Önder olarak düzenlemiş olduğunuz Türkiye Öğrenci Meclisi Başkanları Kurultayı sizin açınızdan nasıl geçti? Organizasyonu yapmaktaki maksadınız neydi?
Bismillah diyelim, başlamış olalım. Organizasyonumuz Türkiye Öğrenci Meclisi Başkanları Kurultayı’ydı. Yirmi beş ildeki 600 İmam Hatip Lisesi’nin öğrenci meclisi başkanlarıyla birlikte yapmış olduğumuz üç günlük bir kurultaydı. Hepsi de okullarının resmi olarak seçilmiş, önderliğini yapan, liderliğini yapan arkadaşlardı. Kurultay üç gün sürdü. İki buçuk üç aylık bir hazırlanış süreci var arkada. Türkiye’de İmam Hatipler sayı olarak eski günlerini yakaladı. 28 Şubat sürecinde 600 bin İmam Hatipli vardı. Ben de 28 Şubat mezunu, o darbeye muhatap kalan, katsayı mağduru biriyim. 28 Şubat süreci yaşandığında İmam Hatiplilerin sayısı 60 bine düştü. 28 Şubat’ın 21. yıldönümüne giriyoruz. İmam Hatiplerin 28 Şubat’ta önü kesilmeseydi mevcut büyüme ivmesiyle şu an ulaştığı reel sayıların çok üstünde bir sayı olacaktı. Bugün 1 milyon 400 bin imam-hatip öğrencisi var.

Rakam olarak arttırmak yeterli mi; niteliği arttırmak gerekmiyor mu?
Türkiye’de eğitimle alâkalı problemleri, eğitimcilerle alakalı sorunları sadece imam-hatip düzleminde konuşmak ya da imam-hatibe endeksli olarak konuşmak zaten yola çıkış noktası açısından sıkıntılı. Türkiye’de genel olarak eğitimle ilgili problem var. Tabiî millî eğitim sistemi içerisindeki bütün problemler imam hatiplerde de mevcut. İmam hatiplere bakarsanız çok kıymetli çok kaliteli hocalarımız da var o bambaşka mevzu; bu her okulda var, sadece imam hatibe özgü olarak söylemiyorum. Ama gerçekten yeterliliği, donanımı yüksek olmayan hocalarımız da var maalesef. Dertli olmayan hocalarımız var, sadece müfredatın ver dediğini veriyor ve gidiyor. Asıl problem de bu. Mesela matematik anlatıyor. Ama biz okulları sadece matematiğin iyi anlatıldığı, fiziğin iyi anlatıldığı çok iyi edebiyatın anlatıldığı yerler olarak görmüyoruz.

Milletimizin İmam-Hatiplere Teveccühü Yüksek
Mesele daha çok neden imam-hatip üzerinden tartışılıyor? İki sebep var; bir karşı cenah açısından, imam-hatipleri vurabilecekleri bir açık olarak görüyorlar. Bizim insanımız, bizim gibi düşünen insanlar da vuruyor, aynı eleştiriyi dile getiriyorlar. Bizim camiadan bu eleştirinin yükselmesinin sebebi de şu; biz imam hatiplerden millet olarak çok güzel şeyler bekliyoruz. İyi duygular besliyoruz imam-hatibe karşı. Oradaki öğrencilerle -bugün gördünüz siz de- salonda birlikteydik. Biz burada kurultay yapıyoruz, öğrenciler var, bir dedemiz akşam çıkmış otele gelmiş. Demişler “Buyrun, hoş geldiniz, torununuz mu var? Birine mi bakmaya geldiniz?” Demiş ki dede; “duydum ki imam hatipliler burada bütün hepsi benim torunum ben onları görmeye onları kucaklamaya geldim.” Bu toplumun imam hatibe bakış açısı. Beklenti çok yüksek, o beklentiyi karşılayacak bir potansiyel yok.
Biz bu kıymeti bu değeri toplumun atfettiği, omuza yüklediği sorumluluğu hem idareci, hem öğretmen, hem öğrenci noktasında taşıyabilmeliyiz. Türkiye’deki yüzbinlerce öğretmenin sorununu çözecek, onların niteliğini, donanımını arttıracak bir gücüm yok. Yetki alanım değil. Benim hedeflediğim sınırlarını çizdiğim alan değil, karışamam. Benim ilgilendiğim alan sivil toplum. Ben öğrenciye bakarım, öğrenci çalışması yapabilirim, öğrenciye dokunabilirim.

