Kılıçdaroğlu’nun memurları tehdit etmesi olayını nasıl yorumlamamız gerekmekte?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir Amerikan projesi olduğunu uzun süre CHP’de üst kademelerde görev yapmış kişiler söyledi. Kılıçdaroğlu’nun bir Dersimli olarak CHP’nin başında olması siyaset sosyolojisi açısından bana çok ilginç geliyor. Çünkü 1937-38 yıllarında Dersim isyanına bizzat katılan Kılıçdaroğlu’nun aşireti Kureyşanlardan birisinin Mustafa Kemal’in kurduğu partinin başına getirilmesi çok anlamlı geliyor. Bildiğiniz üzere Dersimliler Kürt değildir. Kürtler Ehli Sünnet ve Şafidir. 1916 yılında Kureyşanlar Ruslardan aldıkları silahlarla Ermeniler ile birlikte Osmanlı’ya isyan ederler. Diyarbakır’da Kurt ovasına kadar gelip 6500 Müslüman Kürdü üç-dört gün içerisinde şehid ederler.

Böylesi bir kişinin, ABD’nin maşası PKK’nin siyasi kanadı HDP’yle ittifak kurması senaryosu esasen çok derin manalar ifade eder. Kılıçdaroğlu konuşmuyor çünkü kuklalar konuşmaz. Kılıçdaroğlu kukladır, ABD ise kuklacıdır. Kuklacılar, kuklaları perde arkasından konuşturur. Kılıçdaroğlu’nun yaptığı beyanatları da bu cihetten okumak gerekmektedir. Kendisini de Türkiye’ye ihanet edici olarak ve bir beka sorunu olarak milli birlik ve beraberliğimize haddi zatında tahribat noktasında görevlendirilmiş bir ajan ve provokatör olarak görüyorum.

Kendisinin benzer çıkışlarını sürekli görmemize rağmen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamaların bir tehdit olduğunu söylemesine rağmen neden gerekli müdahale yapılmıyor?

Bunlar mağduru oynamak istiyorlar. Çünkü şu anda Türkiye’de ajanslarıyla yaptıkları araştırmalarda bütün Kürtleri kendi yanlarında göremiyorlar. 2023’e yaklaşırken azınlık halinde kaldıklarını düşünüyorlar. 6 değil 16 parti olarak da bir araya gelseler, Kürtler uyandılar. Özellikle Diyarbakır anneleri gerçek yüzlerini ortaya çıkardı. ABD’nin 10 bin kilometre öteden gelip 4 milyona yakın Suriyeliyi Türkiye’ye hicret ettirmeye zorlaması, bölgede yaşayan Kürtlere olası tehlikeyi ve tehdidi gösterdi. Dolayısıyla “Millet İttifakı” dedikleri “zillet ittifakı” denilen kesime Kürtlerin paye vermeyeceği mahiyetinde emareleri aldılar. Bunun için de Ekrem İmamoğlu görevi olmadığı halde gelip Diyarbakır’da Ertuğrul Özkek’le halay çekmesi bu durumu düzeltme adına yapılan bir harekettir. Erdoğan’ın bu konuda müdahale etme yetkisi yoktur. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde merci olarak kanunlarımız vardır. Erdoğan kendi hakkında yapılan iddialara yönelik avukatlarıyla suç duyurusunda bulunmuştur. Erdoğan bir diktatör değildir. Kılıçdaroğlu’nu asıp kesemez. Türkiye demokrasi ile idare edilen bir devlettir ama bu demokrasi ile yönetilen devlette ne hazin ki Kemal Kılıçdaroğlu gibi vatan hainleri rahatlıkla siyaset yapabilmektedir. Bu da bizi demokrasi noktasında ne kadar demokratik bir ülke olduğumuzu Avrupalılara göstermektedir.

Kılıçdaroğlu’nun bu söylemleri, İmamoğlu’nun şehirleri gezmesi neyin habercisi?

