28 Şubat sebebiyle içeride olan arkadaşlarımızla ilgili herhangi bir çalışma var mı?
Bireysel olarak benim yaptığım çalışmalar var. Hamza Uçan Bey’in çalışmaları mevcut, HÜDAPAR’ın birtakım çalışmaları var. Yakup Köse’nin bürokrasi kanadının ikinci adamlarıyla yapmış olduğu çalışmalar var. Biz dilekçeleri verip taleplerde bulunuyoruz. Özellikle en son HSYK’nın verdiği bir karar var. 2800 civarında hâkimin ihracıyla ilgili bir karardı. O kararın gerekçe kısmında yargının son 10-15 yıl içerisinde FETÖ’cüler tarafından kuşatılmış olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla bunlar yargılamaları yaparken FETÖ örgütü mantığıyla hareket ediyor. Yargıtay’da örgütlendikleri, yargıda adaleti tesis etmek yerine kendi örgütlerinin menfaatleri doğrultusunda kararlar verdikleri ortaya çıktı. 28 Şubat yargılamaları sadece 1998’de başlayan yargılamalar değil. Birçoğu 2010’lu yıllara kadar devam etmiş uzun süreli yargılamalardı. Özellikle 2005 sonrasındaki mahkeme üyelerinin aslında çoğunun ihraç edildiğini tespit ettik. Bunu da 28 Şubat’tan içeride yatanlar için yeniden yargılama gerekçesi olarak gösterdik. Bu gerekçemiz kabul görmedi. Son beş-altı aydır yaptığımız müracaatlardan olumlu bir netice alamadık. En başından beri söylemiş olduğumuz şöyle bir şey var; hâkim ve savcıların insafına bırakılacak nitelikteki çözümlerin ancak kısa vadeli çözümler olduğuna inanıyoruz. Bu da oldu. 28 Şubat’taki hukuksuzluğun giderilmesi gerekiyor. Bunun için de yapmış olduğum bir çalışma vardı, yeniden yargılanma alınamıyorsa, bu sefer “infaz” dediğimiz cezaevinde kalma şartları ve sürelerini ayarlayan alanda birtakım değişiklikler yapılabileceğine dair çalışma yapıp, bir metin göndermiştim. Buna benzer bir çalışmayı HÜDAPAR’ın da yaptığını duydum. Henüz bununla ilgili bir adım atılmadı, bekliyoruz. Şu aşamada başka yapılan bir çalışma var mı, onu da bilmiyorum açıkçası.

Son beş-altı aydır yapılan başvurular niçin kabul edilmiyor?
Son beş-altı aydır yapılan başvuruları kabul etmemelerindeki sebebin ne olduğunu ben de bilmiyorum. Yeniden yargılanmayla ilgili kanun maddesini gerekçeye koyuyoruz, diyorlar ki, “bu kanun maddesindeki aranan şartlar oluşmamıştır”. İzahat yok. Tamam, o kanun maddesi yeniden yargılanma için birtakım şartlar koyuyor, bu şartların oluştuğunu iddia ediyoruz. Mahkeme eğer bu şartların oluşmadığını düşünüyorsa, bunu bir izahata bağlaması gerekiyor. On tane mahkemeden aldığımız kararlar hiçbir gerekçelendirme yapılmadan reddedildi.

Yargı sisteminde onca değişiklik yapıldı; tasfiyeler, ihraçlar, yeni atanmalar vs. Söylediklerinize göre, içeride kemikleşmiş, yargının yolunu kapayan bir kadro hâlâ mevcut, öyle mi?
Yargı içerisindeki kemikleşmiş yapının büyük bir kısmının tasfiye edildiğini düşünüyorum. Ancak aldığımız kararlardan gördüğümüz o ki, bu yapı her ne kadar 4000’e yakın hâkim ve savcısını kaybetmiş olsa bile, yargı mekanizmasının içerisinde tam bir temizlik yapılamamıştır. Bize gelen kararlar bunun bir göstergesi. Diğer taraftan sadece yargı içerisinde vesayetçi olarak yerleşen FETÖ haricinde kadrolar da var. Hatta ihraçlar nedeniyle boşalan yerlere yapılan yeni atamalarda da statükocu, vesayetçi kişiler var. Bu kişiler fırsattan istifade daha fazla yetki alma imkânını da buldu. Kanaatimce bizim olumsuz kararları almamızdaki büyük sebeplerden birisi bu. Yargıdaki düzenlemelerin ve değişikliklerin yetersiz olması da başka bir sebep…

Devlet bürokrasisi ve Adalet Bakanlığı yetkilileri mesele ile alakalı herhangi bir kolaylık sağlamıyor mu yahut herhangi bir çalışma yapıyor mu?
28 Şubat ile alakalı kolektif yapılan bir çalışma yok. Bu işe gönül vermiş birkaç bürokratın çabalarıyla bu mücadele buralara kadar geldi. Zaten şu noktada da değişen farklı bir şey yok. Görüntü yine aynı, samimiyetine güvendiğimiz vicdanlı bürokratlar uğraşıyorlar. Milletin başındaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat’ta çocuk yaşta yargılanan ve 15 Temmuz’da da vatan müdafaasında şehid düşen Halil Kantarcı’nın evine yaptığı ziyarette, Halil Kantarcı’nın eşinin bu konuyu açması üzerine, “bu yaranın artık kapatılması gerektiğini, ilgili birimlere talimat verdiğini” söylüyor. Ama malûm; mevcut yapıda verilen talimatların geri dönüşü ve kontrolü mümkün olmuyor. Son dönemlerde ülkenin yaşadığı hareketli günler, gündemi farklı yerlere çekiyor. Bu da ister istemez bürokrasinin kendi otomatik kontrolünü yapmasına engel oluyor. Son dönemde gündemde referandum süreci var, malumunuz yeni bir hükümet sistemine geçiş için gün sayıyoruz. Dolayısıyla referandum bütün gündemi kaplamış durumda. Devlet de aynı insan gibi, psikolojik olarak buna odaklanmış ve diğer mevzuların üzerine çok fazla gitmiyor. Daha doğrusu 20 senedir olduğu gibi bu mevzunun üzerine yeterince gidilmiyor. Bürokraside karşılaşılan sıkıntılardan birisi de bu. 15 Temmuz gibi de bir süreç yaşandı. 15 Temmuz’u yaşamımıza vesile olan en büyük sebeplerden birisi, 28 Şubat’la hesaplaşılmamasıdır. 28 Şubat ile hesaplaşmadan, hiçbir şeyle hesaplaşamazsın. Bir kere daha 15 Temmuzlar yaşamamak adına 28 Şubat süreci başta olmak üzere, vesayetçiler ve yargının önündeki engel olan bütün şahıs ve kadrolarla hesaplaşmak gerekiyor. Yoksa bu denklem sürekli devam edecek diye düşünüyorum...

Teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.

Baran Dergisi 528. Sayı