28 Şubat Darbesi’nde medyanın nasıl bir rolü vardı?
28 Şubat  küresel Siyonist hareketin Türkiye’ye açık bir saldırısıdır. Bunu şu veya bu şekilde örtbas etmek mümkün değildir. 28 Şubat’ta Türkiye, 15 Temmuz 2016’dakinin “soft versiyonuyla” karşılaşmıştır. Her ikisi de Siyonist saldırıdır. Çünkü İsrail kaynaklı güçlerin küresel başkentleri kontrol altına alma ve bu kontrol çerçevesinde de Türkiye’deki çeşitli gladyoları ileriye sürme stratejisidir. Benim yazılarımda Gladyo-A diye adlandırdığım, NATO’ya girmemizden sonra Türkiye derin devletinin içine yerleştirilmiş ama esasında tamamen NATO’cu derin bir yapının büyük rolü vardır. Bu yapı zaten 1960 İhtilâli’nden sonra düzenli olarak Türk medyasında güçlenmiş bir yapıdır. 27 Mayıs 1960 Amerikan darbesinde Adnan Menderes ve iki bakanı dar ağacına götüren medya yapılanması ne ise, benzeri farklı isimler ve farklı boyutta 28 Şubat’ta da karşımıza çıkmıştır. Eğer olaylar biraz daha sert gitseydi, medya, aynı 27 Mayıs’ta olduğu gibi Erbakan’ın dar ağacına götürülmesi için her türlü manipülasyonu yapabilecek kararlılıktaydı. Zaten STK’ları kontrol altına almış, generallerle hukukçuları Genel Kurmay’ın bir konferans salonunda toplamış, birbirlerini karşılıklı alkışlatmış bir yapıda medyanın fazla mırın kırın etme şansı yok idi. “Artık konu silahsız kuvvetlerdedir” gibi manşetlerle ve medya kampanyalarıyla meşru bir koalisyon hükümetini yıktıran bir güçten bahsediyoruz. O dönemde bu işte görev almış olan gazetecilerin hemen hemen tamamı biliniyor. Andıçlar biliniyor. Ben o sırada Allah’ın bir lütfu sonucu işinden atılmış bir gazeteciydim ve sürecin sonuna yetiştim. Sonuna yetiştiğimde de 28 Şubat sürecinde askerlerin zorlamasıyla Mesut Yılmaz’a kurdurulan Anasol-D isimli hükümetin yıkılmasını sağlayan yolsuzluk skandalını ve kasetini yayınlayan gazeteci oldum, 4 yıl da işsiz kaldım. Sonuç itibariyle ne zaman 28 Şubat’ın konusu açılsa kendilerini büyük mağdur ve demokrasi havarisi gibi gösteren bir takım isimlerin FETÖ ve CIA’nın bu ülkede tezgâhlamış olduğu üst üste darbeler süreci sonunda çareyi ülke dışına yerleşmekte bulmuş olması da acı bir hadisedir. 28 Şubat nasıl bir Siyonist saldırı ise 28 Şubat medyası da Siyonist saldırının uzantısı olarak görev yapmıştır. 

Bu isimler bilinmesine rağmen niçin hesaplaşılmıyor?
Hesaplaşmadığınız takdirde yenisi geliyor. Hesaplaşılmamasının büyük bir sorun olduğunu bin defa anlattık. Burada sadece emekli olmuş, yargılamayacak yaşa gelmiş bir kaç generali yargılamanın ötesindedir 28 Şubat ile hesaplaşmak. Generalleri şöyle ya da böyle yargılar, apoletlerini de sökmüş olursunuz; ama bu tam anlamıyla hesaplaşmak olmaz. Nasıl ki 15 Temmuz TSK içine yerleştirilmiş bir cuntanın işi olarak görülmüyorsa, 28 Şubat hakkında da CIA-Pentagon kaynaklı örgütün toplumun tüm kesimlerine yayılmış yapısı hakkında sonuç alıcı bir kampanya yürütülmezse tekrarlanması kuvvetle muhtemeldir. Ne yazık ki, 28 Şubat’ta görev almış sivillerin hiç biri hesap vermedi. Başta medya patronları ve köşe yazarları olmak üzere... Bu ülkede bir darbe oldu.


Baran Dergisi 633. Sayı