lazım gelmez; çünkü biri yukarı çıkmaya çalışsa diğerleri onu aşağıya çeker zaten… Yeni Alman Federal Meclisi vekilleri, Alman Tarih Okulu’ndan etkilenmiş Fransız siyâsî tarihçisi (Şarl Senyobos) okumamış belli; kezâ Nâimâ, kaldı ki Peçevî… Haydi, bunları bilemeyecek kadar Yahudi tesiri altındasınız, peki ya (Hammer)i de mi bilmezler, anlayamadım?

Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarını ne kadar heyecanlandırır bilemem ama onların meşhur “bu sene hac kurbana denk geldi” dedikleri gibi 1915 Tehciri gündeme bu sene Ramazan’da geldi. Hülâsa, bu sene Temcit Pilavı’nı* ısıtma işinin ihâlesini Almanlar almış. Mesela geçtiğimiz senelerde aynı mevzu Fransız Parlamentosu’ndaydı. Anlayacağınız Ramazan’ın her sene Milâdî Takvim hesabıyla on gün geri gitmesi gibi, Ermeni Meselesi de her sene bir sömürge parlamentosuna havale ediliyor… Gerçekten de bu meselenin hem çıkış noktasına ve hem de tarihî seyrine baktığımızda, iftarda hazırlanan pilavın sahurda ısıtılarak önümüze sürülmesine benzer bir tekrar ile karşılarız. Geçen sene Aylık Dergisi adına bu meseleye eğilme fırsatım olmuştu. Orada yayımlanan şu paragrafa dikkatinizi çekmek isterim:

“Ermeni Meselesi’ndeki ana problem, Ermeni problemi olmaktan çok Osmanlı’nın çöküş sürecindeki zaaflarının büyüyerek çoğalması ve zayıflayan imparatorluğa diğer büyük devletlerin göz dikmesi etrafında bakılması, problemin daha tutarlı bir şekilde tahliline ulaştıracaktır. Bu durum esasında bugünkü “Kürt meselesi” diye tanımlanan meseleyle de birçok yönden benzerlik taşımaktadır ki “Ermeni Meselesi” etrafında söylenenlerin aynısı yer, tarih ve kişileri değiştirerek “Kürt meselesi” hakkında da söylenebilir. O halde, Ermeni ve Kürt meselesi değil, bir milletin 150 yılı aşkın bir zaman zarfınca oyuna getirilme ve maalesef Batılılar tarafından her zaman aynı tarzdaki usullerle milletimizi parçalama meselesi olduğunu, bütün “problem”in buradan kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.”(1)

Madem bu meseleyi Temcit Pilavı’na benzettik, yine aynı usulle fakat Temcit Pilavı’nda atfedilen mânânın tam zıddı hâlinde meseleyi fasledici bir başka atasözümüz ile bitirelim: “Bu pilav daha çok su kaldırır!”
 
*Temcîd, “yüceltme” mânâsına; Cenâb-ı Hakk’ın büyüklüğünü bildirmek, ta’zim ve senâ etmek… Ağırlamak… Eskiden Ramazanlarda okunan bir tür ilâhi, niyaz. Bizim başlıkta kullandığımız ve atfettiğimiz “Temcit” ise halk arasında yeri geldikçe kullanılan bir mecaz. Dâimâ öne sürülen madde… Mükerreren bahsedilen husus yahut sözler. Bir meseleyi her seferinde yeni bir şey gibi defalarca anlatmak… Bu deyimin menşei olarak da hanımların Ramazan aylarında iftardan kalan pilavı tekraren ısıtarak sahurda sofraya getirilmesi gösterilir… “Temcit” diye bir pilav türü yok; atıf “tekrar”a dâir… Umûmiyetle şöyle telaffuz edilir: Temcit pilavı gibi (iki de bir, ısıtıp ısıtıp öne sürmek, ısıtıp koymak…)
1) Osmanlı Devleti’nden Günümüze Ermeni Meselesi, Fatih Turplu, Aylık Dergisi, 133. Sayı, Ekim 2015 
Baran Dergisi 491. Sayı