Son bir haftada ajanslarda paylaşılan bir Suriye haritası var. Bu işin aslı nedir?

Söz konusu harita Amerika tarafından ajanslara yayılmış. Haritaya bakıldığı zaman, Suriye’nin Kuzeyi, Doğu’su ve sahil kesimi eyaletler şeklinde bölünmüş vaziyette. Son iki senedir çok konuşulan bir harita. Son iki yılda, Suriye’nin Kuzey’inde PYD-YPG yapılanmasına Amerika’nın verdiği siyasî ve lojistik destek sürüyor. Stratejik ve akıl yönünden de PYD besleniyor. Amerika’nın desteği, söz konusu haritanın ne kadar istenildiğini ispatlar vaziyette. Bu harita hayata geçirilir mi, geçirilmez mi orası ayrı bir mesele... Ancak bir realite var ki, Amerikalılar özellikle 2013’ten beri PYD-YGP’ye bir Kürt kantonu kurdurmak istiyor.

Harita hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Suriye’de terör örgütü PKK/PYD elebaşlarından oluşan heyetle Haseke ve Rakka’da bir araya gelen Amerikalıların ülkeyi parçalayıp kuzey bölgeyi tamamen teröristlere teslim eden haritasıyla, CIA-PKK temasında, 3 bölge ve 6 kantondan oluşan terör devletinin sınırları çizilmiş.

Türkiye’yi güneyden tamamıyla kuşatan Mehmetçik ve Özgür Suriye Ordusu’nca DAİŞ’tan temizlenen Fırat Kalkanı Harekât bölgesi de PKK’ya aitmiş gibi gösterilmiş.

Pentagonlu yetkililerin yayınladıkları yeni Suriye haritasının demografik yapısına baktığımızda aslında, Suriye genelinde Nusayriler yüzde 7, Kürtler yüzde 15, Hristiyanlar yüzde 8, Arap ve Türkmenler yüzde 70 çoğunluğa sahiptir.

Masa başında boyalı kantonlarda Kürt, Nusayri, Dürzi, Türkmen ve Arapların bir arada dayatıldığı bir Suriye’nin, Afganistan örneğine dönmeyeceğinin garantisini kim verebilir ki?

Haritada boyalı kantonlara ayrılmış şehirlere baktığımız zaman sarı bölgede Cezire, Şedadi, Kobani, Rakka, Şahba ve Afrin kantonları olarak ayrılmış bu bölgenin yüzde 60’ı Arap, Türkmen ve Hristiyanlardan oluşur.

Siyah bölge Humus’ta yüzde 90 Arap ve Türkmen var. Kırmızı bölge Deyr Zor’da yüzde 99 Arap var. Portakal rengi olan Hama şehrinde yüzde 80 Sünni Arap yaşıyor.

Pembe bölge İdlib, yüzde 40 Sünni Arapların yaşadığı bir şehirdi. Göçle birlikte bugün yüzde 50 Arap ve Türkmen, Nusayri, Hristiyanlar var.

Yeşil bölge Halep şehri bugünkü nüfusu 2,5 milyon ve Arap ve Türkmenlerin yoğun olduğu bölgedir. Lazkiye’de yüzde 25 Nusayri yaşıyor, geri kalan Sünni Arap ve diğer azınlıklar var.

Tartus’ta yüzde 40 Nusayri ve Sünni yaşarken bugün Nusayrilerin lehine nüfus ağırlıklı duruma geldi.

Irak’ın sınırından Hatay’ın dibi olan Afrin’e kadar tüm bölgeyi 6 kantona bölen ABD-PKK karma heyeti, bugüne kadar çok konuşulan, tartışılan bölünmüş Suriye gerçeğini bu haritayla birlikte somut şekilde resmetmiş.

Türkiye, ABD’ye Rakka Harekâtı öncesinde, “Ya Türkiye ya PYD” derken, “PYD ile değil, Türkiye ile hareket etmesini” istedi. ABD ise tercihini Türkiye’den değil, “kara gücüm” dediği PYD terör örgütünden kullanmıştır.

Rusya ise Moskova’daki PYD ofisini, Türkiye’nin tüm ısrarlarına rağmen kapatmadı, sadece Türkiye’nin PYD hassasiyetini dikkate aldığını beyan etti.

ABD’den sonra Rusya’nın da PKK’nın Suriye uzantısı PYD’yi resmi muhatap saymak istemesi Türkiye’nin Suriye siyasetini kendi çıkarları ekseninde dikkatli hesap yapmaya zorlamaktadır.

Moskova’nın PYD’yi Suriye’nin meşru muhalif güçlerinden biri sıfatıyla Astana barış sürecine dâhil etme talebi bizim için hoş olmayan bir durumdur.

Tahran’da geçtiğimiz haftalarda Türkiye, Rusya ve İran’dan üst düzey diplomatların katılımıyla başlayan çatışmasızlık bölgelerinin genişletilmesi görüşmeleri öncesi Rusya ile yaşanan bu gerilim Türkiye’nin Suriye de atacağı adımları çok dikkatli atmasını zorunlu kılıyor.