İmam-Hatip Nesli “Yukarı”yı Hedefliyor
Öğrencilerin ÖNDER’e alâkası nasıl?
3 gün boyunca gördünüz. Bunu ben anlatsam yavan kalır. Bizim öğrenci ile hamdolsun çok güzel bir diyalogumuz var. Çünkü biz öğrenciye onlardan biri, bir ağabey olarak gittiğimiz için sıkıntı yaşamıyoruz. Biz öğrencilerle ilgilenebiliyoruz. Ve biliyorum ki, okulda öğretmenler bir şekilde yeterli olmasa bile öğrenci gayretli olursa, öğrenci istekli olursa dönüşümü öğrenci sağlatabilir. Ben buna inanıyorum. Onun için biz Türkiye’deki İmam-hatiplerin başkanlarını bir araya toplayalım istedik. Çünkü son 15 yılımıza, Türkiye’nin siyasal İslam hareketine baktığımızda yukarıdan aşağıya dönüşümü konuşuyoruz. Biz “yukarı” doğru oynuyoruz. “Yukarıyı alıp bir şekilde aşağıya doğru bir dönüşüm sağlamaya çalışacağız” diyoruz

Çünkü geldiğimiz dönem itibarı ile herkes üzerine düşen sorumlulukları aslında birilerine bir gruba bir partiye ya da bir şahsa lidere yüklemiş durumda. Herkes diyor ki “o yapıyor, bana bir şey yok; biz neyi niye yapalım?” Ama böyle değil. Hepimizin yapacağı bir şey var muhakkak. Ve bu alttan yukarı doğru bir talep ve aşağıdan yukarıyı zorlayacak bir ivme şeklinde gitmezse bu sürdürülebilir bir şey değil. Bir de şu çok mühim, yukarıdan istediğimiz kadar genelge gönderelim, kararname gönderelim. Bunun öğrencide bir karşılığı yok. Gerçekten yok. Bizim aşağıdan yukarıya dönüşümü sağlamak gibi bir derdimiz var. Bugün öğretmenler, idareciler, eğitimciler ve akademisyenler üzerinde çalışma yapmak gerekiyor. Ama bu bizim ilgi alanımıza girmiyor. Biz kendi hedef kitlemizle ilgileniyoruz. O yüzden dedik ki biz öğrencilerle bu çalışmayı yapabiliriz. Biz bu noktada okullarımızı dönüştürme gayretini öğrenci üzerinden yapabiliriz. Öğrenci öğretmenini zorlasın, idarecisini zorlasın. Buydu bizim yola çıkma derdimiz.

İmam-Hatiplere Musallat Zihniyetler
Maarif Vakfı Yönetim kurulu üyesi Türkben hoca hutbede neo-mutezili akımlardan bahsetti. İmam Hatipli öğrenciler arasında bu tür tesirlere tepki ne durumda? Ehl-i Sünnet dairesi dışındaki akımlara karşı?
Şunu net söyleyeyim, imam hatibi bu toplumun vasatını oluşturan bir kitle görüyorum. Vasatı oluşturuyor İmam-hatip. Biz bir vasatı temsil ediyoruz. Birileri çıkıp “İmam-Hatipler IŞİD’e adam yetiştiriyor” dese de, birileri imam hatiplerde şöyle akımlar var dese de, koca bir kitleden bahsediyoruz. Biz bu koca kitlenin, devasa kitlenin içerisinde her türlü eğilime karşı hassasız. Biz imam hatibin genelinde hem algı olarak hem eğitim olarak zihniyet ve mantalite bakımından vasatı temsil ettiğini düşünüyorum. Saydığımız onlarca problemle alakalı Türkiye’de genel olarak nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsak imam hatiplerde bunun daha minimize haliyle karşılaşırız. İmam Hatipler bizim toplumumuzun bir aynası. Ama biraz daha yüzeyi silinmiş, biraz daha parlatılmış, biraz daha temizletilmiş bir ayna. İçeride her türlü akım var ama yüzdelik dilime vurduğunuz zaman bir şey çıkmaz.

İmam-Hatipler “Pasta” Görülüyor
İmam hatipler bugün bu tip olaylarda en kolay hasta olarak görülüyor. Sivil toplum açısından da bizim camia adına söylüyorum en kolay pasta. Farklı akımların hedef kitlesi olarak duruyor. Onun için muhakkak birileri içeride çalışma yapıyordur. İmam hatipler okulların yüzde onu. Yüzde onu alıp yüzde doksandan ayırıp analiz etmeye çalışmayı çok adilane görmüyorum. Bugün İmam Hatiplerin başarısızlığı diye veya başarısı diye bir şey çizmeye çalışırken aslında Türk eğitim sisteminin başarısını veya başarısızlığını ölçüyoruz. Türkiye’de 18 milyon öğrenci var. 18 milyon genç arasında bu tip akımların nasıl yayıldığına bakmak lazım. İmam-Hatib’in toplumsal olarak vasatı tuttuğunun kanaatindeyim. Muhakkak uçlar var ama; abartılacak bir rakamda olduğunu düşünmüyorum. İmam Hatipler üzerinde de orayı hedeflemiş kitleler çalışma yapıyor; bizim bu sahayı boş bırakmamamız gerekiyor.