Ne yaparlarsa yapsınlar yenilgileri mukadder, bunu da görüyorlar. Tabii bu yaptıkları fevri hareketler, milleti germeye çalışmak suretiyle seçimlere giderken seçimin arka planında bir iç savaş çıkarma amacı gütmektedir. Çünkü ABD, Yunanistan’dan başlamak suretiyle Gürcistan başta olmak üzere ta Irak’ın kuzeyine kadar konuşlanmış durumda. Gerek kara gerek denizde yeni yeni çalışmalar yapıyorlar. Amerika şu an fiili olarak bizimle bir çatışma halindedir. Fakat bunu Rumların üzerinden ikame ediyor. Suriye’de ve Irak’ta ise Kürtlerin üzerinden ikame ediyor. Bu arada PKK, Kürtlerin değil Amerika’nın bir temsilcisidir. Bu örgütün siyasal kanadında da HDP vardır ve bu parti de bir Kürt partisi değildir. HDP’nin onursal Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü’nün dedesi Kadri Ahmet Bey Kürtlerin katilidir. 1920’lerde 97 Müslüman kürdü idam etmiş biridir. Kısacası HDP’nin kendisi de bir Kürt partisi değildir.

Kılıçdaroğlu’nun Ermeni olduğuyla alakalı iddialar için ne dersiniz?

Şu anda Almanya’da yaşayan Dersim Ermenileri Derneği var. Bu derneğin başkanı olan kripto Ermeni Almanya’ya gitmeden önce Türkiye nüfusunda Selahattin Gültekin olarak kayıtlıydı. Fakat Ak Parti’nin azınlıklara tanımış olduğu haklar muvacehesi kapsamında birçok kripto Ermeni kendi asıl kimliklerini bölgede deklare ettiler. Almanya’da mukim olan Selahattin Gültekin Dersim Ermenileri Dernek Başkanı’dır ve şu andaki vaftiz ismi Miran Pirgiç’dir. Pirgiç’in beyanatlarında Kılıçdaroğlu’nun anne tarafından Ermeni olduğu söylenmektedir. Kılıçdaroğlu kendisinin de Ermeni olduğunu söylüyor ve neden kimliğini gizliyorsun diyor.

Agos gazetesinde yıllarca yazılar yazan Ermeni tarihçi Sarkis Seropyan, Kılıçdaroğlu’nun aşireti konusunda (Kureyşan aşireti, ki bu aşiret Orta Asya’dan gelen Türkmen aşiretidir.) Dersim aşiretlerindendir. 17. yy’da Celali isyanları başlamıştır. Munzur’un eteklerinde yaşayan Ermeni halklara da Urim şehrinden olmadıkları halde zulüm yaparlar.

Munzur’un eteklerinde bir de Dersimo isimli saygın bir Ermeni papazı yaşar. Bu papaz ve çevresi Osmanlı'ya karşı isyan eder ve yenilerek dağlara çekilir. Uzun seneler sonra Celali isyanları bastırıldıktan sonra ortalık yatışır ve papaz Dersimo avanesiyle birlikte başlarına bir yeşil sarık bağlarlar ve şehre inerler. Artık Dersimo'nun ismi Seyit Ali olur. Avanesi de Müslüman isimler takarlar kendilerine. Cumhuriyetin ilk kuruluşunda soyadı kanunu çıktığı zaman 200 bin Yahudi, 800 bin Ermeni Müslüman ismi almak suretiyle bugün siyasi ve birçok arenada yer almış durumdalar. İstanbul’da birçok zenginin ismi Müslüman ama hepsi Yahudi kökenli.

Dersimo, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kureyşan aşiretinin başına geçer. Zaten o aşiret daha sonra deformasyona uğrar. Kureyşan aşireti Harzem'den göç eden Kızılbaş (Safevi tarikatı), Türkmen bir aşirettir; fakat sonra Ermeniler de bu aşiretin içerisinde yer bulur. Bu aşiret o günden sonra Osmanlı’ya sürekli isyan eder, hatta Ruslarla birlik olurlar. Ayrıca bu aşiret Kürtlerin de katilidir.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim.

Baran Dergisi 771.Sayı