Suriye ve İran, YPG’nin “federasyon” planına aslında karşılar fakat mevcut durum bugün sessiz kalmalarını gerektiriyor.

Rusya ise Suriye’de federasyon ve YPG’nin geldiği süreci İran ve rejimden farklı değerlendiriyor. Fırat Kalkanı’nda gördük bunu, Fırat’ın Doğu-Batı tarafları tartışıldı. El Bab ve Rakka’da yaşanan sıcak çatışmalar Amerika, Suriye rejimi, İran ve Rusya’nın ne istediğini gösteriyor. Taraflar Suriye haritası üzerinden uluslararası çıkarlarını gözetiyor ve tartışıyorlar. Rusya’nın tavrına baktığımızda şunu görüyoruz ki; Amerika ile çok ciddi görüşmeler gerçekleşiyor. Özellikle Amerika Dışişleri Bakanı Tillerson ile birtakım görüşmeler gerçekleşiyor. En son da Rusya Başkanı Vladimir Putin ile Amerika Başkanı Donald Trump görüştüler. Suriye’nin Güney Batı’sında çatışmasızlık anlaşması görüşmeleri yaptılar. Bu görüşmeler şunu gösteriyor ki, Amerika İsrail’in güvenliği için PYD-YPG’yi konumlandırıyor.

Siyonistler bu işin neresinde?

Bana göre, yedi yıldır devam eden Suriye savaşında, İsrail’in sessizliği yabana atılamaz. Bu sessizlikle beraber İsrail yedi kere Suriye’yi bombaladı, onu da ifade edelim. Vurulan yerler arasında Beşar Esed’in sarayı da vardı. İsrail Suriye’nin nükleer silahlarının olduğu yeri bombaladığını da iddia etti. İsrail’in Suriye’yi bombalamasına mukabil, ne Rusya, ne İran, ne de Suriye’den ciddi bir ses gelmedi; tuhaftır... İsrail’in Suriye’deki sessizliği şunu gösteriyor. İsrail Suriye’deki hâdiselere müdahil olmamaya dikkat ediyor. Amerika zaten sahada İsrail’in güvenliğini güdüyor, Rusya da dolaylı yoldan aynı şekilde hareket ediyor. İran da öyle. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yaptı, “Suriye’de İsrail’in güvenliği noktasında hassasız” dedi. Rusya ile İsrail’in münasebetlerine bakıldığı zaman, yakın tarihte hem ekonomik, hem siyasî, hem de askerî ciddi ilişkiler olduğunu görüyoruz. İstikrarlı bir ilişki içerisindeler. DAİŞ ile mücadele koalisyonuna bir göz atalım. İsrail Rusya’ya “DAİŞ ile mücadelede bizim hava sahamızı kullanabilirsin” minvalinde şeyler söylemişti. Suriye’de gelişen hâdiselere bakıldığında şunu görüyoruz ki, her zaman İsrail’in güvenliği gözetiliyor.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, “ahmak fil Amerika” der. Acaba bu ahmak fili yönlendiren şey İsrail mi?

Çok doğru, büyük bir tespit. Amerika her zaman İngilizler yahut İsrail’in taşeronu olmuştur. Amerika taşerondur. Sürekli asker olarak kullanılır, Amerika’nın bütün eylemlerinin arkasında ya İsrail ya da İngiliz siyaset aklını görürüz. Doğrudur. Suriye’nin parçalanma süreci bana göre 2013’te başlamıştır. Nasıl ki, merkezde bir Bağdat hükümeti, Kuzey’de bir Kürt yönetimi var, Suriye’de de onu istiyorlar. Irak’ın Güney’i Şiilerin kontrolünde, Irak’ın ortasında da Sünnilerin var olduğunu görüyoruz. Suriye’de de merkezi Şam yönetimi ve etrafında küçük yönetimler istiyorlar. Dürziler ve Nusayrileri Hıristiyanlarla yaşatıyorlar. Böyle bir demografik yapıda, 500 bin insanın hayatını kaybettiği ülkede, Suriye’nin toprak bütünlüğünü konuşmak hayâldir! Suriye’nin bölünme meselesi, 2013’te Kobani’de yaşayan Kürtlerin devlet kurma ilânıyla ciddiyete döküldü. Amerika o dönem Kobani’de ve Irak’ın Kuzey’inde Kürtlere destek verdi. Söz konusu haritaya dönecek olursak, bu biraz hayalî geliyor. Suriye’nin parçalanmışlığı doğrudur, yüzde seksenlere varan bir Sünni nüfus var, Araplar ve Türkmenler. Kuzey’deki Kürtlerin yüzde altmışı Kürt devletinin kurulmasından yana da değil, onu da ifade edelim. Ama burada PYD-YPG’nin örgütlü olması, zaman zaman Şam rejiminin işine geliyor. Esed rejimi muhalif Sünnilerin örgütlenmesindense PYD-YPG’nin örgütlenmesini yeğliyor. Rusya da bu konuda çok diplomatik davranıyor. PYD’nin Moskova’da bir ofisi var, malumunuz.... Rusya PYD’ye “terörist” demiyor, ancak Türkiye’nin PYD’ye bakışına dikkat ediyor. Realist olarak bakalım, Suriye rejimi, Amerika ve Rusya Kürtlere yardım ediyor. Amerika açıkça yardım ederken, Rusya sessiz kalıyor, rejim de ÖSO’nun ilerlemesindense PYD’yi kabul görüyor.