Müfredat Sorunları
İmam Hatip müfredatı 28 Şubat süreci boyunca müdahalelere maruz kaldı. Bugün İmam-Hatip müfredatı ne durumda?
Bizim müfredatımız bir sabite üzerinden işlemiyor biliyorsunuz. Zikzaklar çizerek işliyor. Bu da yine İmam Hatip müfredatından tartışılamaz ama İmam Hatip ekseninde olaya baktığımızda sağa sola sapmaların, savrulmaların yaşandığı, deneme yanılma üzerinden işleyen bir eğitim yapımız var. Şu anda en azından sivil toplumun, bu işi dert edinenlerin daha fazlada hassasiyet gösterdiğini bu noktada öğrencilerinde, idarecilerin de daha fazla hassasiyet gösterdiğini, buna imkanlarının olduğunu görüyorum. Mesela biz Yay-Bis diye bir sistem çıkarttık. Yayın ve geri bildirim sistemi... Bunu ÖNDER olarak yapıyoruz. Hamdolsun camiada, talebeler ve öğretmenler arasında bir karşılığı oldu. Yaybis.onder.org.tr diye bir sistem. Okuyorsunuz ve problemli olduğunu düşündüğünüz bir ifade, gördünüz yahut yanlış olduğunu düşündüğünüz bir şeyin fotoğrafını çekiyorsunuz, alâkalı kitap, çalışmanın sayfasını bildiriyorsunuz ve sisteme gönderiyorsunuz. Bu iş, hangi alanla ilgiliyse, uzmanına gidiyor ve bir haftalık inceleme sürecine tâbi tutuluyor. Uzman, işi inceliyor, kitabı temin edip, problem mercek altına alınıyor. Problem yazıysa, yazarla irtibata geçiliyor. Ondan sonra hangi kurum bununla ilgileniyorsa, (mesela Millî Eğitim Bakanlığı) oraya raporlu bir şekilde gönderiliyor.

Netice alınıyor mu?
“Bu kitabı kaldırın, bunu değiştirin” diyecek bir yetkimiz yok. Ancak ters olan bir şeyi bildirip, çevresinde kamuoyu oluşturma yetkimiz var. Daha önce yaşadık, kitaplarımızda bazı şiir ve ifadeler kendi tarihimize leke getiriyor. Allah razı olsun, özellikle Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Nazif Yılmaz Hoca, son derece hassas. Raporlarımız geri çevrilmiyor. Sümen altı etmiyorlar… Bizim açımızdan değil, birçok STK bu yönde çalışmalar yapıyor. Müfredatla alâkalı da genel olarak baktığımızda, kat etmemiz gereken birçok mesele var. Zihnî problemleri yeni yeni keşfediyoruz. Adım adım düzelmelerin var olduğunu söylemek istiyorum. İyi bir şeyler yapmak isteyenlerin karşısına, muhakkak kötüler çıkıyor. Bizden daha sistemli çalışan yapılar da var, inşallah daha iç içe çalışacağız. Sistemsiz iyilik, sistemli kötülüğü yenemiyor. İnşallah muvaffak oluruz.

Sosyal Medya-İnternet ve İmam-Hatipli
Dijital ve teknolojik uyaranlarla öğrencilerin içiçe bulunduğu ortamlar söz konusu? Bu çerçevede gençlerin hâli hazırda ahlâkî ve sosyal durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Şartlar çok hızlı bir şekilde değişiyor. Bilhassa elektronik aletlerin her sahada yaygınlaşması ve gençlerin de bu aletleri kullanması birtakım alışkanlıkların değişmesine sebep oluyor. Eskiden aileler çocuğunun evde oturmasını, odasında ders çalışmasını isterdi. Şimdi çocuklar evde oturuyor ama bunu yaparken aslında ruhen evde değil. Babasının yanında otururken gözlükle dünyayı geziyor, babası da çocuğunu yanında yanlış şeyler yapmıyor sanıp, seviniyor. Gençler gelişen teknolojiye çok çabuk adapte oluyor. Dolayısıyla ailelerin çocuklarından bîhaber olmaması için teknolojiden bîhaber olmaması, her şeyi çok iyi bilmesi gerekiyor. Gençlerin alâkalarını bilmek gerekiyor. Mesela hiçbir diziyi izlemememe rağmen hepsi hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyorum. Çünkü gençleri bu diziler üzerinden yakalayabiliyorum. Ailelerin dikkat etmesi gereken, gençleri ahlâkî çöküntüye götüren birçok tehlike var. Mesela online bahis siteleri bunlardan birisi. İmam Hatipler’de dahî bahis oynayan öğrenciler var. Bunun yanı sıra mobil oyunlar ve uygulamalar mevcut. Hepsi kötü diyemeyiz; fakat gençlerin intihar etmesine sebep olan bir uygulama yayınlaşmaya başladı bu ara. İsim vermeyelim. Böyle tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu bilip ona göre davranmalıyız.

Çocuklara, çağın araçlarını nasıl kullanması gerektiğini öğretmek lazım. Zaten kullanıyorlar, ama nasıl kullanacaklar? Bunu başaramazsak, gençlere ulaşmamız mümkün değil. İşte mesele çocuklara İslâm ahlâkını verebilmek ve inanıyorum ki öğrenciliklerinde olmasa bile İmam-Hatip’te okumaları gelecekte bu konuda onlara yardımcı olacak.

Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.

Baran Dergisi 576. Sayı