Taraflar yeni bir parya devlet modeli mi istiyor?

Evet, bunu kabul etmek lazım. Yugoslavya 1992 savaşında, yedi tane devlet çıktı ortaya. Bosna Hersek’in durumu da ortada, üç buçuk, dört milyon nüfusları var. Güney’inde Bosnalı Hırvatlar, ortada Boşnaklar, biraz Doğu ve Kuzey kısımlarında da Bosnalı Sırplar var. Irak da Bosna modeli gibi, bir şekilde bu proje tuttu. Saddam’dan sonra ikiye böldüler Irak’ı. Ama Irak’a bugün girildiğinde, adeta üç parsaya bölündüğünü görüyoruz. Sünniler, Şiiler ve Kuzeyli Kürtler! Suriye’de de aynısını istiyorlar.

Saddam Hüseyin’in şehid edilmesinden sonra Türkiye’nin etrafında bir Şii hilâli oluşturuldu. Şimdi de Şii hilâlinin iç kısımlarına doğru bir Kürt hilâli oluşturuyorlar. Sizce bu doğru mu?

Bana göre çok doğru bir tespit. Biz hep Şii hilâli diyorduk, ama Türkiye dediğin gibi Kürt hilâliyle de çevreleniyor. Suriye, Irak ve dediğiniz gibi Doğu ve Güneydoğu kısımlarından bir hilâl oluşturuluyor. Suriye’nin Akdeniz tarafından, Güney’inden, Irak ve Doğu’ya doğru adeta bir Kürt hilâli oluşturuluyor. Bu İsrail’i de kuran Yahudilerin 80-100 yıllık bir projesi. Şunu da kabul etmek gerekir ki, bu dalga bizim sınırımıza dayanmıştır. Dip dalga bizi istiyor. Nasıl Suriye topraklarında Amerika, İngiltere, Rusya, İran, Almanya ulusal çıkarlarını gözetiyor? Jeopolitik ve jeostratejik işbirlikleri var. Rusya Soğuk Savaş’tan beri Suriye’de. Türkiye ile Suriye etle tırnak gibi değil midir peki? Hatay’dan Urfa’ya kadar sınırın karşısındaki köylerin yarısı akraba. Evvelde Osmanlı’da buralar bizim eyaletlerimizdi yani. Bizim ulusal çıkarlarımız Amerika, İran, Almanya ve Rusya’dan daha mı değersiz? Türkiye Suriye dış politikasında çok hassas bir noktaya geldi. Türkiye’nin politikası hayatî önem arz ediyor. Allah yardımcımız olsun, çok dikkatli bir politika seyretmeliyiz. Dikkat ediliyor esasında. Haritalar çizilir, edilir. Yüz yıl önce de Sykes-Picot haritaları çizildi, eserler kalmadı. Ortalık yeniden farklı bir merhaleye geldi.

Söz konusu harita başarılı olursa, yine 100 yılımızı ipotek edecekler herhalde?

Tarihî bir süreç yaşıyoruz. Türkiye’nin büyük bir bölümü bundan haberdar değil. Hayatî bir süreçteyiz, bunun farkında olmamız gerekiyor, her an, her saniye. Türkiye hükümeti bunun farkında, ama kamuoyu ve halkımız bunun farkında mı tartışılır.

Türkiye’nin Amerika’ya rağmen PYD’ye bir müdahalesi olabilir mi?

Fırat Kalkanı’nda çok ciddi manada güvenliğimiz tehdit edildi, başta Kilis olmak üzere. Biz de Suriye’ye girdik. Gerekiyorsa, girilir! Rusya ile götürdüğümüz diplomatik bir süreç var, bu da hassas bir nokta. Şu andaki jenerasyon çok şeye gebe. Sykes-Picot’u hep tarih kitaplarında okuduk. Şu anda yine aynı süreci canlı olarak yaşıyoruz. 15 Temmuz’da gördük ki, Anadolu her yandan büyük tehditler karşısında. PKK’yı sadece bir örgüt olarak görmemek lazım, PKK-PYD sadece bir örgüt olarak görülmemeli. Şunu da ifade edelim ki, gençlerimiz artık bazı şeylerin farkında.

Teşekkür ederiz görüşleriniz için.

Ben teşekkür ederim.

Baran Dergisi 553. Sayı